AKTAÞ: Türkiye zor bir coðrafyada, dosttan çok düþman var ve pek çok alanda mücadele veriyor. Gönül ister ki tüm partiler omuz omuza versin. MHP ile AK Parti’nin uluslararasý meselelerde bakýþ açýlarý ayný. Bu tutumun korunmasý gerekir.
Geçen salý günü anlaþýldý ki Cumhur Ýttifaký taraflarý, AK Parti ve MHP yerel seçimlerde birlikte hareket etmeyecek. Bütün dengeleri bozacak bir geliþme mi bu?
Bütün dengelerin bozulacaðýný düþünmüyorum. 15 Temmuz’da ortaya çýkan Cumhur Ýttifaký sosyolojik bir tabana dayanýyor çünkü. Ýki parti de “aklýmýza esti” diye deðil de artan terör saldýrýlarý ve darbe giriþimi sonrasýnda ülkenin geleceðiyle alakalý taþýdýklarý endiþeler nedeniyle yaptý bu ittifaký. Beka sorunu aðýr bir sorundur ve bu iki parti ittifak sayesinde bugüne dek çok önemli iþler baþardýlar. Biri Tanzimat Fermanýndan bugüne dek süren merkezi vesayete dayalý sistemi deðiþtirerek halka dayandýrmalarý. Tabii sistemi deðiþtirebilirsiniz ama misyona uygun baþkan seçmediðinizde o iþ de yarým kalýr. Nihayetinde bu iki parti, Cumhur Ýttifaký ile sistemi dönüþtürdükten sonra sistemin ilk Baþkanýný da seçti. Dolayýsýyla Türkiye’de topluma ve dýþ dünyaya siyasi istikrar mesajý verdiler.
Özel bir anlam atfediyorsunuz. Nedir Cumhur Ýttifaký, Türkiye aslýnda neyi kaybetme riskiyle karþý karþýya?
Özünde toplumun yüzde 60-70’ine hitap eden bir sosyolojiye dayanmakla beraber bu iki partinin ittifaký küresel hegemonyaya karþý direnç hissiyatý veriyor. Düþünün dýþarýdan Türkiye’ye müdahale etmek isteyen güçler nasýl müdahale edebilirler? Hükümeti bozabilirler, zayýf düþürebilirler. Yüzde 60’lýk bir siyasi sosyolojiye dayanan bir siyasi ortam kolay kolay dýþarýdan müdahale görmez.
Ýkincisi, var ya da yok, azaldý ya da eksildi, tek parti döneminden beri bir vesayet sistemi yaþýyorduk. Bu iki Anadolu partisinin dayanýþmasý vesayet sistemine karþý da siyasetin gücünü ortaya koydu. Kurumlar deðil siyaset eliyle devletin yönetilmesi.
Bir de Türkiye’de ordu, devlet, millet çoðu zaman dayanýþma içerisinde olmamýþtýr. MHP ve AK Partinin dayanýþmasý ordu, millet, devlet dayanýþmasýnýn da zeminini oluþturdu.
Benim bakýþ açýmdan bu üç nokta bir yapý oluþturdu, siyasiler çok kýymetli bir adým attýlar. Fakat Türkiye’de maalesef bir entelektüel zafiyet var.
Ne manada?
Siyaset ortamý gergindir. Rekabete dayalýdýr. Ne zaman problem çýkacaðý belli olmaz. Ama eðer entelektüel çevre, yazarlar, akademi çevresi Cumhur Ýttifaký hakkýnda yazsa, sýký araþtýrmalar, çalýþmalar yapsaydý ve bunun zeminini oluþtursalardý siyaset de buradan beslenebilirdi. Türkiye’de milliyetçilik kuruluþ dönemlerinde daha sekülerdi ve daha batýcýydý. Ýslamcýlýk da 80’li 90’li yýllarda fazla evrensellești. Yerel unsurlarý unuttu. Fakat þu son 10 yýlda Ýslamcýlýk daha ziyade yerlilești. Milliyetçilik de dindarlaștý. Dolayýsýyla bu, iki parti tabanýnýn ciddi anlamda yakýnlaþtýðý anlamýna geliyor. Aþýrý yakýnlaþma partilerin isteyeceði bir þey midir? MHP’nin misyonu var, AK Partinin misyonu var. Türkiye’deki yüzde 60’lýk, 70’lik sosyolojik tabanýn birbirine yakýn olmasý kötü müdür? Deðildir. Belki entelektüellere düþen buydu, konuya kafa yormak.
Türkiye’de siyasi daðýlýmýn yüzde 70, yüzde 30 olduðu varsayýlýr. MHP ve AK Parti birlikteliðinin “sað” diye tanýmlanan, siyasetin ve toplumun ana gövdesini oluþturan yüzde 70’e tekabül edeceði öngörüldü lakin 24 Haziran’da gördük ki yüzde 70 yok, 60 da yok. Yüzde 42 AK Parti, yüzde 11 MHP var. Neden dar bir alanda kaldý Cumhur Ýttifaký?
Daðýlýmýn sosyolojik temelinde yakýnlaþma-uzaklaþma teorisi var. Biz de 15 Temmuz sonrasý yaptýðýmýz çalýþmada uyguladýðýmýz kümelemede þunu gördük. AK Partili, MHP’li, muhafazakar, dindar -Kürt dindarlarý da kapsayan birinci küme yüzde 75 oldu. Ýkinci küme de CHP’li, görece HDP’li, seküler, biraz milliyetçi yüzde 25 çýktý. Aslýnda Cumhuriyet Halk Partisinde muhafazakar bir seçmen var. Din algýsý araþtýrmalarýmýzda da bu çýkar. CHP yönetici eliti farklý olmakla beraber toplumsal tabaný, din algýsýnda genel kitleden fazla kopmuyor. Saðcý bir taban var CHP’de. Ayný þekilde HDP her ne kadar Marksist, Leninist ve materyalist politika gütse de yani Türkiye’de Kürtlerin dindar ortalamasý Türk ortalamasýndan daha yüksek. Ýyi Parti de kendini henüz tam tanýmlayamadý ama sað hanededir.
Bu daðýnýklýk, geçiþkenlik Türkiye için bir tür saðlýk iþareti aslýnda?
Bence de saðlýk iþareti. Türkiye’de ve Müslüman ülke toplumlarýnda bir gelenek, tarih var, kültür vardýr, bir birikimimiz var. Laikleþtirme-Batýlýlaþtýrma var olan durumun hilafýna bir çalýþmaydý ve toplumda dar bir kesimde kaldý. Toplum ortalamasý kendisini saðlýklý þekilde temsil edebiliyor.
AK Parti bir merkez parti. Kuruluþundan itibaren öyle, kendi içinde pek çok eðilimi birleþtirdi ama dindar muhafazakar da bir özü var. Öte yandan terör saldýrýlarýnýn biçim deðiþtirdiði 2015’den itibaren þu tür eleþtiriler de yapýldý: “AK Parti çok milliyetçi devletçi hale geldi”. “Ýslamcýlar devletçi oldu, milliyetçi oldu”. Bunun karþýlýðý nedir?
200 yýllýk Ýslamcýlýk geleneðini baz alýrsak AK Parti yeni bir parti deðil. Muhalefet dönemlerinde, ademi merkeziyetçilik tartýþmalarýnda kendisini çevrede tanýmladý. Partilerin büyük oranda fikirleri, iktidara gelmeden önce oluþuyor. Ýktidara geldikten sonra girdiði sistem tartýþmalarý, askeri vesayet, baský geniþ anlamda bilimsel ve sosyolojik olarak tartýþýlmadý. Önceki fikirlerle geldi, devletle yüzleþti. Ademi merkeziyetçilikten merkeziyetçiliðe doðru kaydý.
Neden ve nasýl?
Ýki türlü bakabiliriz. Bir, “karþý karþýya kalýnan problemler bizi buraya itti”. Ýki, “iktidara geldikten sonra rejimle siyasetin mücadelesinden diðer konulara ayýracak zaman ve zihinsel çaba kalmadý”. Örneklendirelim. AK Parti, Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri yerele ve kentlere en çok kaynak aktaran parti oldu. Kentler inþa edildi yoluyla, binasýyla, suyuyla, elektriðiyle. Ama bugün parti þunu soruyor; “acaba iyi yaptýk mý, hizmetlere tek tek baktýðýmýzda çok iyi ama ortaya çýkardýðýmýz þehir bizim medeniyetimize uygun mu?”
Türkiye’de kýsa sürmesine raðmen örnek alýnacak bir dönem vardýr; Tayyib Erdoðan’ýn Ýstanbul’u yönettiði dönem. Bu kýsa zamanda hem yönetilemez bir þehir yönetilir hale geldi, hem de geriye ve arkasýndaki 10-15 yýlý besleyecek entelektüel tartýþmalar yapýldý. O verimli tedvin dönemine benzer faaliyetler yapýldý. Bu kültür devam etmiþ olsaydý muhtemelen bugün siyasetten sosyolojiye pek çok alanda, çok daha yeni fikirler, yeni uygulamalar olabilirdi.
Neden devam etmedi?
Aslýnda AK Partinin ilk yedi sekiz yýlý buna açýktý. Orada iki problem var. Bütün vakýflar, dernekler siyaset güçlenince kendilerini orada temsil etmeye baþladýlar. Kimse bulunduðu kurumda kendisini temsil etmedi. Hatta kendi kurumunda bulundu, akademide, vakýfta ya da dernekte ama reytingi siyasetten bekledi. Parti güçlendikçe bütün o enerji kendisini partiye doðru itti. Oysa akademide, enstitülerde, vakýflarda, derneklerde herkes kendi sosyal fonksiyonunu doðru dürüst icra ederse partinin gücüne güç katar. Ama bu fonksiyonu icra etmek yerine insanlar siyasete yöneldi. Bu da doðal bir þeydir, siyasetin gücü ve çekimi vardýr.
Bu geçici bir evre midir sizce? AK Parti iktidarý dönemi devam ederse, Tayyip Bey’in belediye baþkanlýðýndan itibaren geçmiþi eklersek 22 yýllýk tecrübenin üzerine yeni dönem medeniyet inþasý dönemi olabilir diyebilir miyiz?
AK Parti kendi eleþtirisini kendisi yapmaya baþladý. Bir iktidarýn ilk önce yapmasý gereken o fiziki yatýrýmlarý AK Parti yaptý ve baþarýlý da oldu. Mesela 10-15 yýl önce derslik meselesi vardý, öðrenciler 80 kiþilik sýnýfta ders yapardý. Ama artýk bina, sýnýf problemi aþýldý, artýk derslik deðil eðitimin içeriði konuþuluyor. Demek ki fiziki imkanlar tamamlandý, þimdi daha sofistike alanlarda çalýþmasý gerekiyor. Nedir, eðitim, kültür ve þehir alanlarý.
AK Parti’nin ilk yýllarýnda rejimin muhafazakar düþünceyi dýþlamasýndan dolayý kültür ve hatta eðitim alanýnda toplumun iki tarafýna da hitap edecek, renksiz temsiller oldu. Kiþi hatalý bile olsa bir görüþ üzerinde olmasý daha kýymetlidir oysa. Hem Ýsa’ya hem Musa’ya yaranacak insanlardan bugüne dek topluma fayda gelmedi. Bu ikilemi yaþadýk.
Þehircilikte ise fiziki problemlere odaklandýk. Diðer alaný unuttuk. Eðer 1994’deki gibi bir yandan þehri yönetilebilir hale getirirken öte yandan kültür-sanat faaliyetleri, akademik faaliyetler, sempozyumlar, paneller o dozda devam etseydi daha baþarýlý olunabilirdi. Ama açýk ki muhalefetin de itici gücü yok bu konularda.
Cumhur ittifakýna geçmek istiyorum. Türkiye Tanzimat’tan beri süren sistemin dönüþümünü demokrasi yoluyla yaptý ve bunu da Cumhur Ýttifaký gücüyle yaptý. Vesayeti ortadan kaldýrdý. Lakin MHP’nin Cumhur Ýttifakýndaki kilit rolü bir süre sonra öyle bir noktaya geldi ki “AK Parti’nin üst aklý”, “AK Parti iktidarý üzerinde bir tür vesayet kurumu” eleþtirilerine sebep oldu. Katýlýr mýsýnýz, AK Parti’yi baskýlayan bir durum mu bu?
Þöyle bakalým. MHP’nin 4-5 yýl öncesine gidersek, büyük bir badire atlattýðýný görürüz. Bölünme tehlikesi atlattý, mahkemeler yoluyla kongre istemi, taban kaymalarý yaþandý. MHP’nin öncelikli amacý kurumsal kimliðini koruyarak var kalmaktý. Devlet Bahçeli bunu baþardý. Kurumsal kimliði elinde tuttu. Kendi kongresini yaptý, hatýrý sayýlýr da bir oy aldý. Kendilerinden ne kadar gitti, dýþardan ne kadar geldi tartýþýlýr ama AK Parti de, MHP de Türkiye’de vaatleri, misyonlarý, farklýlýklarý olan iki köklü parti. Ýkisi de 200 yýllýk sistem geleneðinin bir yansýmasý. Elbette siyaseten farklýlýklarý olacak.
Bir de iki etkin lider var. Recep Tayyip Erdoðan partisini yönetmiþ, etkin olmuþ, diskur konusunda çok baþarýlý. Son 3-4 yýldýr da Devlet Bahçeli kendi partisinde çok baþarýlý. Þimdi soru þu, acaba iki parti, ülke için fayda getiren bir ittifak için daha çok müzakere kültürünü geliþtirmeli mi? Problem çýktýkça, mevzu oldukça konuþan iki parti deðil de belli aralýklarla konuþma danýþma halinde olunabilirdi belki o kadar sapmaya uðramayabilirdi. Bir proje olgunlaþýp toplumun önüne konulduðunda konuþmak baþka þey, olgunlaþmadan konuþmak baþka þey. Tansu Çiller’in Refah-Yol hükümeti zamanýnda söylediði bir cümle vardý. “Hükümette ortaðým ama siyasette rakibim” diye. Siyasetin doðasý böyle, bir taraftan ortaklýk yapacak diðer taraftan kendi toplumsal tabanýnýzý muhafaza edeceksiniz. Cumhur Ýttifakýnýn ruhunu korumak için taraflarýn daha dikkatli davranmasý çözüm olabilir.
“Yerelde herkes kendi yoluna” dendi ama iki lider de bu yönde konuþtu aslýnda. Lakin Bahçeli “bu iþin tadý kaçtý” da dedi. Bu sözün üzerine o gönül birlikteliði mümkün mü?
Cumhur Ýttifakýnýn bereketine bakmak gerek. Bundan sonra daha dikkatli olunacaðý da kesin. Ama bazen aile içi kavgalar komþularla olandan daha sert geçermiþ çünkü duygusallýk var. Fazlaca bir duygusallýk oluþtu bu tartýþmada da. Türkiye’de siyaseti çok içeriden, öznesinden takip eden biriyim ama yarýna dönük söz söylemek zor. Bu ülke zor bir coðrafyada, dostundan çok düþmaný var ve pek çok alanda mücadele veriyor. Gönül ister ki bütün siyasi partiler omuz omuza dýþ dünyaya karþý mücadele versin. Görünen o ki Milliyetçi Hareket Partisi ile AK Parti’nin uluslararasý meselelerde bakýþ açýlarý ayný. En azýndan bu alanda omuz omuza dayanýþmayý sürdürürler, iç politika da ayrýþabilirler. Siyasetin doðasý böyle.
Türkiye için beka kaygýsý oldukça Cumhur ittifaký da sürer diyorsunuz…
Tabii. Her alanda. Afrin hadisesinde Türkiye müdahil olduðunda halkýn yüzde 85-90’ý hükümetin yanýnda oldu. Ýþte bu, iki partinin güçlü þekilde durmasýyla oldu, diðerlerinin de evrilmesine sebep oldu.
Cumhur Ýttifakýnda taraflar bu noktaya nasýl geldi? Görünürde ant mevzuu var, af tasarýsý ve MHP’nin ýsrarlý var ama nasýl bir birikimin sonucuydu bu?
Aslýnda yerel seçimlerde ittifak yapmak zordur. Herkes kendi baktýðý yerden kendisini daha avantajlý görebilir. Ben yerel ittifak konuþulduðunda çok sýnýrlý ve zýmni bir ittifak olur diyordum. Yoksa aþaðýya indikçe zorlaþýr. Ýlçede kiþiler, siyasiler meclis üyesi hesabý yaparlar. Benim adamým mý seçilecek senin adamýn mý der. Yukarýya çýktýkça tartýþmalar daralýr çünkü liderler büyük paydaya, ülke paydasýna bakar on yýl sonrasýný görürler ama siyaset en nihayetinde alttaki tabakayý ihmal edemez. Yerel seçimlerdeki zorluk bu bence. Af ve andýmýz tartýþmasýnýn da ötesinde ittifakýn zorluklarý vardý. Muhtemeldir ki bu zorluklar aþýlamadý. Taraflarýn talepleri birbirinden uzak düþmüþ olabilir.
Eðer öyleyse partiler arasý heyet ve lider görüþmeleri sürüyor, pekala kamuoyuna bu þekilde deklare edilebilirdi. Sert ve tatsýz haksýz þekilde Bekir Bozdað’a, Cumhurbaþkanýna yönelik sözler sarf edildi?
Siyasette bazen bir sürü bahane edilecek mevzu olur, edilmez ama olmadýk bir yerde bir cümle bile rast giden bir þeyi terse döndürebilir. Nihayetinde iki ayrý dünya, iki ayrý düþünce. Yarýn farklý þeyler de önümüze gelebilir, bekleyip göreceðiz.
Sayýn Bekir Bozdað’a, Cumhurbaþkanýna sarf edilen sözlerin sahibi Bahçeli idi…
Acaba þöyle bir bakýþ açýsý var mýdýr MHP’de? “Biz bu süreçlerde çok fayda ürettik, katkýda bulunduk, þu taleplerimiz de çok büyük deðil” denmiþ midir, bir kýrýklýk olabilir mi ona bakmak lazým. Ýkincisi siyasette ýlýmlý, uyumlu dayanýþma kültürü var ama öte yandan Türkiye’de siyaset çok sert zeminde yürür. O sert bir demeçti.
MHP bu noktaya nasýl geldi peki? Bir fayda ürettik madem, biz de faydalanalým beklentisi mi yoksa yerel seçimler öncesinde ÝP ve CHP ile paylaþtýðý kesiþen kümeden daha fazla oy alabilme kaygýsý mý?
Türkiye’de vesayetçi kesimin elinde fazla malzeme kalmadý. Eskiden vesayetin kurduðu çok tuzak vardý ve sürekli toplumun baþýnda boza piþirilirdi. Laik, anti-laik vs. gibi. Demokrasi ve hürriyet ortamýnda vesayet tarafýnýn elde tutacaðý fazla konu kalmadý. Andýmýz böyle bir nefes aldýrdý onlara. Çünkü o eski argümanlar iþe yaramýyor. Toplum kabul etmedi onlarý. Vesayetçiler de biraz Atatürkçülük, biraz milliyetçilik, biraz eski tekrarlardan medet umdu, nefes aldý. Tamam, bir konu bulduk gibi oldu. CHP için de, aþýrý milliyetçiler için de. MHP’nin de doðasýnda var. Dolayýsýyla o kesiþim kümeleri de zaman zaman bir taraftan diðerine þekil deðiþtirebiliyor. Her ne kadar milliyetçi taban dindarlaþmýþ olsa da, bu konuda MHP tavrýný CHP gibi koydu. O kitlenin yanýna koydu ama çok da kýymetli bir konu deðil.
24 Haziranda AK Parti yüzde 42 oy aldý, MHP ise yüzde 11. Yüzde 7’nin AK Parti’den MHP’ye kaydýðý, AK Parti’ye mesaj vermek isteyen AK Parti seçmeninin oyunu Cumhur Ýttifaký çatýsý altýnda tutarak MHP’ye tuttuðu varsayýlýyor. Bu doðruysa, “herkes kendi yoluna” da dendiðine göre ne olur, oylar geri mi gelir?
Sektörle ilgili olanlar için, bizim için bu çok önemli bir soru. MHP’den Ýyi Parti’ye ciddi bir oy geçiþi olduysa AK Parti’den de MHP’ye geçtiyse ve AK Parti’den MHP’ye geçen insanlar da baþkanlýk seçiminde Cumhurbaþkanýna oy verdiyse yerelde refleks nasýl olacak? Biz þunu tecrübe olarak biliyoruz, ölçümlerde de öyle, özellikle büyük þehirlerde büyük partiler yani AK Parti ve CHP küçük partilerden hatýrý sayýlýr oy alýyor. Bugün Ýstanbul’da 42 dediðimiz, AK Parti oyu niye 47’lerde? MHP’den, zýmnen Ýyi Parti’den oy alýyor AK Parti büyükþehirde. CHP’nin de oyu yüksek çünkü o da Ýyi Parti’den ve MHP’den alýyor. Ýttifaklar olmadan da büyükþehirlerde MHP ile AK Parti arasýnda ciddi oy yakýnlaþmasý vardý. Ankara’da da öyle Ýstanbul’da da… Cumhur Ýttifaký korunursa büyükþehirlerdeki refleks çok deðiþmez. Velev ki aday olsun… Ýyi Parti’de CHP yakýnlýðý, MHP’de AK Parti yakýnlýðý devam eder. Ortaya çýkan polemik manzarasýnýn devam etmemesi lazým ama. Cumhur Ýttifakýna saygýyla iþ yürüdüðü zaman büyükþehirlerde fazla dezavantaj olmaz.
MHP’nin de ana muhalefet gibi doðrudan AK Parti’nin karþýsýna geçeceðini düþünmüyorum. Elbette ki siyaset dolayýsýyla güçlü olduklarý þehirlerde yarýþýrlar ama bunun karþýlýklý söz düellosuna dönüþeceðini düþünmüyorum. Böyle kalýrsa büyükþehirlerde hem AK Parti’nin hem de CHP’nin avantajý devam eder.
AK Parti en fazla anket yaptýran parti. “Görüldü ki AK Parti, MHP’nin güçlü olduðu þehirlerde bile daha güçlü. MHP ise giderek zayýflýyor ve seçimlerde eski yerleri alamayacak, AK Parti’ye ihtiyacý var ama Bahçeli Ýstanbul’da aday göstermeyeceðiz ama þu illerde de adayýmýz bu, diyerek AK Parti’yi diyet ödemeye zorladý, ama AK Parti de anketlerde durumu gördü, göze aldý” deniyor. Soru þu; ittifaký anketler mi bozdu?
Ben öyle olduðunu düþünmüyorum. Nihayetinde bir yerde ittifak varsa, ortaklýk varsa karþýlýklý fayda vardýr. Ýki tarafýn da kazanacaðý formüller aranýr. Araþtýrmalar, teþkilatlardan alýnan bilgiler, toplum ortalamasýndan alýnan bilgiler, gidiþat vs. gibi birçok þeye bakýlýr. Þöyle düþünün: Mesela AK Parti bir ittifaka giriyor, beklediðinden daha az fayda görecekse nazlý bakar. Veya MHP, beklentisinden daha az karþýlýk gördüðünde. Referandum ve genel seçimde Bahçeli bir beklentimiz yok dedi. Yerel seçimler ise beklenti olmadan yapýlmaz. Bence burada her iki partinin de beklentilerinin muvafýk olmadýðý ortaya çýkýyor.
24 Haziran’da karþý ittifaký oluþturan partiler, Cumhur Ýttifakýna karþý bir mecburiyet olarak da yaklaþtýlar birbirlerine. Cumhur Ýttifaký yerelde birlikte çalýþmayacak. Bu durumda Millet Ýttifakýný oluþturan –buna HDP’yi de dahil edelim- partilerin bir araya gelme ihtimali zayýflar mý?
Bir yönü ile zayýflatýyor ama toplumsal psikolojide de bazý deðiþikliklere sebep oluyor. Türkiye’de dindarlýk, milliyetçilik, Kürtlük gibi kavramlar çok dönüþüme uðradý. Bununla birlikte CHP þu tezi öne sürebilirdi. “MHP gibi bir parti AK Parti’nin yanýnda, Kürt Milliyetçileri gelin siz de bizim yanýmýzda olun”. Bir manevi zorlamaya dönüþebilirdi bu. Kürt seçmenin Güneydoðu’da ve Ýstanbul’da yüzde 30’a yakýný AK Parti’ye meyyal duruyor, burada bir gevþeme olabilir AK Parti lehine.
Diðer taraftan Ýyi Parti’nin önünde iki yol var. Partileþecek mi yoksa ittifaklarla gidip belediye falan mý kazanacak. Bence onlar için daha kýymetli olan partileþebilmek. Hala parti maya tutmadý, istifalar olduðunda enteresan beyanatlarý oluyor… Biri istifa ederken “Bu parti Milliyetçi deðil o yüzden istifa ettim” diyor, diðer “seküler deðil”, öbürü “saðcý deðil, o yüzden” diyor. Demek ki bir toplama var.
Seçim kazanacaðýný iddia eden Meral Akþener yüzde 10 oy aldýðý seçim akþamý dedi ki “Sonuçtan memnunuz, demek ki Türkiye’nin bir merkez partiye ihtiyacý varmýþ, biz o boþluðu doldurduk”. Yüzde 10’la merkez parti olunur mu?
Merkez parti þuan AK Parti Türkiye’de. AK Parti yüzde 40-50’yi muhafaza ettikçe ne CHP’nin oyu yüzde 30’a çýkar ne kendine merkez diyen bir partinin oyu yüzde 20’yi bulur. Belirleyici olan AK Parti burada. Ýyi Parti ya partileþecek ya ittifak arayýþýna gidecek. Onlarýn handikapý bu.
CHP’nin handikapý ne?
CHP’nin de önünde iki handikap var. Ýyi parti “MHP iyi milliyetçi deðil biz daha milliyetçi olacaðýz”. Biri bu. Diðer taraftan vesayetten caný yanmýþ bir Kürt seçmen ve HDP var. 40 katýr mý 40 satýr mý gibi HDP’yi yanýna alsa bir dert almasa bir dert CHP için. Ýstanbul’da HDP ile ittifak yapan CHP Ankara’da Ýyi Parti ile yapmak gibi bir zorunluluða giriyor. Sosyolojik tabaný 20-25 bandýna sýkýþmýþ bir CHP var. Daha enteresaný CHP sadece oy oraný olarak yüzde 25 ile sýkýþmýþ deðil sosyolojik sýnýra... Figürleri ve temsilcileri de toplum ortalamasýna hitap etmiyor. Onun için her seçimde CHP bir saðcý aday arayýþýna gidiyor. Abdullah Gül denemesi böyleydi. Bir partinin oylarý yüzde 25 ile 20 arasýna sýkýþmýþ olabilir ama temsilcileri de bu banda sýkýþtýysa onu sürekli toplum ortalamasýna hitap edecek aday aramasý gerekir. CHP’nin zorlanacaðý alan bu. Bu sefer de þöyle bir problem ortaya çýkýyor, kendi partisinden kendi temsilcisinden aday koyamýyor, çünkü yüzde 25’e hitap edebiliyor. Bu yüzden de birinci sýnýf adaylar çýkamýyor. Yüzde 25’i mutlu edebilirler ama artýk oylar yerel yönetimde yüzde 40 ve üzerinde tartýþýlýyor.
Baþka partilerin HDP ile ittifakýnda da zorluklar var. HDP içinde de öyle. PKK ile bitmeyen iliþkisi bir yana, Selahaddin Demirtaþ ile þu anki eþ baþkan Sezai Temelli arasýnda epey sert bir atýþma oldu mesela. HDP ne durumda?
HDP’nin daha derin handikaplarý var. Türkiye’de siyaset yapacak mý yapmayacak mý? Örgüt de HDP’yi hür bir parti olarak býrakmýyor. Türkiye’de iki vesayet var, biri Türkiye Cumhuriyeti rejim vesayeti -ki geride kaldý. Ama Kemalist vesayetten daha katý bir PKK vesayeti var ve tarzý, biçimi, þekli ayný. Onu kopyalamýþ gibi duruyor. Zaten örgütler hep mücadele ettiði þeye bürünürlermiþ. O eski vesayeti örnek aldý PKK ve HDP’ye siyaset alanýnda açýk býrakmýyor. Onlarý ancak kendi mevzularýnýn sözcüsü pozisyonunda tutuyor. Bu defa HDP bu handikaptan kurtulabilecek mi? Bu birinci mesele.
Kürt seçmenlerin refleksi var bunun üzerine çok kafa yormak lazým. Hendek teröründen bugüne dek PKK’nýn hiçbir çaðrýsýna cevap vermiyor. Milyonluk miting yapan parti 3-5 bin kiþiyle miting yapýyor, hatta Diyarbakýr’da belediye baþkaný görevden alýndýðýnda 130 kiþi ile gösteri yaptýlar. CHP Milletvekili Sezgin Tanrýkulu ‘Aslýnda milyonlar var, korkudan gelemiyorlar” demiþti. Ama hayýr, baskýnýn daha þiddetli olduðu dönemlerde HDP yüz bin kiþilik mitingi çok rahat yapardý Diyarbakýr da. Þimdi vatandaþ gitmiyor, örgüte destek vermiyor.
Ama HDP’ye oy veriyor?
Öyle. Diyorum ki acaba vatandaþýn beklentisi þu mudur? Benim siyasi desteðim, oyum senin arkanda ama sen de memlekete dönük iþ yap. Yerelde belediyede refahýmýz için uðraþ, yolumuz için uðraþ… Türkiye’de de Türkiye siyasetine dönük çalýþ”.
HDP örgütle aralarýndaki durumu problem görüyor mu? Birincisi bu. Ýkincisi de Türkiye’ye dönük siyaset yapacaklar mý yapmayacaklar mý? 20-30 yýl önce rejimin eskiden yaptýðý zulümlere sýðýnýrlardý. Þimdi de sürekli Erdoðan düþmanlýðý üzerinde kampanya yapýyorlar. Niye? Zulmeden eski vesayet rejimi, vesayeti temsil eden CHP. Peki, Erdoðan’a düþmanlýk nereden kaynaklanýyor? Kürt seçmeni etkileme kabiliyetinde olduðu için. Çünkü oylarýn yüzde 50’si HDP’ye gidiyor yüzde 40’ý AK Parti’ye gidiyor. Ve son iki seçimdir HDP’den AK Parti’ye oy geçiþi var. AK Parti’yi Erdoðan’ý sürekli düþmanlaþtýrýrsak oy bize gelir sanýyorlar. “Tayyip Yahudilerle anlaþtý Kürtleri kesecek” falan diyorlar. Ya da Paris’te saldýrý olduðu zaman “Tayyip Erdoðan insanlarý helikopterlere bindirdi Paris’e indirdi” gibi mantýklý da olmayan. Bu tür gerçek dýþý söylemlerle bölge siyaseti ne kadar yönetilebilir semin deðilim.
Kayyum belediyeciliði diye bir gerçekle de tanýþtý artýk bölge halký. HDP’nin yapmadýðý belediyecilik hizmeti yapýlýyor. HDP’nin PKK’ya aktardýðý finans, þehir için kullanýlýyor. Bu durum nasýl etkiler seçimi? Kayyum olarak atanan kiþiler aday gösterilebilir mi? Halk nasýl tepki verir?
Kayyumlar, yapýlan hizmetler konusunda AK Parti’nin çok ümitli olmasýný gerçekçi bulmuyorum. AK Parti hükümetinin yaptýðý fiziki faaliyetler, insan haklarý faaliyetleri o kadar çok, o kadar çok ki. Diyarbakýr yoluna bakýn, Ýzmir gibi. Hükümet yatýrýmlarý, barajlar, yollar, tüm yatýrýmlar zaten çok iyi. Nihayetinde bölgede bir oluþum var, PKK ve HDP. AK Parti STK’larýyla, fikriyatýyla bir siyasi mücadele vermeden kalýcý bir sonuca ulaþamaz. Kayyumlar sokaklarý altýndan yapsýnlar, her gün insanlara yemeklerini bedava versinler, fiziki hizmet siyasi tutuma dönüþmediði zaman büyük toplumsal kaymalar olmaz. Ýyi hizmet insanýn hoþuna gider. Temiz su içmek, temiz kaldýrýmda yürümek, kentte rahat etmek, hoþuna gider ama çözüm, siyasi bir hesaplaþma ile siyasi bir mücadele. AK Parti siyasetini güçlendirecek, STK’larýný güçlendirecek. Ýnsanlarla birebir oturup güven verecek, bunu uzun vadeli düþünecek, o zaman köklü bir deðiþim olabilir.
AK Partinin Kürt tabanda yüzde 40 oyu bu hizmetler karþýlýyor. Türkiye’de de öyle. Tartýþma zaten AK Parti’nin yüzde 40’ýnýn üzerinde baþlýyor. Hizmetleri ve yatýrýmlarý yüzde 40’ý zaten muhafaza ediyor. Kürk seçmende de AK Parti yüzde 40’larýn üzerinde oy alabiliyor.
Eskiden seçim dönemlerinde bölgede “AK Parti’nin listeleri ya da baþkan adaylarý iyi olmadý, hoþnutsuzluk var” gibi tartýþmalar çýkardý. Böyle bir isabetsizlik bulguladýnýz mý siz?
Ýsabetsizliðin kaynaðý þudur. Bir bölgede networkünüz, siyasetiniz zayýflýyorsa bilgi kaynaklarýnýzda zayýflýyor, hata payýnýz yükseliyor demektir. Güneydoðu Anadolu’da AK Parti siyaseti zayýfladý. 2007’de Öcalan’ýn bir açýklamasý var. Diyor ki; “her bölgede en güçlü olanla savaþýrýz. Bugün AK Parti bölgede devletten daha güçlü halk nezdinde. Dolayýsýyla bundan sonra AK Parti ile savaþacaðýz”. Ýþledikleri siyasi cinayetler, baskýlar ve alabildiðine derin örgütlenmeleri… Çözüm sürecini ben faydalý bir süreç olarak görüyorum, bölge halkýna olumluyu tattýrmýþ oldu. Þimdi AK Parti’nin siyasi bir projeksiyon ortaya koymasý lazým, 10 yýlda bölgeyi þöyle normalleþtireceðiz, gibi.
Abdullah Gül projesinde Saadet Partisi taþýyýcý aracý olacaktý, kilit parti havasýna büründürüldü ama olmadý. Bu hal bir fayda da getirmedi. Hatta Saadet Partisine iliþkin bütün algýlarý, beklentileri ve hatta geçmiþe yönelik hatýralarý zedeleyen bir sonuç doðdu. Þimdi ne yapar Saadet?
Saadet Partisi’nin kabiliyeti daha çok zayýfladý. Þimdiye kadar seçimlere girer, madden kaybederdi ama kendilerince manevi bir üstünlük iddialarý vardý. Milli Görüþ fikriyatýný çok temsil edemeseler de. O hatýrayý temsil ettiklerini söylerlerdi, söz üstünlüðü kurabilme kabiliyetleri vardý. Saadet Partisi HDP’nin ve CHP’nin Erdoðan’ý düþürme projesinin parçasý gibi oldu. Ýster Gül ile bu iþe kalkýþsýn ister baþkasýyla. CHP’lilerin Türkiye sosyolojisini okuma problemleri var zaten, dindar sosyolojiye karþý hepten körler. Düþündüler ki Saadet Partisini sahneye sürersek yüzde 5 gelir, ÝP’i sürersek þu kadar, HDP’yi sürersek þu kadar gelir. Fakat kendi oylarý HDP’ye gitti, ÝP’e gitti. CHP’nin sosyolojisi bu kadar ortaðý beslemeye yetmedi. Ne Saadet Partisi AK Parti’den 5 puan aldý, ne de Ýyi Parti oyunu 20’ye çýkarabildi. Ýyi Parti oylarýnýn yarýsý da CHP’den geldi.
Hatta bunu da hikayeleþtirelim, Ýyi Parti kurulduðu zaman sol entelektüel çevrede bir ala-u vala ile karþýlamak vardý. Ýlk yaptýðýmýz araþtýrmalarda CHP’den alýnan oran 3’e, 4’e çýktýðý zaman AK Partiden hala yüzde 1’di giden. O zaman bir durdular. Ne yapýyoruz diye. Meral Akþener tek aday olarak çýkmýþ olsaydý muhtemelen CHP’nin oylarý 17-18’lere kadar da düþebilirdi. Muharrem Ýnce baþkanlýkta CHP’yi kurtaran kiþi oldu.
Adaylara geçelim. Ankara ve Ýstanbul’da AK Parti için bir risk var mý, Cumhur Ýttifaký yokken? Ankara’da özellikle?
Ýstanbul muhafazakar karakterli bir þehir. Muhafazakar bir temsilci olabilir. Hatýrý sayýlýr bir banko oyu var. Kadir Topbaþ adayken Mustafa Sarýgül o gün için yýpranmamýþ popüler bir isimdi. 41.9 gibi bir oy aldý. Aslýnda bugün CHP’nin oylarý Sarýgül’ün gerisinde olmakla beraber yerel seçim oylarýndan yüksektir. 35-36 bandýnda bir oyu var. AK Parti de ondan 10 puan yukarýda. Elbette ki bu ittifak tartýþmalarý küçük deðiþiklikler yapabilir ama nihayetinde AK Parti Ýstanbul’da güçlü bir parti. Örgütü ona göre, belediyesi ona göre. Zannediyorum ki Ýstanbul da adaya karþý aday konulacak. AK Parti Ýstanbul’u elinde tutmayý ister. Zaten oy oranlarý da buna müsait. Bugüne kadar AK Parti ilçe kaybetti. Ama muhtemeldir ki alma hevesi þuan AK Parti’de ilçelerde daha yüksek görünüyor. Ýlde de, ilçe de de.
Yerel yönetimlerde deðiþkenlik çoktur. Partilerin iyi hizmet yapýp yapmamasý, baþarýlý olup olmamasý... Büyükþehir adayý olmakla beraber partilerin ilçe adaylarý da koymasý kýymetlidir. Büyükþehirde çok güçlü bir aday koyabilirsiniz, ilçede sýradanlaþýrsanýz, büyükþehir oyunu etkiler.
Ya Ankara?
Ankara’ya gelince, Ankara milliyetçi karakterli bir þehir, ama yine AK Parti, parti olarak oy oraný iyi, güçlü. CHP’nin 28-29’larda bir oy tabaný var ve þuan yorumcularý yanýltan bir þey var. Mansur Yavaþ hikayesi gerçekleþecekmiþ gibi bir algý var. O gün ki gibi olacaðý sanýlýyor ama þöyle düþünün: Bugün MHP, Ýyi Parti, CHP, AK Parti içindeki milliyetçileri sayalým bir ittifak vardý. Herkes ayný takýmdaydý. Melih Gökçek’in uzun yýllar baþkan olmasýna karþý bir tepki var. Öncelikle MHP ayrý bir parti, Ýyi Parti ‘A’ dediðinde o ‘B’ diyecek. Refleksi ne olursa olsun. Taban da buna uyar. CHP’nin 30 oyu varsa, bu iki partiden birisi yanýnda yok demektir. Velev ki milliyetçi bir aday konulsun, AK Parti’nin milliyetçi karakterli bir adayý iþi zora sokmadan sonuca götürebilir.
Tabii bugünkü verileri, þartlarý konuþuyoruz. Genel siyasette de, yerelde de böyle. AK Parti muhalefetin çalýþmalarýyla, muhalefet saikiyle oy kaybedip, kazanan bir parti deðil. Ülkeyi, iþleri, ekonomiyi yönettiði zaman AK Parti oyunu artýrýyor, þartlar biraz olumsuza gittiði zaman azalýyor. Oylar kalýcý olarak bir partiye gitmiyor. AK Parti’den ayrý bir partide temsil eden oy þartlar iyi olduðu zaman tekrar geriye dönüyor. Dolayýsýyla burada muhalefetin ne yapýp yapmadýðý deðil de AK Parti’nin ne yaptýðý oy hareketi açýsýndan daha kýymetli.
MHP için Melih Gökçek ismi geçiyor ne diyorsunuz?
Melih Bey uzun yýllar AK Parti de görev yaptý baþka bir partiden aday olacaðýný sanmam. Nihayetinde bugüne kadar her girdiði seçimi kazanmýþ, baþarýlý olmuþ biri herhangi bir partiden girip seçim kaybetme riskini göze almaz.
Ýzmir?
CHP’nin Ankara da, Ýstanbul’da alabilmek için olaðanüstü, olaðanüstü gayretler göstermesi gerekirken AK Parti de Ýzmir’de bu durum geçerli. AK Parti’nin araþtýrmacýlýðý, toplumu kollamasý, uygun aday belirlemesi AK Parti kültürü olarak kalmadý aslýnda. Artýk herkes ciddi araþtýrma yapýyor, ciddi taban yokluyor. Okuma biçimlerinde hata oluyor.
CHP’li Ýzmir Belediye Baþkaný Aziz Kocaoðlu “CHP çalýþmýyor, devlet yönetmeye yönelik hiçbir tezi yok” diyerek kendi partisini çok aðýr ve içeriden eleþtirdi. Bunun yansýmasý olur mu?
CHP’li bir temsilci, Sünni kesimden bir adam partinin giderek Sünnilerin partiden dýþlandýðýna dair bir bakýþ açýsý var. Diyor ki “Ýzmirliler evinde oturur partiye gitmezler, gider sandýða oyunu verir. Yöneticileri hane hane dolaþtýrýp tanýþtýrsanýz CHP seçimde kaybeder. Yönetim profili ile halkýn ne kadar koptuðunu görürsünüz”. Ýzmir çok dýþa kapalý bir þehir, kendi kendine yeten bir þehir, tarým olarak ekonomik olarak, sanayi olarak. Mutlu huzurlu, yaþam tarzýný önemsemiþ, baþka þehirlerdeki geliþmeleri gören bir halký yoktur Ýzmir’in. Duruma bakar, oyunu CHP’ye verir. AK Parti gelirse hayat tarzýmýza müdahale eder, düþüncesi canlý tutuluyor CHP tarafýndan. Bu þekilde oylar sabitkadem duruyor. AK Parti orada ne yapacak? Ýzmir ortalamasýna hitap eden bir aday bulacak. Ama o aday CHP ile bir konuda tartýþýnca o orada kalamýyor.