15 Temmuz'un sene-i devriyesindeyiz. Sahiplerinin emriyle harekete geçen Fetullahçý Terör Örgütü’nün katlettiði þehit kardeþlerimizi özlüyor, büyük bir hayranlýk ve minnet duyuyoruz ama iþgal giriþimini geri çevirebilmenin kývancýyla birbirimize ve vatanýmýza daha çok sarýlýyoruz.
Ayný toprak üstünde, ayný bayrak altýnda yeniden toplaþabilmenin, yeniden tek millet olabilmenin, her zorluða birlikte karþý koyabilmenin verdiði güçle ve kararlýlýkla bakýyoruz ortak ve güzel geleceðimize.
Aradan bir yýl geçti bile iþte. Mücadele sürüyor ama bir muhasebe de þart.
O yüzden bugün hem deðerli konuklarýmýn analizlerini aktarmak hem de herkesi 15 Temmuz muhasebesine davet etmek istiyorum.
ÞAKAÐA DAYALI SÝLAH, ‘OUR BOYS HAVE DONE ÝT’ VE ABD’NÝN PARMAK ÝZLERÝ
Darbenin arkasýndaki asýl failin (FETÖ'nün sahibinin) kimliði tespit edilebildi mi sizce? Ve gereði yapýlabildi mi?
15 Temmuz'un bir iç bir dýþ ayaðý var ve þu an içimizi temizliyoruz, dýþarýyý da temizlememiz gerekiyor. Dýþ ayak nedir, 15 Temmuz'a desteðini, nedenini tarif edebiliyor muyuz? Evet, ediyoruz.
Kim? Genel olarak Batý, özel olarak ABD. Ýsrail de var. Bu konuda Ankara Cumhuriyet Baþsavcýlýðý'nýn iddianamesinde somut bilgiler var ama ben dýþ ize iliþkin ilk karineyi, Hulusi Akar'ýn baþýna silah dayayan FETÖ'cü "subaylarýn", "Kenan Evren olacak mýsýn" sorusunda görüyorum.
Ýlk bakýþta "Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Baþkanlýðý'ný" teklif eden bu tehdit, 15 Temmuz FETÖ'cü darbe giriþiminin arkasýnda kimler olduðunu baþýndan ihsas ettiriyor.
Kenan Evren vurgusu, "our boys have done it" "müjdesinde" Amerika'yý iþaret eder. Yani, "Bizim çocuklar". Evren, "bizim çocuk"tu ve Akar'a bu soruluyordu; "Amerika'nýn çocuðu olacak mýsýn"? Bize de, ABD olacak mýsýn, NATO olacak mýsýn, Batý olacak mýsýn diye soruyor.
Bir ilk daha söyleyeyim; bu B planýydý. B planý Fetullahçý Terör Örgütü'ydü. Bu tez ABD/Batý'nýn yeni planlar yapmayacaðý anlamýna gelmiyor. Önemlidir; B Planý kullanýldý çünkü A planýný Türkiye son 15 yýlda peyderpey eritti. ABD tüm siyasi tarihi boyunca ilk kez iþ üstündeyken yakalandý. Darbe giriþimi sonrasý, "ABD tarihi boyunca herhangi bir darbeyi desteklememiþ ve organize etmemiþtir" türünden þuur kayýplarýna kadar sürüklendi.
Peki, neden yaptý?
Bir tek Türkiye'ye, genel olarak Batý ve özel olarak ABD'nin emsalsiz bir nüfuz ediþi söz konusu. Bu "seri" ayný zamanda bir "yatýrýmdý". Tamamýný olmasa da büyük kýsmýný elden çýkarmak zorunda kaldýlar.
Neden?
Çünkü ABD/Batý Türkiye'yi kaybediyordu. Kabul edilemezdi ve durdurulmalýydý. 15 Temmuz böyle geldi. Terörist baþý Gülen'in kendi cümleleri; "Bu manada inanmýþ bir insanýn batý veya ABD karþýsýnda, onlarla entegrasyon karþýsýnda, Amerika'yla entegrasyon karþýsýnda olmasý katiyen düþünülemez".
Türkiye, son 15 yýlda siyasi, askeri ve ekonomik baðýmsýzlýðý elde etmenineþiðine gelmiþti. Üstelik bu baðýmsýzlýk Ankara'nýn bizzat tarifine göre, ABD, AB veya tümden Batý'ya karþý deðildi. Bu coðrafyalardan veya kim olursa olsun diðerlerinden gelebilecek, "yönetme, sömürme" emellerine karþýydý. Bu kadarýný bile kabul edemediler. Bunun siyasi mottosu da, "dünya 5'ten büyüktür"le izah edildi.
Dýþ ayaðýn izleri tespit edildi, peki gereði yapýlabildi mi?
Hayýr. Dýþ ayak, 15 Temmuz ertesi yapýlan tüm açýk, kesin, güçlü, hepsi resmi açýklamalara ve vurgulara raðmen sýrasýný beklemek zorunda. Çünkü þu an içeriyi temizliyoruz ve daha bitmedi.
SAAT 23.00’TÜ VE TÜM CÝZRE, HAKKARÝ HALKI SOKAKTAYDI
15 Temmuz'da toplumun vatanýna sahip çýkýþýnda bir bütünlük ve onca çeþitliliðine, bunca yýl yaþanan tartýþmalara raðmen, tek millet olma halini temayülünü gördünüz mü?
Kesinlikle. Seküler dindar, Alevi Sünni, Türk Kürt her kesimden milletimiz sokakta idi. Cizre ve Hakkari henüz gece saat 11.00'de sokakta idi. Ve demokrasi nöbetleri bu þehirlerde de eksiksiz tutuldu. Hakeza bu topraklarýn esaslý bir unsuru olan kadim din topluluklarý ve temsilcilikleri de milletimizin içinde/yanýnda yer aldý. Biz millet olarak kendimizi eleþtirmeyi severiz. Ben o geceden beri milletimizin ve vatanýmýzýn þahsý manevisi aleyhine konuþmadýðým gibi konuþulmasýna da izin vermiyorum. Bu millet mensubu olmaktan gurur duyacaðýmýz, yüzyýllar boyunca anlatýlacak çok kýymetli bir duruþ sergiledi. Bazen arkadaþlara diyorum ki; sokakta herhangi biriyle tartýþmayýn muhatabýnýz bir 15 Temmuz direniþçisi olabilir.
Darbenin arkasýndaki asýl failin (FETÖ'nün sahibinin) kimliði tespit edilebildi mi sizce? Ve gereði yapýlabildi mi?
Darbe sürecini hazýrlama ve hayata geçirmede FETÖ ile iþbirlikçilik yapan grup, kesim ve ülkelerin bu iliþkileri henüz yeterince delillendirilemedi. Bu baðlantýlarý spekülatif olmayan bir dil ve bir hukukçu titizliði ile ortaya koymak zorundayýz.
15 Temmuz’u ve FETÖ'yü dýþ dünyaya ne kadar anlatabildik? Neden? Ne yapmalý?
Dýþ dünyaya anlatmak konusunda ciddi eksikliklerimiz var ama doðrusu ben "dýþ dünyanýn" bu meseleyi ne kadar anlamak istediðinden de emin deðilim. Evet FETÖ 20 yýlý aþkýndýr tüm baþkentlerde profesyonel bir lobicilik yürütüyor. Sözde Türkiye lobiciliði yapýyorken son 5 yýlda Erdoðan'ýn þahsýnda resmen vatan düþmanlýðý yapar hale geldiler. Batý medyasýndaki üretilmiþ Erdoðan düþmanlýðý ve Erdoðan fobisinin altýnda onlarýn imzasý var. Bu algýyý yaratmakta Mavi Marmara ve Mit týrlarý gibi meselelerden faydalanýyorlar. Ama esas sermayeleri "Batý þýmarýklýðýnýn" "sýnýr tanýmayan bir Türk'e, bir Müslüman'a duyduklarý öfke. Bu, ideolojik ve sýnýfsal ruh halinin üzerine özenle inþa ettikleri algýdan þimdi faydalanýyorlar. Ýlgisiz konularda Erdoðan'a dair bir tartýþma yaratýp ürettikleri algýyý 15 Temmuz darbesinin meþruiyet sorununa baðlýyorlar. Maalesef bunda baþarýlý olduklarýný kabul etmek zorundayýz. Biz ne yapabiliriz; bu mücadele devlet kurumlarý ile yürütülebilecek bir mücadele deðildir. Öncelikle yurtdýþýndaki nitelikli Ýnsan kaynaðýmýzdan yeterince faydalanamýyoruz. Nitelikli Ýnsan kaynaðýmýzýn bir fizibilitesini yapýp onlarý bu vatan hizmetine katabilmeliyiz. Diðer önemli bir husus da Türkiye'nin renklerini taþýyan oluþumlarýn hükümetten baðýmsýz bir þekilde bu ülkenin lobiciliðine katký vermesidir. Bu baðlamda Kezban Hatemi öncülüðünde kadim din temsilcileri, iþ insanlarý, gazeteci ve akademisyenlerden oluþan Türkiye Demokrasi Platformunun yürüttüðü çalýþmalarýn ne kadar etkili olduðunu bizatihi tecrübe etmem, bu iþin önemine dair inancýmý katlayarak büyüttü.
Bu alan o kadar önemli ki, herkesin hiç bir þey yapýlmamýþ gibi bugün iþe koyulmasýnda büyük fayda var.
DEVLETÝN, ÝÞGAL GÝRÝÞÝMÝNE ÝLK REFLEKSÝ HUKUKÝ OLDU
Devletin sinir uçlarýna, hücrelerine sinsice yerleþecek þekilde kodlanmýþ, bunu da baþarmýþ bir terör örgütü olan FETÖ ile mücadelenin neresindeyiz?
15 Temmuz 2017 darbe giriþimi ile asýl niyetlerini daha da net belirten FETÖ ile mücadeleyi üç baþlýk altýnda ele alabiliriz, hukukî, siyasî ve toplumsal. Ancak burada önemli olan bir nokta hukuki mücadelenin nasýl algýlandýðý. Toplumsal algýnýn aksine bu terör örgütüyle mücadelenin en hýzlý baþlayan boyutu hukukî mücadeleyi kapsamakta, keza darbe giriþimi ile ilgili ilk soruþturma bazýlarýmýzýn tankla burun buruna geldiði o anlarda, 15 Temmuz gecesi 00:36’da Küçükçekmece Baþsavcýsý Ali Doðan tarafýndan baþlatýlmýþtý. Darbe giriþimine iþtirak eden askerlerin gördükleri yerde tutuklanacaklarýnýn beyaný halkýn bu darbe giriþimine karþý koyduðu anlarda belirtilmiþti. Burada önemli olan nokta, kendisine yönelik neredeyse “iþgal” giriþimi gerçekleþtirmekte olan bir gruba karþý devlet refleksinin hukukî zeminde harekete geçmiþ olmasýdýr. Ancak daha sonrasýnda, FETÖ’nün parçalý yapýsý, özellikle Anadolu’da neredeyse her aileye nüfuz etmiþ olmasý ve bu tür büyük bir suçun bir dava altýnda görülememesi, davalarýn standart bir sürece tabi olmamasýný doðurdu. Geçtiðimiz bir yýl içerisinde de FETÖ ile mücadele baþlýðý altýnda akla ilk gelen hukuki mücadeleler bu yüzden oldukça eleþtirildi. Bu eleþtirilerin bazýlarýnýn iyi niyetle gerçekleþtirdiðini bilmekle beraber içinden geçmekte olduðumuz sürecin “normal” olmadýðýný, dolayýsýyla hukukî süreçlerin bu pürüzlü akýþýnýn doðal olduðunu düþünmekteyim. Hukukî mücadelede önemli olan ve FETÖ ile mücadelenin sulandýrýldýðý eleþtirisini getiren hemen hemen tüm köþe yazarlarýnýn atladýðý bir süreç de hukukî mücadeleyi canla baþla devam ettiren savcýlarýn, hakimlerin varlýðý. Burada hukukî mücadelenin selahiyetinin bu mücadelenin ne kadar meþru algýlandýðý ve ilgili görevlilerin ne kadar toplumsal destek hissettiði ile de baðlantýlý olduðu unutulmamalýdýr. Siyasî mücadelenin özellikle 16 Nisan 2017 seçimlerini de kapsayan bir þekilde ve siyasetin doðasý gereði daha sakin devam ettiði kanýsýndayým.
Ancak bu mücadele baþlýklarýndan en yavaþ ilerleyen ve açýkçasý kaygan zemine sahip olan alan, toplumsal mücadele. Keza FETÖ mücadelesinin siyasî ve hukukî alana sýkýþýp kalmasý gerektiðini düþünerek günlük hayatýna devam eden kesimin varlýðý asýl mücadelenin meþruiyetini sorgulatmakta ve kendini bu iþe adamýþ kiþilerin motivasyonunu kýrmaktadýr. Sanýrým bir 15 Temmuz’un daha yaþanmasýna hiçbirimizin sabrý yok, ancak bir 15 Temmuz’da ihtiyacýmýz olan savcý ve hakimlere desteði de kesmenin, devam ettirmemenin hiçbir anlamý yok.
“FETÖ ÝLE MÜCADELEYE AKADEMÝ DE DAHÝL OLMALI”
Devletin sinir uçlarýna, hücrelerine sinsice yerleþecek þekilde kodlanmýþ, bunu da baþarmýþ bir terör örgütü olan FETÖ ile mücadelenin neresindeyiz? Darbenin arkasýndaki asýl failin (FETÖ'nün sahibinin) kimliði tespit edilebildi mi sizce? Ve gereði yapýlabildi mi?
Darbeye darbedir diyebilmek, FETÖ’nün iç ve dýþ tehdit yaratan bir terör örgütü olduðunu söylemek Türkiye’de siyasi tecrübeye sahip, Türkiye üzerine siyasi tecrübeye sahip biri için niye zor olsun? Peki neden zorlanýlýyor çünkü devletin en önemli görevi olan adaleti saðlama ve vatandaþýný koruma görevlerini sekteye uðratan, hatta bu görevlere engel olan ama devletin gücünü ele geçirmek isteyen bir odaktan bahsediyoruz. Bu odak nasýl güçlendi denildiðinde, genellikle her bir vatandaþýn günlük hayatý için çok önemli olan asker-polis-yargý üçlüsünden bahsediyoruz. Çok önemliler çünkü siyasi, sosyal, ekonomik hayatýmýzýn temelleri canýmýz, malýmýz, kimliðimizin güvenliði onlara emanet. Bu yüzden FETÖ karþýtý mücadelenin odaðýndalar. Bu noktada ben, akademinin bu üçayaða eklenmesi gerektiðini düþünenlerdenim. Üniversiteler baþta olmak üzere akademi güç elde etmek isteyen her odaðýn ve tabii FETÖ’nün, yargý kadar askeriye kadar ilgi gösterdiði bir yapý ola gelmiþtir. Yýllarca saðduyulu bilim insanlarý; dil bile bilmeyenlerin, dil bilmedikleri için dil bilenlerin sýrtýný sývazlayýp onlarýn yazdýklarýný kullananlarýn, atandýklarý alanda ders bile veremeyeceklerin, uluslararasý niteliði belli olmayan, þaibeli hakem süreçleriyle uluslararasý görünen yayýnlarla faaliyet yapanlarýn yükselme ve atanmalarýna þahit oldular ve bunu akademi dünyasýndaki yozlaþmaya baðladýlar. Þimdi arkadaki güç odaklarý daha net görünüyor çünkü bilgi güçtür; çünkü akademide, sadece bilgiyi üretmez bir de daha iyi yaþamak için bilgi peþinde koþan gencecik beyinlere ulaþýrsýnýz. Bu nedenle akademi tehlikelerle karþý karþýya býrakýlmayacak kadar önemlidir. Akademiden beslenen, kendi bilgisini meþrulaþtýran FETÖ baþta tüm güç odaklarý ile mücadelenin kararlý bir biçimde sürmesi için akademinin adýnýn da asker, polis, yargý üçgenine beynimizde ve vicdanýnda eklenmesi gerekir.
DÜNYAYI ÝKNANIN YOLLARI
15 Temmuz’u ve FETÖ'yü dýþ dünyaya ne kadar anlatabildik? Neden? Ne yapmalý?
15 Temmuz darbe giriþimi sadece bir iç tehdidi, devleti ele geçirmeye çalýþan bir örgütü, açýða çýkartmadý; ayný zamanda bu iç tehdidi kullanmaya hevesli, bu iç tehdit tarafýndan kullanýlmaya razý olan dýþ odaklarý da açýða çýkardý. Ne yapalým deniliyor: Büyük Oyun böyle olur; Ortadoðu-Kuzey Afrika çýkar alanlarýna parçalanýrken tabi ki böyle odaklar kullanýlýr. Pek çok NATO ülkesi, ticaret yaptýðýmýz, insanýmýzýn yaþadýðý pek çok ülke FETÖ kaçaklarýna kucak açtý, örgütlenmelerine izin verdi. Ne yapalým diyorlar seçimler yaklaþýyor ve Erdoðan’ý/Türkiye’yi eleþtirmek sokakta pirim yapýyor. Bir nevi “Anneciðim Türkler geliyor” haleti ruhiyesi. Avrupalý komþularýmýzla, müttefikimiz ABD’nin realpolitik ile korkuyu harmanlayan bu politikalarý aslýnda Darbe ile ilgili bilgiyi de bulandýrmayý amaçlýyor, çünkü Batý çýkar olarak o an gördüðü kazanýmlar için darbeleri destekleyebilir ama Darbe destekçisi olarak görünmeyi yüreði kaldýrmaz. Kendisini meþrulaþtýracak bir hikaye aramasý bu yüzden. FETÖ bu ortamdan çok iyi yararlandý, bir yandan Batý kamuoyunu etkileyebilecek basýn kurumlarýna parayla ve bilgiyle yaklaþtý; diðer yandan Batý seçmenini þekillendiren seçim propaganda çalýþmalarýnýn içine paraya ve hikayeye aç þirketler ve lobiler sayesinde sýzdý. Ne yapýlabilir: 1)- Batýlýlar ellerindeki FETÖ sosuna bulanmýþ bu asil yalaný (Otoriter Türkiye) bugün için satýn alabilirler ama asil yalanlar ne kadar iþlevsel olursa olsunlar yalan olduklarý söylendikçe iþlevlerini kaybederler. Bu yüzden uluslararasý kamuoyuna Türkiye, beka mücadelesi verdiðini, darbenin bu mücadelede karþýsýna çýkan en büyük engellerden biri olduðunu anlatmaya devam edecek. Araçlar çeþitli (toplantýlar, gazete/dergi yazýlarý, belgeseller, tv programlarý vb.) olmalý, 15 Temmuz’un çok çeþitli yüzü var. Kimi; yaþamlarýný kaybedenlerin trajik hikayesi ile yaslý, kimi; jeopolitik satrancýn bir parçasý olarak Türkiye’yi zayýflatma giriþimini gözler önüne seren bir serinkanlýlýkla parlýyor. Üzücü, insani hikayelerin hiç unutulmayacaðý mutlaka vurgulanmalý ama zayýf Türkiye’nin en baþta Batý’nýn /Avrupa’nýn çýkarýna olmadýðýnýn da altý hep çizilmeli. 2)- Batýlýlar yekpare bir bütün deðil ve Batý’nýn Türkiye politikasýnýn yanlýþ olduðunu farkeden, bu konuda uyarýlar yapan etkili isimler de yok deðil. Bu isimler mutlaka desteklenmeli, Türkiye kamuoyunda da yurtdýþýnda da daha çok duyulmalarý için tüm destek verilmeli. 3)- Karadeniz, Balkanlar, Akdeniz ve Ortadoðu’da istikrar ve refah Türkiye’nin daha istikrarlý olmasýndan ve FETÖ tehlikesini savuþturmasýndan geçiyor. Bu hususun önemini kavrayan ve ABD ile Avrupalý ülkelerde etkili olan lobilerle iþbirliðinden, her konuda anlaþýlamasa bile, kaçýnýlmamalý.
FETÖ TEHDÝDÝNÝ DÜNYAYA BIKMADAN ANLATMALIYIZ
16 Temmuz günü Gazi Meclis tam kadro toplanmayý, bir aðýzdan istiklal marþý okumayý, bu milletin meclisi olmayý baþarmýþtý. O tablo hýzla daðýldý sonra. Bu durumu nasýl deðerlendirelim?
Bu vatanýn evlatlarý olarak ülkemize yönelik ciddi bir tehdit söz konusu olduðunda aramýzdaki bütün siyasi farklarý ve ayrýþmalarý bir kenara býrakabilmemiz, aslýnda bunu sadece kriz zamanlarýnda deðil, normal zamanlarda da baþarabileceðimizi gösteriyor. 15 Temmuz, etnik aidiyet, sosyal köken ya da ideolojik mensubiyet fark etmeksizin tek tek hepimizi hedef aldý. Kendisine emanet edilen silahlarý halkýna çevirebilecek kadar gözü dönmüþ bir vahþet karþýsýnda saflarýmýzý sýklaþtýrmaktan baþka bir yolumuzun olmadýðýný görmüþ olduk. Fakat 15 Temmuz bize baþka bir þeyi de öðretmeli. Bu ülkenin evlatlarý olarak yalnýzca bir tehdide "karþý" dururken omuzlarýmýzýn birbirine deðmesi yetmez. Ayný zamanda bu ülkenin geleceði için, kardeþliðimizi hatýrlamamýz için, yani ortada bir düþman tehdidi yokken de yüzlerimiz birbirine dönük olmalý. Olumlu bir zeminde, örneðin ortak gelecek tasavvurlarýmýzda da toplumumuzdaki tüm çeþitlilikle yan yana durabilmeliyiz. Belki ayný þeyleri düþünmeyebiliriz, ama ayný dili konuþmamýz, ülkemizle ilgili ayný endiþeleri taþýmamýz, bizleri bu ülkenin güzel insanlarýnýn ayaðýna hak ettiði tüm iyilikleri getirmek yarýþýnda buluþturmalý. Ben kendim adýna toplumsal barýþýn, ayný zamanda bizim kadim kültürümüze de yaslanan bu kapsayýcýlýkta saklý olduðunu düþünüyor ve 15 Temmuz'u böyle okuyorum.
15 Temmuz’u ve FETÖ'yü dýþ dünyaya ne kadar anlatabildik? Neden? Ne yapmalý?
Bu konuda þapkayý önümüze koyup kendimizi hesaba çekmek zorundayýz. Kendi meselelerimizi, önceliklerimizi, haklý gerekçelerimizi ve kullandýðýmýz metotlarýn arka planlarýný dýþarýya anlatmak konusunda çok da baþarýlý olduðumuz söylenemez. Bilhassa Batý dünyasýnda Türkiye'ye karþý histeriye kadar varan ön yargý furyasý, bizi derinden yaralayan olaylarýn, örneðin terör saldýrýlarýnýn bile Batý'da basit ve ilkesiz bir þekilde relative edilmesine yol açýyor. Bu durumda çözmekle uðraþtýðýmýz sorunlarla boðuþurken ya da kayýplarýmýzýn yasýný tutarken, Batýlý müttefiklerimizin bizimle deðil ayný duygu dünyasýnda buluþmak, ilkesel olarak bile tutarlý bir tutum sergilemekte zorlandýðýný sýkça görüyoruz. Bu durum, bu çifte standardý gözlemlediðimiz "dýþ dünya"ya kendimizi anlatmak konusunda bir isteksizlik ve hayal kýrýklýðý oluþturuyor. Fakat küsüp bir kenara çekilmek doðru deðil. Haklý davamýzý anlatmak konusunda biz kenara çekilirsek, kendi vahþet dünyalarýný "masum muhalefet" olarak cicileþtiren aktörlerin kamuoyunu domine etmesine izin vermiþ oluruz. 15 Temmuz'un halkýmýz üzerindeki etkilerini tekrar be tekrar anlatmalýyýz. Fetö tehdidini dýþ dünyaya býkmadan usanmadan anlatmalýyýz. Doðrunun kendinden ikna gücü olacaðý gerçeðinden hareketle ülkemizin terörle mücadele konusundaki kararlý tavrýný sürekli anlatmalýyýz.
Bu anlatýyý sürdürülebilir bir þekilde gerçekleþtirmek için kendi kullandýðýmýz araçlarý, insan kaynaklarýmýzý ve yapýlarýmýzý bir muhasebeye tabi tutmalýyýz. Özellikle bizim uluslararasý arenadaki kurumsal kapasitemiz nedir, sivil diplomasi yeterliliðimizi nasýl artýrabiliriz, sunduðumuz veri ve retoriði nasýl daha fazla insana ulaþtýrabiliriz; kendimize bu sorularý sormalý ve kendimizi anlatacak araçlarýmýzý geliþtirmenin peþine düþmeliyiz. Bugün yurt dýþýný Türkiye'ye, Türkiye'yi yurt dýþýna anlatacak basýn organlarýmýz yeterli mi, kullandýðýmýz dil, ülkemizin önceliklerinin nesnel bir þekilde anlaþýlmasýna hizmet ediyor mu; bu sorulara dair cevaplarýmýz, bizim FETÖ'yü ya da PKK'yý yurt dýþýna anlatma konusundaki yeterliliðimizi de ortaya koyacaktýr.
Burada haklý olarak þöyle bir soru gelecektir: "Biz neden vahþiliði gün gibi ortada olan terör örgütlerini kamuoyuna deþifre etmekle çaba sarf etmek zorundayýz? Neden Batý kamuoyu terör konusunda müttefiklere yaraþýr bir hassasiyete sahip deðil?" Bu sorular haklý sorular. Fakat bu çifte standartla mücadele, bizi kendi meselelerimizi takdimden alýkoymamalý. Kendimizi takdim edebildiðimiz, önceliklerimizi anlatabildiðimiz ölçüde yol alabileceðimizi unutmamalýyýz.