ABONE OL

Tayiz, Sultanahmet’te yaşanan bombalı saldırıyı ve Anayasa Mahkemesi’nin seçim barajı kararını değerlendirdi.

Sultanahmet’te yaşanan bombalı saldırıya değinen Kurtuluş Tayiz,70’lerde darbe yapmak için kullanılan DHKP-C tarzı örgütlerin, günümüzde kaos çıkarmak için kullanıldığını dile getirdi. Gezi süreciyle birlikte Muhalefette bir gezi güzellemesi olduğuna dikkat çeken Tayiz, bazı muhalefet partilerin illegal örgütlere karşı müsamaha gösterdiğine değindi.

Akşam Gazetesi Yazarı Kurtuluş Tayiz, AYM’nin seçim barajıyla ilgili aldığı karara kamuoyunda gösterilen tepkilerin etkisinin olduğunu belirtti.

SİVİL SİYASET BU SALDIRILARLA BASKI ALTINA ALINMAK  İSTENİYOR

Betül Soysal Bozdoğan (B.S.B.) : Sultanahmet’teki saldırının perde arkasında kimlerin olduğu ve neyi amaçladıkları tartışılıyor. Tam da DHKP-C’nin yok olmaya, bitmeye yaklaştığı bir dönemde bu saldırı gerçekleşti. Nasıl yorumlamalı?

Kurtuluş Tayiz (K.T.) : Bakın biz bir dönüşüm evresindeyiz, Türkiye tarihi bir dönüşümün eşiğinde. Sivil siyaset inanılmaz bir şekilde güç kazandı. Vesayet sistemi dediğimiz, seçimlerden ya da milletten yetkisini almayan devlet içindeki birtakım güç odakları her zaman, mesela üniversitedeki olaylar, sol örgütlerin eylemleri, canlı bomba, dün olduğu gibi bunlar statükonun direncini yansıtıyor. Bakın Türkiye’deki dönüşüm sancısıyla ilgili bir mesele bu ve ellerinde bulunan bu illegal terör hücrelerini bir şekilde harekete geçiriyorlar, siyaset kaos ortamı yaratarak da, sivil siyaseti baskı altına almaya çalışıyorlar.70’lerde, 80’lerde, 90’larda öyle olmadı mı? Darbe hep bu tip sol örgütlerin eylemleri üzerinden gerçekleştirildi.

CHP’NİN DHKP-C HASSASİYETİ NEREDEN GELİYOR?

B.S.B. : Daha açık ifadelerle bu saldırıyı nasıl okuyorsunuz?

K.T. : İçerden ve dışarıdan birtakım güç odakları yıllarca pkk’ya bel bağladı. 80’lerden sonra sahneye çıktı pkk, 90‘larda kanlı eylemlere imza attı. 2000’li yıllara kadar da devam ettirdi.  Daha yakın zaman önce çözüm süreci başlatarak, devlet bu meseleye hakim olarak kanı durdurdu, terörün önüne geçti. Şimdi yeni bir enstrüman sahneye konuluyor, DHKP-C gezi’den başlayan bir DHKP-C güzellemesi var muhalefette. Burayı açıkça söylüyorum, bakın muhalefettir diye karalamak için söylemiyorum, daha önce eylemlerde de bir şekilde arka çıkıldı bu örgüte. Bunun en bariz örneği de Ankara’da Ak Parti Genel Merkez binası roketle vuruldu ve vurulan nokta, Sn. Erdoğan’ın makam odasının tam altıydı. Bu sol bir sendikaydı ve bu sendikada polisin yaptığı aramaları CHP engelledi. Bunu açık söylüyorum, dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun da başında olduğu CHP’liler inanılmaz bir problem çıkardılar. Ben o dönemde de yazdım. Bu DHKP-C hassasiyeti nereden geliyor CHP’nin?

B.S.B. : Bu tür örgütlerle, siyasetin ilişkisini nasıl düşünebiliriz?

K.T. : Gezi’den sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı her türlü gayrimeşru, illegal odakların girişimleri meşru görülmeye başlandı. Bizzat ana muhalefet partisinin kendisi istihbaratçı birtakım polislerle, oluşturulan birtakım montaj kasetleri ve şantaj kasetlerini meşru alana taşımaya çalıştı. Yani siyaset meşru ve demokratik çizgiden uzaklaşarak gayrimeşru alana kaydı.

“İKTİDAR AKP İSE GERİSİ TEFERRUATTIR”

B.S.B. : Çok ciddi iddialar bunlar Türkiye konjöktürü için…

K.T. : Bazı muhalefet partileri Gezi’den sonra bu illegal örgütlere daha çok müsamahalı tutum almaya başladı. Yani iktidar AKP ise, gerisi teferruattır, hiç bir meşruiyete gerek yoktur, illegal örgütler de desteklenebilir, illegal örgütlerin eylemleri de desteklenebilir. Bakın bunlar, daha bu eylemi konuşmadan 3 gün önce, merkez medyada, Aydın Doğan medyasında yıllarca görev almış televizyoncular kalktılar dediler ki; silahlı eylem de dahil her şey meşrudur bu hükümete karşı. Şöyle bir şey oluyor; 60’larda, 70’lerde 80’lerde bir döneme geliyoruz, seçilmiş sivil hükümetlere karşı, bildiğimiz meşru muhalefet, illegal terör örgütlerini bile meşru görmeye başlıyor.

Bu DHKP-C dediğimiz örgüt, 70’lerde kuruldu, bu örgütün liderlerinin yazı dizileri, anıları Cumhuriyet’te 10 bölüm halinde yayımlandı. CHP’li milletvekilleri her gün bunların cenazelerinde, törenlerinde  yer alıyorlar. Bunun da ötesinde medyamız, vesayetçi medya dediğim merkez, her türlü illegal örgüte daha da müsamahalı davranmaya başladı ve onların eylemlerini meşruymuş gibi görmeye başladı. DHKP-C İstanbul varoşlarında , gençlerin ellerine silah vererek eyleme gönderen kesimlerdir. Yani bu çok olağandışı bir şey değil.

GEZİ’DEN SONRA DEĞİŞENLER…

B.S.B. :Yani şunu anlıyorum söylediklerinizden; eğer polise karşı, eğer ülkeye karşı bir saldırı varsa, muhalefetiyle, vatandaşıyla, herkesin aynı tepkiyi vermesi gerekiyor; bundan nasıl yarar sağlarım,  nasıl pozisyon alırsam yarar sağlarım diye hesap kitap yapmadan ülke menfaatine tepki koyması gerekiyor. Ancak reel politikte maalesef bu böyle olmuyor öyle mi?

K.T.:HDP, PKK’yı bölgede arkasına almış, CHP de şehirlerde DHKP-C yi arkasına almaya başlamış. Şimdi HDP’ye bunu söyleseniz, elbette bunu kabul etmeyecektir. Ama gidin bölgedeki insana sorun. Şimdi CHP de böyle.. Gezi den sonra tuhaf bir şekilde şöyle psikolojik,  siyasi bir  iklim oluştu; gayrimeşru her şey serbest bu hükümete karşı.

B.S.B:Sultanahmet’te bir polis memuru şehit oldu ve bir de yaralımız var. Şehit polis bedenini siper ederek anlaşılan bir faciayı önlemiş. Yine de soruluyor; bir güvenlik zafiyeti oluşmuş mudur bu olayda?

K.T.:Bombalı saldırılar, çok can kaybıyla sonuçlanabiliyor çoğu zaman.Şunun üzerine gitmezsek bu ülke, çok da iyi günler görmez. Biz Haziran seçimlerine yaklaşıyoruz. Bu seçimleri, böyle sol örgütlere yol vererek, bu insanların eylemlerini çok meşruymuş gibi görerek medyada çok hoş görmeye başlarsak, terör sokaklara inerse, bu ülkenin istikrarına, bu ülkenin refahına, bu ülkenin bağımsızlığına bir tehdit olarak görünecektir. Şimdi şöyle bir hassasiyet var; Işid diye bir gerçek vardı. DHKP-C de Işid zihniyeti ile bir eylem yaptı. Bir insanın bedenini parçalayarak polise zarar vermeye çalıştı. Devlete ve insanlarımıza zarar vermeye çalıştı.

AYM’NİN SEÇİM BARAJI KARARI

B.S.B. : Siyasetin konusu yeniden siyasete döndü bu kararla. Nasıl bir süreç yaşandı?

K.T. : 367 kararını alan bir AYM var. Refah Partisi’ni kapatan bir AYM var, diğer kürt partilerini kapatan bir AYM var. Eğer ki kamuoyu bu konuda ciddi bir tepki göstermeseydi, AYM’nin nasıl kararlar alacağını bilemeyiz.

B.S.B. : Yani bu kararda kamuoyunun tepkisi mi etkili oldu?

K.T. : Kamuoyunun siyasetteki bu tutumu tabiî ki etkili oldu.  Yani insanların düşüncelerini de hipotek altına almak istemiyorum, sorgulamak istemiyorum ama Haşim Kılıç’ın tutumu belliydi. Bir nabız yokladılar, kamuoyunda daha az bir tepki belki kararlarına etkileyeceki.

PARALELLER HDP-CHP İTTİFAKINI SAĞMALAMAYA ÇALIŞIYOR

B.S.B. : HDP çok fazla gündeme geliyor barajlar söz konusu olduğunda. Başka bir parti ile ittifak yapar mı? MHP nin Büyük Birlik Partisi ile ittifak yapacağı konuşuluyor.  Ne dersiniz?

K.T. : Ben şöyle yazdım; Paralel yapı, Kuzey Irak’ta PKK ile görüşüyor, HDP’yi CHP ile seçim ittifakı yapması konusunda ikna etmeye çalışıyor, bu gündemde. Ama Kandil’in HDP’nin ne karar vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bunlar şu anda diyor ki; biz parti olarak gireceğiz seçime.  Parti olarak seçim barajını aşma ihtimalleri çok zayıf. Bu ülkede herkes kendi kararlarını verebilir ama seçim barajı konusunu kimse Türkiye’nin önüne tehdit olarak getiremez. Girersin senin partindir, seçim barajının altındadır, üstündedir o sizin sorununuzdur, “ben barajı geçemezsem Türkiye’yi kaosa çevireceğim” tehdidinde de bulunamazsınız.