TBMM Başkanı Kurtulmuş: Türkiye'yi çukura çekmek istediklerini biliyoruz
ABONE OL

Kurtulmuş, Düzce Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, Düzce'de olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, üniversitenin yeni akademik yılının öğretim üyeleri ve öğrenciler açısından hayırlı ve verimli olmasını diledi.

Bugün yaşamını yitiren Saadet Partisi Kurucu Genel Başkanı Recai Kutan'a rahmet dileyen Kurtulmuş, "Bugün vefat haberini aldığımız Türk siyasetinin duayen isimlerinden; nezaketiyle, zarafetiyle, memleket sevgisiyle, Türkiye'nin kalkınmasına adadığı ömrüyle hepimiz için örnek şahsiyet olan Recai Kutan Beyefendi'yi rahmetle anıyorum. Kendisiyle yıllarca çalıştık. Karış karış Türkiye'yi dolaşmış, Türkiye'nin gelişme serüveninin hemen hemen her safhasında yer almış olan önemli ve örnek alınacak bir siyaset insanıydı. Kendisine Cenabıallah'tan rahmet diliyorum. Ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum." diye konuştu.

Kurtulmuş, dünyadaki ve bölgedeki gelişmelerin Türkiye'ye yansımalarına ilişkin değerlendirmede bulunarak, dünyanın yeni bir dönemin başlangıcında olduğunu, bu dönemin nasıl gelişeceği, yeni gelişmelerle dünyanın hangi güç dengelerinin içerisinde hareket edeceğini bugünden bütünüyle bilmenin mümkün olmadığını ifade etti.

"ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE ÇOK DAHA ÖNEMLİ GELİŞMELERİN OLACAĞINI HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şunu çok açık şekilde söyleyebiliriz ki, önümüzdeki dönemin en temel özelliklerinden birisi 'çok kutupluluk' olacaktır. Bu da şu demektir. Başta bizim içinde bulunduğumuz coğrafya olmak üzere dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güçlü ülkeler ortaya çıkacak, yeni dengeler ve yeni denklemler oluşacaktır. Çok kutuplu yeni dünyanın gelişmeleri içerisinde bu bölgenin büyük ülkelerinden birisi olan, dünyada özellikle Cumhuriyet'imizin ikinci asrında 'Türkiye Yüzyılı' olmasını temenni ettiğimiz büyük gelişmeleri, büyük birtakım fırsatları barındıran bu önümüzdeki süreçte gelişen yeni dünya denklemleri içerisinde en önemli ülkelerden birisi Türkiye olacaktır. Potansiyeli, genç nüfusu, jeostratejik konumu itibarıyla, yani hangi denklemi alırsanız alın, Türkiye önümüzdeki dönemin, bu çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden birisi olacaktır.

Maalesef yeni dönenim belirsizliklerini artıran, bu çok kutuplu dönemde önemli gelişme olarak da İsrail, 1 yıldır bölgede ateş çemberi değil büyük bir ateş çukuru açtı ve o ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar. Delicesine davranışlarıyla, meczup tavırlarıyla, siyaset ve akıl dışı tavırlarıyla aslında açtıkları çukura, kendileri de düşmeye aday bir ülke, yönetim olarak duruyorlar. İsrail'in bir yıldır Gazze'de devam ettirdiği bu katliamlar, bu soykırımlar aslında yeni bir döneme geçen dünyadaki dengeleri çok derinden sarsan fevkalade hayati gelişme olarak orta yerdedir. Ancak İsrail'in bu saldırgan tavrının, dünyada yeni bir gelişmeye de sebep olabileceğini görüyoruz. Örnek olsun diye söylüyorum. Arkasına aldığı güçlerle, başta ABD ve bazı Avrupa ülkeleri olmakla kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zanneden İsrail'e, Amerika'nın bütün desteğine rağmen, Birleşmiş Milletlerdeki bütün engelleme girişimlerine rağmen dünyanın hemen hemen tamamı karşı çıkmış, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin başvurusuyla da Uluslararası Adalet Divanında 'dokunulamaz' zannedilen İsrail'e dokunulmuştur. Şimdi bundan sonraki dönemde, önümüzdeki süreçte çok daha önemli gelişmelerin olacağını hep birlikte göreceğiz."

İsrail'in saldırılarının 7 Ekim 2023'te başlamadığını anımsatan Kurtulmuş, bu senaryonun birinci ve ikinci perdesinin bulunduğunu belirterek, "1917'de Osmanlı cihan devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca oraya İngilizler geldi ve orayı yönetmeye başladı. İngiliz yönetiminin yönetimi ele aldığı zaman yaptığı ilk iş, şimdi yerleşimci diyoruz ya, gelip Filistinlilerin topraklarına yerleşiyorlar... İlk 1917'de yerleşimciler İngilizler tarafından Filistin topraklarına yerleştirildi. O haritayı biliyorsunuz. Bugün neredeyse tam tersi olan o haritada oraya yasa dışı yerleşimciler İngilizler eliyle yerleştirilmeye başlandı. Arkasında 1948, 1967'deki savaşlarla İsrail ilhak, imha ve işgal politikalarını duraksamadan devam ettirdi." şeklinde konuştu.

Kurtulmuş, Filistin topraklarındaki oyunun birinci perdesinin 1917'de, ikinci perdesinin de 2003'te açıldığını söyledi.

"ARZ-I MEVUD'UN GERÇEKLEŞMESİNE TÜRKİYE ASLA MÜSAADE ETMEYECEKTİR"

ABD'nin Irak'ı işgaliyle başlayan ve arkasından 2011'de "Arap Baharı" olarak başlayan gelişmelerin bölgede tam da İsrail'in bugünü için hazırlığın başlangıcı olduğunu belirten Kurtulmuş, ikinci perdeyle bölge ülkelerinin tamamının birbiriyle düşman, rakip, çelişen, çatışan ülkeler, halklar ve mezhebi yapılarda birbirlerine karşıt haline getirildiklerini anlattı.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla ikinci perde maalesef acı gelişme olarak yine arkasında yüz binlerce insanı yaralı, ölü şekilde bırakarak gerçekleştirilmiş, ikinci perdenin kapanmasıyla üçüncü perde yani Gazze'nin fiilen işgaliyle başlayan süreç gerçekleşmeye başlamıştır. Üçüncü perde devam ediyor. Ve burada hazır bu kadar bölge ülkelerini dağınık, İslam ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, korkak, siyaseten etkisiz bulmuşken ve arkasında gemileriyle, uçaklarıyla, askeri gücüyle, siyasetiyle Batı ülkelerini, büyük ülkeleri kendi yanında bulmuşken, Netanyahu ve çetesi diyor ki, 'Biz de son vuruşumuzu yapalım arzımevudu gerçekleştirelim.' Dünya sistemini ciddi şekilde yerden yere vuran, dünya sistemini bundan sonraki süreçte gerçekten yeni gelişmelere gebe bırakan bu saldırgan tavrın bütün ülkeler tarafından önlenmesi, dünya barışı için en önemli şarttır. Bu çerçevede Türkiye'nin de bütün insanlarının uyanık olması lazım."

İsrail'in vadedilmiş topraklar meselesinin hikaye olmadığını gördükleri için yıllardan beri uyarılarda bulunduklarına değinen Kurtulmuş, "Şimdi bütün bu gelişmeleri zincirin parçaları olarak birbirine bağladığınızda 1917'den itibaren bugüne kadar gelinen süreçte, nasıl bütünleşik bir harekat planı içerisinde hareket edildiği aşikardır. Bu çerçevede arzımevudun gerçekleşmesine Türkiye asla müsaade etmeyecektir." dedi.

"ÜLKEMİZE KARŞI BİRTAKIM NİYETLER İÇERİSİNDE OLANLARA KARŞI ORTAK DURUŞU SERGİLEMEMİZ MİLLİ VAZİFEMİZDİR"

İsrail bayrağının üstündeki mavi çizginin Fırat Nehri'ni, altındaki mavi çizginin ise Nil Nehri'ni sembolize ettiğine dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Yani Nil'den Fırat'a bütün bu coğrafya siyonistlerin emri altına girmeden bu harekatı bitirmemeye yemin etmiş vaziyettedirler. Onun için uyanık olmak, ne yapıldığını, ne yapılmak istendiğini gayet iyi görmek ve Türkiye olarak önce kendi topraklarımızı, kendi milletimizi, kendi vatanımızı en iyi şekilde korumak ve bölgenin birliğini, dirliğini sağlamak için mücadele etmemiz lazım. Bunun için öncelikle uyanık olmalı. Orta Doğu'daki ve dünya meselelerinde Türkiye'nin içerisinde ne kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım, siyaseten hangi farklı programları, teklifleri halkımıza sunuyor olursak olalım, milli meselelerimizde bir, beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz.

Bunu sadece bir siyasi partinin mensubu, sadece vatansever olarak değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak sorumluluk olarak görüyorum. Siyaseten fikirlerimiz farklı olabilir, gittiğimiz istikametler A'dan Z'ye birbirine zıt olabilir ama milli menfaatlerimiz, özellikle önümüzdeki yeni dönemde Türkiye'nin imkanlarını ve kabiliyetlerini artırma azmimiz, gayretimiz ve başta siyonistlerin hedefleri olmak üzere ülkemize karşı birtakım niyetler içerisinde olanlara karşı da ortak duruşu sergilememiz bizim milli vazifemizdir. Eğer Türkiye bu konudaki birliğini, beraberliğini devam ettirirse, Allah'ın izniyle bölgedeki oynanan oyunları çözebilecek bir iradeyi ortaya koyacaktır."

Kurtulmuş, Netanyahu ve çetesinin, siyonist rejimin yalnızlaştırılması gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ne yazık ki, zaman zaman insanı çıldırtan Batı'dan bazı açıklamalar geliyor. Bunlardan en çok bizi rahatsız edenlerden birisi de adam şimdi Lübnan'a saldırıyor. Diyor ki, 'İşte efendim ölçülü mukabelede bulundu.' Allah aşkına bir mukabelenin ölçülü olabilmesi için daha kaç 50 bin masum insanın ölmesi gerekir? Böylesine gayriinsani düşünce olabilir mi? Onlarla da konuştuğumuzda söylüyoruz. Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var; Amerika istesin bir günde bu işi bitirir. Bir cümle söyleyecek, hatta bir kelime söyleyecek: 'Dur Netanyahu!' Bunu demiyor. 'Devam et Netanyahu!' diyor. Dolayısıyla bu katliamlara onlar da ortak olduklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte isteseler de istemeseler de Netanyahu ve çetesi yalnızlaşacaktır."