TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Yüksel: Bu dünyanın hiçbir yerinde hukuk düzenlerinin izin vereceği bir durum değil
ABONE OL

Yüksel, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yolsuzluk ve terör soruşturmaları ile sokak eylemlerine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

İktidarları döneminde hayata geçirilen hukuk reformlarının temelinde hak ve özgürlüklerin yer aldığını belirten Yüksel, güvenlik ile bireysel hak ve özgürlükler arasında hassas bir dengenin gözetildiğini vurguladı.

Yargı yetkisinin, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından yürütüldüğünü, bağımsız ve tarafsız yargının Anayasa'nın 9'uncu ve 138'inci maddelerinde teminat altına alındığını dile getiren Yüksel, "Türkiye'de hiç kimsenin suç işleme hakkı yoktur ve hiç kimse hukukun kapsama alanı dışında değildir." diye konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile diğer belediye çalışanları hakkındaki hukuki süreçlerin yasal çerçevede, adil yargılanma ilkesi doğrultusunda, vatandaşların hak ve hukukunun korunması ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla yürütüldüğünü ifade eden Yüksel, şunları söyledi:

"Kamu kaynaklarının usulsüz kullanımı, ihale yolsuzluğu, kamu görevinin kötüye kullanılması gibi başlıklar altında toplanan iddiaların soruşturmanın seyrini belirlediği anlaşılmaktadır. Belediye başkanları ve belediye çalışanları da denetime tabi olup hukukun belirlediği sınırlar içinde hareket etmek zorundadır. Kamu görevinde bulunanların şeffaf olması ve hukuka karşı daha duyarlı hareket etmesi gerekmektedir. Her hukuk devletinde bulunan anayasal ve yasal hükümlerin ülkemizde de uygulanmasının demokratik siyaseti engellemeye yönelik 'sivil darbe olduğunu' söylemek kabul edebileceğimiz bir husus değildir."

- DEVLETİN KAMUSAL DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ SAĞLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "sokak çağrısı" sonrasında başlayan gösterilerin kısa sürede şiddet hareketine dönüştüğünü aktaran Yüksel, "Güvenlik güçlerimize taş, sopa, yakıcı asit ile saldırılması, özel ve kamu mallarına zarar verilmesi, Cumhurbaşkanı'mıza, merhume annesine ve ailesine hakaretler sarf edilmesi bu gösterilerin barışçıl bir amacı olmadığını gözler önüne sermektedir." dedi.

Temel hak ve hürriyetlerin demokratik toplumların vazgeçilmezleri arasında yer aldığına dikkati çeken Yüksel, bu özgürlüklerin suç teşkil edecek şekilde kullanılması veya kamu düzenini tehdit edici unsurlar barındırması halinde uygulanacak tedbirlerin uluslararası sözleşmelerde ve Anayasa'da belirtildiğini ifade etti.

Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının da demokratik toplumların temellerinden biri olduğunu anlatan Yüksel, Anayasa'nın 34'üncü maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 11'inci maddesinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının sınırlarını açıkça ifade ettiğini aktardı.

Bu hükümlere göre devletlerin toplumsal düzeni sağlamak, kamu güvenliğini temin etmek, toplumsal barışı muhafaza etmek ve başkalarının haklarını korumak adına söz konusu hakları sınırlayabileceğini dile getiren Yüksel, şöyle konuştu:

"AYM kararlarında da 'toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının sınırsız olmadığı, kamu düzenini sağlamak amacıyla bazı sınırlamalara tabi tutulmasının kaçınılmaz olduğu' ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi pek çok içtihadında şiddetin toplantıyı hukuki koruma alanından çıkaracağını, şiddet hareketlerine sahip gösterinin barışçıl olmadığını belirtmiştir. Hukuka uygun, barışçıl toplantının yerine getirilmesinde ilgili kamusal makamların pozitif yükümlülüğü ve belirli bir tolerans gösterme sorumlulukları vardır. Fakat bir hukuk devletinde, kamusal hayatın tüm vatandaşlar için sorunsuz devam edebilmesi ile devletin kamusal düzeni ve güvenliği sağlama yükümlülüğü unutulmamalıdır."

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasında göstericiler tarafından olağan hayata ve yürütülen faaliyetlere ciddi şekilde zarar verilmesinin, yaptırımları beraberinde getirebileceğini vurgulayan Yüksel, idare tarafından alınan tedbirlerin kamu düzeninin sağlanması ve toplumun hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu kapsamında hayata geçirileceğini ifade etti.

- "TEDBİRLER HUKUKİ VE MEŞRU ZEMİNDEDİR"

Yüksel, yerel ve uluslararası mevzuatlar ve içtihatlar kapsamında kamuya açık yerlerde toplanma ve gösteri yürüyüşü özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların, toplumsal düzenin sağlanmasına, kamu güvenliğinin temin edilmesine, toplumsal barışın muhafaza edilmesine ve başkalarının haklarının korunmasına hizmet ettiğini belirtti.

Sorumluluk makamında olanların söylem ve eylemlerine özen göstermesi, siyasi tartışmalardan kaçınması gerektiğine dikkati çeken Yüksel, şunları kaydetti:

"Gerek idareler tarafından alınan tedbirler, gerek güvenlik güçlerinin müdahaleleri ölçülülük ve orantılılık ilkelerine uygun, haklı, hukuki ve meşru zemindedir. Demokratik bir protesto haktır. Ancak bu demokratik protestoların şiddete dönüşmesine sebebiyet vermek; milli güvenliği, kamu düzenini olumsuz etkileyecek şekilde faaliyetlerde bulunmak dünyanın hiçbir yerinde hukuk düzenlerinin izin vereceği bir durum değildir. Ana muhalefet partisi Genel Başkanı ve yöneticilerinin, sorumluluktan kaçarak gençleri kalkan yapması, şiddete teşvik edici söylemlerde bulunması, yargıyı etki altına almaya çalışması, gerilimi artırarak konuyu siyasallaştırma çabaları siyaset üretmekten yoksun olduklarını bir kez daha gözler önüne sermiştir."

Türkiye'nin vizyon, kalite ve ideal açısından kısıtlı bir muhalefet ile uğraşacak vaktinin olmadığını söyleyen Yüksel, "Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik ve demokratik istikrarını hedef alan ana muhalefet bilmelidir ki ülkemiz bu manipülatif siyaset anlayışına geçit vermeyecektir. Milletimize açıklama yapamayan, bu süreçte çözümü ülkemizin yerli ve milli markalarını boykotta arayan, Batılı dostlarından destek uman, toplumu kutuplaştırmaya çalışan ana muhalefet zihniyeti hak ettiği cevabı yine milletimizden alacaktır." diye konuştu.

  • Cüneyt Yüksel
  • eylem