-Türkiye ekonomisi dünyanýn 17. büyük ekonomisi. Bankacýlýk sistemi saðlam ve ekonomik parametreler kötü deðilken, Türkiye büyük yatýrýmlar yapýyorken yaþadýðýmýz ekonomik sarsýntýnýn sebebi nedir?
Aslýna bakarsanýz dünyada þu an geliþmekte olan ülkeler kaynaklý olumsuz bir hava var ve bir süredir ABD’nin ekonomik ýrkçýlýða dönen korumacý kararlarý da dünya ekonomisini olumsuz etkiliyor. Dahasý Trump yönetiminin Çin’e karþý uygulamaya baþladýðý ekonomik politikalar da ekstra bir gerilim yaratýyor. Bununla birlikte ABD merkez bankasý FED’in 2008 krizinden çýkmak için uyguladýðý para politikalarý da Dolar’ýn giderek deðerlendiði bir süreç yarattý. Hal böyle olunca bu geliþmelerden tüm dünya eþ zamanlý etkilendi. Ancak söz konusu Türkiye olunca daha ciddi bir durum var.
AYNI SALDIRININ DEVAMI NEDÝR?
Tüm bu geliþmelere ek olarak Türkiye yoðunluðu giderek artan ve her seferinde daha ciddi bir sorun oluþturan çok boyutlu bir saldýrý altýnda. Gezi’de sokakta, 17/25 Aralýk’ta polis ve yargý içindeki örgüt elemanlarýyla, hendek olaylarýnda iç savaþ tehdidiyle, ve nihayet 15 Temmuz’da askerin içine sýzan hainlerle denenen saldýrý þu an ekonomi üzerinden yürütülüyor. Hemen söyleyeyim, istihbarat örgütleri ekonomiyi her zaman bir silah olarak kullanmýþlardýr ve siz bunu yakaladýðýnýz zaman süreci ucuzlatmak için “komplo teorisi” yakýþmasý yaparlar. Ancak bugüne kadar yaþadýklarýmýz bunun bir komplo teorisi olmadýðýný gösteriyor.
ARTIK TÜRKÝYE BÝR EKSEN
-ABD’den gelen tehditlerin öznesi Papaz Brunson. Brunson, Erdoðan’ýn dediði gibi ABD için 81 milyonluk müttefikini kaybetmeye deðecek bir isim mi?
Brunson konusu bir bahane. Biz büyük resme bakalým. Çoðu zaman ekranlarda cari tartýþmalarýn içinde boðuluyoruz. Konu daha detaylý incelenmeli. Eðer Brunson olmasaydý baþka bir þey bulup yine bir gerilim oluþturacaklardý. ABD þu an Türkiye’nin kendisinin bir eksen oluþturduðunu görüyor ve bunu engellemeye çalýþýyor. Bakýn bugün dünyanýn ekonomik aðýrlýk merkezi, hýzlý bir þekilde batýdan doðuya doðru hareket ediyor ve bugün Türkiye bu iþin sýklet merkezi haline gelmiþ durumda. Çok net söylüyorum; Türkiye aðýrlýðýný ne tarafa verirse o taraf kazanacak. ABD bunu net görüyor. Bunu bir eksen kaymasý olarak nitelendirip Batý dünyasýný da yanýna almak istiyor. Ancak bu bir eksen kaymasý asla deðil. Hatta bu Türkiye’nin kendisinin bir eksen olmasý süreci. Bu açýdan bakarsanýz ABD bu süreci durdurmak için çabalýyor. Zaten Beyaz Saray açýkladý, rahip býrakýlsa bile uygulanan ek vergiler kaldýrýlmayacak.
EKONOMÝK SORUNLAR YÖNETÝLEMEZ DEÐÝL
-ABD’den Türkiye’ye yönelen ve hiç de dostane olmadýðý artýk aþikar olan tutum ekonomimizi çökertmeye yöneldi. Muhalefet partilerinden eleþtiriler hatta ABD yönetimini haklý çýkaracak denli imalý suçlamalar geliyor. Beyaz Saray’dan muhalefeti doðrulayan bir açýklama da geldi. Sormak isterim, ekonomimizdeki bir sorundan, bir açýktan mý kaynaklandý bu saldýrý? Önlenebilir miydi? Türkiye ekonomisi saldýrýya açýk bir ekonomi midir?
Türkiye geliþmekte olan bir ekonomi ve her geliþmekte olan ekonomi gibi çözmesi gereken konular var. Bunlarýn bazýlarý sorun da oluþturuyor. Mesela cari açýk. Oldukça kronik bir hale geldi. Ancak Türkiye enerji fakiri bir ülke ve bu alanda net ithalatçýyýz. Bunun etkisi çok büyük. Mesela enflasyon konusu da olumsuz etkiliyor. Fakat ikisi de yönetilemez deðil ve enerji konusunda Türkiye sorunu hafifletecek çok ciddi projeler geliþtiriyor. Dahasý Türkiye’nin büyüme rakamlarý da oldukça iyi bir seyir izliyor. Özetle eksiklikler olmasýna raðmen oldukça iyi bir ekonomik alt yapýmýz var.
MUHALEFET TAKDÝR ETMELÝ
Þimdi bu eleþtiriyi getirenlere soralým. Bu tarz bir süreci baþka hangi geliþmekte olan ülke kaldýrabilirdi? Mesela Arjantin IMF’ye teslim olmadý mý? Brezilya’da yönetim düþürülmedi mi? Ýddia ediyorum 12 Aðustos gecesi kurda yaþadýðýmýz þoku geliþmiþ bir ülke yaþasa ekonomik krize girerdi. Ancak Türkiye sabah piyasalar açýlmadan ilan ettiði önlemlerle süreci kontrol altýna almayý baþardý. Bu, býrakýn eleþtirmeyi, takdir edilmesi gereken bir hareket. Muhalefet yapýcý olduðu zaman faydalý olur. Kriz umarak iktidar elde etmeye çalýþmak, o krizi tetikleyenlerle ayný amaca iþaret eder ki, onlarýn amaçlarý Erdoðan nezdinde Türkiye’ye diz çöktürmek.
EKONOMÝYÝ SÝLAH OLARAK KULLANDILAR
-Ne yaþýyoruz biz ABD ile? Cumhurbaþkaný Erdoðan “bu ekonomik bir savaþtýr” dedi. Size göre de öyle midir?
ABD ile yaþadýðýmýz þey aslýnda hem BM’de hem de NATO’da ayný antlaþmalara imza atmýþ iki ülkenin asla yaþamamasý gereken bir süreç. Zira ABD’nin yaptýklarý uluslararasý hukuka tamamen aykýrý. DTÖ kurallarýna ters. ABD eski alýþkýn olduðu Türkiye’nin tavýrlarýný bekliyor. Sorgulamadan biat eden ve her denileni yapan Türkiye. Ancak Türkiye eski Türkiye deðil ve Erdoðan dönemi ile beraber kendi çýkarlarýný ön planda tutan bir politika izliyor. Ayrýca tüm dünyaya ABD’nin ne kadar hukuksuz olduðunu da gösteriyor. ABD’nin Kudüs’ü Ýsrail’in baþkenti olarak tanýdýðý süreçte Türkiye’nin BM’de yaptýðý ABD’nin asla kabul edemeyeceði bir tavýr... Türkiye’de Erdoðan’ý indirmek için darbe dahil her þey denendi. Ancak çok þükür baþarýlý olamadý. Þimdi de ekonomi deneniyor. Toplumun gücü ile liderin stratejik zekasýnýn arasýný açmak için ekonomiyi bir silah olarak kullanýyorlar. Bu açýdan evet bu bir ekonomik savaþ.
ERDOÐAN ZEKÝ BÝR LÝDER, YAPILANI GÖRDÜ
-Bu asimetrik ekonomik savaþ mýdýr?
Erdoðan zeki bir lider. Yapýlanýn nereye gideceðini önceden fark ettiði için hemen adýný koydu ve “ekonomik savaþ” dedi. Birileri korumacýlýk diyor. Yaptýrým diyor. Alakasý yok. Savaþ neden yapýlýr? Karþý ülkeyi çýkarlarýnýz doðrultusunda dizayn etmek için, topraklarýný veya ekonomik kaynaklarýný elde etmek için. O halde bu da bir dizayn savaþý. Ekonomiyi silah olarak kullanýp olasý bir ekonomik krizi tetikleyerek yönetim deðiþikliði ve hatta sokaklarý karýþtýrýp askeri fiziki kontrolü saðlamak üzere BM’yi bile göreve davet edebilirler. Her ne kadar vergi, yaptýrým vs. ile asimetrik görünse de diðer pek çok deðiþkene baktýðýnýz zaman bu net bir þekilde ekonomik savaþ.
ABD’YÝ KUÞAK VE YOL ÝNÝSÝYATÝFÝ KORKUTTU
-ABD þu an tam olarak ne yapýyor peki? “Yaptýrým” tehdidinin ardýnda ne var, nasýl bir hazýrlýk var?
Kendi ifadeleri ile ne kadar ciddi olduklarýný göstermeye çalýþýyorlar. Ancak biliyoruz ki konu bunun çok çok ötesinde. Çin’in “Kuþak ve Yol” inisiyatifinde (modern ipek yolu projesi. FA) en kritik noktalardan birisi Türkiye. ABD bu projeyi kendisi için ciddi bir tehdit olarak görüyor. Dahasý Rusya ile Türkiye yakýnlaþmasýndan da çok endiþeliler. Zira iki ülkenin beraberliðinin bölgedeki ABD politikalarýný nasýl yerle bir ettiðini gözleriyle gördüler. Trump enteresan bir Baþkan. Ne yapacaðýný kestirmek zor. Ancak konuyu ambargoya götürmek gibi bir çýlgýnlýðýn baþta ABD için de zararlý olduðunu sanýrým bu hafta Türkiye’ye getirilen vergi kararýnýn ardýndan ciddi sorun yaþayan ABD borsalarýndan anlayacak kadar da akýllý olduðunu düþünüyorum.
YÝNE ALGI SÝLAHINI KULLANDILAR, TÜRKÝYE GERÇEÐÝNE ÇARPTILAR
-Amerika’nýn Türkiye’ye karþý silahý çektiði ve stratejisini de ‘A bullet a day’ (Her gün yeni bir kurþun) olarak tanýmladýðý anlatýlýyor. Nedir Allah aþkýna bu silah? Kurusýký mý, öldürme kastý/gücü var mý?
Bunu ne zaman tanýmlamýþ? Yeni mi yoksa eski mi? Bana kalýrsa bunu çok eskiden baþlattý þimdi sadece adýnýn koyuyor. Zira Türkiye 7 Þubat MÝT krizinden beri sürekli saldýrý altýnda. Gezi olaylarý, 17/25 Aralýk, Hendek mevzusu, 15 Temmuz. Bunlarýn görünür failleri ile kimin baðlantýsý olduðunu bilecek kadar ciddi bir devlet aklýna sahip olduðumuzu düþünüyorum. Silah aslýnda basit: Algýyý bozmak. Sadece enstrümanlar deðiþiyor. Yoðunluðu artýyor. Bana kalýrsa algý her þeydir. Örneðin makroekonomik göstergelerin çok iyi olduðu ekonomilerde bile algýnýn bozulmasý ile kriz çýktýðýna dair örnekler var. Burada yapýlmak istenen de benzeri bir þey. Toplumun algýsýný bozmak. Amaç toplumun algýsýný bozarak siyasi kararlarýný etkilemek. Aslýna bakarsanýz bu silah pek çok ülkede de çalýþtý. Ýktidarlar deðiþti, isyanlar çýktý. Ancak hesap edemedikleri bir þey var. Türk halkýnýn zekasý ve feraseti. Bu bakýmdan baþka ülkelerde öldürücü etkisi olan saldýrýlarý biz çok çabuk bertaraf edebiliyoruz.
ÝTÝRAZIMIZ HUKUK ZEMÝNÝNDE, DESTEKLER DE ÖYLE GELÝYOR
-ABD’nin Rusya’ya, Ýran’a, Almanya’ya, Kanada’ya yönelik tavrý da sert ve alýþýlmadýk. Nitekim Türkiye’ye tehdit edip atak yaptýðýnda da pek çok ülkeden ABD’ye itiraz, Türkiye’ye destek mesajý geldi. Bu durum ABD’yi durdurur mu?
ABD aslýnda bir süredir panik halinde. Ben bazý isimlerin “ABD çok güçlü. Güç zehirlenmesi yaþadýðý için pervasýz davranýyor” görüþlerine katýlmýyorum. Konu güç savaþý ile ilgili. ABD, Sovyetlerin yýkýlmasý ile oluþan tek kutuplu dünyanýn hayalini kuruyor. Ancak dünya çok kutuplu bir hale doðru gidiyor. Bugün AB, Çin, Rusya, Hindistan ve Ýngiltere gibi ülkeler kutup baþý durumunda. Hatta AB’nin içinde bile Almanya ile Fransa arasýnda baþka bir güç savaþý var. Tüm bunlara ek olarak Türkiye de biraz önce söylediðim üzere kendisi bir eksen olmuþ durumda. Bu açýdan bakarsak ABD’nin durmasýný beklemiyorum. Türkiye çok zekice bir hamle yaptý ve konuyu uluslararasý hukuk zeminine oturttu. Böyle olunca da diðer ülkelerin kolay destekleyebileceði bir zemini hazýrladý. Almanya, Ýtalya, Rusya ve benzeri diðer ülkelerden gelen tepkiler de bu zemine oturuyor. Dahasý DTÖ’nün (Dünya Ticaret Örgütü) açýklamasý da tamamen bu argümana dayanýyor.
ABD’NÝN HEGEMONÝK ETKÝSÝ KAYBOLUYOR
-Soðuk Savaþ döneminde ABD ile SSCB arasýnda birbirini dengeleyen bir siyasi, askeri, ekonomik güç vardý. Rekabet savaþ potansiyeli de taþýyordu ve iki devlet tam da bu nedenle birbirini tartýyordu. SSCB’nin daðýlmasýyla o denge bozuldu, ne Rusya, ne Çin, ne baþka bir ülke o dengeleyici güce bir daha –henüz- ulaþamadý. ABD’nin yürüttüðü agresif siyaset bu nedenle mi? Rakip oluþmasýn, karþý ittifaklar çalýþmasýn diye mi Türkiye’ye ve diðer ülkelere karþý bu kadar saldýrgan ABD?
Aslýnda siz soruyu sorarken cevabý da verdiniz ama ben biraz açayým. ABD kendisinin yönetim sistemini dünyanýn kalaný için örnek olarak görüyor ve bu sistemi o ülkelere götürmeyi de kendisinin bir zorunluluðu olarak tanýmlýyor. Bu konu elbette tartýþmaya açýlmayacak kadar büyük bir kibir göstergesi. Hal böyle olunca da kendi hakimiyeti diðer ülkeler üzerinde kurabileceði gücü de yanýnda istiyor. Bu güce karþý olan veya zayýflatabilecek her þeyi de tehdit olarak algýlýyor. Tüm ittifaklarý kendisi kurmak veya yönetmek istiyor. Bunun dýþýnda bir oluþum olduðu anda müdahaleye hakký olduðunu zannediyor. Ýtiraf etmek gerekirse, bir süre bunu yapmayý baþardý. Ancak þimdi bu hegemonik denge kayboluyor. ABD bunun sancýsý içerisinde. Dediðim gibi dünyanýn ekonomik aðýrlýk merkezi hýzlý bir þekilde batýdan doðuya doðru kayýyor ve Çin’in Kuþak ve Yol projesi de bunu hýzlandýrýyor. Türkiye teknik olarak bu sürecin sýklet merkezi ancak dahasý var: Erdoðan.
ERDOÐAN’IN TÜRK VE ÝSLAM DÜNYASINA LÝDERLÝÐÝ ÇOK ETKÝLÝ
Þimdi dünyayý gözünüzün önüne getirin. Bakýn bugün Çin’den çýkýn Ýngiltere’nin batý ucuna kadar her yerde Türk topluluklarý var ve etkinliði her geçen gün artýyor. Bir de Ýslam dünyasý var ki onlar da Erdoðan’ý “Ýslam dünyasýnýn doðal lideri” olarak görüyor. Bakýn burasý önemli. Ülke yönetimlerinden bahsetmiyorum. Halklardan bahsediyorum. Zira halktan kopuk ülke rejimlerinin bazýlarý da bundan rahatsýz. Düþünsenize ABD on yýllardýr milyarlarca dolar harcayarak bir kontrol mekanizmasý kuruyor ve rejimler oluþturuyor. Bu sistemle halklarý kontrol etmek istiyor. Siz çýkýp bunu bozuyorsunuz. Müsaade edin de biraz kýzsýnlar. (Gülüyor. FA)
TÜRKÝYE YENÝ DÜNYANIN KURUCULARINDAN BÝRÝ
-Peki, Ýnönü’nün ta 1964’de Time dergisine verdiði röportajda ABD’ye dediði gibi “yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de yerini alýr” noktasýnda mýyýz?
Ben biraz daha iddialýyým. Yeni bir dünya kurulurken Türkiye de o kuruluþu yapanlardan birisi oluyor. Mesela son döneme bakýn. Eðer Türkiye olmasaydý bölgemizin durumu ne olurdu? Kudüs konusundan bizden baþka kim bu kadar büyük bir ses çýkarabilirdi? Birleþmiþ Milletler’deki beþ daimi üyelik statüsünü bizden baþka kim tartýþmaya açabilirdi. “Dünya beþten büyüktür” sloganýný dünyaya kabul ettirmeyi býrakýn, kim söyleyeme cesaret edebilirdi? 1964’ten çok daha güçlüyüz.
SALDIRI SÝYASETÝ TRUMP’IN DEÐÝL ABD’NÝN SÝYASETÝ
-Amerika Birleþik Devletleri hiç olmadýðý kadar iktidarýn bölündüðü, devlet içi iktidar savaþlarýnýn yaþandýðý bir dönemde. Türkiye’ye karþý bu hasmane siyasetin sahibi tam olarak kimdir, Trump mýdýr, Trump’ýn katkýsý ne kadardýr? Evanjelik etki var mýdýr?
Türkiye köklü devlet geleneklerine sahip ayný zamanda iliþkilerini uluslararasý diplomasisinin nezaket kurallarýna göre yürüten bir ülke. Bu bakýmdan konularý kiþiler üzerinden deðil karþý karþýya kaldýðý mekanizmalar üzerinden okur. Nasýl daha önceki muhatabý Obama deðilse þimdi de Trump deðil. Elbette yönetimdeki liderin belirleyici olduðu süreçler vardýr. Ancak unutmayýn Trump söz verdiði halde PYD/YPG’ye silah yardýmýna devam etmedi mi? Görünürde Trump’ýn hareketlerinde Evanjelik etki var ancak benim gördüðüm kadarýyla bu etki üzerinden oluþturulan gerilim ABD derin devletine de yarýyor. Bu ABD derin devleti kavramý bana ait. Trump’ýn seçim kampanyasý danýþmanlarý dönem dönem bu kavramý çok sýk kullandýlar.
-Cumhurbaþkaný Erdoðan, ABD'nin Brunson'un serbest býrakýlmasý için saat ve gün belirtilerek Türkiye'yi tehdit ettiðini söylemiþti. Trump yönetimi ise Erdoðan’ýn dile getirdiði iddiayla ilgili sessizliðini koruyor. Neden gün ve saat? Ne anlamlýyýz bundan?
Çok büyük bir anlam yüklemiyorum aslýnda. Kendince güç gösterisi yapmaya çalýþtý ancak Türkiye’den gelen tavýrla bu geri tepti.
ABD ULUSLARARASI HUKUKA GÖRE SUÇ ÝÞLÝYOR
-Ekonomik yaptýrýmlar, spekülasyonlarla baþka ülkelerin ekonomilerini yýkýma uðratma çabalarý… Bunlar suç deðil mi, bu tehditlere uluslararasý hukuk ne diyor?
Bakýn bu konuda uluslararasý hukuk çok net. ABD bunu yapamaz. Hem BM sözleþmesi hem NATO antlaþmasýndaki hükümler çok açýk. Mesela BM Sözleþmesinin amaç ve ilkelerini belirleyen 1. Maddesine göre; “Ekonomik, sosyal, kültürel ve insancýl nitelikteki uluslararasý sorunlarý çözmede ve ýrk, cinsiyet, dil ya da din ayrýmý gözetmeksizin herkesin insan haklarýna ve temel özgürlüklerine saygýnýn geliþtirilip güçlendirilmesinde uluslararasý iþ birliðini saðlamak ve bu ereklere ulaþýlmasý yolunda uluslarýn giriþtikleri eylemlerin uyumlaþtýðý bir odak olmak” zorundadýr.
2. Madde’deki ifadeler de tam olarak þöyle; “Tüm üyeler, uluslararasý iliþkilerinde gerek herhangi bir baþka devletin toprak bütünlüðüne ya da siyasal baðýmsýzlýða karþý, gerek Birleþmiþ Milletlerin Amaçlarý ile baðdaþmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanýlmasýna baþvurmaktan kaçýnýrlar.”
ABD ve Türkiye’nin üye sýfatý ile imza koyduðu NATO Antlaþma metnine bakalým. Antlaþmanýn maddelerine geçmeden hemen þu ifade dikkat çekiyor; “Demokrasi, bireysel özgürlük ve hukukun üstünlüðü ilkeleri temelinde bütün halklarýn özgürlüklerini, ortak miraslarýný ve uygarlýklarýný korumakta kararlýdýrlar.”
Antlaþmanýn 1. Maddesi de þöyle; “Taraflar, BM Yasasý’nda ortaya konduðu üzere, karýþmýþ olabilecekleri herhangi bir uluslararasý anlaþmazlýðý, uluslararasý barýþ ve güvenlik ve adaleti tehlikeye sokmadan barýþçýl yollarla çözmeyi ve uluslararasý iliþkilerinde BM’in amaçlarýna aykýrý olacak þekilde güç kullanýmý ya da tehdidinden sakýnmayý taahhüt etmektedirler.”
2. Maddesi de özgür kurumlara ve ekonomi politikalarýna atýf yapýyor; “Taraflar, özgür kurumlarýný güçlendirerek (mesela yargý), bu kurumlarýn üzerine kurulu olduðu ilkelerin daha iyi anlaþýlmasýný saðlayarak ve istikrar ile refah koþullarýný geliþtirerek barýþçýl ve dostça uluslararasý iliþkilerin daha da geliþtirilmesine katký yapacaklardýr. Uluslararasý ekonomi politikalarýnda çatýþmayý ortadan kaldýrmaya yönelecekler ve taraflardan herhangi biri ya da hepsi ile ekonomik iþbirliðini teþvik edeceklerdir.”
Þimdi bu maddelerden de anlaþýlacaðý üzere ABD bizim hem baðýmsýz yargýmýza müdahale etmeye çalýþýyor hem de uluslararasý hukuku ayaklar altýna alýyor. Bu net bir þekilde suç. Belki þimdi ABD’nin pozisyonu itibari ile zor görünüyor ama eninde sonunda bu kararlara imza atanlar hukuk önüne gelir.
HER ALANDA GÜÇLENÝYORUZ
-Bu yaþadýðýmýzýn Türkiye’ye, siyasetine, stratejisine, ekonomisine, askerisine kýsa, orta ve uzun vadede etkisi ne olur?
Kýsa vadede olumsuz etkileri olacaðý aþikar. Biraz zorlanacaðýz. Ancak hýzlý alýnan önlemler ile þokun bir krize dönmeden engellendiðini unutmayalým. Yani eskiye göre çok daha güçlüyüz. Ben orta ve uzun vadede önümüzün açýk olduðunu düþünüyorum. Türkiye’nin stratejisi belli: Her ne koþulda olursa olsun milli çýkarlarýný gözetmek. Halký da bunu anladýðý için Erdoðan’ýn arkasýnda net bir þekilde saf tutmuþ durumda. Dahasý MHP lideri Sayýn Devlet Bahçeli’nin de aldýðý pozisyon bu duruþu güçlendiriyor. Siyaseten bir bütünlük saðlanmýþ durumda ve kalýcý olacaðý görünüyor. Ekonomi biraz etkilenebilir. Ama Türkiye 2002 ve 1994’ten çok daha güçlü. Kalýcý hasar olmaz. Ordumuz FETÖ’den temizlendikçe daha da güçleniyor. 15 Temmuz’un hemen ardýndan Fýrat Kalkaný’ný yaptýk. Zeytin Dalý da dünyaya örnek olacak þekilde sivil kayýpsýz bitti. Teknik anlamda ise giderek güçleniyor. Savunma sanayisinde atýlan adýmlarýn etkisi Zeytin Dalý’nda çok iyi görme þansýmýz oldu. Ayrýca yeni sistemle beraber Genelkurmay’ýn Savunma Bakanlýðý’na baðlanmasý ve Hulusi Akar’ýn da bakan olarak atanmasýnýn çok önemli olduðunu düþünüyorum. Dediðim gibi uzun vadede Türkiye çok iyi bir noktaya doðru gidiyor. Bu yaþadýklarýmýz da bunu engellemeye yönelik þeyler. Ufak tefek etkisi olmasý normal. Yaþananlar az deðil. Bizim yerimizde kim olsa defalarca hem siyasi hem de ekonomik krize girmiþti.
ALLAH TÜRKÝYE’YÝ IMF’DEN KORUSUN
-Türkiye’nin yeniden IMF’nin kapýsýný çalacaðýndan, çalmasý gerektiðinden bahsedenler var, olasýlýk var mý?
Allah korusun. Ben IMF’ye Modern Duyunu Umumiye diyorum. Zaten bence böyle bir olasýlýk bu dengelerle söz konusu deðil. Ancak dikkatli olmakta da fayda var. Zira dünya ekonomisinin de zorlanacaðý bir süreci ön görüyorum. Ekonomik korumacýlýk olarak anlatýlan ancak gerçekte ekonomik savaþýn ta kendisi olan süreç henüz yoðunlaþmadý.
HALKBANK’IN SUÇU NEYDÝ DE BU SÜREÇ YAÞANDI?
-Þöyle bir tez var: “Türkiye’de ekonomi zaten çok kötüydü, bir çöküþ olacaktý ama anlaþýlmaz biçimde bu çöküþün faturasýný ABD ve Trump üzerine aldý, böylece Türkiye hükümetine yaþanan kayýp ekonomik deðil siyasi deme fýrsatý verdi” deniyor. “Bu ancak iliþkilerin kopmasýný, Türkiye’nin NATO’dan atýlmasýný isteyecek FETÖ-Neoconlanrýn iþi olabilir”. Deðerlendirmeniz nedir? Gerçeklik payý var mý, hepten akýl dýþý mý?
Biraz önce de belirtiðim gibi Türkiye geliþmekte olan bir ekonomi. Geliþmekte olan ekonomilerin bazý sorunlarý olabilir. Ancak konu bu deðil. Bizden baþka hangi geliþmekte olan ekonomi bu kadar yoðunluklu bir saldýrýda ayakta kalabilirdi? Esas soru bu. Þimdi bakalým. Gezi Olaylarý’nýn arkasýndaki akýl kim? 17/25’i görünürde yapanlarýn arkasýndaki stratejik güç kim? Hendekleri kazanlara silahlarý kim verdi? 15 Temmuz’un baþ faili nerede yaþýyor? Peki tüm bu süreçler baþlamadan Türkiye’de politika faizi kaçtý? Enflasyon neydi? Bu rakamlara bakarsak Türkiye’nin bazý ekonomik rakamlarýndaki bozulmalarýn sebebinin ne olduðunu çok iyi anlarýz. Mesela Halkbank davasý üzerinden tüm bir bankacýlýk sektörünün üzerine nasýl gidildiðini de mi konuþmayalým? Halkbank’ýn suçu ne? Hangi uluslararasý hukuk maddesini çiðnemiþ? Elbette bizim de geliþmekte olan bir ekonomi olarak eksikliklerimiz var ancak hiç birisi bugünkü bazý rakamlarý izahý deðil.
DOLARIN GÜVENÝRLÝÐÝ SORGULANIYOR, SWIFT SÝSTEMÝ ÇÖKER
-Yerleþik küresel ticaret düzeninde dolarýn rezerv para iken, bugün farklý bir talep beliriyor, kimi devletler ticaretlerini milli paralarýyla yapmaktan bahsediyor ve hatta bunu deniyor. ABD’den bize ve baþka ülkelere de gelen finansal ataklarýn dolarýn telaþýyla ilgisi ne?
Bakýn yerel paralarla ticaret konusu da aslýnda son dönemde Türkiye’nin gündeme getirdiði bir konu. Zira ülkeler artýk Dolar’ýn ne kadar güvenilir olduðu konusunda ciddi endiþeler taþýmaya baþladýlar. Bazý ekonomistler de Dolar’ýn bir deðiþim aracýndan daha ziyade bir servet aktarým unsuru olduðunu düþünmeye baþladýlar. Para deðiþimde kolaylýk saðlamak için icad edilmiþ bir þey. Ancak bir rezerv para olarak Dolar artýk yaþattýðý dalgalanmalar ile býrakýn kolaylýðý ülkelerin iþlerini zorlaþtýran bir hal aldý. Bu bakýmdan bu zorluðun üstesinde gelmenin yöntemlerinden birisi olarak yerel paralarla ticaret konusu ön plana çýkýyor. Bu da Dolar’a olan talebin azalmasý anlamýna gelir. Dahasý söz konusu ticaretin ABD’nin kontrolünde olan SWIFT mekanizmasýnýn dýþýnda yapýlmasý demektir ki bence ABD’yi esas bu konu endiþelendiriyor. ABD, para birimini bir silah olarak kullanmaya devam ettikçe diðer ülkelerin yeni bir arayýþ içinde olmasý normal. Bu tarz teknik konularýn akýlla çözülmesi gerekir. Ancak ABD tarafýnda bu akla sahip kesimin bir süre daha Trump yönetiminin iþleri iyice kötüye götürene kadar bekleyeceðini düþünüyorum.