Prof. Gülnur Aybet: ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacý çok daha fazla
ABONE OL

AYBET: Türkiye’nin NATO’daki rolü ve yeri bölgesel istikrar için çok önemli. Amerika’nýn bölgeden çekildiðinde dengeleri gözetleyecek bir müttefike her zamankinden çok ihtiyacý var. Gerçekdýþý ve oryantalist algýyý aþmalarý gerek.

**

Ankara ile Washington arasýnda 2012’den beri devam edegelen görünür siyaset farklýlýðý, Washington’un terör örgütleri PYD ve FETÖ’ye verdiði gizli-açýk destek nedeniyle Türkiye tarafýnda ciddi bir “hayalkýrýklýðý”na yol açtý. ABD bunu telafi etmeye çalýþmadý. Geçiþtirmeye çalýþtý. Ama FETÖ soruþturmasýný yürüten savcýlýðýn ABD Büyükelçiliðinde çalýþan Metin Topuz’u ve bir kiþiyi daha tutuklamasýný “hazmedemedi”. Ve Türk vatandaþlarýna vize yasaðý getirdi. Türkiye’nin mütekabiliyet esasý gereði gayet yerinde olarak ABD vatandaþlarýna vize engeli koymasýyla gerilim dört baþý mamur bir krize dönüþtü.Washington, 17-25 Aralýk ve 15 Temmuz süreçlerinde 121 ByLock kullanýcýsý FETÖ üyesiyle “yoðun” irtibatlý olduðu tespit edilen Topuz’un ifade vermesinden neden rahatsýz? Alelade bir FETÖ þüphelisi için mi NATO üyesi müttefiki ile köprüleri atýyor? Ne oluyor? Türkiye’nin tezlerini sýk sýk yurtdýþýnda anlatan Cumhurbaþkaný Baþdanýþmaný Prof. Dr. Gülnur Aybet ile konuþtuk.

**

Ankara-Washington iliþkileri, ABD'nin Ýstanbul Baþkonsolosluðu'nda çalýþan Türk vatandaþý Metin Topuz'un, Gülen terör örgütüne iliþkin soruþturma kapsamýnda tutuklanmasýnýn ardýndan büyük bir krize dönüþtü. Önce ABD, sonra mütekabiliyet esasý gereði Türkiye vize hizmetlerini durdurdu. Bu krizin asýl sebebi nedir?

 

Bu krizin buraya kadar týrmanmasýnýn tabii ki arka planý var. Türkiye ABD iliþkilerindeki gerilim son zamanlarda artmaya baslamýþtý. Son zamanlarda ikili heyet görüþelerinde hep öne Çýkan iki ana konu olmuþtur: Birincisi ABD’nin PYD/YPG’yi silahlandýrma kararý, ikincisi FETÖ’nün iadesi konusu. Birincisiyle ilgili olarak bir terör örgütüne verilen destekle baþka bir terör örgütünü ortadan kaldýrmaya calýþmanýn yanlýþ bir strateji olduðunu ve bunun sonucunda DEAÞ’tan boþalan yerlere terör örgütünün hem siyasi ve coðrafi bir alan açmasýna izin verilmemesi ve terör örgütüne giden silahlarin sonunda bize doðrultucaðýný defalarca açýk ve net bir þekilde karþý tarafa bildirdik. Onlarda esasen PYD/YPG’nin PKK’dan farklý bir örgüt olmadýðýný kabul ediyorlar ve PKK’yý bir terör örgütü olarak tanýyorlar. Burada zaten bu inadýn anlaþýlýr bir yaný yok ki Türk tarafý Rakka operasyonu için alternatif bir plan sunduðu halde. Burada Turk planýný kabul etmeyip sahada en etkin ‘müttefiklerinin’ PYD/YPG olmasý argümanlarýna da ben inanmýyorum.

BYLOCK’U BÝLMÝYORLAR

Neden?

Çünkü bu kadar mantýksýz bir ýsrara inanmak mümkün deðil. Ýkinci konuya gelince, burada bir ciddiyetsizlik var. Ya da Türkiye’ye farkýnda olmadan öyle bir intiba veriyorlar. Amerikan medyasý ayrý bir sorun. Orada yazýlanlara bakarsanýz, iþte en son çýkan bir yazýda bile, FETÖ hakkýnda Türkiye’nin ABD’ye delil vermediðini savunuyorlar. Bu hep alýþmýþ bir taktik. Önce medyaya yazdýr, algýyý kemikleþtir sonra da karar alýcýlar, siyasi planlamacýlar ayný nakaratý tekrarlasýn. Onun için bu ‘FETÖ hakkýnda delil sunamadýnýz’ argümanýný yetkililerden de duymak hiç þaþýrtýcý deðil. Ama bu yanlýþ algý devam ede dursun, Türkiye esasen kutularla dolu delil dosyasýný ABD Adalet Bakanlýðý yetkililerine teslim etti. Zaten burada da 15 Temmuz ile ilgili yargýlama süreçleri devam ettikçe yeni bir sürü delil çýkýyor. Biz burada itiraflardan mobese kayýtlarýna kadar bütün delilleri açýkça izleyebilirken, ABD’de hala ‘nereden biliyorsunuz Gülen’in bunun arkasýnda olduðunu’ nakaratýný dinlemek ABD’nin hangi gezegende yaþadýðýna dair bir soru iþareti býrakýyor. 

Buradaki en önemli delillerden olan ByLock’un ne olduðunu mesela ABD’de en son konuþma yaptýðým bir toplantýda hiç kimsenin bilmemesi þaþýrtýcý deðil. Türkiye üzerine yazý yazan fikir üreten insanlar bunlar. Daha ByLock nedir duymamýþlar. Çünkü orada anlatýlan popüler söylemin içinde bu yok. Onlar ise medya ve think tank camiasýnýn yarattýðý söylemlerle besleniyorlar. Bu çok tehlikeli. 

Bu durum bilgisizlikten mi yoksa bilinçli bir tercih mi? Bunu kýrmak için ne yapmalýyýz?

Daha çok angaje olup anlatmalýyýz. Bunu yeterince yapmadýðýnýzý ya da etkili yapamadýðýmýzý düþünüyorum. 

GÜVEN ZEMÝNÝ KAYDI

Son vize krizinin arkasýnda ne var? ABD’nin dediði gibi büyükelçilik personelinin tutuklanmasý mý asýl sebep yoksa Türkiye’nin ABD’nin yüzüne PYD’ye verdiði silah desteðini, FETÖ’ye arka çýkan siyasetini söylemesi mi?

Burada kör noktalardan öte, karþýlýklý anlaþmazlýk ve kýrgýnlýðýn bu noktaya gelmesinde bir süredir kayan bir güven zemini var. ABD nin bir müttefik gibi davranmadýðý zamanlarda buna tepki koyan Türkiye o zaman ‘iyi mütteffik’ olmuyor. Yani kendi kendilerine bir çýkmaz yarattýlar. Türkiye tavýr koymayacak. Onlarýn çeþitli iç ve dýþ medya kanalýyla ve kendi açýklamalarýyla yön vermek istediði istikametlere gitmeyen, kendi çýkarlarýný ve güvenliðini ön plana çýkaran bir Türkiye yi ‘kötü müttefik’ olarak adlandýrýrsanýz -ki Amerikan medyasý bunu sürekli yapýyor ve eski-yeni yetkililer kapalý kapýlar ardýnda, bazen de açýkça bunu teyitliyor. Eski bir yetkili bana bir buçuk sene önceki bir NATO toplantýsýnda ‘bu Türk hükümeti bu tutumla kendi için iyi olaný yapmýyor, puan kaybediyor’ demiþti. O zamanlar devlette resmi bir görevim yoktu, daha açýk konuþuyorlardý benimle. Siz ‘istediðim gibi olamadýn’ öyleyse ‘kötü bir müttefiksin’ dediðiniz anda zaten orada mütteffiklik iliþkisini, karþýlýklý olan bir iliþki çerçevesinden çýkarýyorsunuz. 

ABD’NÝN KÖR NOKTALARI

ABD devleti, bahsettiðiniz kiþi gibi, Türk hükümetini ve milli siyasetini destekleyen halk çoðunluðunu görmüyor olabilir mi?

Bu Amerika’nýn deðiþen Türkiye’yi okuyamama, anlayamama direncidir. Enteresan olan en son Obama’nýn eski dýþiþleri müsteþarý Philip Gordon bir yazýsýnda “artýk Türkiyeyi olmasýný istediðimiz ülke olarak degil, olduðu gibi kabul etmemiz lazým” diyor. Hatta burada ‘yeni Türkiye’ bir gerçekdir kabul etmemiz lazým derken bile bir aþaðýlayýcý orientalizmden tutamýyor kendini. Çok hüzünlü bir kabullenme ile “artýk o bizimle ayný deðerleri paylaþan, ayný düþüncede olan bir müttefik deðil, bizden ayrý kendi degerleri olan bir orta doðu ülkesiymiþ gibi görmemiz lazým” diyor. Ýþte bu da bir kör nokta. Benim görmek istediðim gibi deðilsen, seni kendi gördüðüm yabancýlaþmýþ, egzotik bir cografyayla etiketlendireceðim. Burada gönül sýnýrlarýmýz gerçeðini tamamen kaçýrýyorlar. Halbuki bu gönül baðlarýmýz orta doðu coðrafyasýný aþýyor. Cumhurbaþkanýmýzýn geçen hafta Sýrbistan’a yaptýðý ziyaretin fotoðraflarý yeter bunu görmeye.

Sonuçta ABDTürkiye’yi okumakta anlamakta zorlanýyor, kendi yarattýðý algýlara inanmanýn daha kolay olduðunu düþünüyor çünkü burada kör noktalar var. Sadece bir tane deðil, bir kaç tane, onun için Türkiye’yi okumaya çalýþan eski ve yeni yetkililer, karar alýcýlar, medya mensuplarý think tankler, aslýnda karanlýktalar.

ABD’NÝN VÝZE YASAÐI KÜSTAHÇA BÝR DAVRANIÞ

Savcýlýk ABD Büyükelçilik çalýþaný Topuz'un FETÖ’nün þifreli haberleþme programý olan "ByLock" kullanan ve FETÖ üyeliði suçundan hakkýnda soruþturma yürütülen 121 kiþiyle yoðun irtibatýný tespit etmiþ. 17-25 Aralýk sürecinde de defalarca Mali Þube’deki FETÖ mensuplarýyla görüþmüþ. Ve bu kiþi 1982’den beri ABD büyükelçiliði personeli. Bu durumda; ABD dýþiþleri bakanlýðý bir terör örgütü üyesiyle neden ve nasýl çalýþýr? Terör baðlantýsý nasýl fark edilmez, yargýlanmasýndan neden rahatsýz olur? Bunun açýklamasý nedir sizce?

Kör nokta dedik ya, bu onun devamý iþte. Olay ortada ve burada bir hukuk süreci var. Daha sanýk avukatýný gerçekten gördü mü görmedi mi, avukatýný görme talebinde bulundu mu bunlarý araþtýrmadan kamu önünde açýklanan bir bildiride ‘avukatýný görmesini izin verilmedi’ gibi bir varsayýmla -ki sanýðýn avukatý da üç kere gördüðünü doðruladý- bunu mantýksýz bir þekilde bu ülkedeki diplomatik misyonlarýnýn güvenliðine baðlamalarý… (bu kýsmý anlatmaya çalýþsalar, ben de çok merak ediyorum), ve bu akýl almaz mantýksýz baglantýlar ve yanlýþ bilgilendirmelerle vize baþvurularýný askýya almak gibi gereksiz, duygusal ve düþüncesiz bir tepki vermeleri doðrusu çok enteresan. 

Amerika’ya yakýþan bir davranýþ da deðil. Burada bir hukuk süreci var. Bu sizin diplomatik misyonunuz da çalýþmýþ biri olabilir. Ama sonuçta T.C. vatandaþý ve bu ülkenin kanunlarýyla yargýlanýyor. Burada baþka bir devletin hukuk sürecine karýþmaya haklarý yok. Ama kendi çalýþaný için endiþe duyarak bu sureç hakkýnda diplomatik yollarla bilgi almak için baþvurabilirler. Bu bilgi verilene kadar bekleyebilirler. Ama sanýk tevkif edildikten kýsa bir süre sonra bu lüzumsuz tepkiyi göstermek ayný zamanda o ülkenin iç iþlerine karþý hiç bir saygýsý olmadýðýný gösterir ve aslýnda küstahlýk sergileyen bir davranýþtýr bu. 

KÖTÜ MÜTTEFÝKLÝK

ABD, TC vatandaþý olan yerel bir çalýþaný için “müttefikine karþý” böyle bir kararý neden almýþ olabilir peki? Bu kararýn bir benzeri yok da deniyor…

Duyduk ki geçen haftaki ABD Dýþiþleri Bakanlýðý sözcüsünün basýn toplantýsýndan sonra bir AB ve NATO ülkesinden gelen bir gazeteci diðer gazetecilerle endiþesini paylaþmýþ: Bugün Türkiye’ye yaparlarsa yarýn bize yapmayacaklar demek deðil, bunu bir NATO müteffikine nasýl yaparlar diye sormuþ. Evet, iþte müteffiklik nedir burada bir kafa karýþýklýðý var sanýrým, yeniden baþtan anlatmak gerek.  Burada kötü müteffik olan ben deðilim. Müteffiðimin güvenliðini tehdit eden terör örgütüne sýnýr ötesinde silah veren de ben deðilim. Ama tutup sen bana kötü müteffiksin diyorsun. Burada mantýk bittiði gibi algý yaratalým derken kendi yarattýklarý Türkiye algýsýna galiba esir olmuþlar. Bu algýnýn tutulur bir yaný yok onun için kendi kendilerini çeliþki içine düþürüyorlar.

KAFASI ÇOK KARIÞIK

Yaþanan krizi çözmek öncelikle kimin sorumluluðunda? Nasýl aþýlýr bu kriz? Ya da þöyle sorayým; aþýlmak isteniyor mu?

Aþmak istiyorlar tabii. Hem ‘kötü müttefiksin’, hem ‘en önem verdikleri’ müttefiksin, hem ‘en sevdikleri” müttefiksin ama hem de müttefik gibi davranmýyorsun. Bunlarýn hepsini Amerikadaykan deðiþik yetkililer ve uzmanlardan ayný gün içinde dinledim. Günün sonunda inanýn sizin de aklýnýz karýþýyor. Krizi çýkarttýlar. Türkiye’nin cevabýný beklemiyorlardý. Zaten o arada olayýn hiç anlattýklarý gibi olmadýðý da belli oldu. Þimdi Dýþiþleri Bakanlýðýndan bir heyet geliyor. Büyükelçilik bu konu hakkýnda muhatabý olduðu kanallardan bilgi talebinde bulunup bekleseydi, bu heyetin gelmesine de gerek kalmazdý. Ýki tarafta da krizin bir an önce aþýlmasý için bir gayret ve anlayýþ var.

BASS BAÞARISIZ BÜYÜKELÇÝ

Büyükelçi Bass pek çok sebeple Türkiye’de eleþtirilerin hedefinde. ABD Dýþiþleri Bakanlýðý ise vize baþvurularýnýn askýya alýnmasý kararýnýn, Dýþiþleri ve Beyaz Saray ile koordinasyon içinde alýndýðýný açýklayarak Bass’e sahip çýktý. Bu ifadeyle birlikte ortaya çýkan resmi deðerlendirir misiniz?

Bir büyükelçinin veda resepsiyonuna devletten, askerden, siyasetten kimse katýlmadýysa, o elçinin o ülkede geçirdiði sürede baþarýlý bir elçi olduðunu söyleyemezsiniz herhalde deðil mi?

Bass’ýn giderayak yaptýðý açýklamadaki DEAÞ imasý, herkes tarafýndan tehdit içerdiði için eleþtirildi. Bana kalýrsa bir itiraf da bu. Bass DEAÞ’ýn kim tarafýndan yönlendirildiðini göstermiþ oldu diyenlere katýlýr mýsýnýz?

Bence orada iki ülke arasýnda DEAÞ’e karþý olan iþbirliðinin ne kadar önemli olduðunu ve somut sonuçlar verdiðini söylemek istedi ama beceremedi ve farklý anlaþýldý. Bunun bu þekilde anlaþýlmasý için söylediðini sanmýyorum.

ABD “TÜRKÝYE’YÝ KAYBEDER MÝYÝM” DEMEDÝ

Türkiye-ABD iliþkilerinin bir süredir kötüye gittiðini yazan kimi ABD basýný, bunun sebebinin “Erdoðan’ýn özellikle geçen yýlki baþarýsýz darbe giriþiminden sonra daha milliyetçi ve batý karþýtý bir tutum takýnmasý” olduðunu iddia ediyor. Biz öyle olmadýðýný, ABD’nin PKK ve FETÖ’ye sahip çýkmasýyla ilgili olduðunu biliyoruz ama Türkiye’yi yakýndan takip eden ABD medyasý niye bilmiyor?

FETÖ olayýný ciddiye almýyorlar ya da ciddiye almazmýþ gibi bir tavýr sergiliyorlar. Bunu siyasetten ve medyadan yargýya kadar uzandýðýný görüyoruz. Eðer Türkiye’de þu anda hat safhada bulunan Amerikan karþýtlýðýnýn daha da týrmanmasýný istemiyorlarsa o zaman bu süreci ve bizim duydugumuz FETÖ tehditini çok daha titizlikle ciddiye aldýklarýný somut verilerle göstermek zorundalar. Bu onlarýn sorumluluðu. Aksi halde bütün Türkiye’yi kaybederler. Bunun böyle olmasýný istemezler sanýrým. Ama bu da bir kör nokta. Ben bu ‘FETÖ’yü ciddiye almazsam Türkiye’yi kaybeder miyim’ demediler, bunu görmediler. Þu anda da görmüyorlar. Biz sanýrým yeterince anlatýyoruz. Ama doðru kanallara sürekli bir eriþim saðlýyor muyuz, emin deðilim. Medya biraz zor, çok önyargýlýlar. Ama Kongre’de birçok dostumuz ve potansiyel dostumuz olmasýna raðmen onlar yeterince bu konuda angaje edilmiyorlar. Bunu bana iki kongre üyesi söyledi.

TAKTÝK MÝ, STRATEJÝK MÝ GÖRECEÐÝZ

ABD ile yaþanan vize krizinin Ýdlib operasyonuyla ilgisi var mý sizce?

Zamanlamasý manidar olsa da bence Ýdlib operasyonu olmasaydý da bu kriz buraya týrmanabilirdi. Bütün olanlar ve buraya kadar bu kör noktalar ve inatçý tavýrlarla nasýl geldik çok belli. Fakat esas bundan sonra Astana sürecinde ortaya çýkan çatýþmasýzlýk bölgeleri uygulamaya geçtikten sonra sürdürülebilinir ateþkesler bu bölgelerde hakim olursa, bu Cenevre’deki siyasi çözüme de zemin hazýrlar. ABD bize hep PYD/YPG’ye verdiði desteðin aslýnda ‘taktiksel’ kýsa vade bir hamle olduðunu, orta uzun vadede bölgede istikrar için Türkiye ile çalýþmak istediklerini söylediler. Bu söylediklerinin arkasýnda duracaklar mý, iþte bu Süriye’deki siyasi çözüm ile savaþ sonrasý yapýlanmaya doðru gidildiðinde göreceðiz.

ABD OTOMATÝK PÝLOTTA

ABD NATO üyesi müttefiki Türkiye’ye “parasýyla” silah satmadý. Hava savunma sistemi ihtiyacýný karþýlamadý. S400 ile ilgili de eleþtiriyor… Ama terör örgütü PYD’ye silah hibe ediyor. Nasýl bir tercih bu?

Eski Obama yönetiminin politikasýnýn devamý. Trump yönetimi Suriye politikasýný askerlere devretmiþ durumda, onlar da otomatiðe baðlamýþ bir eski yönetim. DEAÞ temizleme operasyonu uygularken bunun bölgeye ve müttefikleri Türkiye’ye ne kadar zarar vereceðini düþünemez bir akýl tutulmasý yaþýyorlar. Bu kýsa vade hesaplarla bölgede istikrar getiremezsiniz. ‘Biz PYD’ye ‘taktiksel’ olarak bakýyoruz, sýrf Rakka için, sonra verdiðimiz silahlarý geri alacaðýz’ diyorlar. Bir kere DEAÞ’tan boþalan yerlerde PYD’ye siyasi coðrafi bir alan açýyorsunuz, sonra da verdiðiniz silahlar -ki söylenenden daha fazla gözüküyor, rakamlarýný Cumhurbaþkanýmýz defalarca açýkladý- bunlar nasýl geri alýnýr? Yarýn bunlar bize tehdit oluþturduðu, bize doðrultulduðu zaman Amerika müteffik olarak ne yapacak? Yoksa böyle bir þey istiyor mu? Ýstiyorsa nasýl bir müteffik? Ýþte bu sorularýn ortaya çýkmasý çok doðal. Aradaki güven zemini kaymasýný onaracak olan onlar. Ýsterlerse yapabilirler diye düþünüyorum.

ALGILARI EZBERE VE ORYANTALÝST

O onarým nasýl olur? Taraflar ne yaparsa, ne olursa aþýlýr?

Türkiye’nin NATO’da rolü ve yeri çok önemli. Bölgesel istikrar için önemli. Bölgeden çekilen bir Amerika’nýn bu dengeleri gözetleyecek bir müttefike her zamankinden çok ihtiyacý var. Bunun için Phil Gordon artýk ‘olduðu gibi kabul’ edip iþ yapmaya devam edelim diyor. Bu gerçekçilik ile hala nakarat halinde devam eden negatif Türkiye algýsý- ki bu son derece gerçek dýþý olan bir orientalist yaklaþýmla boyanmýþ bir algý- bu ikisi arasýndaki çeliþkiyle nasýl baþ edecekler. Bunu göreceðiz.