Arzum, bir aile şirketi. Kazım, Kemal ve İbrahim Kolbaşı kardeşlerin 1966’da ‘ortak arzu’larını isim yaptıkları şirket Arzum ve Felix markalarıyla Türkiye pazarında önemli bir paya sahip. 2008’de önce Ashmore’a, 2013’te ise Mediretta Capital Partners iştiraki olan SDA International ile ortaklığa giderek adından söz ettiren Arzum’un bugünlerde yoğunlaştığı konu ise Türk kahvesi ve Arzum Okka. 2014’te geliştirilen Arzum Okka en çok da yurtdışından ilgi görüyor. Arzum Yönetim kurulu Başkanı Murat Kolbaşı gördükleri ilgiyi “İçeriye 1 satıyorsak dışarıya 2 satıyoruz” diye anlatıyor. Aileden Arzum’daki tek profesyonel yönetici olan Murat Kolbaşı ile Arzum’u ve Arzum Okka’yı konuştuk.
- Arzum nasıl doğdu?
Arzum 3 kardeşin kurduğu bir şirket. 3 kardeşin ticareti 1950’lere dayanıyor. Önce Adana’da çok katlı mağazacılık ve sonrasında İstanbul’a uzanan bir ticaret. İstanbul’a göçle birlikte 1953-1966 yılları arasında Eminönü Sultanhamam’da Günay İthalat adıyla ticaret yaparlar. Temmuz 1966’da ise Arzum’un tescili yapılır ve ürün üretimi başlar. O tarihlerde birçok markanın dağıtım ve distribütörlüğü yapılıyor. Arzum’un doğuşuyla benim doğum tarihim aynı. İkimiz de 49 yaşındayız. Arzum markasıyla önce ütü ardından gırgır süpürge ve vantilatör üretimi yapılıyor. 1988 yılı ise benim için bir kırılım tarihi. Marmara İşletme mezunuyum, Amerika’ya master yapmaya gitmiştim. Babam kalp krizi sonucu vefat edince apar topar geri geldim. Şirkette çalışmaya başladım. Sonrasında 2. kuşak olarak bazı görevler bana devredildi. Aile kararı olarak markamıza değer vermeye karar verdik. Diğer toptan sattığımız ve distribütörlüğünü yaptığımız ürünleri bırakıp Arzum’a yatırım yapmaya başladık. 1991-92 yıllarında ilk defa reklamlar yaptık. Arzum mutfak robotu ve mutfak ürünleriyle tüketicinin gözünde iyi bir yere oturmaya başladı. Mutfak robotu, 4 milyon adetle Arzum tarihinde en çok sattığımız ürün haline geldi.
- Bugün geldiğiniz nokta ne durumda?
Arzum 1996’daki 16 üründen bugün 250 ürüne geldi. Bu yolculukta 1996’da Felix diye 2. bir marka doğdu. 2014’te Arzum Okka diye tamemen Türk kahvesine dönük bir ürün geliştirdik. Şu anda 4 kıtaya mal satan şirket haline geldik. Bu yolculuk esnasında 2008’de şirketin yüzde 49’unu Ashmore’a sattık. Aralık 2013’te ise bu fon başka bir fona sattı. Şu anda içeride aileden tek ben varım. Pazarın adet bakımından lider, ciroda ise ilk 5’teyiz.
- Arzum Okka ayrı bir hikaye. Nasıl doğdu?
Aslında Türk kahvesinin 500 yıllık bir geçmişi var. Diğer kahvelerden farklı, tamamen organik ve sağlıklı. Çünkü telveyle pişiyor. Şöyle bir de hikayesi var: 500 yıllık geçmişle birlikte ‘fal’la 500 yıllık geleceği de söylüyor(!). Dolayısıyla bin yıllık bir süreç Türk kahvesinde buluşuyor. Bu kadar kıymetli olmasına rağmen dünyada hakettiği yeri bulamuyor. Çünkü dünyada 1.4 milyar fincan kahve içiliyor. Türk kahvesinin payı yüzde 10 bile değil. Biz biraz araştırma yaptıktan sonra 2002’de ilk defa elektrikli cezveyi piyasaya sunduk. Ondan sonraki süreçte Türk kahvesini dünyaya nasıl çıkartırız diye baktık. Kahvenin kolay ulaşılabilir yerlerde olursa daha kolay tüketileceğini gördük. Biz Arzum Okka’yla Türk kahvesini yaşam alanlarında yapılabilir hale dönüştürdük. Bu yüzden Okka sayesinde Türk kahvesinin dünyada daha fazla içileceğine inanıyoruz.
- Satışlar nasıl gidiyor?
Özellikle yurtdışında satışlarımız çok iyi. İçeride 1 satarsak dışarıda iki satıyoruz. Kuveyt Dubai, S. Arabistan gibi yerlerde gayet başarılı satışlarımız var. Almanya, Yunanistan gibi ülkelerin yanında Endonezya ve Avustralya gibi uzak ülkelere de satıyoruz. ABD’de ise ürünlerimiz deneniyor. Yılbaşına doğru ABD pazarına da gireceğiz. Ben inanıyorum ki Türk kahvesinin geleceği çok parlak. Çünkü Türk kahvesi çıkışı yakaladı. Özellikle uluslararası zincirler Türk kahvesini menülerine aldığında durum tamamen değişecek. İnşallah aldıracağız.
- Ciro ve istihdamda ne durumdasınız?
Arzum olarak merkezde 130, Hong Kong’ta 10 kişilik çekirdek kadromuz var. Ayrıca 350’ye yakın tanıtım elemanımız var. 300 tane servis noktamızda 600 kişilik satış sonrası servis hizmeti veren eleman mevcut. Bu arada 20 üreticiyle çalışıyoruz. Bu fabrikalarda 6 bin kişi üretim yapıyor. Çankırı, Gebze, İzmir, Kayseri ve Merzifon gibi yerlerde üretim yaptırıyoruz. Türkiye’de 5 bin satış noktasında varız. Kendi perakende mağazamız yok. 3.5 milyon parça ürün satıyoruz. Şu an ciro 200 milyon lira civarında. 30 ülkeye ihracatımız var. Üretimimizin yüzde 10’u da ihracat.
- Bu yılki ciro hedefi?
Bu yıl için 250 milyon lira ciro hedefledik ama kurlarda değişim oldu. Ayrıca sektörde vergiler değişti. O yüzden 2015’i yeniden bütçeliyoruz.
- Aile anayasanız var mı, bu konuda neler yaptınız?
Ben aynı zamanda Türkiye Aile İşletmeleri Derneği’nin (TAİDER) 40 kurucu üyesinden biriyim. Aile anayasamız zaten var. O yüzden biz 3. kuşağı şirketten içeri almıyoruz. Öğrenin, ‘kendinizi özellikle finans konusunda yetiştirin’ diyoruz.
- İş dışında neler yapıyorsunuz?
İTO’da meclis üyesiyim. TOBB’da Genç Girişimciler Üst Kurulu’ndayım. Benim için önemli bir etkinlik. Ayda bir üniversiteye gidip konuşuyorum. Üniversiteli tasarımcılarla işbirlikleri yapıyoruz. Bu tür aktivitelerle kendimi gençlerle bir tutuyorum. Evliyim iki tane oğlum var. 14 ve 16 yaşlarında. Onlarla vakit geçiririm. Spor yapmayı ve kitap okumayı severim. Özellikle biyografi...
- Sosyal sorumluluk anlamında neler yapıyorsunuz?
En başta Türk kahvesine destek veriyoruz. Kahveyle ilgili 800-900 objeyi Topkapı Sarayı’nda sergileyip kitap haline getirdik. ‘Kör Liderler Projesi’ne destek olduk. Londra’da Türkiye’yi temsil ettik. Satranç Federasyonu’yla çalışıyoruz. Kadınlar Türkiye Şampiyonası’nın 6 yıldır sponsoruyuz.
Ürün geliştirene cirodan pay veriyor
- Yeni ürün var mı yolda?
Bizim şirket bünyesinde bir fikir atölyesi var. Bu kapsamında çalışanların getirdiği fikirler hayata dönerse o üründen 5 yıl boyunca yüzde 1.5 kar payı alıyor. Mesela ‘dubleks’ diye bir öğütücü yaptık. Önce soğan oğütülen bir öğütücüde sonra muz öğüttüğünüzde çocuk kokudan dolayı içmiyor. İki kaplı iki bıçaklı bir ürün yaptık. Bizim çalışanımız Elif Hanım ve onun oğlunun fikridir bu. Bir de içinde iki hazne bulunan termosumuz var. Çay ve suyu ayrı haznelere koyuyorsunuz. Böylece aynı masada otururken açık-koyu tercihine göre servis edilebiliyor. Ayrıca bir ekmek kızartma makinesi yaptık. Vakfıkebir ekmeğinin orta dilimini kızartabiliyor. Bu da çalışanımızın fikri. Halen bu tür fikirler gelmeye devam ediyor. Ama biz daha çok Türk kahve makinesine odaklandık. Birkaç sene içinde Türk kahvesiyle ilgili yeni makineler gelecek.