Savaş karınca incitmeyeni bir teröriste dönüştürebilir
ABONE OL

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantısına katılmak üzere geldiği New York’ta temaslarını sürdürüyor. Gül, ziyaretinin ikinci günü, Türkevi’nde, kendisini izleyen gazetecilerle sohbet etti. İç politika konularına girmekten kaçınan Cumhurbaşkanı Gül, özellikle uluslararası gelişmelerle ilgili önemli mesajlar verdi.

Türkiye önde giden bir ülke

BM Genel Kurulu’na 83 devlet başkanı, 38 başbakanın bizzat katıldığını hatırlatan Gül, “Bu, ülkelerin BM’ye verdikleri önemi gösteriyor. Türkiye’nin BM’de oynadığı rol açısından da büyük değişim yaşandı. 2002 sonrasında dışişleri bakanı, ondan önce de milletvekili olarak buraya geldiğim oldu. Eskiden uluslararası örgütlerde Türkler sadece kendilerini ilgilendiren konulara bakarlar; onun dışında fakirlik, kalkınma, engelliler, terör gibi bütün insanlığı ilgilendiren sorunlarla ilgilenmezlerdi. Konuşmalarda da sadece bizimle ilgili konulara değinilirdi. Bizim meselemiz ise neredeyse sadece Kıbrıs’tı. Şimdi Türkiye farklı alanlarda da konuşan bir ülke. Kendisini doğrudan ilgilendirmeyen faaliyetlerde bile en önde giden ülke. Bununla gurur duymak gerekir” dedi.

Karşılık beklemedik

“Bunu sadece bölgesel aktörlük hevesi ve güçle açıklamak da istemem. Burada katılacağımız toplantılar ve ana sözcü olarak yapacağımız konuşmalar, hep insanlığı ilgilendiren konularda” diyen Gül, şöyle devam etti: “Sadece insanlık adına, karşılık beklemeden yaptığımız yıllık harcama 2 milyar doları buluyor. STK’larımızla birlikte BM’nin dördüncü büyük donor ülkesiyiz. Bunlar gayet somut veriler. Afrika’daki faaliyetlerimiz ve siyasi konularla ilgili çözüm adına yaptıklarımız açısından bakınca, BM, bizim için önemli bir platform haline gelmiş vaziyette. ‘Beraber olalım, bazı şeyleri birlikte yapalım’ diyen bir ülke konumundayız.”

Savaşlar terörü tetikliyor

Gül’e, terörizmin yayılma tehlikesinden son zamanlarda sık söz ettiği hatırlatılarak, Nusra ve El-Kaide gibi örgütlerin militanlarının Suriye’ye kimden yardım alarak, nasıl geçtikleri sorusu yöneltildi. Cevabı şu oldu: “İç savaş öyle acımasızdır ki, karıncayı incitmeyen insan, bir sure sonra, herşeyi yapmayı mübah görür. Bu bir hastalık. Suriye’de El-Kaide bir yerde ofis açmış da, militanlar gelip kayıt yaptırmış değil ki. Biz bu konuyu müttefiklerimizle çok konuştuk; en başta Suriyelilerle. Hepsi bizim o zaman söylediğimiz şeyler. Herhalde Esad da şimdi görüyordur. İnsanlar savaşa katılmaya iyi niyetle gider; zulmü durdurmak için gider. Ama o ortam onu once radikal, sonra da terörist yapar. Başta birkaç yüz kişiyken, sonra 10 binler olur. Arkadaşlar teknik seviyede kendi muhataplarıyla uzun uzun konuşuyorlar. Bizim için bu hayati bir iş olduğu için bu kadar gayret sarf ediliyor. Ben şahsen mektup da yazmıştım. Terörün bu biçimi bölge için de, dünya için de büyük bir tehlike arz ediyor.”

Başka Kürtlere alerjimiz yok

“Suriye’deki savaşa Türkiye’den gidenler de oluyor” hatırlatmasına şu cevabı verdi Gül: “Devletin bilgisi içinde gidemez, ama olabilir tabii. Bütünüyle engellemek hayli zor. Tankla, topla sınırı beklediğimiz halde teröristin girmesine mani olamıyoruz. Herkesi ‘Aman dikkatli olalım’ diye ikaz ediyorum.” PYD lideri Müslim Salih’in Ankara’da ağırlanması sonrasındaki gelişmeler hakkındaki soruya da Gül’den, “Yakınınızda bir gelişme yaşanıyorsa, onunla ister istemez ilgileneceksiniz. Ama bu kişinin yurtdışı konuşmalarını ve Sayın Başbakan için ettiği lafları gördüm. Doğru yönlendirmek ve ‘contain’ etmek (tehlikesini azaltmak), aklı selimi göstermek için görüşmeler elzemdir. Bundan daha tabii bir şey olamaz. Bizim hiçbir zaman başka Kürtlere alerjimiz yok... Biz onları Türkiye’nin akrabaları olarak görürüz. Ama terör bağlantısı içinde olanlar ayrı. Suriye Kürtleri’nin hepsi bir çatı altında değil. Yanlışa düşülmesin diye herkesle ilgilenmek, herkesin doğru iş yapmasını sağlamak için temaslar gerekir” cevabını verdi.

BM vicdanlarda itibar kaybetti

BM’YE dünyadan ve Türkiye’den itirazlar ve eleştiriler yapıldığı yolundaki bir hatırlatmaya da, Gül, bu alanda yaşanan gelişmeleri özetleyerek cevap verdi: “BM Güvenlik Konseyi coğrafi bölge, etnik ve dini tam temsil kabiliyetine sahip değil. Reformu yolunda çalışmalar var. Oydaşma grupları var ve biz de birinin içindeyiz. Ama bir kilitlenme var. Bazı konularda oy birliğiyle vetosuz karar çıkması imkansız hale geldiği için uluslararası hukuk atlanıyor ve ‘meşruiyet’ diye bir kural önemsenmeye başladı. Şu bir gerçek ki, uluslararası platformda ve insanların vicdanında BM’nin itibarı kalmamış vaziyette. Bugün bazı ülkeler askeri müdahaleye karşı çıkarken, bir kaç yıl önce en sertini kendisi yapmış.”

İslam Dünyası’nın olgunlaşması şart

Sohbet sırasında, İslam Dünyası, bu dünyanın Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerinin yetersiz kalması da gündeme geldi. Gül şunları söyledi: “İslam Dünyası’nda da bölünmeler var. Suriye ve Mısır krizinden sonra kendi içinde bölünmeler oldu. Bizim arabuluculuk, kolaylaştırıcılık faaliyetlerimiz son 10 yılda çok yoğunlaşmıştır. Sudan’da devrede olduk, başarıya ulaşıldı. İslam Dünyası’ndaki sorun neticede liderlerle ilgili. Gelişmeleri doğru okuyabilen liderler dönüşüme öncülük edebiliyor. Bunu yapamayan ise kendi halkını ezmeye başlar ve olan kitlelere olur. İslam Dünyası korku duvarlarını aştı. Onun için ne olursa olsun geri dönüş olmaz.”

Mezhep cepheleşmesi bölge için büyük tuzak

“İslam dünyasında mezhep gerilimi artıyor, bloklaşmalar yaşanıyor; buna ne dersiniz?” sorusunu şöyle cevapladı Cumhurbaşkanı Gül: “Avrupa’nın Orta Çağ’da yaşadığını İslam Dünyası şimdilerde yaşıyor. Sünni isen, diktatör de olsa, zalim de olsa susacaksın veya Şii’dir diye hakkı hukuku bilen biriyle savaşacaksın. Ya da bir Şii her türlü gaddarlığı yapacak, sadece Şiilik adına onu tutacaksın... Bunlar ilkelliğin göstergesidir ve bütün Ortadoğu için de büyük bir tuzaktır.” Gül önümüzdeki yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili bir soruya ise, “Bunları konuşacak ileride daha çok vaktimiz olacak” dedi ve cevap vermedi.