'Dünyevileþme deðil bir deðiþim yaþanýyor'
ABONE OL

Dindarlar sekülerleþiyor mu? Prof. Dr. Ejder Okumuþ ile konuþtuk

 

DÝNDAR ÝNSANLAR NEDEN HEP GÖZLEM ALTINDA TUTULDU?

Türkiye’de dindarlar hep gözlem altýnda. Önce modernleþmeye mani görüldüler, baský gördüler. 28 Þubat 1997’de temel hak ve özgürlüklerini kullanan dindar insanlara karþý askeri darbe bile yapýldý! Oysa ne hayatýn akýþýný durdurmak, ne toplumsal mühendislikle sonuç almak mümkündür. Alamadýlar. Bu çevreden çýkan bir siyasi hareket iktidar oldu ve vesayetle birlikte baskýlarý sonlandýrdý. Lakin gözlem sürüyor. Dün onlarý “fazla dindar” bulduklarý için baskýlayanlar bugün “az dindar” olmakla suçluyor. Üstelik dindar çevrelerde de artan bir iç muhasebe var. Acaba dünyevileþtik mi sorusu en temel soru. Durum hakikaten nedir, Prof. Dr. Ejder Okumuþ ile konuþtuk. Okumuþ, Ankara Sosyal Bilimler Ün. Dini Ýlimler Fakültesi öðretim üyesi.

Türkiye toplumunun dindar mý seküler mi olduðu, giderek daha mý dindar yoksa daha mý seküler olduðu mevzu bitmeyen bir merak ve tartýþma konusu. Bunu konuþacaðýz ama þu meraktan baþlayalým isterim. Neden bu kadar çok merak ediyoruz biz bu konuyu? Her toplum mu böyledir, bizde mi böyledir?

Doðru gerçekten; bu merak edilen ve tartýþýlan bir konu, fakat sadece bizde deðil, neredeyse bütün dünyada böyle. Ýnsanlar çeþitli kaygý ve amaçlarla toplumlarýnýn gittikçe daha mý dindar hale geldiðini yoksa daha mý sekülerleþtiðini merak ediyor veya düþünüyorlar. Bazý insanlar, dinî inancý gereði endiþe ediyorlar, acaba din toplumsal hayatýmýzdan uzaklaþýyor mu diye. Bazý kiþiler, tam tersine din hayatýmýzdan çekip gitsin diye düþündüklerinden merak ediyorlar. Bunlarýn yanýnda akademik ve entelektüel amaçlarla konuya yaklaþanlar söz konusu. Aslýnda Batý’da sorunun kaynaðýnda modernleþmeye paralel olarak dinin toplumsal hayattaki etkisini ve görünürlüðünü yitirdiðine veya yitireceðine dair yaklaþýmlar var. Bu yaklaþýmlarýn Batý Avrupa baþta olmak üzere modern toplumlarda dinî gerçekliðe denk düþüp düþmediðine dair tartýþmalar yapýlýyor.

 

DÝNDARLIK ORANINI LAÝKLER DAHA ÇOK MERAK EDÝYOR

Türkiye’deki tartýþmalarýn niteliði Batýdan farklý mý?

Türkiye’deki sekülerleþme ve dindarlaþma tartýþmalarý, Batý’daki tartýþmalardan baðýmsýz deðil, hatta baþlangýçta tamamen bununla baðlantýlý idi. Çünkü laikliðe paralel olarak sekülerleþmemizi, seküler bir bir toplum haline gelmemizi isteyenler, batýlýlaþma ve batýcýlaþmayý ayný zamanda sekülerleþme olarak anlýyorlardý. Þimdi de böyle anlayan ve yaklaþanlar var. Kanaatimce Türkiye’de sekülerleþmeyi dindar olarak bilinen veya tanýmlananlarýn dýþýndakiler, hatta daha seküler bir toplum arzusunda olanlar daha çok merak ediyorlar gibi. Türkiye’nin sekülerleþmesini hayat memat meselesi olarak görenler, geleceðimizi daha çok seküler hale gelmeye baðlayanlar, daha bir sekülerleþmemiz için ne gerekiyorsa yapmalarý gerektiðine inanýyorlar. Bunun için bütün mühendislik projelerini ve araçlarýný devreye sokabiliyorlar, sokmuþlardýr. Böyle inananlar, aydýnlanmýþ olmayý, modern bir toplum olmayý, geliþmiþliði dünyevileþmeyle eþ anlamlý görüyorlar. Bunlara göre toplumsal anlamda ne kadar dinden uzaklaþýrsak, ne kadar sekülerleþirsek, o kadar uygar, modern, geliþmiþ oluruz. Dindarlarýn kaygýsý ve endiþesi de bu noktada önemli elbette.

 

DÝNDARLARIN ENDÝÞESÝ DÝNDEN UZAKLAÞMAK

Dindarlar nasýl bir merakla merak ediyor?

Dindarlarýn meraký, inançlarýnýn bir gereði olarak kendini gösteriyor. Onlar, dinden uzaklaþmanýn, dünyaya saplanýp kalmanýn, dünyevileþmenin, dinin toplum hayatýndaki etkisini yitirmesinin, insanlara kaybettireceðini, insanlarý mutsuz kýlacaðýný düþündüklerinden acaba dünyevileþiyor muyuz diye merak veya endiþe ediyorlar. Bu endiþelerini ortaya koyarken kimi zaman aþýrý yaklaþým veya abartýlý söylemlere baþvurabiliyorlar, öldük, bittik, Allah’a hesap veremeyiz gibi. Þunu da belirtmek gerekir: Nihayette din, toplumsal bir olgu. Din, toplumsal hayatta yaþanan, toplumsal münasebetleri etkileyen, toplumda görünen boyutlarýyla varlýk bulan bir sistem, bir olgu. Bu yönüyle konuya bakýlýrsa, hangi neden ve saikla olursa olsun, son tahlilde insanlar dini, dindarlýðý, dindarlýk düzeylerimizi merak ediyorlar. Bazýlarý dinî kaygýlarla, bazýlarý ideolojik ve politik kaygýlarla, bazýlarý akademik amaçlarla.

 

DÝNDARLARIN ENDÝÞESÝ NORMALDÝR

Dünyevileþme telaþesi – endiþesi dindar kesime ait bir durum olduðuna göre, neyin iþareti sayýlmalý?

Dindar kesimin saðlýklý bir ortam ve zamanda böyle bir endiþeye kapýlmasý veya bu konuyu tartýþmasý normal. Fakat Türkiye’de konuya çoklukla dindarlar dýþýndan yaklaþýldýðýný söylemek daha doðru olur sanki. Bizim modernleþme serüvenimize bakýlýrsa öteden beri bunun hep böyle olduðu anlaþýlýr. Türkiye’nin sekülerleþmesi gerektiðine inananlar, acaba dindarlýðýmýzý nasýl azaltabiliriz, dinin kamusal ve toplumsal alanlardan uzaklaþmasýný veya etkisizleþmesini nasýl saðlarýz gibi endiþelere sahip olmuþlardýr. Ýdeolojik ve politik bir yaklaþýmla konuyu ele almýþlardýr. Tersinden dindar kesimlerde de kimi zaman aþýrý telaþla acaba dünyevileþiyor muyuz diye endiþeye kapýlanlar, ortalýðý ayaða kaldýranlar oluyor. Tabii ki yeni yeni daha rahat, daha saðlýklý yaklaþýmlarda bulunmaya baþlandýðý söylenebilir. Durum böyle ise, bu iyiye iþarettir. Bu noktada konuyu deðerlendirirken þunu asla unutmamak lazým: Türkiye’de modernleþme ve ona baðlý olarak ele alýnan sekülerleþme veya dünyevileþme, hep dini gerilim aracý yaparak tartýþýlmýþtýr.

 

DÝNÝ GERÝLÝM ARACI OLARAK TARTIÞTIRMAK

Din yakýn tarihimizde belli elit kesimlerce, kendini devletin, siyasetin sahibi gören siyasetçi, aydýn, kapitalist bazý kiþi veya gruplarca hep bir sorun olarak görülmüþ ve dinini yaþamaya çalýþanlara karþý da bu sorunlu bakýþla yaklaþýlmýþtýr. Bugün böyle yaklaþanlar hala var. Dindarlýðý, geliþmeye, ilerlemeye, sözüm ona modernliðe veya modernleþmeye engel görenler, halka, topluma ötekileþtirici bir anlayýþla bakmýþlar ve bakýyorlar. Bu çerçevede sorun olarak görülen din, hep gerilim alaný veya konusu yapýlmýþtýr. Dolayýsýyla dindar kesimler, probleme, bu gerilim konusunun bir parçasý olarak stres altýnda yaklaþabilmiþ, hatta acaba sekülerleþiyor muyuz dindarlaþýyor muyuz endiþelerini de bu stres ve gerilim prikolojisiyle dile getirmiþlerdir. Halbuki saðlýklý bir þekilde ve bilimsel olarak gerçekten durumumuz nedir, Ne kadar dindarlaþýyoruz, ne kadar sekülerleþiyoruz, bu sorulabilir, tartýþýlabilir, araþtýrýlabilir ve farklý görüþlerle dile getirilebilir. Nitekim günümüzde zaman zaman dünya çapýnda dindarlýk araþtýrmalarý yapýlmakta ve hangi toplumun hangi dindarlýk düzeyinde veya sekülerlik düzeyinde olduðu tespit edilmeye çalýþýlmaktadýr. Soðukkanlý bir þekilde bizde de bu þekilde yaklaþýlmalýdýr. Kaldý ki nasýl bakarsanýz bakýn, ne yaparsanýz yapýn, gerçeklik neyse odur, siz þöyle veya böyle baktýnýz diye gerçeklik ordan kalkýp gitmez. Gerçekliði öncelikle doðru tespit etmek, anlamaya çalýþmak en doðru yol gibi gözükmektedir.

 

SEKÜLERLEÞMEK NE DEMEK?

Sekülerleþmeden kasýt tam olarak nedir? Dini ritüellerin, görünümlerin seyrelmesi mi, din kaynaklý ahlakýn buharlaþmasý mý, nedir? Neler olunca sekülerleþmiþ olur?

Sekülerleþmeye vereceðiniz anlam, ona hangi açýdan baktýðýnýzla yakýndan ilgilidir. Felsefi açýdan mý, sosyolojik açýdan mý veya kelamî açýdan mý ya da tasavvufî açýdan mý sekülerleþmeye bakýyorsunuz, anlam vermeye çalýþýyorsunuz? Ýdeolojik mi, dinî mi, bilimsel mi bakýyorsunuz? Nasýl ve nereden baktýðýnýza baðlý olarak sekülerleþmeyi tanýmlayabilir, anlamlandýrabilirsiniz. Burada toplumsal gerçekliði anlama ve anlamlandýrma temelinde probleme yaklaþmak gerekirse, sekülerleþme, içinde yaþanýlan zamana, þimdiye, çaða ve dünyaya tâbi olma, bu çaðýn ve bu dünyanýn gereklerini esas alma mantýðýyla hareket etmenin, yani dünyevîliðin toplumsal bir süreç olarak hayatta etkili olmasý anlamýna gelir. Sekülerleþmeyle din toplumsal hayatýn çeþitli kesim ve alanlarý üzerindeki etkilerinin giderek azalmasýna, Peter Berger’in deyimiyle toplumun, toplum ve kültür sektörlerinin dinî kurum ve sembollerin egemenliðinden çýkarýlmasýna iþaret edilir.

Sekülerleþme kavramý, modernleþme ile birlikte hem toplumsal hem de bireysel düzlemde dinin gerilemesine, tabir caizse, Weber’in ifadesiyle dünyanýn büyüden arýnmasýna, yani dünyevileþmeye göndermede bulunulur. Anlaþýlabileceði gibi sekülerleþme kilise-devlet veya din-devlet ayrýlýðýndan çok daha geniþ bir anlama gelmektedir.

Bu baðlamda þunu da söylemek de fayda var: Sekülerleþme, bir yönüyle veya bir anlamýyla bazý toplumlarda veya toplumsal alanlarda yaþanan bir süreç olarak gerçekliði ifade ederken, bir anlamýyla ise bilimsel geliþme, rasyonelleþme ve modernleþme ile birlikte dinin bireysel alýþkanlýklardan sosyal kurumlara varýncaya dek hayatýn bütün boyutlarý üzerindeki etkisinin dramatik bir biçimde azaldýðýný veya gerilediðini öne süren sekülerleþme teorisi veya tezini, hatta ideolojisini ifade eder.

Sekülerleþme konusu ele alýnýr veya tartýþýlýrken daha çok ikincisinin, yani sekülerleþme teorileri veya tezlerinin yaklaþýmlarý belirleyici olmaktadýr. Oysa toplumsal gerçeklikte sekülerlik ve sekülerleþme nasýl ve ne kadar, hangi etkenlerle gerçeklik kazanmaktadýr, ona bakmak gerek. Kaldý ki bütün modernlik ve modernleþme serüvenlerini, bütün kültürlerdeki, bütün toplumlardaki deðiþim süreçlerini sekülerleþme gözlüðüyle okumak da bilimsel deðildir.

 

SEKÜLERLEÞME DÝNÝN RAFA KALKTIÐI ANLAMINA GELMEZ

Bütün bunlar ýþýðýnda söylemek gerekirse, dinî ritüellerin azalmasý veya etkisizleþmesi, dinin toplumsal ve kamusal alandaki etkilerinin, izlerinin, görünümlerinin azalmasý veya kalkmasý da, din kaynaklý ahlakýn, daha doðrusu dindarlarda güzel ahlakýn azalmasý veya kalkmasý da sekülerleþmeyle ilgilidir. Mesela Ýslam örneðinde bakarsak, toplum, Müslüman dindarlardan beklenen iyi ahlaký göremediðinde, örneðin Müslüman tüccarda veya esnafta aldatma, hile vesaire gördüðünde, yeni, bir bakýma seküler ahlak arayýþýna girmekte veya seküler ahlaka yönelmektedir. Bu örnekte söz konusu Müslüman dindarlarýn dünyevileþmeye yönelmelerine ek olarak toplum genelinin de seküler bir arayýþa girmesi söz konusudur. Ama öz olarak sekülerleþme, dinin toplumsal hayattaki etkilerinin azalmasýný, toplumsal münasebetlerde geçerli olan ilke, norm ve ölçülerdeki belirleyiciliðini kaybetmesini dile getiren bir kavramsallaþtýrmadýr. Bu anlamda sekülerleþmeden þu veya bu þekilde pay almayan hiçbir toplum yoktur, ama bu dinin toplum hayatýndan kaybolduðu, rafa kalktýðý veya kalkacaðý anlamýna gelmez. Bugün din, bütün dünyada, bütün toplumlarda, toplumsal hayatýn bütününde veya belli alanlarýnda çeþitli biçim ve içeriklerde, nicel ve nitel düzlemlerde varlýðýný kimi zaman görece daha canlý ve güçlü bir þekilde, kimi zaman görece zayýf bir þekilde varlýðýný hissettirmeye devam etmektedir. Din, bilhassa meþrûlaþtýrma boyutu ve gücüyle, insanlarýn, ailede, ekonomide, siyasette, eðitimde, hukukta, ahlakta, saðlýkta yapýp ettiklerini anlama ve anlamlandýrmalarýnda, topluma kabul ettirmelerinde baþvurduklarý hayati bir inanç sistemi ve hayat görüþü olarak var olmaktadýr.

 

NE DÝN ELDEN GÝDÝYOR, NE DÜNYA

Dünyevileþme, dinden uzaklaþma konusunda birbirinden farklý yorumlar var. Yoðun bakýmda kadýn ve erkeðin ayný alanda yatamayacaðýný söyleyen de var, asansöre binemez diyen de. Ya da dini yaþanamayacak kadar dar ve zor bir alana sýkýþtýranlar… Pek çok örneði var. Bir ölçüsü yok mu bunun?

Dünyevileþme tek tek bunlarýn hiçbiriyle izah edilemez. Ýfade ettiðim gibi, dünyevileþme, insanlarýn dinin hakimiyet alanýndan, etki alanýndan çýkýp dünyanýn, çaðýn, þimdinin, geçici olanýn etkis altýna, hakimiyet alanýna girmeleriyle ilgili bir süreç gerçekliðidir. Bu baðlamda toplumsal gerçekliðe iliþkin yansýmalarýyla tartýþýldýðý þekliyle sekülerleþme þurda burda bireysel veya tekil olarak gerçekleþen dünyevi olaylarla gerçekleþen bir þey deðil, tersine toplumsal hayatta etkili bir þekilde dünyaya meyletmeye, geçici olanýn tahakküm alanýna girmeye, dinin etkilerinden arýnmaya, dini kamusal alandan çýkarmaya göndermede bulnan þeydir. Tabii ki bu kavram nasýl bir gerçekliði ifade etmek üzere ortaya konulursa konulsun, sonuçta insanlar, kendi durumlarýna veya bakýþ açýlarýna göre bir dünyevileþme taným yapabiliyorlar. Yapacak bir þey yok. Bu noktada önemli olan, din elden gidiyor veya tersinden dünya elden gidiyor tarzý yaklaþýmlara dikkat ve ihtiyatla yaklaþmak gerektiðini unutmamaktýr. Aksi halde sadece bir þey söylenmiþ olur, aksi halde din bir sorun ve gerilim aracý olmaya devam eder. Oysa din, tabii bir þekilde toplumsal hayatýn içinde nasýl gerekiyorsa öyle yaþanýr.

 

DÝN MÝ, DÜNYA MI ÝKÝLEMÝNE DÜÞMEMEK ÝÇÝN

Kendini “çok inançlý ama az dindar” olarak tanýmlayanlar var. Din ve dünya arasýnda sýkýþmanýn ifadesi belli ki. Vicdan sýzýsý, öz eleþtiri, toparlanma çabasý derken neye tutunsun insanlar?

Kendini inanç ve dindarlýk açýsýndan tanýmlayanlarýn nasýl tanýmladýklarýna iyi bakmak gerek. Saðlam veya çok inançlýlýðýn ölçüsü nedir? Dindarlýðýn, az dindarlýðýn, dindar olmamanýn belirleyicileri veya alametleri, ölçüsü nedir? Bunlarýn her biri ayrý ayrý deðerlendirilmeye muhtaç sorular. Dindarlýkla ilgili geliþtirilen ölçeklere veya anket formlarýna da dikkatli bakmakta fayda var. Fakat kuþkusuz insanýn kendini nasýl deðerlendirdiði veya tanýmladýðý oldukça önemli. Modern insanýn en büyük sorunu belki de tutarsýzlýk ve anlam krizidir. Bugünün insaný, olanlarý anlamlandýrmada, yaþadýklarýna anlam vermede, varlýðý, varoluþu izah etmede ciddi sorunlar yaþýyor. Tutarsýzlýklar girdabýnda tutarsýz düþünce ve eyleme yöneliyor. Çeliþkili hayatlara düçar oluyor. Toplumsal hayat, çeliþkilerle dolu, bunu gözlemliyor ve bunun bir parçasý oluyor. Doðal olarak böyle bir durumda arayýþa giriyor, tutunmaya ihtiyaç duyuyor ve iþte tam da bu noktada din ve dindarlar insan için en önemli tutunma noktasý, sýðýnak olarak ortaya çýkýyor. Fakat burada da insan, bir din denilen sistemin kutsal ana kaynak metinlerine, Kur’an’a, Sünnet, Hadislere bakýyor, geleneðe bakýyor, bir de birlikte yaþadýðý dindarlara bakýyor. Dindarlarda o tutunacaðý, sýðýnacaðý dini görüp görmediðine bakýyor. Burada da çeliþkiler, tutarsýzlýklar gördüðünde yine ciddi problemlerle boðuþmaya yönelmek zorunda kalýyor. En doðrusu, herhalde insanýn, inandýðý dine doðru ve saðlam inanmasý, tutarlý olmasý, tutarlý davranmasý, tutarlýlýðý önce kendinde aramasý, toplumda üzerine düþen sorumluluðun gereðini yerine getirme gayreti içinde olmasýdýr. Ýnandýðý dini, hayatýnýn tabii bir parçasý yapmasý; din-dünya ikilemine veya paradoksuna yahut ayrýmýna düþmeden hayatýný doðru bir þekilde, insanlara iyilikle yönelerek yaþamasýdýr.  

 

HEM DÜNYEVÝLEÞME VAR, HEM DÝNDARLAÞMA 

Yapýlan bazý çalýþmalar var ama her kamuoyu araþtýrma þirketlerinin araþtýrmasý için saðlýklý ve bilimsel diyemiyoruz ne yazýk ki. Sizin kanaatiniz ne yönde, genel manada toplumumuzda özel manada dindar muhafazakar kesimde “dinden uzaklaþma” gibi bir durum var mý?

Bu tür konulara nereden baktýðýnýza göre farklý yaklaþýmlar getirmeniz mümkün, fakat kanaatimce toplumumuzda dünyevileþme gibi bir gerçekliðin varlýðý malum olmakla birlikte dinden uzaklaþmadan ziyade, dil, söylem, sembol, ritüel ve saire boyutlarý veya düzlemleriyle dinde canlanma var. Batý toplumlarýndaki sekülerleþme anlamýnda bir sekülerleþme tam anlamýyla bizde zaten yok, ama dünyevileþme var, dindarlaþma da var. Bazý þeyleri de deðiþim perspektifiyle okumak daha doðru olur. Deðiþim hayatýn kaçýnýlmaz bir kanunudur. Toplum deðiþiyor, toplumsal hayatta meydana gelen deðiþim, insanlarýn davranýþ kalýplarýný, kültürü, dinî yaþantýyý da etkiliyor. Deðiþimle birlikte din hayata bigane kalmýyor, tersine kendi yöntem ve yaklaþýmlarýyla varlýðýný sürdürmenin peþine düþüyor. Din, sosyolojik anlamda deðiþimle karþýlýklý etkileþimlere giriyor, kimi zaman deðiþimi yönlendiriyor, hatta deðiþimin en temel etkeni oluyor, kimi zaman deðiþim karþýsýnda kendini yeniden konumlandýrýyor. Deðiþimi ve deðiþimle birlikte toplumda ortaya çýkan yeni durumlarýn tamamýný dine aykýrý veya dinden uzaklaþma olarak yorumlamak da doðru deðildir.

 

ENDÝÞELENMEK GEREK AMA ABARTMADAN

Sekülerleþme endiþesi taþýyan bazý dindarlar yaþanan durumu “Kur’an’sýz Ýslam, Peygambersiz Kur’an, Allahsýz iman”olarak da tanýmlýyor. Haksýz mý bulursunuz bunu, aþýrý mý?

Bu tanýmlamalar veya kavramsallaþtýrmalar ne kadar doðru, gerçekliði ne kadar yansýtýyor, buna iyi bakmakta fayda var. Ayrýca doðru olduðunu düþünsek bile bu kavramlarýn iþaret ettiði kiþi ve kesimlerin toplumda kapladýðý alan ne kadar? Bunlarýn bir aðýrlýðý var mý? Toplumsal hayatý etkileyen boyuttalar mý? Her iki noktada da iyi düþünmek ve gözlem yapmak daha doðru olacaktýr. En azýndan þu söylenebilir: Türkiye’de sekülerleþme endiþesi taþýyan dindarlarýn endiþesini haklý çýkaracak derecede Kur’an’sýz Ýslam, Peygambersiz Kur’an veya Allah’sýz iman olarak tanýmlanacak etkili toplumsal bir durum yok.

 

GENÇLER ANNE BABALARINDAN DAHA AZ DÝNDAR DEÐÝL

Konu spesifik olarak dindar ailelerin çocuklarý üzerinde tartýþýlýyor. Genç kuþaklarda görülen bir durum mudur dünyevileþme ya da anne babalarýnýn yaþadýðý ve çocuðunda arzu ettiðinden farklý seyreden pratik?

Gençlerin yaþ özelliklerine uygun olarak ve yaþanan deðiþim süreçlerine baðlý olarak ortaya koyduklarý bazý inanç, tutum ve davranýþlar, ilk bakýþta sekülerleþmeye yönelim gibi görülebilirse de gerçekte durum farklý okunabilir. Dünyevileþme, gençlerde olur, yetiþkinlerde de yaþlýlarda da olur, erkeklerde de olur, kadýnlarda da. Toplumdaki dünyevileþmeyi bu þekilde kategorilerle ele almak için elimizde çok saðlan verilerin ve dayanaklarýn olmasý lazým. Dolayýsýyla þu aþamada bunu söylememiz çok zor. Fakat toplumumuzda anne babalar veya yaþlýlarýn, büyüklerin gençlere nostaljik yaklaþýmý sýklýkla karþýlaþýlan bir durum. Bazý büyükler, durumdan þikayet ettiklerinde çoklukla nerde bizim gençlik zamanýmýz, bizim zamanýmýzda gençler dinine, imanýna baðlý, büyüklerine saygýlý idi, þimdi böyle gençliði görmek ne mümkün, gençler yoldan çýkýyor, gibi cümleler kurmayý alýþkanlýk haline getirmiþler. Bu tür bir þikayet tarzý, ayný zamanda kendi sorumluluklarýndan kurtulmanýn verdiði bir rahatlamaya da yol açýyor. Sanki gençler, onlarýn çocuklarý deðilmiþ gibi. Sanki gençler bu topluma gökten zembille inmiþ veya baþka bir gezegenden gelmiþler.

Deðiþim gerçeðini iyi okumak gerek. Deðiþimle birlikte gençler, kendi ana babalarýndan farklýlaþýrlar, bundan daha tabii bir þey yok. Önemli olan bu deðiþimle gelen farklýlaþmanýn dinden uzaklaþma olup olmadýðýný doðru tespit etmektir. Þu anda gençlerin büyüklere göre daha fazla dinden uzaklaþtýklarýný iddia edebilecek kanýtlardan yoksunuz diye düþünüyorum. Kaldý ki anne babalarýna göre daha az dindar olan veya dinden uzaklaþan gençler olduðu gibi anne babalarý dindar olmayan ama kendileri dine yönelen, dindar olan gençler de var. Bunlarýn hepsini birlikte düþünüp ona göre konuþmak lazým.

 

28 ÞUBAT DÝNDARLARIN ÜZERÝNDEN SÝLÝNDÝR GÝBÝ GEÇTÝ

28 Þubatýn yýldönümü yaklaþýyor. Toplumun sadece bir kesimine yönelik olmasý nedeniyle diðerlerinden farklý bir darbe idi 28 Þubat. Dini görünürlükleriyle birlikte temel hak ve özgürlüklerini kullanmak istediði için dindar kesimin “biçildiði” bir darbe oldu. Kamu görevlileri görevlerinden uzaklaþtýrýldý, öðrenciler okuldan atýldý, Ýmam Hatip öðrencilerininyolu kat sayýlarla kesildi... Þimdi bunlarý yaþayan ama taviz vermeyen ve haklarýný demokratik yollarla arayan insanlarýn mý çözüldüðünü, dünyevileþtiðini konuþuyoruz? Burada bir çarpýklýk yok mu?

Evet, o kara, karanlýk dönemi hep birlikte yaþadýk, yaþattýrýldýk daha doðrusu. Aslýnda Ýslamî nüfusa yönelik bir idi, ama bence toplumun bütününü, azýnlýktaki ideolojik Ýslam karþýtý kesimleri de olumsuz etkiledi. Herkesin, ama öncelikle dindarlarýn üzerinden silindir gibi geçen bir darbe idi, 28 Þubat darbesi. 28 Þubat, 12 Eylül askeri darbe sürecinin daha da derinleþtirildiði ve dinin hedef yapýldýðý bir darbedir. Bu meþum darbe, dindar kesimlere acýmasýzca yüklenirken, dinî kimlik ve yaþantýlarýyla kamuda yer almalarý engellenirken, Ýmam-Hatip Liselerine ciddi müdahaleler yapýlýrken, Ýlahiyat Fakültelerinin içi boþaltýlmaya çalýþýlýrken, evet bütün bunlar yapýlýrken yine o malum paralel dinî yapý, darbecilerle iþbirliði içindeydi, baðlý olduklarý küresel güçler, onlara öyle bir rol biçmiþlerdi. Ýmam-Hatip liselerine ve Ýlahiyatlara müdahaleler yaparak en ciddi rakiplerini zayýflatmak, onlarýn arasýna grup halinde sýzmak ve sonra o kurumlarý da kendi istediklere hale getirmek ve yönetmek amacýyla darbede rol almýþlardýr. Nitekim 28 Þubat darbesinden sonra bu okullara hücumla girdiler, öðrenciler yerleþtirdiler, memurlar, öðretmenler, öðretim elemanlarý yerleþtirmeyi baþardýlar. Ýnançlarýnýn gereðini yerine getirmede karþýlaþtýrklarý yasaklarla mücadele edenlere en çok Fetö mensuplarý zarar vermiþ, onlarýn mücadelerini sulandýrmaya çalýþmýþtýr. Nitekim yasaklarý en baþta uygulayanlar onlardý. Bu tespiti de yapmalýyýz.

 

ÝKTÝDAR BÜYÜK BÝR ÝMTÝHANDIR

Þimdi can alýcý bir nokta da, 28 Þubatta aðýr yasaklamalara, baskýlara maruz kalan insanlarýn iktidara gelmeleriyle birlikte ortaya çýkan yeni sürecin tanýmlanmasý meselesidir. Ýktidar olmak baþlý baþýna bir imtihandýr, hem de büyük bir imtihan. Bu imtihaný dindarlar göze aldýlar ve iktidar oldular. Haritaya veya tabloya bir bütün olarak bakýldýðýnda, karþýmýzda yeni bir dünyevileþme diyebileceðimiz bir durumu görebiliriz. Fakat bu o kesimde ve o kesimin izlediði siyasetle birlikte toplumda dinden uzaklaþmayla ayný anlama gelen bir dünyevileþme deðildir. Ona kalýrsa dindarlýkta da, dinin toplumsal hayatta, kamusal alanda görünür olmasýnda da önemli canlanmalardan bahsetmeyi haklý çýkaracak geliþmeler de söz konusu. Ayrýca tersine muhalif olan bazý kesimlerin mevcut iktidarla birlikte dinin canlandýðý iddialarý da var. Fakat Ak Parti’nin kendi içinde önemli deðiþim ve dönüþümler yaþadýðýný da eklemek gerek.

 

DÝNDARLARIN DEVLETE BAKIÞI NASIL DEÐÝÞTÝ?

Dindarlarýn devlete bakýþýnda bir deðiþim yaþandý mý, ne nasýl yaþandý?

Bu, bu dönemde sorulmasý gereken bir soru gerçekten. Ak Parti hükümetleri döneminde üzerinde durulmasý gereken en önemli konulardan biri, hatta en önemli konu budur bence. Tabii ki deðiþimi görebilmek, gözlemleyebilmek için henüz erken. Fakat bazý emarelerden veya baþlangýç izlerinden hareket edilebilir. Öncelikle dindarlýk düzeyi nispeten yüksek olanlar, dinî grup aidiyeti ne olursa olsun, hatta birey olarak olsun, grup olarak olsun, belki marjinal birkaç istisna sayýlmazsa, devlete içerden bakmaya baþladýlar. Devlet dindarlara bu dönemde daha sýcak, daha yakýn hale geldi. Dindarlar devleti daha yakýndan tanýma imkaný elde ettiler. Bu tanýma sürecinde devleti, devlet kurumlarýný, siyaseti daha insanî boyutta gördüler; baktýlar ki devlet, insanlarla, yöneticilerle, sorumluluk alanlarla þekillenebiliyor, deðiþebiliyor. Baþta Ak Parti’nin karizmatik lideri Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan olmak üzere Ak Parti kadrolarý, dindarlarý, aslýnda halký demek daha doðru olur, devletle kaynaþtýrdý. Devletin halka korkulacak yabancý ve korkunç bir sistem olmadýðýný gösterdi. Baþka bir ifadeyle halk ve dindarlar, devleti Ak Parti ile daha sevimli, daha yakýn gördü. O kadar ki dindarlarýn bir kýsmýnda bir devletçileþmeden bile bahsedilebilmektedir. Bu noktada geçmiþtekinin tersine bir sistem tartýþmasý yapýlabilmektedir. Bu aslýnda kýsmen bir normalleþmedir ve zamanla tam bir normalleþmeyi getirebilir. Devletin millet için olduðu yaklaþýmý ve siyaseti, bu yöndeki bir deðiþimde etkisini zamanla daha net gösterecektir. 

 

DEÝZÝM-ATEÝZM YAYGINLAÞMIYOR, DEÐÝÞÝM YAÞANIYOR

Gençler arasýnda deizm ateizm yaygýnlaþýyor tezine katýlýyor musunuz? Bunu gözlemliyor musunuz?

Hayýr, Türkiye’de gençler arasýnda yaþanan, daha önce farklý röportaj ve programlarda vurguladýðým gibi deizm deðil, baþka bir þeydir; gençlerin yetiþkinlerde, büyüklerde gördükleri tutarsýzlýklarý, din adýna yaptýklarý bazý þeyleri sorgulamalarý veya anlamlandýramamalarýyla ilgili bir durumdur. Ateizmin yaygýnlaþtýðýný da düþünmüyorum. Bu konularda daha ileri araþtýrmalar yapmaya ihtiyaç bulunmaktadýr. Günümüzde birçok alanda yaþanan deðiþim gibi dindarlýkta da deðiþim yaþanýyor, sorun, bu deðiþimi nasýl okumamýz gerektiðiyle ilgilidir.

 

GENÇLER NESNE DEÐÝL ÖZNEDÝR, ONLARA RAÐMEN OLMAZ 

Daha kapalý ve geleneksel toplumlar olduðu bilinen uzak doðudan, özellikle Kore’den dünyaya yayýlan bir akým var K-Pop denilen. Türkiye’deki dindar aile çocuklarýnýn da bu akým yüzünden yanlýþ yollara saptýðýný saptayanlar var. Ne dersiniz?

K-Top, Uzak Doðu, bilhassa Güney Kore kökenli müzik türüyle kendini gösteren bir altkültür. Küreselleþme sürecinde özellikle internet ve sosyal medyayla bu tür lokal kültürler, müzik türleri çok çabuk yayýlýyorlar. Türkiye’de bazý gençleri etkilemesi de muhtemel, ama gençlerin hayat tarzlarýný ne kadar etkilebildikleri konusunda bir þey söylemek için henüz erken. Þunu da beliþtmek istiyorum: Gençlerle ilgili konular ele alýnýrken, gençler sanki nesne imiþ gibi yaklaþýlýyor. Gençler nesne deðil, öznedirler. Sonra onlar, o kadar edilgen midirler ki hemen her þeyden olumsuz etkilensinler. Bence bu gibi konularda aileler, ebeveynler, büyükler, sorumluluk mevkiinde olanlar, kendi sorumluluklarýný hatýrlamalý ve sorumluluklarýnýn gereðini yerine getirmeli, gençlere yaklaþmalarý gerektiði gibi yaklaþmalý, onlarý eðitim süreçlerini en doðru þekilde yürütmelerine yardýmcý olmalýdýrlar. Bu sorumlulukla yaklaþýlýrsa, kimse merak etmesin onlar meleklerin korumasý altýnda doðru olaný bulurlar.  

 

GENÇLER HAYALKIRIKLIÐI YAÞASA DA

Bu kuþaðýn çocuklarý için de bugün dinden uzaklaþmadan bahsediliyor. Gençlerin dine þüpheyle yaklaþtýðýný söyleyenler var. Bir çalýþmanýn raporunda dine mesafeninsebepleri ‘dindarlarýn yaþamlarýnýn meydana getirdiði hayal kýrýklýðý, ebeveyn ile olan çatýþmalý iliþkiler, sebep ve hikmeti anlatýlmadan dini emirlerin dikte edilmesine karþý oluþan tepki ve din baþlýðý altýnda eleþtiriye uðramak’ diye sýralanýyor. Katýlýr mýsýnýz?

Dinden uzaklaþan gençlerin büyüklerinin tutum ve davranýþlarýna bakarak yaþadýklarý hayal kýrýklýklarý elbette var, din eðitimi ve öðretiminde yanlýþlar var. Gençler çok duyarlý, hassas insanlar; bundan dolayý olanlara sorgulama yapabiliyor ve arayýþa girebiliyorlar. Bu dinden uzaklaþmaya da yol açabilir, ama bunun toplumumuzdaki yansýmalarýný görmek için derinlikli çalýþmalara ihtiyaç var.

 

DÝNDARLIK YOKSULLUKLA NE KADAR ÝLGÝLÝ?

Dindarlýkla yoksulluk, sekülerleþme ile varsýllýk arasýnda bað kurulur hep. Sýnýfsal bir durum gibi sunulur dindarlýk. Öyle midir? Refah düzeyiyle birlikte eðitim, gelir, kentlilik, alým gücü arttýkça sekülerleþme de artýyor mu?

Bu tür denkleþtirmeler, mütekabiliyet oluþturmalar, paralellik kurmalar, zaman zaman yapýlýr. Fakat her zaman gerçekliðe düþmez. Dindarlýkla yoksulluk arasýnda doðru orantýlý, varsýllýkla ters orantýlý bir iliþki kurmak, çok eskide kaldý. Bu yaklaþýmlar indirgemeci, redüksiyonist yaklaþýmlardýr. Yine refah düzeyinin artmasý, gelir ve eðitim düzeyindeki artýþ, kentlilik dindarlýðý azaltýr, sekülerleþmeyi arttýrý gibi yaklaþýmlar, tek taraflýdýr veya belki çok lokal, çok istisnai örneklere bakýlarak getirilen yaklaþýmlardýr.  Yapýlan sosyolojik, psikolojik veya pedagojik çalýþmalarda kentli olup da dindarlýðý artan, yoksul olup da azalan insanlar ve gruplar olduðu ortaya konulmuþtur.

 

CUMHURBAÞKANI KÝBÝR KONUSUNDA ÇOK UYARI YAPTI

Türkiye özelinden bakarsak þu yaþandý ülkemizde. Çevreden merkeze bir sosyolojik hareket ve buna paralel de siyasi bir dönüþüm yaþandý. Dindar insanlarý biçen bir darbe-vesayet düzeninden dindar demokrat insanlarýn desteklediði bir siyasi hareket Türkiye’nin son 17 yýlýna damga vurdu ve ülke, Cumhuriyet tarihinin en büyük geliþmesi dönemini yaþadý yaþýyor. Öte yandan bu tecrübeyi yaþayan dindar muhafazakar kesim de iktidar ile, para ile, karþý cins ile yeni bir imtihaný da yaþadý... Bu sürece ve sonuca dair ne dersiniz?

Bu gerçekten de çok önemli ve büyk bir imtihan; fakat iktidarýn, iktidarla statü yükseliþinin, maddi imkanlara eriþmenin biraz da tabiatý gereði bu imtihan çetinleþir. Yeterince yetiþmemiþ, piþmemiþ, olgunlaþmamýþ, daha önce böyle imtihanlardan baþarýyla çýkmamýþ kimi dindar bireyler, hatta Fetö örneðinde çok somut olarak görüldüðü gibi bazý dinî gruplar, iktidarla birlikte, çoðu zaman iktidarý da aþacak þekilde para, siyaset, karþý cins imtihanýný kaybedebilir, sekülerleþme sürecinin önemli bir parçasý haline gelebilirler. Nitekim 17 yýllýk sürecin geldiðimiz bu noktasýnda benzeri durumlar gözlemlenebilmektedir. Ýlginç ve önemlidir ki bu durum da bizzat dindar insanlar tarafýndan sorgulanmakta, eleþtirilmektedir. Bu belki de olayýn en saðlýklý kýsmýdýr. Bizzat bu ikidar sahiplerinin içinden, ana kadronun liderinden, baþ aktörlerinden sekülerleþmeye karþý ciddi uyarýlar eleþtiriler yapýlabilmektedir. Bu durum çoðalýrsa, artarsa, derinleþirse, hiç þüphesiz dindarlar, kendileriyle çeliþkiye düþer ve bulunduklarý yerde tutunamazlar; kimliksizleþir, yabancýlaþýr, baþka bir þeye dönüþürler. Siyasal statünün verdiði gücü ve imkanlarý kullanarak firavunlaþan, kibir abidesi olan, aþýrý zenginleþen kiþiler, bir eleþtiri, müdahale ve engellemeyle karþýlaþmazlarsa, zararý ve her türlü kötü sonuçlarý sadece kendileriyle sýnýrlý kalmayacak, içinde yer aldýklarý toplumu veya toplumsal kesimi de tarumar edecek, etkisizleþtirecek bir yýkýma yol açarlar.

 

DÝNDARLARI ÖTEKÝLEÞTÝRENLER ÞÝMDÝ ELEÞTÝRÝYOR

Bu gün çoðu siyasi tartýþmada iktidar eleþtirisi yapmak isteyenler tartýþýlan konu ne olursa olsun lafý getirip muhatabýnýn, iktidarýn dindarlýðýný sorguluyor, yargýlýyor, aþaðýlýyor. Burada yanlýþ olan nedir?

Burada ciddi bir yanlýþlýk var: Bazý kiþiler veya gruplar, kendi sorumluluklarýný yerine getirmeyi konuþmak, gündeme getirmek ve dolayýsýyla vazifelerini ifa etmek yerine sadece siyaset konusunda deðil, hemen her mevzuda meseleyi siyasete, siyasal iktidara, hatta siyasal iktidar seçkinlerinin dindarlýðýna getirip dayandýrýyor. Bu sorumluluktan kaçmaktýr. Siz kendi üzerine düþeni yapýyor musunuz veya ne kadar yapýyorsunuz, buna bakýn önce. Elbette siyasetin, siyasal iktidarýn sorumluluklarý olduðu noktada, hem de inandýðý, savunduðu inançlara, dinî ilkelerine ters davrandýðý yerde iktidar eleþtirisi ve iktidarýn dindarlýðýna yönelik eleþtiri, sorgulama yapýlmalýdýr. Ama þu son 17 yýllýk iktidarlar sürecinde en çok göze çarpan olaylardan biri de gerçekten her þeyin siyasetle, iktidarla, iktidarýn dindarlýðýyla baðlantýlandýrýlmasýdýr. Bunu en çok da dindarlarý ötekileþtiren, dindarlarý dýþlayan, onlara muhalif olanlar yapýyorlar. Dindarlar da bunu yapabiliyorlar tabii.

 

LAÝKLERÝN DÝNDARLARA ELEÞTÝSÝ LAÝKLÝÐE AYKIRI DEÐÝL MÝ?

Gerçekten de bu çok tuhaf bir þey: Bu sorgulamayý yapanlarýn, kamuoyu önünde sekülerleþme endiþesi taþýdýðýný ifade edenlerin itiraflarýný, eleþtirilerini suiistimal edenler, çoklukla dindar insanlarý laiklik üzerinden sigaya çekenler, daha dün dindarlarý kamusal alandan kovmak için her tür muameleye gerekçe üretenler…

Evet, sorum tam da bu: AK Parti ve AK parti tarafýndan yürütülen devlet iþlerinin din üzerinden sorgulanmasý laikliðe aykýrý deðil midir? 

Burda gülmek lazým belki de. Laikliði katý Fransýz laikliði anlayýþýyla, laisist bir ideolojik yaklaþýmla uygulayanlar, hatta laikliði adeta bir din haline getirenler, laiklik adýna dine ve dindarlara cüzzamlý muamelesi çekenler, laiklik adýna dindar kesimlere olmadýk zulmü reva görenler, bugün siyasal iktidarý ve onu destekleyenleri din üzerinden vurmaya çalýþýyorlar. Bu ciddi bir çeliþki. Kendi anladýklarý dilden konuþmak gerekirse þüphesiz bu laikliðe aykýrý, ama daha da önemlisi din istismarýdýr. Bunlarýn Cumhuriyet tarihi boyunca en çok yaptýklarý þey, konuþmalarýný, fiillerini, yasal muamelelerini ve saire incelediðinizde göreceðiniz üzere din üzerinden, din istismarý üzerinden siyaset yapmak olmuþtur. En çok yaptýklarý, din istismarýnýn istismarý olmuþtur. Din istismarý dedikleri konuda en çok istismara düþenler bunlardýr.

 

FETÖ GÖSTERÝÞLÝ DÝNDARLIK STRATEJÝSÝ

Türkiye toplumu on yýllar boyunca dini yaþam bakýmýndan bir baský gördü ve en hafif tabirle “bir seçim yapmaya zorlandý”. Her þeyi yavaþ ve acýlý bir süreçte aþarken ve aslýnda tam da aþmýþken dini kendine maske olarak kullandýðý anlaþýlan FETÖ belasý çýktý karþýmýza. Sömürülen dini deðerler, kavramlar, söylemler her þey FETÖ yüzünden “kirlendi”, insanlarýn kullanmaya çekindiði bir tortu kaldý üzerlerinde. Toplumun diðer kesimlerinin dindarlara, dindarlarýn birbirlerine ve dini pratiklere bakýþýndaki bu sakatlýk nasýl geçecek? Bu aðýr travmadan sonra nasýl iyileþeceðiz, birbirimize nasýl güveneceðiz?   

Gerçekten de doðru bir tespit. Tam her þey yoluna girmiþ derken birden küresel boyutlu örgütlü paralel mesiyanik Gülenist dinî yapý, Türkiye baþta olmak üzere iki yüze yakýn ülkede faaliyet yürüterek milletin, ümmetin maddi ve manevi birikimlerini çalýp çýrptý. Maalesef birçok dinî, manevî kelime, kavram ve eylemi insanlarýn gözünde þaibeli hale getirdi. Esasen bu yeni bir þey de deðil, onu da söyleyelim, bu yapýnýn kurulduðu ve topluma açýldýðý günden beri nasýl bu topluma yabancý bir hareket olduðunu bilenler biliyordu, fakat küresel bir proje olarak dini istismar stratejisiyle bu millete kendini kabul ettirme ve devlete sýzma ve paralel devlet oluþturma noktasýnda ciddi baþarýlar elde etmiþti. Bu paralel yapý, izlediði gösteriþçi dindarlýk stratejisi ve dini endüstrileþtirme, metalaþtýrmak, piyasa malý haline getirme stratejisiyle, bir tür din endüstrisi kurmak suretiyle toplumda çeþitli kesimler katýnda kendini kabul ettirebilmiþti. Unutmamak gerekir ki, daha önce bu millete din üzerinden bulaþan baþka yapýlar da olmuþtu. Mesela doksanlý yýllarda çeþitli dindar kiþi ve gruplar, iþ adamlarý, þirketler, özellikle ekonomi üzerinden bu milletin dinî duygularýný istismar etmediler mi? En güzel Ýslamî kavramlarý kullanarak milleti dolandýrmadýlar mý? O zaman da bugünkü gibi derin olmasa da ciddi travmalar yaþanmýþtý. O bile daha tam atlatýlamamýþken bu kez de Fetö belasý çýkageldi milletin üzerine. Bu ve benzeri yapýlar, durumlar, Müslümanlarýn, Türkiye özelinde dindarlarýn ve dindar olmayanlarýn büyük imtihanýdýr.

 

FETÖ YÜZÜNDEN DEÐERLERÝMÝZDEN VAZGEÇEMEYÝZ

Bu imtihandan nasýl çýkýlacak?

Bu imtihandan çýkmak, Fetö gibi bir meþum örgütün meydana getirdiði travmadan kurtulmak için çok dikkatli bir strateji belirlemek þart. Bu hususta devlete, siyasete, hükümete, kurumlara, sivil toplum kuruluþlarýna, öncelikle bütün dindarlara önemli görevler düþmektedir. Hiç kimse kimseyi önyargýyla Fetö ile aynýlaþtýrarak suçlamamalýdýr. Birey ve toplum olarak birbirimizi anlamaya, Ýslamî deðerlerimize, ilkelerimize baðlý kalmaya çalýþmaktan vazgeçmemeliyiz. Hizmet, sadaka, infak, yardým, ihlas, samimiyet gibi kavramlarýmýzdan Fetö istismarý yüzünden vageçmemeliyiz. Sosyal sorumluluklarýmýzýn gereðini en iyi þekilde yerine getirmeliyiz. Bu çok zor bir süreç, ama baþarýlamayacak, üstesinden gelinemeyecek bir mesele deðil, bu millet ne badireler atlattý, ne büyük travmalardan geçti, bunu da atlatýr; fakat bu süreçte bilhassa dindar kimlikli kiþi ve yapýlarýn daha dikkatli davranmalarý, siyaset ve devletle iliþkilerinin boyutlarýný ve içeriklerini bir kez daha oturup düþünmeleri, dünyaya fazla yönelip yönelmediklerini bir kez daha sorgulamalarý elzemdir.

 

EJDER OKUMUÞ KÝMDÝR?

1967’de K. Maraþ’ta dünyaya geldi. 1988’de Selçuk Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. 1989-1994 yýllarý arasýnda Ýstanbul Gaziosmanpaþa Ýmam-Hatip Lisesi ile Kahramanmaraþ Ýmam-Hatip Lisesi’nde öðretmenlik yaptý. 1995’te Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansýný, 1999’da Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Doktorasýný tamamladý. 2004 ve 2007 yýllarýnda Amerika Birleþik Devletlerinde Louisiana Devlet Üniversitesi ve Nevada Üniversitesinde misafir öðretim üyesi olarak çalýþtý. Alanýyla ilgili birçok kitap ve makale yazdý, çeviri yaptý. Dinî meþrûiyet, dindarlýk, din-toplumsal deðiþim etkileþimi, Osmanlý modernleþmesi, din-siyaset iliþkileri ve Ýbn Haldun çalýþmalarýyla öne çýkan bir isim.Hâlen akademik çalýþmalarýný çeþitli konularda yaptýðý araþtýrmalarýyla Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Dini Ýlimler Fakültesi’nde sürdürmektedir.

 

Eserlerinden bazýlarý:

Din Sosyolojisi

Toplumsal Deðiþme ve Din

Türkiye’nin Laikleþme Serüveninde Tanzimat

Zamanýn Toplumsal Gerçekliði

Yunus Emre Nasihat Kitabý

Din ve Toplumsal Çatýþma

Güven Toplumu

Din ve Kültür

Ýmandan Ahlaka Yenilenme

Siyasette Din Ýstismarý Tartýþmalarý

Boþ Zamanlar Kitabý

Evliya Çelebi’nin Gözüyle

Osmanlý’nýn Gözüyle Ýbn Haldun

Kur’an’da Toplumsal Çöküþ

Kur’an’da Kur’an

Gösteriþçi Dindarlýk

Dinin Meþrulaþtýrma Gücü

Ýnsanlýðýn Ýslamofobi Ýle Ýmtihaný

13. Yüzyýldan 21. Yüzyýla Nasreddin Hoca

13. Yüzyýldan 21. Yüzyýla Yunus Emre

Meþruluðun Toplumsal Gerçekliði