Saðlýk Bakanlýðý AK Parti’ye üst üste seçim kazandýran bakanlýk olarak bilinir. 2000’lerin baþýndan beri saðlýkta devrim niteliðinde iþler yapýldý. Bakanlýk þimdilerde bir yandan sistemi restore ederken bir yandan vatandaþa daha iyi hizmetin imkanlarýný zorluyor. Saðlýk Bakaný Dr. Ahmet Demircan’a neler yapýldýðýný ve yerli-milli ilaç çalýþmalarýnýn neresinde olduðumuzu sordum, anlattý. Bu arada, 19-22 Nisan 2018 tarihleri arasýnda Ýstanbul’da düzenlenecek “Uluslararasý Geleneksel ve Tamamlayýcý Týp Kongresi”nin öneminden bahsetti. Dünya Saðlýk Örgütü iþbirliðiyle Cumhurbaþkanlýðý himayelerinde ve Emine Erdoðan Hanýmefendinin onursal baþkanlýðýnda yapýlacak kongrenin ev sahibi Saðlýk Bakaný Dr. Ahmet Demircan olacak. “Medeniyetlerin Beþiðinde; Anadolu Týbbý” sloganý ile yola çýkan Kongre için Demircan þöyle diyor: “Ýnsanoðlu yeryüzüne geldiði günden bu güne hastalýklara çare arýyor ve birikim zamanla geliþiyor. Modern týp ile geleneksel týp birbirinin alternatifi ya da rakibi deðildir. Týp aslýnda bir süreçtir, devam ediyor, amacýmýz bu süreci birbirine, geleneði geleceðe baðlamaktýr”
***
Türkiye bir kaç alanda yerlileþmek, millileþmek ve baðýmsýzlaþmak için büyük çaba harcýyor. Sonuçlarýný da almaya baþladýk. Savunma sanayiinde millileþme sayesinde Zeytin Dalý harekatýnda yerli yapým silahlarýn kullanýlmasý gibi. Ama ilaç sektöründe durum tersine. Kullanýlan ilaçlarýn kutu bazýnda yüzde 80’i Türkiye tarafýndan üretiliyor ama parasal deðeri tam tersi. Þu anda yýllýk ilaç harcamamýz 25 milyar gibi, 2023’te 50 milyar dolar olma ihtimalini konuþuyoruz. Soruna dair deðerlendirmeniz ne, çözüm için nasýl bir eylem planýnýz var?
Saðlýk alaný stratejik bir alan. Saðlýkta Türkiye dýþa baðýmlýlýktan kendini kurtarmak zorunda, aynen savunma sanayinde olduðu gibi. Böyle stratejik bir alanda Türkiye önemli adýmlar atmadý deðil, attý. Ama bu alan çok aðýr ilerler, ciddi þekilde bilim, bilgi ve teknoloji üretmenizle doðrudan baðlantýlýdýr. Verdiðiniz örnekteki gibi, biz þu anda tüketilen 100 kutu ilacýn 80’inini Türkiye’de üretiyoruz ama iþin para kýsmýna geldiðinde bu yarýya iniyor. Yüzde 50’ler civarýnda. Diðer yüzde 50’lik maddi payý yüzde 20’lik kýsým alýyor.
YÜZ KUTU ÝLACIN 20’SÝ ÝTHAL
Neden böyle oluyor?
Þundan dolayý: Ýlaçta bir patent koruma süresi var. Patent alan, yani molekülü üreten kim ise, o bir patent hakký alýyor. Ve patentli ilaçlar pahalý. Patent korumasý kalktýktan sonra siz eþ deðer üretime geçiyorsunuz, o zaman ilaçlar ucuzlamýþ oluyor. Bir de üretme hakkýnýz oluyor. Patentli ilacý Türkiye’de üretmek önce patenti Türkiye’de üretmeyi gerektiriyor. Bu uzun vadeli, ciddi çalýþma gerektiriyor. Bilimsel seviyenizi yükseltmeye baðlý, öbür kýsýmda hemen yakalýyoruz süreci. Miktar olarak þu an yüzde 80’leri o sayede alýyoruz. Yani patent korumasý kalkmýþ ilaçlarýn neredeyse hepsini biz üretiyoruz. Patent korumasý olanlar kendileri üretiyor, onlar ithal oluyor.
Bu denklem neden bozulamadý? Çok uzamadý mý?
Bilimsel araþtýrmalara ayýracaðýmýz zaman ve para önemli. Biz ilaç üretiminde bilimsel araþtýrmalara þu ana kadar yeterince para ayýrabilmiþ deðiliz. Son 15 yýlda Türkiye’de AR-GE’ye ayrýlan pay ciddi þekilde yükseldi, daha da artmasý gerekiyor.
ÝLAÇ SEKTÖRÜNÜ TEÞVÝKLER VAR
Farmakolojide AR-GE’ye ayrýlan bütçe ne kadar?
Ortalamaya uygun. Teþvik de var saðlýða. Mesela siz Türkiye’nin neresinde bulunursanýz bulunun bir yatýrým yapsanýz bölgesel olarak bir kategorizeye tabisiniz. 6. bölge, 5. bölge teþvikle 5-4-3-2-1’e gelir. Ama siz saðlýkla ilgili bir yatýrýmý 1. bölgede yapsanýz bile 5. bölgede yapmýþ gibi teþvik alýrsýnýz. Bu teþvikleri veriyor Türkiye. Öbür taraftan saðlýkla ilgili ürettiðimiz ürünler iç pazarda fiyat açýsýnda da destekleniyor kamu tarafýndan. Dolayýsýyla destek var, diðer sektörlere göre. Bu sayede Türkiye zaten hareketlendi, eþ deðer ilaç üretiminde gelmesi gereken yere ulaþtý. Miktar olarak da, rakam olarak da. Öbür yandan molekül üretmeye, bilimsel çalýþmaya dayanan üretimi yapma noktasýnda ciddi çalýþmalar var. Bu öyle bir iþtir ki uzun süre çalýþýr, bir noktada bir ürün çýkarýrsýnýz, bütün masraflarý öder. Türkiye bu noktada artýk.
O tarihi aný yakalayacak noktada mý?
Evet.
MOLEKÜL ÜRETÝMÝ SABIR ÝÞÝ
Peki, bunca teþvike raðmen molekül üretimi konusunda özel sektörün bir ihmali ya da meseleye karþý iþtahsýzlýðý oldu mu?
Türkiye ürettiði ilacý dýþ pazara da satabiliyor. Özel sektörün önü açýk ama bilimsel çalýþma yapmak sabýr iþi. Biraz da risk almak gerek. Sermayeyi, parayý orada harcayacaksýnýz, dönmeyebilir de. Uzun süren bir çalýþma yaparsýnýz, çok emek harcarsýnýz ve bir sonuç alamayabilirsiniz. Devam ediyor tabii çalýþmalar. Mesela bio-teknolojik ilaçlar dediðimiz ilaçlarýn dönemi geliyor. Türkiye bu konuda zamanýnda hareketlendi, yerli üreticilerimiz harekete geçti, bu alanda çalýþmalar yapýyor. Ben inanýyorum bu alanda Türkiye ciddi sýçramalar yapacak.
KÝÞÝYE ÖZEL ÝLAÇ DEVRÝ GELÝYOR
Nedir bio-teknoloji?
Canlýya ilaç ürettiren teknoloji. Biz þu anda kimyasal ilaç üretiyoruz. Ama bunda canlýlar, bakteriler üzerinden onlarýn genleriyle yapýlan bir müdahaleyle onlara bir ürün ürettirme. Özel bir tarafý var, ayný zamanda kiþiye özel ilaç dönemi gelecek. Bu yeni dönemin baþlangýcý. Öbürü, geçmiþ konvansiyonel ilaç sanayi devriydi. Orada varýz, fakat molekül üretimi konusunda yeterli seviye deðiliz. Eþdeðer üretimde varýz, ciddi bir rakam olarak varýz ama geleceðin ilacý olacak bio-teknolojik ilaçta da baþlangýçta devreye girmek için Türkiye harekete geçti.
SAÐLIKTA YERELLEÞME
Sadece bunlarda da deðil. Türkiye’nin yerlileþme projeleri cihazlar üzerinde de ciddi bir þekilde devam ediyor. Saðlýkta yerelleþme programýmýz var. Bu konuda ilgili bakanlýklarýn müsteþarlýklarýyla çalýþmalar yapýldý, sonuca gelmek noktasýndayýz bu günlerde, ihalelere çýkýlacak. Özellikle tomografi, ultrason gibi teþhisle ilgili büyük cihazlarýn Türkiye’de üretilmesi için. Burasý ciddi bir pazar. Biz saðlýk altyapýmýzý yeniliyoruz, ciddi þekilde mekanlarý, imkanlarý yeniliyoruz, donanýmý yeniliyoruz. Yenileme süreçlerinde biz bu kadar ürünü alacaðýz. “Gelin bizde üretin, ortak bulun. Yerlilik oraný koyduðumuz standardý geçerse teþvik veririz, burada üretmenin karþýlýðýný alýrsýnýz, bizden dýþarýya ihracat yaparsýnýz” diyoruz. Büyük firmalar, Türkiye’de ortaklýklar kurmaya baþladýlar.
Türkiye’nin ihtiyacý olan ürünlerin yapýlmasý konusunda ihaleler yapýlacak önümüzdeki günlerde. Kim Türkiye’nin þartlarýna en uygun teklifi getirir Türkiye’de üretimi saðlarsa onlara üretme imkaný verilecek. Bu bize çok yönlü imkan sunacak, hem cari açýðýmýzý azaltacak, paramýz ülkemizde kalacak, hem teknoloji transferinin yolu açýlacak. Bütün büyük cihazlarýn Türkiye’de üretilmesi demek. Bir þeyi yapmaya baþlarsanýz öðrenir ve geliþtirirsiniz. Bu imkaný Türkiye’ye kazandýracak. Ben inanýyorum, Türkiye bu konularda ciddi dönüm noktalarýnda.
YERLÝ ÝLACIN ÖNÜNÜ BÜROKRASÝ MÝ KESÝYOR?
Cumhurbaþkaný Erdoðan ilaç sektöründe yerlileþme bahsinde “ayaðýmýza pranga vuruyorlar” dedi, bürokrasiyi eleþtirdi. Ne var bu sorunun temelinde? Sorun nedir?
Bürokrasinin kendinden kaynaklanan bir yavaþ hareket genelde vardýr. Bürokrasi arzuladýðýmýz hýzý yakalayamayabilir. Ama neticede bürokrasi siyasi iradeyle birlikte hareket eder. Türkiye’de ilaç sanayine özel bir tavýr asla yoktur. Türkiye bu konuda üretimlerin önünü açacak her türlü tedbiri yapmaktadýr. Ancak ilaç meselesi kendine has bir takým kurallarý içeren bir mekanizma taþýr.
ÝLAÇ PATENTÝ ALMAK UZUN BÝR ÇALIÞMA GEREKTÝRÝR
Nedir?
Bir ürüne ilaç diyebilmeniz için uluslararasý kurallar dahilinde belirlenmiþ bütün normlarý ve belirlenmiþ çalýþmalarý yapmak zorundasýnýz. Klinik çalýþmasý en son aþamadýr, ondan önceki bütün aþamalar geçilecek, o aþamalarýn geçildiði belgelenecek, bilim kurumlarýnda onaylanacak, en sonunda klinik çalýþma yapýlacak, gönüllüler üzerinde insan deneyleri yapýlacak, bu çalýþmalar yapýldýktan sonra ‘bu ilaçtýr’ diyebilip insanlara verebilirsiniz. Bu çalýþmalar da zaman alýr, bu gayet doðaldýr yani.
ENGELLEMEYE KALKAN KARÞISINDA BÝZÝ BULUR
Savunma sanayinde tank yapmaktan daha zor, öyle mi?
Birbirinden farklý alanlardýr ve bir ürüne ilaçtýr deyip insanlarýn kullanýmýna açabilmeniz bahsettiðim süreçlerden mutlaka adým adým geçilmesini gerektirir. Yoksa onun dýþýnda ilaç sanayinin önünü en ufak þekilde engelleyen olursa, karþýnda biz oluruz.
KRÝTÝK EÞÝÐÝ AÞMAK ÜZEREYÝZ
Türkiye’nin baðýmsýzlaþmasýnda en sorunlu, en dirençli alan savunma sanayii gibi görünüyordu oysa. NATO’nun bir parasý olmanýn getirdiði de bir sonuç olarak. Ama o kritik eþik aþýldý orada. AK Parti hükümetleri döneminde yerli ilaç sanayiinde o eþiðe gelemedik demek ki?
Aþtýk tabii ki… Þu açýk ve net; molekül üretme öyle kolay bir iþ deðil, belli bir bilimsel birikim ve süreç gerekiyor. Molekül üretmeden de biz ürettik diyemiyorsunuz ilacý. Molekülü üretiyor, süresi kadar da patent korumasýndan yararlanýyor üreten. Biz üretsek biz de yararlanacaðýz bundan. Siz onlarýn ürettiði molekülü ancak patent korumasý kalktýðýnda üretebiliyorsunuz.
BÝO-TEKNOLOJÝ ÇAÐINA VAKTÝNDE GÝRDÝK
Peki, biz o kritik eþiði mi aþtýk?
Türkiye o kritik eþiði aþma gayretinde. A gruptaki bir antibiyotiði molekül olarak ürettiðiniz gün aþmýþ oluyorsunuz. Bu bir birikim gerektiriyor. Zaman alacak tabii ki bunlar ama yakýndýr. Geleceðin ilaç sanayi olacak olan bio-teknolojide Türkiye erken harekete geçti, inþallah burada güzel þeyler ortaya çýkacak.
VATANDAÞA ÝLAÇ TEMÝNÝ KONUSUNDA TÜRKÝYE 1 NUMARADIR
Bazý ithal ilaçlara kamu ödemesi olduðu halde hastalarýn ulaþamadýðý durumlar var. Mevzuatta mý bir boþluk var yoksa ilaç firmalarýnýn menfaat kaygýsýndan mý kaynaklanýyor sorun?
Türkiye, vatandaþýna saðlýk hizmetlerinde ilaçlaþtýrma noktasýnda dünyanýn bir numarasýdýr. Bugün bizim dýþýmýzda hiç bir ülkenin ödemediði ilaçlarý biz vatandaþýmýza ödüyoruz. Mesela SMA ilaçlarý. Bunlarý dünyada ödeyen ülke yok. Bunlarý deneysel ilaç kabul ediyor ve ödemiyorlar ama biz ödüyoruz SGK’dan (Sosyal Güvenlik Kurumundan). Türkiye, vatandaþlarýna ilaç noktasýnda -tedarikte istisnai sýkýntýlar olabilir ama- onun dýþýnda en ufak sýkýntý çýkarmayan tek ülkedir.
NEGATÝF TESPÝT OLURSA ÝLAÇ YOKA GÝRER
Peki, ruhsatý açýk olan ürünler keyfi olarak yok kapsamýna girebilir mi?
Keyfi olarak hiçbir þey yoka girmez. Ama onunla ilgili bir bilimsel rapor gelirse veya yeni bir deðiþiklik, yeni bir ürün, o konuyla ilgili yeni bir tespit bulunursa elbette askýya girebilir. Yeni çalýþma yapýlýr, ondan sonra devam edilir veya tamamen üretimden çýkarýlabilir. Zaman zaman duyarsýnýz: falan ilaç toplatýldý diye. Niye? Onunla ilgili yeni negatif bir tespit yapýlmýþtýr da ondan. Ýlaç konusu hassas konudur. O negatif tespitin düzeltilmesi için çalýþmalar yapýlmak üzere askýya alýnýr. Normal bir süreçtir bu.
PATENT VEREN 29 ÜLKEDEN BÝRÝYÝZ
Bütün Avrupa ve OECD ülkeleri içinde en ucuz ilacýn satýldýðý ülke Türkiye. Bu vatandaþa hizmet bakýmýndan iyi bir þey lakin ilaç firmalarý açýsýndan hedeflenen yerlileþmemeyi geciktiren, AR-GE’ye ayrýlan payý küçülten bir tarafý da olabilir mi?
Ben bu yerlileþmeme yorumuna katýlmýyorum. Yüzde 80 zaten ciddi bir yerlileþme. Bakýn þuan patent korumasý kalkan ilacý hemen üretiyoruz. Ve hemen ucuzluyor o ürün. Ama patent korumasý olan ilacý üretemezsiniz. O koruma altýnda. Ýzin verirlerse üretebilirsiniz.Uluslararasý kural budur, uymak durumundasýnýz.
Þuanda ne kadar patent süreleri?
Bir kýsmý 20 yýl. Basit deðil çünkü bu alan. Yýllar süren çalýþmalar gerektiriyor.
Peki, Türkiye’nin patent verme hakký-yetkisi yok mu?
Verebiliyoruz, molekül ürettiðin anda verebiliyorsun. Dünya üzerinde ilaç sanayiini ve ilaç üretimini denetleyen ülkeler vardýr, bu yetkiyi alýr. O ülkelerden biri de biziz.
Kaç ülkeden biriyiz?
29 ülkeden biriyiz Türkiye olarak. Güzel bir yerdeyiz. Türkiye ilaç sanayiinde ciddi bir yerde ama tabii ki Türkiye bilimsel çalýþmalarý bir kuþak daha yukarýya taþýmak zorunda. Bunlarýn hepsi birbiriyle paraleldir. Bizim kaç üniversitemiz dünyadaki ilk 100 veya 500 üniversite içindeyse bunlar da birbiriyle baðlantýlý, bileþik kaplar hesabý. Genelden koparamazsýnýz yoksa bir sektörü.
SAÐLIKTA PEK ÇOK AVRUPA ÜLKESÝNDEN ÝYÝYÝZ
Türkiye-AB iliþkileri 2000’lerin ortasýnda ivme kazanýrken saðlýk sektörü büyük dönüþüm geçirdi ve üyelik için saðlýk faslý hýzla açýlýp kapandý. Þimdi iliþkilerde kriz var. Varna’da krizi aþma iradesi gösterilse de. Siz bu sürece nasýl bakýyorsunuz?
Avrupa Birliði ile Türkiye iliþkilerini iyiye götürmek istiyoruz. Tabii ki bu iliþki kelimenin kalýbý olarak, karþýlýklý bir hadise. Siz AB ile iliþkilerinizi iyi götürmek istersiniz ama bu tek taraflý, sizin iradenizle olmaz. Karþý taraf da bu iþbirliðini iyi þekilde sürdürmek isterse sonuç alýrsýnýz. AB maalesef zaman zaman Türkiye ile olan iþbirliðine, karþýlýklý taahhütlere uymayacak adýmlar attý. Hala da atmakta, verdiði sözleri tutmamakta. Bu sýkýntýlarý yaþýyoruz. Þimdi bunu yaþamamýz, iþlerimizi takip edip geliþmemizi sürdürmemiz açýsýndan engel deðil. Biz Avrupa Birliði’nin olumlu olumsuz tutumlarýna karþý kendi hedeflerimize yürürüz. Biz Avrupa’nýn olumlu, insan yararýna olan normlarýný hedeflerimize almýþýz. Hatta saðlýk alanýnda Avrupa’nýn pek çok ülkesinin önündeyiz.
AB REÇETESÝNÝ TÜRKÝYE HEDEFÝYLE UYGULADIK
Bunu böyle bu netlikte söyleyebiliyor muyuz?
Elbette. Þuanda mesela bizim acillerimizde en fazla bekleme süreleri Avrupa’daki ülkelerle kýyasladýðýmýzda, kýyaslanamayacak kadar düþük. Bizde 20, en çok 30 dakikalarda ama Avrupa’da saatlerce hastasýný bekleten ülkeler var. Bunun gibi pek çok alanda Türkiye saðlýk hizmetinde fevkalade güzel yerde. Peki, AB sayesinde mi oldu? Hayýr. Ama Avrupa Birliði’yle hareket ettik mi? Ettik elbette. Biz kendi hedeflerimizi koyduk, kendi hedeflerimiz peþinde yürüdük, yapabileceðimi, yapmamýz gerekeni yaptýk ve iyi de neticeler elde ettik.
AB reçetesi Türkiye’ye iyi geldi aslýnda?
Biz Avrupa Birliði ile birlikteliði, iþbirliðini her zaman istedik. Bunda bizim samimi tavrýmýz açýk. Ama bu þu demek deðildi: AB bunu istemezse bizim iþlerimiz duracak. Hayýr, AB bunu karþýlamýyorsa biz yolumuza devam ettik.
AK PARTÝ’YE SEÇÝM KAZANDIRAN BAKANLIK YENÝLENÝYOR
Saðlýk Bakanlýðý AK Parti’ye üst üste seçim kazandýran bir bakanlýk olarak nam saldý. 2000’ler boyu mucize niteliðinde radikal bir deðiþim yaþandý ve sistem oturdu. Þimdi o oturan sistemin aksayan yerleri revize ediliyor sanýrým?
Artý, sistemi dönüþtürdük. Üç baþlý bir sistemdi. O sistem iþleyiþte sýkýntý oluþturuyordu. Bu görüldü. Onun yerine þimdi tek baþlý bir sistem getirdik. Devlet yönetiminde de tek baþlýlýðý 16 Nisan referandumda milletimiz onaylamýþtý. Ona uygun þekilde saðlýkta da üç baþlýlýktan çýkardýk tek baþlý sisteme getirdik. Ciddi bir dönüþüm oldu.
YAÞLANAN VE OBEZÝTELÝ NÜFUSA KARÞI TEDBÝR ALIYORUZ
Peki, saðlýk alanýnda neredeyiz, artýsý ve eksisiyle bir röntgen çekmenizi istiyorum?
Saðlýk dinamik bir alan, çünkü hayat dinamik... Sürekli yeni sorunlarla karþýlaþýrsýnýz, çözmek zorundasýnýz. Dün olmayan hastalýklar bugün karþýnýza çýkar, þekli deðiþir. Mesela Türkiye’de nüfusun profili deðiþiyor. Eskiden çok daha genç bir nüfustu þimdi orta yaþ nüfusumuz çoðalmaya baþladý, yaþlý nüfusumuz da çoðaldý. Bizim nüfusumuzu yenilememiz lazým. Þimdi bunun sonuçlarýný yaþýyoruz, yaþayacaðýz ve yaþamaya baþladýk. Nedir bu? Ömür ortalamasý 78 yaþý geçiyor þuan. Bu güzel bir rakam ama yaþlý hastalarýn ve yaþlýlarýn yeni taleplerini önünüze getirir. Bunlarý da çözmeniz lazým. Ona göre yeni konuþlanma, yeni düzenlemeler yapmanýz lazým. Bu birincisi sorun olarak. Ýkinci olarak, yeni hayat tarzýnýn size getirdiði sorunlar oluyor. Mesela fazla hareket etmiyoruz. Hareketsizliðin getirdiði bir sorun obeziteyle bizi karþý karþýya býrakýyor. Eskiden söylense garip karþýlanýrdý ama þimdi öyle deðil. Obezite ciddi bir tehdit. 7-9 yaþ arasý çocuklarýmýzda yaptýðýmýz taramada gördük ki yüzde 6’lardan yüzde 9’lara çýkmýþ obeziteli çocuklarýmýzýn oraný. Bu ciddi bir tehlike. Orta yaþ ve ileri yaþta da ciddi þekilde obezite var. Obezite tek baþýna kendisi bir hastalýk olmayabilir ama onun peþinden getirdiði hastalýklar var; diyabet gibi, kalp hastalýklarý gibi, eklem hastalýklarý gibi…
Þunu anlattým: Saðlýk dinamik, sürekli yeni þeyler getirecek. Dolayýsýyla siz de dinamik olmak zorundasýnýz. “Tamam bu iþi çözdük, dükkaný kapatalým” deme hakkýnýz þansýnýz yok. Sürekli yenilik yapmak durumundaydýk.
AK PARTÝ’YE SEÇÝM KAZANDIRAN BAKANLIK
Þu an da var mý yenilikler?
2002’de saðlýkta geçmiþe ait olan birikmiþ, can yakýcý, vatandaþýmýza ýzdýrap çektirici bir sorunlar yumaðý vardý. O sorunlara karþý AK Parti çok ciddi hamleler yaptý ve baþarýlý sonuçlar aldý. Sizin de ifade ettiðiniz gibi seçimlerde vitrindeki en önemli ürünlerden biriydi Saðlýk Bakanlýðý. Hala da ayný konumda. Ancak o dönem saðlýkta dönüþüm yapýlmasý gereken bir dönemdi. O dönüþüm tamamlandý ama gördük ki bununla bitmeyecek iþimiz. Saðlýkta kalite ve saðlýkta sürdürülebilirlik, bu iki istikamete yönelmemiz gerek. Saðlýktaki yönetim modelini 2008’de ürettiðimiz 2012’den sonra hayata geçirdiðimiz yönetim modelinde rötuþ yapmamýz gerekiyor. Ciddi bir revizyon yaptýk.
SAÐLIKTA ÇOK BAÞLILIÐI GÝDERDÝK
Nasýl bir revizyon yapýldý?
Üç baþlý bir sistemdi mevcut sistem: Kamu Hastaneleri Kurumu’muz vardý, Halk Saðlýðý Kurumu’muz vardý, bir de illerde Saðlýk Müdürlüðümüz vardý. Bunlar adeta farklý bakanlýklarýn kuruluþlarý gibi çalýþmaya baþladý. Oysa saðlýk bir bütündür. Bunlarýn o modelde koordinasyonun zor olduðu görüldü. Müdahale ettik. Tek çatý altýnda; saðlýk müdürlüðü çatýsý altýnda topladýk. Zaten hükümet modelimizde de çok baþlýlýðý ortadan kaldýracak Cumhurbaþkanlýðý hükümet modeli anayasa referandumuyla hayata geçti. Ona uygun þekilde saðlýkta yeni yapýlanma da –Elhamdülillah- bitti, Þubat ayý baþý itibariyle. Bu zor bir iþti. Ýþleyen bir makineyi stop etmeden makine çarklarýný uyumlu hale getirdik. Baþarýlý olduk. Þimdi yeni dönemin adýmlarýný atýyoruz.
ESAS OLAN HASTA OLMAMAKTIR
Nedir yeni dönemin adýmlarý?
Kalite ve sürdürülebilirlik. Saðlýk sadece tedavi deðildir. Tedavi elbette önemli bir yer tutar saðlýkta ama önce hasta olmamaktýr esas. Hasta olmamanýn þartlarý ise: çevrenizin saðlýklý olmasý lazým, beslenmenizin saðlýklý olmasý lazým ve hayat tarzýnýzý saðlýklý bir hayat tarzýna getirmeniz lazým.
KORUYUCU VE YENÝ HAYAT TARZINA UYGUN
Bu hedef sizi aþan bir þey deðil mi bakanlýk olarak?
Elbette ama Saðlýk Bakanlýðý bu iþin öncülüðünü, lokomotifliðini yapacak, birlikte hareket edeceðimiz bakanlýklarýmýz olacak -ki var. Orman Bakanlýðýmýz, Tarým Bakanlýðýmýz ve diðer bakanlýklarla birlikte hareket ederek bunlarý yapýyoruz. Koruyucu ve ayný zamanda yeni hayat tarzýný saðlýklý yaþama imkaný sunan bir model geliþtiriyoruz. Bunu kalýcý hale getireceðiz, geliþtireceðiz sürekli. Ýkincisi elbette ki tedavi edici kýsýmda da önemli adýmlar attýk. Saðlýk alt yapýmýzý, Bütün hastanelerimizi yeniliyoruz. Eskiden bir odada 8-10 yatak vardý. Þimdi biz yataklarýmýzýn büyük kýsmýný nitelikli yatak haline çevirdik. Tek kiþilik, en fazla iki kiþilik odalarla. Mekanlar yenilendi, deprem riski olan hastaneler yýkýldý yerine yenileri yapýldý. Yetmez dedik, beþ yýldýz konforunda þehir hastaneleri yapýyoruz. 29-30 þehir hastanesi devam ediyor. Kimi inþa, kimi proje aþamasýnda, ihaleleri yapýlýyor.
30 ÞEHÝR HASTANESÝ 3-4 YILA TAMAM
Hasta kabulüne ne zaman baþlar þehir hastaneleri?
Bu 30 hastanenin tamamý üç sene içerisinde biter ama geçen sene dört tane, sonra dört tane daha açtýk bu sene beþ tanesini açýyoruz. Þehir hastanelerini böyle peyderpey hýzlý þekilde açýyoruz. Bu, ikinci bir þeyi daha getirecek. Türkiye’de hem vatandaþýmýz en kaliteli yerlerde, en iyi þekilde saðlýk hizmeti alacak hem de dünyada dikkat etmemizi gerektiren bir husus var; Dünya Saðlýk Örgütü 2015 yýlýna ait rakamlarý açýkladý. 2015’te 30 milyon insan ülkesi dýþýnda saðlýk hizmeti almak için çýkmýþ; saðlýk turizmi. Yine Dünya Saðlýk Örgütü’nün verdiði rakamlara göre 500 milyar dolar para harcanmýþ, kiþi baþý 17 bin dolar yaklaþýk.
DÜNYANIN HASTASI “TÜRK HEKÝMLERÝNE EMANET” OLACAK
Türkiye hastalarý çekiyor mu peki kendine?
Türkiye bölgesinde yýldýz gibi parlayan bir saðlýk standardýna sahip.Þu anda saðlýk turizmi Türkiye’ye 5 milyar dolar civarýnda ciddi þekilde para getirmeye baþladý.
Yani baþka ülkelerden insanlar “beni Türk hekimlerine emanet edin” diyorlar öyle mi?
O istikamete doðru gidiyor ve Türkiye'deki saðlýk sektöründeki geliþmeler ilgiyle takip ediliyor diðer ülkeler tarafýndan. Niye olmasýn?
2024’TE PRATÝSYEN HAKÝM AÇIÐI KALMAYACAK
Nerelerden geliyor hastalar?
Avrupa'dan geliyor, Orta Asya tarafýndan gelmeye baþladý. Orta Doðudan ve Afrika'dan geliyor.Göz için gelenden tutun, saç ektirmeye varýncaya kadar her alandan geliyor hastalar. Türkiye bu alanda önemli bir noktada, ayrýca Türkiye'nin saðlýk-insan gücünün planlamasý Saðlýk Bakanlýðý’na ait. Biz bununla ilgili çalýþmalarýmýzý hýzlý þekilde sürdürüyoruz. Ön bilgi olarak paylaþabilirim: Türkiye pratisyen hekim açýðýný 2024’de tamamen dolduruyor.
SAÐLIKTA MEMNUNÝYET AÇISINDAN ÝYÝ YERDEYÝZ
Þu an hekim açýðý ne kadar? Maliye Bakaný Saðlýk Bakanlýðýna 9 bin yeni personel alýmýndan bahsetti?
Ýlk aþama yapýldý. Genel durum þudur; Türkiye evet hekim sayýsý açýsýndan 100 bin hekim sayýsýyla OECD’nin en arka sýralarýnda yer alýyor. Öbür taraftan hemþire sayýsý açýsýndan ayný þekilde arkalardayýz ama memnuniyet açýsýndan Türkiye OECD ülkeleri içinde en iyi noktalarda.
O nasýl oluyor?
Þöyle. Birincisi, halkýmýza saðlýk hizmetlerini kolay ulaþýlýr hale getirdik. Halkýmýz rahatlýkla saðlýk hizmetlerine ulaþýyor. Ýkincisi saðlýk hizmetlerini genel saðlýk sigortasý kapsamýnda ücretsiz hale getirdik. Çok cüzi katký paylarý var ama bizde saðlýk ücretsiz, genel saðlýk sigortasý týkýr týkýr iþliyor, bu bir baþarýdýr. Üçüncüsü, gerçekten kendilerine teþekkürlerimi, takdirlerimi sunmak istiyorum; hekimlerimiz ve saðlýk çalýþanlarýmýz büyük özveriyle, büyük fedakarlýkla çalýþýyorlar. Ýnþallah onlarýn özlük haklarýnda da iyileþtirmeler için çalýþmalar sürüyor.
SAÐLIK ÇALIÞANLARINA MÜJDE GELÝYOR
Var mý bir müjdeniz?
Müjdemiz var ama Meclise paket gelsin o þekilde paylaþalým isterim. Çalýþmalarýmýzý sürdürüyoruz. Türkiye'nin 100 bin kiþiye düþen hemþire sayýsýnýn Avrupa veya OECD ortalamasýna bakarsak iki katý veya daha fazla. Biz daha az sayýyla daha fazla hasta bakýyoruz ve onlar bizden memnun olarak ayrýlýyorlar. Bu baþarýlý bir çalýþma. Bir de koruyucu saðlýk hizmetlerinde güzel noktalardayýz. Bunlar da önemli çünkü hasta olmadan önlemeyi baþarýrsanýz hastalýklar konusunda da baþarýlý olursunuz.
UZMAN HEKÝM AÇIÐI ANCAK 2030’LARDA KAPANIR
Hekim sayýsýnda ne kadarýz, hedef ne?
Önce geneli söyleyeyim, pratisyen açýðýmýz 2024’de doluyor çünkü yýllýk þu anda 11 bin hekim mezun ediyoruz, gelecek sene 12 bin, ondan sonra 13 bin bandýna oturacak. 2024’de açýðý dolduracak.2021’den sonra yavaþ yavaþ kontenjanlarda frene basmamýz gerekiyor ve hekim yetiþtirme kapasitemizi yurt dýþýna açmamýz lazým. Türkiye’de gelip doktor olmak için eðitim almalý baþka ülkelerden öðrenciler. Þu an da var, giderek artmasý lazým. Ýkincisi, uzman açýðýmýz var evet, 2030’lara kadar ancak kapanýr çünkü uzman önce 6 sene okuyacak sonra 4-6 sene ihtisas yapacak, kolay iþ deðil, arada iki yýl mecburi hizmet. Þunu müjdeleyebilirim 2024’de pratisyen hekim açýðýmýz dolacaðý için pratisyenlere mecburi hizmet de kalkacak.
BU YIL 57 BÝN PERSONEL ALINIYOR
Personel alým planýnýz nasýl?
Bu sene son yýllardaki en ciddi alýmý yapýyoruz saðlýkta. 27 bin saðlýk personeli alacaðýz. 9 binini perþembe günü ilanýný verdik. Peþinden 19 bin saðlýk çalýþaný alacaðýz kamu iþçisi olarak. Ediyor 46 bin. 11 bin de doktor zaten zorunlu olarak alýyoruz, doktorlar hiç açýkta kalmýyor, mecburi hizmet de var. 57 bin saðlýk çalýþaný alýyoruz bu yýl. Yeter mi? Yetmez.
Nisanda bir alým yapýlacak. Haziranda bir alým, Eylül-Ekimde bir alým. 57 bin saðlýk çalýþaný alýnacak. Doktor, hemþire, saðlýk teknikeri vb. olarak. Bu memnuniyeti biraz daha arttýracak çünkü personel sayýsý olmasý gereken rakama yaklaþtýkça hizmetler de nitelikli olmaya baþlar.
Biz saðlýk personeli açýsýndan bu noktadayýz.
YURT DIÞINDA HASTANELERÝMÝZ VAR
Öbür taftan mekanlar yeniledik. Hastanelerimizin yenilenme süreci beþ yýlda tamamen tamamlanmýþ olur, ondan sonra bakým-onarým sürecine geçeceðiz. Yurt dýþýnda hastaneler iþletiyoruz. Sudan da, Somali de, Nijerya da. Libya’da iki hastane açýlýþý bekliyor. Filistin'de bir hastanemiz var, açýlýþ bekliyor. Biþkek’te Kýrgýzistan’da hastanelerimizi önümüzdeki aylarda açacaðýz. Türkiye hem içeride hem dýþarýda çok ilginç bir geliþme süreci içerisinde.
ACÝLE MÜDAHALE BAÞARILI OLDU
Acil servislerde yakýn zamanda bir deðiþim yaptýnýz, arzu ettiðiniz sonuç alýndý mý? Acilde fatura þoku tarih oluyor mu?
Kamu hastanelerinde vatandaþýmýza acilde para asla sorulmaz, hiç bir þey sorulmaz zaten. Biz hastalarýmýzý triaj dediðimiz bir sisteme tabi tutarýz. Kýrmýzý alan hastasýna kayýt bile yapýlmaz, sadece numara, bilezik takýlýr ve müdahale edilir. Ýkincisi sarý alan hastasýdýr, acildir ama kaydedilecek kadar da zamaný vardýr. Bir de yeþil alan hastamýz vardýr, aslýnda acil deðildir ama kendisini acil hissetmiþtir. Yapacak bir þey yok, bakýlacak.
Yeni, büyük þehirlerdeki hayat tarzýnýn getirdiði bir durumdur bu. Büyükþehirlerde 8 saatlik mesai vatandaþýn gündüz hizmetini karþýlamaya yeterli deðil. Böyle olunca biz mesaiyi kaydýrarak bir tedbir alalým dedik. Bu bir tedbirdir ama esas radikal çözümlerimizi de hazýrlýyoruz. Tedbir için bu akýþý burada saðlamalýyýz. Acile gelen 100 hastadan 75-80’i grip, öksürük… Ben acilim diyen hasta, bizim için acildir, bu konuda bir þey yapamazsýn.
Muhakkak onu doktor görmesi lazým, acil deðilsiniz diyecek olan yine doktor olmalý. Baþka biri diyemez. Biz dedik ki, bu birikmeyi ve gerçek acilleri de rahatlatmak için gündüz boþ yeri olmadýðý için poliklinik yapamayan doktorlarýmýz mesai kaydýrmasý þeklinde saat 16.00’dan 23.00’e gelsinler orada poliklinik yapsýnlar. Gelen insanýmýza hizmet versinler, acildeki yýðýlmayý çözelim. Bu, 2 aydýr uygulanýyor ve acillerdeki þikayetleri birden indirdi. Bekleme süresini düþürdü ama bu kalýcý çözüm deðil.
AÝLE HEKÝMLERÝNE RÖNTGEN, ULTRASON ÝMKANI
Kalýcý çözüm nedir, ne yapacaksýnýz?
Kalýcý çözüm aslýnda birinci basamak saðlýk hizmetlerini etkin hale getirmek yani aile hekimliðini. Hepimizin aile hekimi var. Aile hekimlerine uðramayý, ona müracaat etmeyi alýþkanlýk haline getirmeliyiz, teþvik etmeliyiz. Aile hekimlerimizin hasta bakma imkanlarýný rahatlatmalýyýz. Baktýklarý nüfus sayýsýný düþürmeliyiz, onlarý daha etkin ve verimli hale getirmeliyiz. Þimdi o çalýþmayý yapýyoruz. Aile Hekimliði Federasyonundan arkadaþlarla birlikte oturduk, çalýþýyoruz. Bunun dýþýnda onlarýn teþhis koyma imkanlarýný artýrmalýyýz. Ultrason verebiliriz onlara, laboratuvar imkaný verebiliriz. Ortak kullanabilecekleri bir alanda saðlýk hayat merkezlerinde röntgen hizmeti de veririz ve bu arkadaþlarýmýz hekim...
BU YAZ AÝLE HEKÝMLERÝ TAM TECHÝZATLI OLUYOR
Bu hayalin neresindesiniz?
Bunu hemen bu yaz uygularýz. Pilot çalýþmasý için illeri belirledik. Edirne, Malatya, Ýstanbul'da Silivri ve Bartýn, küçük, orta boy ve büyük þehirde bir merkez seçerek bu modeli hemen uygulayacaðýz. Arkadaþlarýmýzla da görüþüp planladýktan sonra sonuçlarýna bakacaðýz. Sonuçlar olumluysa Türkiye genelinde yayacaðýz.
SAÐLIK OCAKLARI GECE 23’E KADAR AÇIK OLACAK
Böylece hastanelerin yükü azalacak, vatandaþýn ayaðýna hizmet gitmiþ olacak?
Elbette, mahallesinde ve þehir merkezinde olacak, gece 23'e kadar açýk tutmaya çalýþacaðýz. Vatandaþ yürüyüþ mesafesinde gidecek, enjeksiyon yaptýracaksa, tansiyon ölçtürecekse, þekerine baktýracaksa rahatça çözebileceði sorunlarýný orada çözsün. Hastanelerin yükü azalsýn ve hastaneler daha verimli çalýþsýn. Tabii bunlar bize yeni bir çalýþmayý da getirecek. O nedir? Performans sistemimizi yeniden gözden geçiriyoruz hekimler için. Daha fonksiyonel iþe yarayacak bir model geliþtiriyoruz. Bunlar sistemdeki dönüþümü tamamladýktan sonra vizyon projelerimiz dediðimiz gerçekten meselenin özüne dönük çalýþmalarýmýz, bir bir ilerliyor ve bunlardan da vatandaþlarýmýz istifade edecek. Biz þunu bile yapabiliriz: Saðlýk hizmeti alýnan mekanlarda vatandaþýmýza her türlü imkaný sunuyoruz. Acilleri yeniden revize ediyoruz. Acillerde oturulacak, bekleyecek mekanlarý, çayýný içebileceði yerleri. Hastanelerde müzik bile sunabiliriz vatandaþýmýz talep ederse. O olumsuz ortamý, daha soft hale getirmek mümkün, kolay deðildir hastane. Her türlü her þeyin en iyisine layýktýr vatandaþlarýmýz.
PKK 14 AYDA ALTI SAÐLIK ÇALIÞANINI ÞEHÝT ETTÝ
Amin diyor,terör ve saðlýk alanýna geçmek istiyorum. PKK bölgede askerimize, sivile, öðretmenlere olduðu kadar saðlýk çalýþanlarýna da saldýrdý. Ne kadar hekim hemþire þehidimiz var?
Terör bir ülke için çok büyük bir problem. Maalesef ülkemiz yýllardýr bunlarla boðuþuyor. 30, 40 yýldýr. Sadece saðlýkta deðil her alanda can kaybý oldu, hesaplayamadýðýmýz nice büyük kayýplarýmýz oldu. Terörün 40 yýllýk maliyeti 1.5 trilyon dolar. Can kaybýný hesaplayamayýz o apayrý bir þey. Saðlýkta da çok ciddi kayýplara neden oldu, engeller oluþturdu. Güneydoðu'daki illerimiz terör yaþanmasa pýrýl pýrýl yerler. Mecburi hizmet neden koyalým ki biz. Herkes gönüllü gider çalýþýr. Gidip gördüðümüzde gayet mükemmel, iklimi müsait... Bölgede terör hadiseleri yaþanmasa, Irak, Suriye olaylarý yaþanmasa bölgenin merkezi olacak yerler. Dolayýsýyla terörün saðlýktaki en önemli olumsuz etkisi budur. Öbür yandan vasýflý insaný bölgede tutmakta zorlanýyoruz. Ýnsanlar çoluk çocuðu için terörlü bölgede geleceðini güvende hissetmiyor. Bu da hekim açýðýný bölgede sürekli gündemde tutuyor. Öbür taraftan can kaybýmýz oluyor. 2015-2016 tarihleri arasýnda yani yaklaþýk 14 ay içerisinde 6 tane saðlýk personeli þehit vermiþiz bölgede. 19 ambulansýmýza ve 10 saðlýk kuruluþumuza saldýrýda bulunulmuþ. Ambulanslarýmýz da, saðlýk kuruluþlarýmýz da maddi hasar aldý. 29 ambulansýmýz ekibiyle birlikte alýkonulmuþ. Ambulanstaki týbbi malzeme gasp edilmiþ. Bunun gibi terörün bölgede saðlýkla ilgili verdiði zararlar bunun gibi.
ZEYTÝN DALI ÝÇÝN BÝZ DE SAÐLIK ORDUSU OLARAK HAZIRDIK
Afrin harekatýndan önce Fýrat Kalkaný vardý. Afrin Harekatý tamamlandý. Sýrada Mumbiç ve Sincar var. Sonra Kandil. Türkiye askeri anlamda seferberlik halinde. Sýnýra yakýn bölgedeki operasyon için bakanlýk olarak siz nasýl bir seferberlik ilan ettiniz, bakanlýðýnýzda ne yaptýnýz?
Tabii terim olarak “seferberlik” askeri bir terim ama tabii ki biz Saðlýk Bakanlýðý olarak Milli Savunma Bakanlýðý, Ýçiþleri Bakanlýðý, Dýþiþleri Bakanlýðý ve konuyla ilgili bakanlýklarla koordinasyon içerisinde üzerimize düþen görevleri günü, saati içerisinde harfiyen yaptýk. Bu yapýlan hizmetler gerek doðrudan sahada, arazide sahra hastaneleri þeklinde kurulan müdahale yerleri gerek bölgedeki hastaneler, merkezdeki hastaneler yani Türkiye'nin saðlýk kadrosu, bu teröre karþý Türkiye'nin vermiþ olduðu silahlý mücadelede tabii ki bu mücadeleyi veren askerimizin görevlilerimizin her zaman yanýnda hemen yaný baþlarýnda olduk. 40 yýldýr da böyle. Ýçerdekinde de dýþarýdakinde de gereken hizmetler gayet iyi þekilde verildi. Ayrýca Türk Silahlý Kuvvetlerinde saðlýk hizmetleri de yeni döneme uygun hale geldi. Yeni dönem askerlikteki yeni konsepte uygun þekilde saðlýk personeli ihtiyacýný karþýlayacak düzenlemeler de þuanda hazýrlanýyor. Geleceðe dönük olarak. Kýsa vadede herhangi bir sýkýntý yok. Hangi alanda neye ihtiyaç varsa Saðlýk Bakanlýðýyla, sizin teriminizle koca saðlýk ordusuyla ordumuzun, ülkemizin hizmetinde olduk. Baþarýlý hizmetler verdiðimize de inanýyorum. Zeytin Dalý Harekatý süresince istenen her branþta hekim arkadaþlarýmýz bölgeye sevk edildi. Ve bölgedeki bütün illerin hastaneleri personel açýsýndan, kadro açýsýndan takviye edildi.
FETÖ’DEN 6219 ÝHRACIN 1713’Ü HEKÝMDÝ
FETÖ’nün devletin her alanýnda, her kritik noktada yapýlandýðý biliyoruz. Saðlýk Bakanlýðýnda FETÖ ne amaçla yapýlanmýþ tespit edebildiniz mi, mücadele bakýmýndan ne yaptýnýz, kaç FETÖ üyesi ihraç edildi?
Devleti ele geçirmek için neresi kendi çalýþmalarýna uygun tespit etmiþlerse oraya hücum etmiþler. Rakamlarý söyleyeceðim. FETÖ terör örgütüyle mücadelenin baþladýðý günden bu güne Bakanlýðýmýzda 6219 ihraç var. Ýhraçtan geri dönen 421. Açýkta 389 personel var þu an. 3097 kiþi açýða alýnmýþ. 1713 tabip ihraç edilmiþ. Ýhraçtan iade 129 tabip görevlerine geri gelen. Açýktaki personel 122, açýktan iade edilen personel de 914. FETÖ, devletin bütün kurumlarýna uzun yýllar çalýþýlmýþ bir proje olduðu için ve kendileri nereye gereksinim duymuþlarsa oraya girmiþler, üstlenmiþler. Devletimiz, milletimiz 2016 15 Temmuz'unda o darbe giriþiminde liderimiz Recep Tayyip Erdoðan'ýn çaðrýsýna uyarak uçurumun kenarýndan aldý Türkiye’yi. Milletimiz kurumlarýyla devleti kurtardý. Ve devletimiz elbette ki böyle büyük bir tehlikeyi bertaraf etmek için üzerine düþeni yasalar, kurallar içerisinde yapýyor, yapmaya devam edecek. Bu mücadele öyle kolayca sonlandýrýlacak bir mücadele deðil. Mücadele sonuna kadar sürdürülecek ve mücadeleyi yaparken de bu tür yapýlarýn iplerinin nereye baðlý olduðunu biliyoruz. Bunlar tek þeyle yetinmemiþlerdir, devlet her an bütün saldýrýlara karþý uyanýk olmak zorundadýr. Bunun gereðini de yerine getirmek zorundadýr.
348 SURÝYELÝ HEKÝM 410 EBE-HEMÞÝRE
Suriyeliler bahsine geçelim. Suriyeliler Türkiye’nin sýrtýna yük gibi pompalanmak isteniyor ama biliyoruz ki Suriyeli hekimler saðlýk alanýnda hizmet veriyor, sayýlarý ne kadar?
348 Suriyeli hekim, 410 Suriyeli ebe-hemþire Suriyeli göçmenlere hizmet ediyor. Ve destek elemaný da 157, göçmen saðlýk merkezlerinde. Arapça-Türkçe biliyorlar, 106 kiþi bunlarda, yönlendirme elemaný olarak çalýþýyor. 960 civarýnda personel var ülkede çalýþan Suriyeli. TC vatAndaþý olarak da 450 saðlýk personeli bunlarla birlikte çalýþmalarýný sürdürüyor.
SAÐLIK BAKANLIÐI OLARAK TTB’DEN ÞÝKAYETÇÝYÝZ
Türk Tabipler Birliði, daha önce olduðu gibi Afrin harekatý baþlarken de Türkiye karþýtý, terör destekli bir açýklama yaptý. Siyasi bir örgüt ve belli bir ideolojinin içinden konuþuyor ama hekimler bir taraftan canla baþla Türkiye insaný için hizmet verirken bir grup hekim de Türkiye’nin milli savunma refleksini eleþtiriyor. Bakýþýnýz nedir?
Türk Tabipler Birliði’nin kuruluþ amacý tabiplerin saðlýkla, çalýþmalarýyla ilgili alanlarda ihtiyaçlarýný dillendirmek. Onlarýn daha verimli meslek ile ilgili çalýþmalarýný yapmaktýr. Böyleyken bu alanýn dýþýnda sivil toplum kuruluþudur. Sivil toplum kuruluþu olmanýn dýþýnda kalkýp siyasi kimlik üstlenmeye kalkýþýrsa bu bir yanlýþ hareket, birincisi bu tespitte bulunalým. Siyasetin kurallarý ayrýdýr, siyasetin kurumlaþmasý da ayrý kurallara tabidir. Dolayýsýyla STK olup siyasi kurum gibi davranýrsanýz, yanlýþ yaparsýnýz.
Zeytin Dalý harekatý ile ilgili takýndýklarý tavra gelince, bir kere Türkiye bir savaþ yapmýyor orada, Türkiye kendisine karþý baki olan bir terör saldýrýsýna karþý nefis müdafaasý yapýyor. Türkiye’yi oraya gidip baþka topraklara müdahale eden bir ülke olarak göstermeye kimsenin hakký yok. Bir yerden saldýrý var, tehdit var ve o tehdidi bertaraf etmek için Türkiye kendini savunma harekatý yapýyor. Ve buna milletin yetkili merkezi olan Meclis ve yürütme birlikte karar vermiþ. Milli irade buna karar vermiþ, ülkenin savunmasý ile ilgili bir konuda kararý vermesi gereken yer karar verdikten sonra onu tartýþýlýr kýlmak zayýflatmaya kalkýþmak en hafif ifade ile bozgunculuktur. Böyle bir karar alýnmazdan önce belki görüþünüzü söyleyebilirsiniz ama karar alýndýktan sonra meþru karar verici makamlar tarafýndan, bunu tartýþamazsýnýz, yapýlan yanlýþ budur. Ve bu yanlýþý yaptýklarý için kendilerine de söyledik ve haklarýnda suç duyurusunda bulunduk Saðlýk Bakanlýðý olarak.
GELENEKSEL TIP KONGRESÝ BU AY
GETAT kongreniz var Nisan ortasýnda. Alternatif týp deyince sanki modern týbbýn alternatifi üretiliyormuþ gibi anlaþýlýyor. Aktarlar da mahalle aralarýna kadar indi, demek ki talep var. Ne amaçlýyorsunuz GETAT ile?
Önce tanýmlayalým, geleneksel týp veya alternatif týp, modern týp. Ýnsanoðlu yeryüzüne geldiði günden bu güne hastalýklarla karþý karþýya ve o günden bu güne çare arýyor. Tabii ki bu çare uzun süre içerisinde giderek geliþiyor. Özellikle bunda 300-400 yýl önce deneysel týp süreci baþladýðýnda bu modern týp diye adlandýrabileceðimiz süreç baþlýyor. 300-400 yýl öncesine kadar insanlýðýn hastalýklarýný tedavi için gayret ettiði süre de ürettiði büyük bir tecrübe yok mu? Var. Bundan kopmanýn manasý yok. Bunu yeninin de alternatifi olarak sunmak yanlýþ, bu tanýmlamalar da yanlýþ. Bu týp aslýnda bir süreç devam ediyor, bu süreci birbirine baðlamaktýr bu geleneði geleceðe baðlamaktýr. Elbette ki biz bilgilerimiz geliþti, giderek de geliþecek bu yeni sürecin bize kazandýrdýðý bilgi birikiminden yararlanarak geçmiþimizi gözden geçirebiliriz. Oralardan nelerden istifade edilmiþ bunlarýn insan saðlýðýna katkýsý neydi? Yeni bilimsel geliþmelerle onlarý çok daha iyi deðerlendirebilecek dönemdeyiz. Onun için yapýlan iþ insanlýðýn tarihi birikimini gelecekle buluþturmaktýr. Oysa ki hiç bir týp öbürünün alternatifi veya ayrý bir alan deðildir.
Aktarlýk mevzusuna gelince, biz aslýnda bu iþi bilimsel çizginin içine alýrsak, bilim koridoruna dahil edersek elbette ki bu konuyla ilgili uðraþanlarýnda bilgilendirilmesi onlarýn bilgi düzeylerinin yükseltilmesi saðlanabilir. Bugüne kadar ne yapmýþýz bir ortaya koyalým, bundan yararlanmak için ne yapabiliriz, tartýþýlýr. Sahayý, tarihi masaya yatýryoruz. Ýlaç gibi bazý çalýþmalar nasýl uzun süre alýyor, bu da insanlýðýn bu mirasýndan istifade etmek. Bunu neden Türkiye’de istedik? Anadolu insanlýðýn harmanlandýðý yerdir çünkü. Bu coðrafya insanlýðýn hafýza kartýnýn olduðu yerdir ve bitkiler açýsýndan çok zengindir Avrupa’dan çok öndeyiz sayý olarak. Böyle bir zenginliðin biz insanlýða sunalým diyoruz, gel e geçmiþimizi beraber tanýyalým, insanlýðýn hizmetine sunalým. Yaptýðýmýz bu…