Dr. Hüseyin Alptekin: Tüm Kürtleri PKK’ya baðlamak istediler
ABONE OL

Sizinle konuþmak istediðim konu “Kürtler”. Ýki ayaðý var zihnimdeki röportajýn. Ýlki Trump ve ekibinin ve batý basýnýnýn sýklýkla ve ýsrarla PKK-YPG için kullandýðý “Kürtler”. Ýkincisi Türkiye sosyolojisinin, Türk milletinin ayrýlmaz bir parçasý olan “Kürtler”. Ýlkinden baþlayalým isterim.

ABD Baþkaný ve Batý medyasý PKK-PYD’ye “Kürtler” demekte niçin bu kadar ýsrarcý?

Maalesef sadece ABD Baþkaný ve Batý medyasý deðil, pek çok Batýlý siyasetçi hatta kimi Türk yazarlar da PYD-PKK çizgisi yerine Kürtler yahut Suriyeli Kürtler tabirini kullanmakta ýsrar ediyorlar. Aslýna bakarsak bu uzun süredir piþirilen bir projenin erken ilaný gibi bir durum. Uzun bir süredir Suriye özelinde alternatif Kürt oluþumlar bertaraf edilmekte, Kürt ailelerin çocuklarý PYD kontrolü altýndaki topraklardaki okullarda PKK propagandasýna maruz býrakýlmakta, yine bu çocuklar PYD tarafýndan zorla silahaltýna alýnmakta. Ortada Batý’nýn aktif desteðiyle Suriye’deki tüm Kürtleri PYD’ye tabi kýlmaya zorlayan bir yapý var: PYD. PYD bu amacýný gerçekleþtirmek için öncelikle Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) gibi alternatif Kürt oluþumlarýn ofislerini kapattý. Ýbrahim Biro gibi ENKS yöneticileri Suriye dýþýna sürüldü. Tüm bu hengâmede 200 binin üzerinde Suriyeli Kürt ise Türkiye topraklarýna sýðýndý.

 

PYD’NÝN ZULMÜNÜ ULUSLARARASI HAK ÖRGÜTLERÝ DE RAPORLADI

Bu etnik-ideolojik süpürmeyle dünyayý neye ikna etmek istiyor PYD ve PYD-PKK’ya “Kürtler” diyenler? Ve elbette Türkiye’yi neye mecbur etmek istiyorlar?

Bakýn PYD’nin bu yýldýrma politikasý bizim ulusal çýkarlarýmýz uðruna abarttýðýmýz bir durum deðil. PYD’nin bu hak ihlalleri ve yýldýrma politikalarýný Londra merkezli Uluslararasý Af Örgütü’nden New York merkezli Ýnsan Haklarý Ýzleme Örgütü’ne kadar pek çok insan haklarý örgütü raporladý. Neticede bugün gerçekten de Suriye’de PYD kontrolü altýndaki bölgelerde alternatif bir Kürt oluþum yok, hepsi bastýrýldý, sürüldü çünkü. Ancak Suriye’den çýkarýlýp Türkiye’de ve Irak’ta faal olan Kürt gruplar var. Dahasý doðrudan Milli Ordu, eski adýyla Özgür Suriye Ordusu saflarýnda PYD’ye karþý savaþmýþ Kürt gruplar var. Bu bakýmdan PYD hala daha Suriyeli Kürtler üzerinde bir tekel kurabilmiþ deðil.

 

BÖLGEYE ABD KORUMASINDA TÜRK DÜÞMANLIÐI AÞILANIYOR

Ancak bu devam eden bir proje ve çok geç olmadan Türkiye’nin bu projenin neticelenmesine engel olmasý gerekmekte. Zira Fýrat’ýn doðusundaki bu terör bölgesinde çocuklardan yaþlýlara kadar tüm bir nüfusa PYD tarafýndan ABD korumasý altýnda Türkiye düþmanlýðý aþýlanmakta. PKK, Türkiye’den militan devþirmekte zorlanýrken Suriye’yi yeni bir militan havuzu olarak görmekte. Bu havuzu kurutmak, Suriye Kürtlerini PYD etkisinden çýkarmak ise Türkiye’nin gerek kendi menfaati açýsýndan gerekse de Suriyeli Kürtlerin insan haklarýnýn korunmasý açýsýndan bir görevi.

 

PYD’NÝN PKK OLDUÐUNU GAYET ÝYÝ BÝLÝYOR

Türkiye PKK=PYD tezini sadece söylemde býrakmýyor, muhataplarýna dosyalar dolusu belge bilgi de veriyor. Buna raðmen yaþanan sonuç deðiþmiyor. Uluslararasý iliþkilerin, özellikle müttefikler arasý iliþkilerin doðasý açýsýndan bu durumun bir açýklamasý var mý?

Aslýnda Türkiye’nin ABD baþta olmak üzere Batýlý müttefiklerine (!) dosyalar dolusu kanýt sunmasýna gerek de yok. PYD’nin PKK’nýn Suriye þubesi olduðunu bilmeyen Batýlý uzman, gazeteci, siyasetçi yok zaten. ABD eski savunma bakaný Ashton Carter’dan hâlihazýrdaki Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’e, ABD özel kuvvetler komutaný General Raymond A. Thomas’a kadar pek çok asker ve sivil bürokrat, siyasetçi doðrudan doðruya PYD-PKK iliþkisini kâh konuþmalarýnda kâh verdikleri mülakatlarda kabul ettiler zaten. ABD Dýþiþleri Bakanlýðý’nýn hazýrladýðý terör örgütleri listesinde son iki yýla kadar PYD, PKK’nýn Suriye kolu olarak yer bulan bir örgüttü. Yani ABD’lilerin bu iliþkiyi görmek için bizden kanýt almalarýna gerek yok, bu iliþkiyi çok iyi biliyorlar ve geçmiþte defaatle dile de getirdiler. ABD bu iliþkiyi bile bile PYD ile bir ortaklýk geliþtirdi.

 

ABD BERBAT BÝR PLAN YAPTI, YAN ETKÝLERÝNÝ HESAPLAYAMADI

Ama neden?

Kötümser bir bakýþla bu politika ABD tarafýndan Türkiye’nin güneyine bir terör koridoru açarak Türkiye’ye yönelik bir hamle yapmasý olarak okunabilir. Ama ben ABD’nin motivasyonunun bu olduðunu sanmýyorum. Bence gerçekten de PYD’siz bir formül düþünemediler. Sonuçta PYD’yi kullanarak önce DEAÞ’ý temizleyecekler, sonra Ýran’ý yine PYD ile dengeleyeceklerdi. Bu berbat bir plandý ama bence ABD’li yetkililer bu planýn komplikasyonlarýný hesaplayamadý. Doðru hesapladýklarý tek konu PYD’nin ABD’nin özellikle havadan saðladýðý ateþ desteði ile Fýrat’ýn doðusunda DEAÞ’ý temizleyeceðiydi. Sonuçta PYD ciddi kayýplar verse de, hiç kolay olmasa da ABD gölgesinde DEAÞ’ý geriletebildi. Bunu bazen BBC’nin haber yaptýðý üzere DEAÞ ile anlaþýp DEAÞ militanlarýný otobüslerle Türkiye ve diðer komþu ülke sýnýrlarýna taþýyarak yaptý, bazen Rakka’da olduðu gibi þehrin Amerikan hava bombardýmanýyla dümdüz edilmesiyle yaptý, ama yaptý. Sonuçta sahada ABD askerleri deðil, ama propaganda yoluyla ikna edilerek ama zorla silahaltýna alýnan Kürt gençleri öldü. ABD DEAÞ’ý kendisi kayýp vermeden, Kürt gençlerini öne sürerek temizleyebildi, en azýndan yer altýna itti. Ancak ABD’nin bunun dýþýndaki hiçbir hesabý tutmadý.

 

TÜRKÝYE PES EDER, PYD’YÝ KABUL EDER SANDILAR

Bunu açalým lütfen?

Mesela Türkiye’yi PYD konusunda ikna edeceðini düþünüyordu. Öyle ya, ABD’nin PYD ile bu ortaklýk projesi baþladýðýnda Türkiye Rusya ile oldukça gergin bir süreçten geçiyordu. Bir yandan ülkesine kabul ettiði Suriyeli mülteciler, bir yandan Rusya ve ABD tarafýndan Suriye’nin dýþýnda tutulmasýyla Türkiye ABD’nin gözünde artýk oyun dýþý kalmýþtý, öyle ya da böyle PYD realitesini kabul edecekti. Olmadý, ABD’nin hesaplarýnda Türkiye’yi hafife aldýðý görüldü. Türkiye Astana süreci üzerinden Rusya ile yeni bir baþlangýç yaptý ve Fýrat’ýn batýsýnda kendisine alan açtý. ABD, Türkiye oyun dýþý kalýnca Fýrat’ýn batýsýný Rus nüfuzuna býrakýr, doðusunda ise PYD ile istediðim düzeni kurarým derken Türkiye oyuna girerek denklemi deðiþtirdi. Yetmedi Türkiye askeri olarak da rüþtünü ispatladý. Önce Cerablus, El-Bab, Azez üçgeninde DEAÞ’a darbe vurdu, sýnýrýný DEAÞ’tan temizledi ve PYD’nin sýnýr boyunca terör koridoru projesini tamamlamasýný önledi. Sonra Afrin’e yaptýðý operasyonla Fýrat’ýn batýsýndaki sýnýrlarýndan PYD’yi söktü attý. Hem de bunu ABD’nin Rakka’da, Rusya’nýn Halep’te yaptýðý gibi þehirleri havadan döverek deðil, mevcut þartlarda oldukça temiz operasyonlarla gerçekleþtirdi.

Yetmedi, hem terörden temizlediði bölgeleri imar etti, açtýðý okul ve hastanelerle normal hayata döndürdü, hem de Arap, Türkmen, Kürt yerel unsurlarý Milli Ordu altýnda eðitti, disipline etti.

 

ÇEKÝLME KARARINI BAÞKANIN’IN ADAMLARINDAN ÖNCE ERDOÐAN DUYDU

Türkiye masadaki gücünü sahadan aldý diyebilir miyiz?

Elbette, sahada güçlenen Türkiye masada da elini güçlendirdi ve gün geldi Ýstanbul’da Rusya, Almanya ve Fransa ile düzenlediði dörtlü zirvede ABD’yi dýþarýda býraktý. Yetmedi Fýrat’ýn doðusuna operasyon için birliklerin intikal ettirdi, sýnýra tahkimatta bulundu. Zaten ABD’nin çekilme kararý da bu geliþmelere karþý, Trump ile Erdoðan arasýndaki bir telefon görüþmesi esnasýnda alýndý. Amerikan basýnýna göre Trump’ýn çekilme kararýný Amerikan yönetiminden de önce ilk öðrenen Erdoðan oldu. Amerika’nýn PYD politikasýnýn mimarlarýndan DEAÞ’la mücadele özel temsilcisi McGurk ve Savunma Bakaný Mattis çekilme kararý sonrasý istifa ettiler, Türkiye kendisine karþý bir terör devleti kurma projesi yürüten bu isimleri de oyun dýþýna itmiþ oldu.

 

PYD BÜYÜK BÝR HATAYDI

Kýsaca ABD, PYD’nin savaþma ve düzen kurma kapasitesinin düþüklüðünü Afrin’de de, Rakka’da da görmüþ oldu. Bunun karþýsýnda Türkiye’nin askeri ve düzen kurucu kapasitesini de Cerablus’tan Afrin’e kadar görmüþ oldu, yetmedi Türkiye’nin Fýrat’ýn doðusunda oyun dýþýnda kalmayacaðýný gördü. Bu parametreler ýþýðýnda PYD üzerinden Ýran’ý sýnýrlama, hatta püskürtme projesinin de ne kadar hatalý olduðu ortaya çýktý. Tüm ABD hava desteðine raðmen DEAÞ’a karþý büyük kayýplar veren PYD Ýran’ý sýnýrlayamazdý, bu görüldü. Kaldý ki PYD’nin böyle bir gündemi de yok, hiç olmadý. PYD, ABD telkinlerine raðmen PKK’dan deðil uzaklaþmak, PKK’yý hiç olmadýðý kadar Suriye’nin içine getirmiþ oldu. Kuruluþundan bugüne yegâne düþmaný Türkiye olan PYD zaten Ýran’a karþý bir oluþum içinde de yer almazdý. Buna imkâný da yoktu niyeti de.

 

ABD TÜRKÝYE’YÝ KAYBETMEYÝ GÖZE ALAMAZ

Böyle büyük bir hatayý bunca zaman nasýl görmedi “süper güç” ABD?

Ýlginçtir, bunu en net gören de ABD devleti deðil, baþkan Trump oldu. Trump en azýndan bu konuda CENTCOM, savunma ve dýþiþleri bakanlýðý gibi politika uygulayýcýlardan daha rasyonel bir duruþ sergiledi, umarým bu baþlangýç noktasýndan sapmaz da. Peki Votel’den McGurk’e nasýl bunca profesyonel isim böyle büyük bir hesap hatasý yaptý? Kýsmen hatalarýn üst üste birikerek bu kiþilerin þahsi kariyerleri açýsýndan geri dönülemez bir hal almasý, kýsmen dar bir sahaya fazla angaje olarak adeta miyopluk derecesinde basiretlerini kaybetmeleri bunun nedenleri arasýnda sayýlabilir. Evet, dünyanýn tek süper gücü de olsanýz hatalar yapabiliyorsunuz, bu ABD’nin ne ilk hatasýydý ne de son olacak. Kýsaca ABD, PYD yüzünden Türkiye gibi bir aktörü kaybetmeyi göze alamaz ve geç kalmakla beraber bunun farkýna vardý.

 

PYD KAZANIMLARINI BÝR, BÝR KAYBEDECEK

Suriye’de önümüzdeki süreç geride býraktýðýmýz üç yýla göre PYD kazanýmlarýnýn bir bir kaybedildiði, Türkiye’nin öne çýktýðý bir süreç olacaktýr. Tabi bu süreci yönetmek için, hem ABD hem Rusya ile dengeli bir iliþki gözeterek Fýrat’ýn doðusunda da batýsýnda da söz sahibi olmak için Türkiye’nin ciddiyetle ve hassas dengeler üzerinde sürdürmek zorunda olduðu yoðun bir mesaisi olacak.

PKK, ABD’nin terör örgütleri listesinde yer alan bir örgüt. Bu durum uluslararasý hukuk açýsýndan bir yaptýrým gerektirmiyor mu?

Öncelikle þunu belirtelim ki ABD, birçok federal biriminin terör örgütleri listesinde olan PYD’yi bu listelerden çýkarmýþ durumda. Ancak bu Türkiye’nin haklý argümanlarýný elinden almaz, çünkü PKK-PYD iliþkisine yönelik kanýtlarý yine ABD’li pek çok resmi kaynak bolca verdi, veriyor zaten. Ne var ki haklý olmanýn uluslararasý iliþkilerde pek bir karþýlýðý yok. ABD fabrikasyon kanýtlarla Irak’ý iþgal etti, diktatör de olsa ülkenin cumhurbaþkaný olan kiþi idam edildi, iþgal, mezhep savaþý ve terör üçgeninde Irak zenginliðini, insanýný, hatta bombalanan kütüphanelerinde tecessüm eden kültürünü, Ebu Gureyb’te tecessüm eden insanlýðýný yitirdi. Bu yýkýntý içinde PKK kök saldý, DEAÞ hayat buldu, yayýldýkça yayýldý, ABD’nin bölgedeki düþmaný Ýran Irak’ý bir uydu devlete dönüþtürdü, buraya milislerini yerleþtirdi vesaire. Evet, tüm bunlara yol açan iþgal haksýz bir iþgalmiþ, bugün bunu herkes kabul ediyor ama artýk çok geç. En fazla ABD dönüp pardon yanlýþlýkla olmuþ der. Ne giden canlar ne yýkýlan bir medeniyet mirasý geri gelir. PYD konusu da böyle, kuru kuruya haklý olmanýzýn hiçbir getirisi yok. Uluslararasý iliþkilerde gücünüz kadar haklýsýnýz. Meþhur bir film repliðinde geçtiði gibi tarihi galipler yazýyor.

 

TÜRKÝYE’NÝN TUTUMU HEM AHLAKÝ HEM HUKUKÝ

Bütün bu durum karþýsýnda Türkiye’nin yapýp ettiðinin deðerlendirmesi nedir?

Bütün bunlara raðmen Türkiye ahlaki bir duruþu tercih etti ve Suriye politikasýný hem Astana ve Cenevre süreçleri gibi uluslararasý koordinasyon kanallarýyla uyumlu olarak yürüttü, hem de buradaki askeri operasyonlarýný BM Antlaþmasý’nýn meþru müdafaa hakký tanýyan 51. maddesi ve 1998 yýlýnda Suriye ile yapýlan Adana Antlaþmasý gibi hukuki temeller üzerine icra etti. Tek baþýna haklý olmak yetmezdi ama gücümüzü haksýz biçimde de kullanmadýk.

Bunun ötesinde PYD’ye desteðinden dolayý ABD’yi mahkum ettirebileceðimiz bir uluslararasý mecra yok, dünya öyle bir yer deðil. Ama PYD’yi haklý gerekçeler üzerine tüm terör örgütleri gibi ortadan kaldýrmak Türkiye’nin hakký ve Türkiye bu hakkýný sonuna kadar kullanacak güce ve kararlýlýða sahip.

 

TÜRKÝYE SORUMLU BÝR DEVLET, ÞEFFAF BÝR MÜCADELE YÜRÜTTÜ

Türkiye’nin uyarýlarýna raðmen ABD PYD-PKK’yý eðitti donattý, silahlandýrdý ve bir tür meþruiyet atfetti. Bu düþmanlýða raðmen Türkiye ABD ile iliþkilerini belli bir düzeyde sürdürdü. Neden?

ABD bugün dünya ekonomisinin nerdeyse beþte birine sahip, tek baþýna neredeyse dünyanýn geri kalan ülkelerinin toplam savunma harcamasýný yapan (dünya savunma harcamalarýnýn yüzde 40’a yakýnýný ABD tek baþýna yapýyor) bir ülke. Dolar ve Swift sistemi üzerinden küresel ekonomiyi, BM ve Dünya Bankasý gibi uluslararasý kurumlardaki etkisi üzerinden dünya düzenini belirleyebilen bir ülke. Bu yüzden dünyanýn tek süper gücü. Böyle bir ülkeyi göz ardý edemezsiniz. Ancak Türkiye bu güç farkýndan dolayý Suriye’de bir ABD oldu-bittisine de razý olmadý. Az evvel deðindiðim gibi alternatif bloklar kurdu, ABD’yi dýþarýda býrakan zirvelere ev sahipliði yaptý, inisiyatif alarak askeri operasyon yaptý. Tüm bu adýmlar ABD’yi rahatsýz eden adýmlardý ancak Türkiye bu adýmlarý sorumlu bir devlet edasýyla, þeffaf bir þekilde, sonuçlarýný hesap ederek attý. Bu sayede ABD ile zaman zaman gerilen iliþkileri asla kopmadý. Aslýna bakarsak Türkiye, ABD’nin bölgede Türkiye’yi kaybetme lüksünün olmadýðýnýn farkýndaydý ve bu kabul üzerine kontrollü bir gerginlik stratejisi ile ABD ile diyaloðu hep açýk tuttu.

 

PYD’YE KARÞI SAVAÞAN KÜRTLER

PYD’den kaçan Suriyeli Kürtlerin 300 bininin Türkiye’de misafir olduðu biliniyor. Sýðýnmacý konumdaki Kürtlerle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Türkiye Suriye’deki insani krizden kaçan insanlarý kabul ederken onlara dinini, ýrkýný, etnik kökenini sormadý. Türk’ü de Kürt’ü de Arap’ý da baþka topluluklarý da kim olduðuna bakmadan kabul etti. Ayný þekilde Suriye’deki politikalarýnda da Kürtleri dýþarýda tutmadý. Bugün Suriye içinde Türkiye kontrolündeki bölgelerdeki þehirlerde, kamplarda tüm Suriyeli topluluklar gibi Kürtler de yaþamakta. Hatta Türkiye PYD’ye müzahir olmayan Kürt gruplarý da Milli Ordu bünyesine kattý, silahlandýrdý, eðitti. Nasýl ki Türkiye içinde on binlerce Kürt vatandaþ PKK’ya karþý gönüllü köy korucusu olarak çarpýþýyorsa Suriye’de de PYD’ye karþý Türkiye saflarýnda savaþan Kürtler var. Bu da çok doðal bir durum. Bu bir Türk-Kürt meselesi deðil, ne Türkiye’de ne Suriye’de. Bir tarafta PKK-PYD bir tarafla Türkiye var. Bu karþýlaþmada Türkiye vatandaþý olsun olmasýn pek çok Kürt’ün Türkiye’nin yanýnda yer almasý sadece konuya yabancý olanlarý þaþýrtýr, bizi deðil. Hatta Türkiye için asýl olan, PKK’yý Kürt topluluklarý içinde de yalnýzlaþtýrmak, komþu ülkelerde PKK etkisi altýndaki bölgelerde yaþayan Kürtlerle de PKK’nýn zehirleyemeyeceði bir gelecek inþa etmektir.

 

TÜRKLER GÝBÝ KÜRTLER DE HOMOJEN BÝR KÝTLE DEÐÝL

31 Mart seçimlerine giderken en fazla merak edilen konularýn baþýnda geliyor “Kürtler” nasýl bir seçim yapacak konusu. Birkaç nokta var aslýnda Kürtlerin seçimiyle ilgili; kayyumlar, PKK’nýn hakim olduðu alanlara yapýlan askeri operasyonlar ve ittifaklar. Bunlarý açalým isterim. Öncelikle 31 Mart’ta farklý bir siyasi tutum almalarýný bekliyor musunuz Kürtlerin?

Tabii önce bir konunun altýný çizmek lazým. Kürtler diyoruz, ben de Kürt oylarý hakkýnda yazýyorum ama bu ülkenin Türkleri gibi Kürtleri de homojen bir kitle deðil. Kültürel olarak da siyasi olarak da. Hatta etnik aidiyet olarak da. Osmanlý çok kültürlü bir imparatorluktu, her imparatorluk gibi. Ýmparatorluk küçülüp nihayetinde Cumhuriyet’e geçilirken Anadolu’daki çok renklilik Balkanlar ve Kafkasya’dan gelen göçlerle daha da arttý. Zamanla hem Cumhuriyet’in toplumu homojenleþtirme politikalarý gibi siyasi projeler hem de göç ve etnik gruplar arasý evlilikler, Türkiye’de zaten önce de mevcut olmayan, genetik açýdan homojen bloklar oluþmasýný engelledi. Kaldý ki Anadolu gibi tarih boyu insan trafiði çok olmuþ bir coðrafyada hepimiz aslýnda birbirimize karýþtýk durduk. Dolayýsýyla genetik açýdan saf Türk, saf Kürt ýrký gibi söylemler bugünün dünyasýnda komik kaçan kavramlar. Zaten dünyada kan üzerinden tanýmlanan saf ýrk söylemi çöpe atýlalý çok oldu. Hem gereksiz hem de tehlikeli bir söylem bu.

 

ETNÝK AÝDEÝYETTEN BAÐIMSIZ OLARAK HER TÜRKÝYE VATANDAÞI TÜRKTÜR

Bununla beraber tabii ki bu ülkede Kürtler var. Bu kan, genetik gibi biyolojik konularýn deðil, sosyal psikolojinin dayattýðý bir gerçek. Kendini Türk hisseden Türk, Kürt hisseden Kürttür. Aynýsýný Arap, Zaza, Laz, Çerkez, Roman, Arnavut, Boþnak, Ermeni, Rum vatandaþlarýmýz için de söyleyebiliriz. Etnik aidiyetine bakýlmaksýzýn her Türkiye vatandaþý ise ulusal kimlik bakýmýndan Türktür, bu da hepimizi kapsayan anayasal bir taným. Bu durumda Türklük diðer etnik aidiyetlerden farklý olarak hem ulusal aidiyet hem de etnik aidiyet olarak adlandýrýlabiliyor. Tabii ulusal aidiyet toplumsal psikolojiden çok hukukun ve siyasetin bir konusu, onu bir yana býrakalým çünkü vatandaþlýk baðýyla kazanýlan bir statü bu. Etnik Türklük ise Kürtlük gibi toplumsal psikolojinin konusudur. Bir birey kendini etnik bakýmdan da birden fazla gruba ait hissedebilir. Nasýl pek çok vatandaþýmýz hem Arnavut hem Türk, hem Roman hem Türk hissedebiliyorsa kendini hem Kürt hem Türk hisseden vatandaþlar da vardýr. Zaten etnik kategoriler tek cevaplý olmak zorunda deðildir, zamanla deðiþebilir, eriyebilir, güçlenebilir, birden fazla gruba aidiyet söz konusu olabilir, iki grup arasýnda kalma durumu olabilir, ihtimaller bol. Toparlarsak, birey kendisini hangi etnik topluluða ait hissediyorsa genetik geçmiþi nasýl olursa olsun o gruba aittir. Dolayýsýyla Kürt oylarý derken kastýmýz kendisini Kürt olarak tanýmlayan, o etnik aidiyete sahip bireylerdir. Bu kiþilerin bir kýsmý kendini tamamen Kürt hisseder, kimisi biraz Türk biraz Kürt veya biraz Arap biraz Kürt, vb. hissedebilir. Kendini yüzde 100 Kürt kabul eden de, kýsmen Kürt kabul eden de Kürt oylarý bakýmýndan ele alýnabilir.

 

KÜRT OYLARINDA DÖRT TEMEL SABÝTE VAR

Soruya dönersek, peki Kürt etnik aidiyetini benimseyen vatandaþlarýmýzýn önümüzdeki seçimlerdeki oy tercihi nasýl olabilir?

Kürt oylarýna dair dört temel sabitimiz var: Ýlk olarak Kürt oylarýnýn aðýrlýklý tercihi 2002’den beri AK Parti ve HDP çizgisindeki partiler olageldi. Ýkinci sabit olarak seküler bir dünya görüþüne sahip Kürtler aðýrlýkla HDP’ye, yer yer de CHP’ye oy verirken kendini muhafazakar veya dindar olarak tanýmlayan Kürtler aðýrlýkla AK Parti’yi tercih etmekteler (bakýn yine kendini tanýmlayan, öyle hissedenler diyorum, çünkü kimin Kürt, kimin dindar, kimin þucu bucu olduðunu tescil eden merkezi bir otorite yok, olamaz da, bizlerin aidiyet hissiyle ilgili durumlar bunlar). Üçüncü olarak, Hakkari, Þýrnak gibi sýnýrda, hatta uçta yer alan illerdeki Kürtler aðýrlýklý olarak HDP’ye oy verirken daha iç kesimlerdeki Kürtler AK Parti’ye oy vermektedir. Son olarak, etnik sýnýrlarýn çok belirginleþmediði, birbirini çok net dýþlamadýðý, Türklük ve Kürtlüðün birbirinin ötekisi olarak görülmediði kesimlerdeki Kürtler aðýrlýklý olarak AK Parti’ye oy verirken etnik sýnýrlarýn zihinlerde daha belirgin ve dýþlayýcý olarak kurgulandýðý, mono-etnik bir pratiðin benimsendiði bölgelerde HDP oylarý daha yüksek çýkabilmektedir. Tabii bu dört sabiti baðýmsýz olarak görmemek lazým. Mesela benim memleketim Elazýð’da etnik sýnýrlar daha flu iken bir sýnýr kenti olan Hakkari’de Kürtlük daha homojen bir kategori olarak algýlanýr ve yaþanýr. Elazýð’da ayný aile içinde Kürtler, Türkler, Zazalar olabilirken Hakkari gibi uç kesimlerde Kürtlük daha homojen ve dýþlayýcý olarak düþünülür. Coðrafya kaderdir demeyelim ama bir etkisi olduðu muhakkak.

 

HDP OYLARI BÝR NEBZE DAHA AZALIR

Bu sabitlere raðmen Kürt oylarýnýn adresi zamanla deðiþebilmektedir. Mesela 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde Kürt oylarýnýn aðýrlýklý olarak HDP’ye yöneldiði bir vaka. 7 Haziran sonrasýndaysa HDP’ye giden Kürt oylarýnýn bir kýsmý AK Parti’ye geri dönmekte. Son seçimde bunu pek hissetmedik çünkü HDP’ye verilen “stratejik” oylar HDP’nin azalan Kürt oylarýný bir nebze ikame etti. Önümüzdeki seçimlerde bu eðilimin devam edeceðini düþünüyorum, HDP’nin Kürt oylarý bir nebze daha azalacak, AK Parti’nin Kürt oylarý bir nebze artacaktýr. Tabii bunu temsil gücü olan bir ankete binaen deðil, Hakkari’den Þýrnak’a, Diyarbakýr’dan Van’a, Ýstanbul’a kadar gezilerimdeki kiþisel gözlemlerime dayanarak söylüyorum, bilimsel bir kesinlikle konuþamam o bakýmdan. Bu kaymanýn miktarýný ise bu süreçte AK Parti ve HDP’nin söylem ve icraatlarý belirleyecektir.  

 

BÖLGE HALKI KAYYUM ATAMALARINI DESTEKLEDÝ

DBP-HDP’de iken kayyum atanan belediyelerde seçim nasýl seyreder? Hangi faktörler belirleyici olur?

Ben kayyum atamalarýndan kýsa bir süre sonra bu belediyelere yaptýðým seyahatlerde bölgede konuþtuðum Kürtlerin ekseriyetinin süreci desteklediðini gözlemlemiþtim. PKK’nýn kendi kendine þiddet sarmalýný baþlatmasý, yanlýþ kaza ihbarýyla çaðýrýlýp þehit edilen traifik polisinden uykusunda öldürülen polislere, daha sonra hendek ve tuzaklý patlayýcýlarla güzelim ilçelerin yýkýma uðratýlmasýndan PKK sorumlu tutuluyordu. Örgüt tarafýndan haraca baðlanan, zorla kepenk kapattýrýlan esnaf, çocuklarýný okula gönderemeyen aileler, türlü tehditlere maruz kalan pek çok Kürt neredeyse kayyumlar için geç bile kalýndýðý düþüncesindeydi. Belediyelerin gençlik merkezlerinde çocuklarýna Öcalan kitaplarý okutturulan, çocuklarý piknik adý altýnda kýrsal arazide PKK teröristleri ile buluþturulan aileler bu görüþü tekrarladýlar.

 

KAYYUMLAR BÝR TERCÝH DEÐÝL ZARURETTÝ

Ancak zamanla o acýlar soðudu, PKK ve HDP’nin kayyumlar üzerinden kurduðu maðduriyet anlatýsý kimi kesimlerde karþýlýk buldu. Bugün kayyumlara olumlu bakan Kürtler olduðu gibi olumsuz bakanlar da var muhakkak. Burada iyi hizmet sunan, vatandaþa soðuk bürokrasi penceresinden deðil ama halkýn içinden bakabilen kayyumlarýn daha olumlu bir intiba býraktýðý konusunda hemfikirizdir sanýrým. Ancak tek cümleyle özetlersek kayyum atamalarý bir tercih deðil mecburiyetti. Belediye aracýna bomba yüklenip terör saldýrýsý yapýlýrsa ve bu sistemli bir þekilde yapýlýrsa elinizde baþka bir çözüm yolu kalmýyor maalesef. Bunun farkýnda olan çok sayýda Kürt var þüphesiz.

 

5’TE 1 ORANINDA BÝR GEÇÝÞ OLUR

Ben bu seçimlerde kayyum atanan belediyelerin en az beþte birinin AK Parti’ye geçeceðini, genel olarak da HDP (BDP/DBP)’nin önceki seçimde kazandýðý birçok belediyede oy farkýnýn azalacaðýný düþünüyorum. Yani gerçekçi olalým, bir önceki seçimde yüzde 80’le HDP’li belediye baþkan adayýný seçmiþ bir yerleþkede bir seçimden diðerine radikal bir deðiþim beklenemez. Bir deðiþim olacaksa bile zaman içinde tedricen olacaktýr.

 

KÜRT OYLARINDA PARTÝ AÝDÝYETÝ ADAYDAN DAHA BELÝRLEYÝCÝ

Kürt oylarý baðlamýnda adaylar mý, partiler mi, ittifaklar mý belirleyicidir?

Tabi Türkiye’de ciddi bir parti aidiyeti gerçeði var. Yani aday kim olursa olsun AK Parti’ye veya HDP’ye oy verecek kemik seçmen kitleleri var. Kimisi için partinin/hareketin lideri, kimisi için ideoloji böyle bir kemik seçmen kitlesi oluþturuyor. Ancak bu demek deðil ki seçimler kemik seçmenlerle kazanýlýyor. Özellikle yerel seçimlerde aday faktörü de en azýndan bu kemik seçmen kitlesi içinde yer almayanlar için önemlidir. Baþkan adayýnýn tanýnýrlýðý, sahaya inip halkla kurduðu etkileþimi, þaibeden uzak temiz bir geçmiþe sahip olmasý, vaatlerinin seçmendeki karþýlýk bulmasý, bunlar hep önemli konular. Ben Kürt oylarýnda parti aidiyetinin Türkiye geneline göre daha güçlü olduðunu düþünüyorum ama fark yaratan adaylar da olacaktýr.

 

KÜRTLERÝN DEVLETÝ TÜRKÝYE’DÝR SÖYLEMÝ ÝÞLENMELÝ

AK Parti’nin MHP ile ittifak yapmasýnýn bölge oylarýný etkileme ihtimali var mýdýr?

MHP ile ittifaktan rahatsýz olan Kürtler olduðu bir gerçek. Kýsa vadede bunu deðiþtirmek zor. Ama uzun vadede bu ittifak doðru iþlenirse Türk milliyetçiliði ile Kürt kimliðini harmanlayabilecek bir fýrsata dönüþebilir. Türkiye farklý etnik dokularý bünyesinde barýndýrabilecek bir milliyetçilik inþa edebilir. Tabi bu uzun vadede baþarýlabilecek bir durum. Kýsa vadede AK Parti’nin bu ittifakýn Kürtlerin zararýna deðil menfaatine olduðunu inandýrýcý bir üslupla anlatmasý gerekiyor. AK Parti dönemlerinde Kürtlere teslim edilen kültürel ve sosyal haklardan geri adým atýlmayacaðý, Kürtlerin bir devleti olduðu ve bunun Türkiye olduðu gibi konular iþlenirse ittifakýn Kürt oylarý üzerinde kýsa vadede oluþturacaðý olumsuz etki telafi edilebilir.

 

KÜRT OYLARINA TALÝP OLAN CHP’NÝN ÝÞÝ ZOR

HDP’nin CHP ile dirsek temasý hiç kesilmedi ama HDP millet ittifaký içine de dahil edilmedi. Üstelik 7 Haziran’dan beri görünür olan bir etkileþim hatta senkronizasyon olmasýna raðmen. Neden?

CHP’nin iþi zor. Bir yandan liberal sol bir söylem, bir yandan ulusalcý bir söylem. Partinin genetik kodlarý ulusalcý söyleme daha yakýn, seçmeni de çoðunlukla bu söylemi talep etmekte. Ama Kýlýçdaroðlu partiyi dönüþtürmek de istedi, dindarlara, Kürtlere, liberallere pek çok kültürel ve ideolojik kesime partiyi açmaya çalýþtý. Sýkýntý þu ki bunlarý yaparken o eski ulusalcý söylemi de terk edemedi. Bir diðer deyiþle CHP, hem Ýyi Parti hem HDP olmaya çalýþtý, olamadý, olamaz da. Ayný sýkýntýyý seçim ittifakýnda da gördük. CHP Ýyi Parti’yle HDP’yi ayný koalisyon içinde birleþtiremez, bu partilerin bugünkü kadro ve söylemleriyle bu mümkün deðil. Ama toplumun yarýsýnýn desteðini alan AK Parti’yi yenmek istiyorsanýz bu iki partinin de oyuna muhtaçsýnýz. O yüzden biriyle açýk, diðeriyle gölge ittifak kurmayý denemekte. Ama bu gölge ittifak Sözcü okuyan, memur emeklisi, Atatürk rozetli emekli amcanýn gözünden kaçmýyor, bunun parti tabanýnda ciddi bir hazýmsýzlýk oluþturduðunu görebiliyoruz.

 

ÝSTANBUL’DA KÜRT OYLARI YÝNE AK PARTÝ’DE TOPLANIR

Nüfus açýsýndan en büyük Kürt þehri Ýstanbul. Ýstanbul’da Kürtler açýsýndan seçim nasýl seyreder?Cumhur ittifakýnýn adayý Binali Yýldýrým ile Millet ittifakýnýn adayý Ekrem Ýmamoðlu açýsýndan Ýstanbullu Kürtlerin tercihi hangisine olur?

Ben Ýstanbul’da Kürt oylarýnýn daha önce de olduðu gibi ekseriyetle AK Parti’de toplanacaðýný düþünüyorum. CHP’nin bu ülkenin dindarlarý ve Kürtleri üzerinde ciddi bir miras sorunu var. Tek parti döneminin katý seküler ve asimilasyoncu uygulamalarý Kürt hafýzasýnda iyi bir yer tutmuyor. Bence Ekrem Ýmamoðlu’nun en büyük dezavantajý partisinin ismi.

 

HÜSEYÝN ALPTEKÝN KÝMDÝR?

2004 yýlýnda Beykent Üniversitesi, Ýþletme ve Uluslararasý Ýliþkiler Bölümlerinde lisans öðrenimini, 2006 yýlýnda ise Koç Üniversitesi, Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü yüksek lisans programýný tamamladý. 2006-2008 yýllarý arasýnda Utah Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde lisansüstü çalýþmalarýna devam eden Alptekin, Texas Üniversitesi-Austin, Siyaset Bilimi (Government) Bölümü'ndeki yüksek lisans çalýþmalarýný 2010 yýlýnda tamamladý.

Doktorasýný 2014 yýlýnda yine Texas Üniversitesi-Austin, Siyaset Bilimi Bölümü’nde yazdýðý “Explaining Ethnopolitical Mobilization: Ethnic Incorporation and Mobilization Patterns in Bulgaria, Cyprus, Turkey, and Beyond” baþlýklý tez çalýþmasýyla tamamladý.

Temel ilgi alanlarý karþýlaþtýrmalý siyasal kurumlar, etnik siyaset, milliyetçilik, Türkiye ve Ortadoðu siyaseti ile araþtýrma yöntemleridir.

Etnik Terör ve Terörle Mücadele Stratejileri isimli kitabýnýn yaný sýra makaleleri Ethnic and Racial Studies, Mediterranean Politics, Nationalism and Ethnic Politics, Afro Eurasian Studies, Insight Turkey, Wiley-Blackwell Encyclopedia of Political Thought gibi dergi ve derleme eserlerde yayýmlanmýþtýr.

Halen Ýstanbul Þehir Üniversitesi öðretim üyesidir.