Trump geri çekilme kararýný neden aldý? Bu bir mecburiyet miydi onun açýsýndan yoksa hakikaten seçim vaatlerinde olduðu gibi bir tercih mi?
Trump'ýn kararýnda kendisinin Suriye’ye bakýþýnýn ve daha önce seçimlerde verdiði sözlerin etkisi olduðu kanaatindeyim. Ancak Türkiye’nin izlediði kararlý politikanýn etkisinin hiç de küçümsenemeyecek önemde olduðu görüþündeyim. Baþkan Erdoðan’ýn ýsrarý olmasaydý Trump hala Amerikan güvenlik bürokrasisinin oyalamalarýyla meþgul olabilirdi. Trump, Obama döneminde kalan müflis Türkiye politikasýnýn çalýþmadýðýný gördü. Tabii son dönemde yaþanan geliþmeler de buna katký saðladý. Özellikle Kaþýkçý cinayetinin ortaya koyduðu üzere Suudi Arabistan ve Körfez ile yeni bir Ortadoðu dizayný, denklemi kurulamaz. Türkiye olmadan da hiç bir türlü denge saðlanamaz.
Hatýrlarsanýz Trump ilk geldiðinde Ortadoðu ile ilgili temelde iki ana hedef belirlemiþti. Bunlardan birincisi ABD askerlerinin bölgedeki angajmanlarýndan geri çekilmesi. ABD’nin küresel sorumluluklarýný terk etme fikrine paralel olarak Trump, Afganistan’dan da Suriye’den de çekilmeyi baþýndan beri düþünüyordu. Ama bu arada Ortadoðu’nun nasýl þekillenmesi gerektiði konusunda da bir tercihte bulundu. Obama’dan farklý olarak Ýran’ýn sýnýrlandýrýlmasýný önceledi. Buna uygun isimleri yönetime aldý.
Ýlk gezisini Suudi Arabistan’a yaparken Ortadoðu’da þöyle bir denklem kurdu. Riyad’daki kürenin baþýnda Kral Selman, Sisi ve Trump buluþtuðunda manzara þu þekildeydi. Türkiye kenarda tutulacak, Ýran sýnýrlandýrýlacak ve Suudi Arabistan-BAE- Ýsrail-Mýsýr hattý oluþturulacak. Bu þekilde hem Ýran’ýn hem Türkiye’nin dengelenebileceði öngörülmüþtü.
Birisi radikal Ýslamcýlýðýn diðeri de demokratik Ýslamcýlýðýn temsilcisi olarak görülüyordu.
Ama “küre ittifaký”nýn öngörüleri ve planlarý tutmadý?
Çünkü hýrslý veliahtlarýn bölgede tepki çeken gizli operasyonlarý ve Kaþýkçý cinayeti þunu gösterdi: Körfez ne Ýran’ý sýnýrlandýracak bir liderliðe sahip, ne de Türkiye’yi dengeleyebilecek bir siyaset üretebilir. Trump, damadý Kushner üzerinden güçlü destek vermesine raðmen bu hýrslý veliahtlar beklenenden daha hýzlý þekilde patladýlar. Önce Katar ablukasý ile ABD’nin desteðinin mahiyetini anlamadýklarýný gösterdiler. Sonra da Veliaht bin Selman, Kaþýkçý cinayetindeki þüpheli konumuyla bir reformcudan ve istikrar getirebilecek liderden ziyade sýkýntý getiren bir müttefik olduðunu gösterdi. Riyad’ýn bölgesel meþruiyeti büyük bir yara aldý. Veliaht bin Selman bu þüphenin yükünden hiç kurtulamayacak. Tabii Kaþýkçý cinayetini Trump’ýn muhalifleri de çok iyi kullandýlar. Kaþýkçý’nýn Washington Post yazarý olmasý sebebiyle ABD kamuoyunu oluþturdular. Türkiye de bu konuda ABD iç siyasetine maharetli bir þekilde müdahale etti aslýnda.
Kaþýkçý cinayetinin üstünün örtülmesini engelleyerek mi?
Öyle. Görünen o ki artýk ABD, Ortadoðu’daki stratejik denklemde Türkiye’yi yeniden deðerlendirmek zorunda. Suriye’den çekilme kararý sadece Suriye’deki ABD askeri varlýðý ile alakalý deðil.
Bu konunun çok katmanlý anlaþýlmasý lazým: Birinci katmaný Trump’ýn Amerika’yý bir takým sýkýntýlý bölgelerden geri çekme stratejisidir. Bunu net bir þekilde kendisi açýkladý zaten. Ama ikinci mesele de müttefiklerine nasýl davrandýðýdýr. En baþta “ben devlet dýþý yapýlarý deðil devletleri muhatap alacaðým” diyerek yaklaþýmýný göstermiþti. Fakat Obama’dan kalan bürokratlar, hatta savunma bakaný J. Mattis de dahil olmak üzere Trump’ýn atadýklarý da Suriye’de YPG ile çalýþmayý bir þekilde sürdürdüler. NATO müttefiki Türkiye’nin uyarýlarýný kulak ardý ettiler.
Trump’ýn geldiði noktada bu denklemi deðiþtirecek bir adým attý. Tabii kararýndan vazgeçirilmezse. Trump, bölgedeki angajmanlarýný azaltýrken dolaylý þekilde Ortadoðudaki stratejik dengelenmede Türkiye’yi öne çýkarmýþ oldu. Çünkü önemli bir aktör olarak görüyor Erdoðan’ý. Erdoðan, söylediðini yapan bir lider ve Trump buna çok önem veriyor. Ve dolayýsýyla bu çerçevede Ýran da, Ýsrail de, Körfez de hesaplarýný güncellemek zorunda. Tekrar edeyim, Trump bu kararýyla bölgede yeni bir stratejik dengelenme yarattý ve bu alan da Türkiye için bir fýrsat alaný oldu.
Türkiye’nin yeni manevra alanlarý nelerdir, konuþacaðýz ama izninizle ben bu çekilme kararýný biraz daha sorgulamak isterim. Þöyle ki; bölgeden çýkmak Trump’ýn seçim vaatleri arasýnda zaten vardý. Amerika’yý yeniden güçlü yapmak için eve dönmeyi vaat ediyordu. Ama üzerinden iki sene geçti ve bunu yapamadýðýný gördük. Sorum þu, iki senedir yapamadýðýný þimdi nasýl yapacak Trump? Yapabilecek mi gerçekten? Müesses nizam izin verecek mi? Kararýn ne kadarý yansýyacak sahaya?
Bunu yapamamasýnýn sebebi yeni bir Suriye politikasýnýn oluþturulmasý ihtiyacýydý. DEAÞ ile mücadele büyük ölçüde tamamladýðýnda ABD, yeni bir Suriye politikasý oluþturmak zorundaydý. Amerikan bürokrasisi yeni bir Suriye politikasý oluþturmak çok çabaladý. Fakat bir türlü ortaya tutarlý bir politika koyulamadý.
Açýklanan yeni Suriye politikasýnýn hedefi bir üçlemeydi. Biri DEAÞ’ýn geri dönmesini engelleyecek þekilde yenilmesi. Ýkincisi Suriye’nin siyasi geçi sürecinin saðlanmasý. Üçüncüsü de Ýran’ýn sýnýrlandýrýlmasý.
Halbuki Trump bir Deaþ zaferi ilan etmek istiyordu. ABD güvenlik bürokrasisi ise DEAÞ’ý kullanarak bir süre daha Trump’ý oyaladý. Erdoðan’ýn Deaþ ile mücadeleyi biz tamamlarýz sözü Trump’ý çekilme kararýna itti. Anlaþýlan Trump, A takýmýndakilerin istediði kadar Suriye’nin siyasi geçiþ sürecinde olmak istemiyor. Yani meseleyi Rusya’nýn çözmesinden memnun görünüyor. Bunu, tabii ki, deklare edemiyor. Çünkü Washington’da Rusya ile ilgili çok aleyhte bir gündem var. Ama sanki Putin ile Trump dolaylý olarak birbirleriyle konuþuyorlar ve aralarýnda örtük bir Suriye uzlaþmasý var. Ancak Trump’a karþý müthiþ bir kamuoyu oluþtu.
Neden böyle bir kamuoyu oluþtu? Sonuçta bu politikayla oy aldý ve Baþkan seçildi Trump?
Burada muðlak olan þey Trump’ýn Ýran’ý sýnýrlandýrma hedefini nereye koyduðu. Þimdi anlaþýlan o ki YPG’nin kaderi ve Suriye’de siyasi geçiþ süreci çok öncelikli deðil ABD için. Ama Ýran’ýn sýnýrlandýrýlmasý hususu hala çok önemli. Bundan henüz vazgeçmiþ deðiller. Yani Pompeo da, Bolton da bunda çok kararlý. Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey de bu þekilde düþünüyor. Trump da bu þekilde düþünüyor bence. Fakat muðlak olan yer þurasý; bunun için ne yapacak Amerika? Kapsamlý bir askeri operasyon mu, ekonomik yaptýrýmlarla yetinmek m?
Sizin cevabýnýz nedir?
Bence ABD, Irak’ta kalmaya devam edecek. Suriye ve Afganistan’dan çekilebilir ama Irak’taki varlýðýný güçlendirecek. Ýran’ý sýnýrlandýrmak, Ýran’ý birçok ülkede birden karþýya almak þeklinde düþünülmüyor. Dolayýsýyla Suriye’den bir ölçüde vazgeçilebileceði, Yemen’den de -þimdi Senato üzerinden orada ilginç bir ortam oluþtu- Senato sebebiyle desteðini kestiðinde dört ülkeden ikisinde Ýran’ý sýnýrlandýrmaktan vazgeçmiþ gibi görünüyor.
Aslýnda bir anlamda Ýran’ýn önünü de açmýþ oluyor?
Bunun Ýran için bir fýrsat oluþturduðu açýk. Bundan dolayý Ýsrail kendisi denkleme girmek istiyor ve girecek, öyle görünüyor. Ayný þekilde Suudi Arabistan, Birleþik Arap Emirlikleri hattý da kendilerini yalnýzlaþmýþ hissediyor. Bunun için de zaten Trump’a müttefiklerine sahip çýkmama eleþtirisi yapýlýyor. Fransa da bunlardan rahatsýz. Fakat Trump, kurumlara ve müttefiklerine karþý yaklaþýmýný ilan edeli çok oldu. Hem NATO’ya hem de diðer ittifaklara farklý bakýyor. Ýkili iliþkileri ve konu bazlý müzakereleri önemsiyor. Bu yaklaþým “önce ABD” stratejisi bakýmýndan anlamlý ama bunun ciddi bir boþluk doðuracaðý da net. Bu boþluðu bölgesel güçler nasýl dolduracaklar ve Türkiye burada nasýl bir yer alacak. Türkiye, Rusya, Ýran nasýl konum alacaklar, önümüzdeki dönem bunu konuþacaðýz.
Boþluðun nasýl doldurulacaðý mühim ancak þu da mühim. Amerika Suriye’de YPG’yi desteklerken ve Suriye’de bir siyasi çözüme varýlamazken ve eþ zamanlý olarak Türkiye’ye sofistike saldýrýlar planlanýrken Türkiye büyük bir karara vardý, harekete geçti. 15 Temmuz sonrasý Rusya ve Ýran ile birlikte Astana sürecini baþlattý ve ateþkesler, çatýþmasýzlýk bölgeleri ve nihayet anayasa yapýmý aþamasýna varana dek netice de alýyor. Þimdi Suriye’de tam da çözüme yaklaþýlmýþken ABD aniden denklemden çýkýyor, arkasýnda devasa bir boþluk býrakacak, dengeler yeniden bozulacak. Birlikte süreç yürüttüðünüz partnerleriniz bir anlamda rakibe dönüþecek. Rusya ve Ýran’ýn yeni dönemdeki pozisyonlarý, PKK-YPG’nin yeni olasý sahipleri sahayý yeniden karýþtýrmayacak mý? Üstelik tam da Türkiye yeni bir harekatýn eþiðindeyken?
Bu çok önemli bir konu. ABD bizimle YPG ve Suriye meselesinde gittikçe ayrýþýrken þöyle bir þey öngörüyordu; Türkiye Ýran ve Rusya ile karþý karþýya kalýyor, zaten ters taraftalar ve bu bir süre sonra Türkiye’nin ABD tarafýna yanaþmasý ve YPG meselesi de dahil olmak üzere taviz vermesiyle sonuçlanýr. Ama ne oldu? Türkiye Astana süreciyle hem Rusya hem Ýran ile Suriye’de birlikte çalýþma imkaný elde etti. Fýrat Kalkaný ve Zeytin dalý operasyonlarýný yapabildi ve Ýdlib’te de bir çatýþmasýzlýk bölgesi oluþturulabildi.
Geçiþ için ise Anayasa Komisyonu kuruldu. Bütün bunlar þu anlama geliyor: Türkiye sadece Suriye denkleminde Rusya ve Ýran ile iliþki kurmuyor. Türk Akýmý ve S-400 alýmý üzerinden Rusya ile çok stratejik bir yakýnlaþmaya gidiyor. Dolayýsýyla hem enerji hem savunma sanayinde iþbirliði ve nitelikli bir yakýnlaþma ABD’yi rahatsýz ediyor. Washington’un beklediði olmadý. Yani Türkiye teslim olmadý. Aksine bu aktörlerle nitelikli iþ üretti. Bunun üzerine ABD’nin Türkiye üzerindeki etkisi azaldý. Ve gerginlikler çoðalmaya baþladý. Sorun olmayan þeyler kriz üretmeye baþladý: Rahip Brunson olayý ve Halkbank gibi.
Gelinen noktada Trump, Türkiye politikasýný deðiþtirerek sadece Türkiye ile yeni bir sayfa açmadý, aslýnda Ortadoðu’daki kendi pozisyonunu da güçlendirdi, burayý görmek lazým.
Görelim, burayý biraz daha açalým?
Trump kendisine öðüt veren, eleþtiri yapan stratejistlerden daha akýllýca bir hareket yaptý
Obama dönemi Türkiye politikasýný devam ettirdi bir süre ama bu iflas etmiþ bir þeydi. Erdoðan ile yürüttüðü lider diplomasisiyle bunun çözülebilecek bir yere geldiðini düþündü. Bu açýlým Ortadoðu denklemini de deðiþtiriyor. Peki, buradan Türkiye etkilenir mi, ne olur diye baktýðýnýzda öyle zannedildiði gibi Ýran ve Rusya’nýn bizi baskýlamaya yöneleceðini düþünmüyorum. Çünkü Ýran’a yönelik yaptýrýmlar söz konusu. Petrol fiyatlarý düþüyor, hem Rusya’nýn hem Ýran’ýn gelirleri düþüyor. Bu, Ýran için daha da hayati bir konu ve ABD bu konuda çok sert görünüyor. Trump Yönetiminin Ýran politikasýnýn nereye gideceði hakkýnda soru iþareti olmakla beraber bahsedildiði gibi sýnýrlandýrma devam ederse Ýran’ýn Türkiye ile çalýþmaktan baþka þansý yok. Çünkü Türkiye otonom bir dýþ politikasý olduðunu son iki yýlda ispatladý. Hem ABD hem de AB ile gerilmeyi göðüsleyebildi. Kaldý ki, Ankara, Ýran’ý sýnýrlandýrma meselesinde Washington ile bir müzakere içerisine girmiþ ve bir yere gelmiþ deðil.
Esed’in arkasýnda Rusya’nýn olduðunun biliyoruz ve Amerika çekileceðini açýklar açýklamaz PYD yeni bir sahip arayýþýna girdi ve Fransa ile de görüþse de Esed ile kolaylýkla bir baðlantý kurabildi. PYD ve rejim anlaþýrsa Rusya tavrýný nasýl koyar?
Tabii Rusya tüm müzakerelerde elini hep yüksekten açýyor. “Esed’e devredilmeli” açýklamasýný da böyle görüyorum. Ama sahada iþler yürürken, pazarlýklar yapýlýrken, üst perdeden açýldýðý gibi yürümüyor. Rusya açýsýndan bakýldýðýnda bir kere Türkiye ile yakýnlaþmasýný önemsiyor. Çünkü NATO’nun Karadeniz’de de bir etkinlik alaný var ve Türkiye’nin NATO ile birlikte Rusya’yý Karadeniz’de sýnýrlandýrýyor olmasýndan, Rusya pek hazzetmez. Keza S-400 meselesi çok önemli. Türkiye’ye ayný zamanda Patriot de öneriliyor malum. E böyle bir ortamda Rusya açýsýndan S-400’leri satmak çok önemli çünkü müþteri alanýný açacaksýnýz. Pek çok ülke sýrada. Bu alýma NATO üyesi Türkiye’nin cesaret ediyor olmasýný Rusya deðerli bir þey olarak görüyor.
Bu açýdan baktýðýmýzda Suriye sahasýnda Rusya’nýn menfaatleri askeri anlamda yayýlmayý gerektirmiyor. Üsler ve Doðu Akdeniz baðlamýný güvene almak yeterli. Bu yüzden Rusya sahadaki askerini artýrmayý istemez. Esed rejiminin savaþacak çok fazla adamý yok. Ýran’ýn da Þii Milislerini o kadar hýzlýca bizim karþýmýza geçirmesi kendisine çok büyük sýkýntý verir.
YPG’yi korumaktan vazgeçen ABD’nin Türkiye ile büyük bir pazarlýk yapmasýný istemez.
Türkiye’nin elinin güçlü olduðunu görmemiz lazým.
Türkiye’nin eli nasýl güçlü? Ne kadar güçlü?
Rusya, Suriye’de Ýran’ý da dengelemek ister. ABD’nin çekilmesiyle Suriye üzerindeki aðýrlýðýný daha da artýracak olan Rusya, Türkiye ile beraber çalýþmanýn kendisine daha çok katký saðlayacaðýný görüyor. Enerji, S-400, Karadeniz ve Türk-ABD iliþkilerinin toparlanmasý baðlamlarýný gördüðümüzde, Rusya da Türkiye ile dengeli bir iliþki yürütmek zorunda kalacak.
Genel olarak Türkiye, ABD ve Rusya ile arasýnýn iyi olmasýný ancak bu iki ülkenin kendi arasýnda iyi olmamasýný tercih eder. Bizim bir tanesiyle, ister ABD ister Rusya ile aramýzýn çok kötü olduðu durumda iþimiz zorlaþýr. Yeni ortamda gidiþat Türkiye’nin lehine. Washington ve Moskova arasýnda dengeleme yapabileceðimiz manevra alaný geniþledi.
Yine bir þüphe sorusu soracaðým. Suriye meselesinde Astana süreci yürürken, Türkiye bölgeye operasyonlar yaparken þöyle bir korku hep vardý: “Ya ABD ile Rusya anlaþýrsa?!” Zira biz operasyonlarý Rusya’nýn Türkiye’ye desteði, en azýndan hava sahasýný açmasý sayesinde yapabildik. Trump’ýn Rusya’nýn desteðiyle seçildiði iddialarýný, tezlerini masaya koyarak soruyorum. Türkiye yeni bir operasyonun eþiðindeyken Amerika’nýn aldýðý çekilme kararý, sahada hýzlý oluþan boþluk, sahanýn içerdiði olasý risklerin çeþitlenmesi, deðiþkenlerin neye evrileceðinin bilinmemesi… ABD ve Rusya’nýn aralarýnda anlaþtýðý, Türkiye’yi dibe çekmeyi, zayýflatmayý amaçlayan bir tür “tuzak” olabilir mi?
Türkiye eðer Obama döneminde “büyük ordusuyla Suriye’ye girsin” denildiðinde Suriye’ye girmiþ olsaydý, hele de FETÖ’cülerle dolu olduðunu sonradan öðrendiðimiz bir orduyla girseydi böyle bir durumdan bahsedebilirdik. Ama bugün açýsýndan baktýðýmýzda Türkiye kendi güvenliðini önceleyerek Suriye’de bulunuyor. Ve yaklaþýk dört milyon mülteciyle Suriye zaten Türkiye’nin içerisinde, birçok boyutuyla… Dolayýsýyla böyle bir ortamda Türkiye’nin Suriye’de aktif olmasý kaçýnýlmaz bir þey ve bunu parça parça yaptý. Aktörlerle bölüþerek yaptý. Üç operasyon yaptýk, þimdi dördüncüsünün kapýsýndayýz. Dolayýsýyla Türkiye bu boþluðu doldurmazsa daha büyük bir sorunun geleceðini görüyor. Þimdi yeni bir fýrsat alaný oluþtu, elbette riskler var ama bu alaný doldurmaktan baþka çare de görünmüyor. Ben ABD ve Rusya’nýn zýmnen anlaþtýðý konuyu aslýnda “Suriye’ye çok fazla eðilmek istememeleri” olarak görüyorum.
Ýkisi de artýk çekilmek mi istiyor?
Tam anlamýyla çekilmek deðil. Suriye’de çatýþmanýn son safhasýna geçildiðini görüyorlar, artýk bu ülkenin imar edilmesi gerekiyor. Bu bir yük aslýnda. ABD çekilme kararýyla Suriye’nin önemini de azaltmýþ oldu bir þekilde. Ýran’ý bile sýnýrlandýrmayý düþünmeyecekse Suriye de, o zaman Rusya neden daha fazla içine girsin. Rusya neden kendisine daha fazla yük yüklesin Suriye meselesinde? Bizim için durum farklý. YPG’yi tasfiye etmek istiyoruz. Ülkemizdeki mültecilerin geri dönebileceði bir Suriye arzuluyoruz. O yüzden Türkiye’nin yük almasýnýn Türkiye’ye getirisinin fazla olacaðý bir yerdeyiz diye düþünüyorum.
DEAÞ’ýn hortlatýlma ihtimali var mý?
DEAÞ önemli ölçüde tasfiye edildi, bu saatten sonra DEAÞ ile mücadele Türkiye için kaldýrýlamayacak bir yük deðildir. Burada geriye YPG kalýyor. YPG, ABD desteklediði güçlendirdiði bir yapý olarak ortada ama Türkiye ordusuyla kýyaslanamayacak bir yerde. Önemli olan onun üzerinde bir ABD veya bir Rus hava korumasýnýn olmamasý. Eðer DEAÞ meselesinde Türkiye ile beraber bir koordinasyon olacaksa ve ABD lojistik destek saðlayacaksa çekilme bizim lehimize çalýþacak demektir.
Fýrat’ýn doðusunda hava sahasýnýn Rusya’ya terk edilmemesi lazým. Türkiye’nin ABD’nin bazý askeri üslerini de devralarak saha hakimiyetini ele almasý lazým. DEAÞ ile mücadele sadece bölgeye müdahaleyle sürdürülemez. Türkiye’nin bölgede bir karþýlýðýnýn olmasý lazým. Bu ayný zamanda YPG ile mücadelenin zeminini hazýrlamak demektir. Bu ikisini bir araya getirmekten baþka çare yok. ABD’nin buna ikna olmasý gerekiyor. Rusya biraz bizi baskýlar gibi görünür ama neticede Suriye masasýný Türkiye ile beraber toplayabileceðini gördüðü için, baþka stratejik kaygýlarý olduðu için zannedildiði gibi bize fazla risk oluþturabilecek bir yola gideceðini beklemiyorum.
Türkiye ve Amerika arasýnda yakýn bir koordinasyondan bahsediliyor ama bu nasýl bir anlaþma? Türkiye’ye mi býrakýyor ABD kapladýðý alaný, YPG’ye verdikleri silahlar ne olacak? Hangi konuda anlaþtý Türkiye ve Amerika? Ve ne karþýlýðýnda?
Bu anlaþma bence henüz müzakere aþamasýnda, heyetler gelecek biliyorsunuz, Türkiye’den heyetler gidecek. Amerikan üsleri ne olacak? YPG’ye verilen silahlarýn kaderi ne olacak, belli deðil. Amerikalýlarýn daðýttýklarý binlerce týr silahý toplama niyetinin olduðunu sanmýyorum. Türkiye’nin silahlarýn toplanmasý ve bazý askeri üslerin devri konusunda ýsrarcý olmasý lazým
Kararýn sahaya yansýmama ihtimali var mý?
Amerikan bürokrasisi direnç gösterebilir, yol kazalarý olmasýný saðlayabilir. Ama daha çok burada konu Türkiye’de gibi görünüyor. Türkiye eðer gerçekten DEAÞ ile mücadeleyi önemli bir misyon olarak yüklenirse Trump bu karardan vazgeçmez. Ama DEAÞ ile mücadele bir kenara býrakýlýr sadece YPG tasfiyesi öne çýkarýlýrsa Trump ABD kamuoyunun baskýsý altýnda kalabilir. Bu durumda Trump’ýn kararýný deðiþtirmeye yönelebilme ihtimali var.
Türkiye’nin ince bir siyaset gütmesi gerek o halde. Nasýl bir DEAÞ’dan bahsediyoruz peki? Harita üzerinde þu an bir iki küçük leke gibi olsa da üç vakte kadar Suriye’nin ciddi yekununa hakimdi. Nasýl buharlaþtýðý ayrý konu ama sahada halen nasýl bir DEAÞ var? PKK-PYD’nin “DEAÞ’lý tutuklularý tutamayýz” tehdidi neye tekabül ediyor?
DEAÞ gerçeði bir daha hatýrlayalým. Sünni Araplarýn entegre edilememesi, onlarýn dýþlanmýþ olmasý DEAÞ’ýn en önemli sermayesiydi. Türkiye’nin sahaya giriyor olmasý kritik. Türkiye’nin SDG içerisindeki Arap unsurlarý yanýna alacaðý ve kendisine müzahir Kürt unsurlarý dahil edeceði bir denklemde yürümesi halinde DEAÞ’ýn toplumsal tabaný zayýflayacaktýr. Mesele sadece DEAÞ terörü ile mücadele deðil, DEAÞ’ýn sosyolojik temelini ortadan kaldýrmak lazým. Türkiye’nin Suriye’de siyasi geçiþ sürecini ýlýmlý muhalefeti dahil ederek yapma ýsrarý da bununla alakalý.
Türkiye’nin denklemde olduðu bir durumda DEAÞ kendi kendini imha ediyor ya da sebebini yitiriyor, öyle mi?
Bu ciddi bir mücadele gerektirecek. DEAÞ’ýn bir anda ortadan kalkmasýný beklememek lazým ama Müslüman bir ülkenin oradaki halklarýn, Araplarýn ve Kürtlerin iyiliði için DEAÞ ile mücadele etmesi, ABD’nin mücadelesinden daha güçlü bir meþruiyet saðlar, hele hele bunu Erdoðan’ýn liderliðindeki bir Türkiye’nin yapmasý ayrý bir etki üretir. Erdoðan’ýn Müslüman halklar nezdinde ciddi bir karþýlýðý var. Ve Türkiye sadece teröristlerle mücadele etmiyor ayný zamanda güvenli bölgeler kurarak, insanlarýn dönüþlerini saðlýyor. Böyle baktýðýnýzda Suriye halkýnda çok genel bir memnuniyet yaratacak tarzda davranýyor.
Türkiye Esed ile de görüþmeli mi?
Türkiye’de bazý kesimler “Türkiye Esed ile görüþsün” diyorlar. Esed ile görüþmek teknik olarak zor bir þey deðil, Esed bunu zaten çok ister, buna çoktan hazýr. Ama Esed ile görüþtüðünüzde Esed yönetiminde Suriye’de yaþayamayacaðýný düþünen muhalefeti kaybetme riski var. Ve ayný þekilde mültecilerin geri dönmemesi riski var. Türkiye o yüzden iþin sosyolojisini de önemseyerek çözüm bulmaya çalýþýyor ve Türkiye’nin müdahalesindeki en önemli meþruiyet halklarýn isteðiydi. Bunun da gösterdiði þey þudur: bütün mezhebi-etnik gruplarýn bir arada yaþayabileceði bir yeni Suriye’nin kurulamasý lazým. Esed’in bir geçiþ süreciyle devredebileceði yeni bir iktidar olmak zorunda. Bence Rusya’nýn da görmesi gereken gerçek budur. Aksi takdirde Suriye’de sabah olmayacak, barýþ gelmeyecek.
Türkiye’nin buraya operasyon yapmasý Amerika’nýn çekilmesi bütün Rusya’nýn ve Amerika’nýn Türkiye ile koordineli bir þekilde Suriye’yi siyasi çözüme götürmesi nasýl bir Suriye ortaya çýkaracak? PYD ne olacak? Federatif yapý projesi tamamen ortadan kalktý mý? Nasýl bir Suriye’den bahsedebiliriz?
En zor soru bu. Eðer Amerikalýlar gerçekten çekilecekse ve YPG bu tür bir korumayý kaybedecekse YPG’nin tasfiye süreci geri dönülemez þekilde baþlamýþ demektir. YPG, Esed Rejimini uzlaþmaya ikna etmeye çabalýyor. Ancak Esed bu saatten sonra asla YPG’ye özerklik vermez. Kendi ordusuna dahil etmek ister. YPG’nin Esed’in paralý askerleri olmak ya Irak’a geçmekten baþka seçeneði görünmüyor. Federasyon ya da statü ihtimal kalmadý.
PKK-YPG de “federasyondan vazgeçtik” dediler?
Federasyondan vazgeçtik dediler ama askeri varlýklarýný koruyacak bir formül istiyorlar. En kritik mesele bu, adý ‘kültürel özerklik’ olsa da bir tür siyasi formül istiyorlar. Bundan vazgeçmiþ deðiller. Siyasi formülden vazgeçtikleri anda kendilerine önerilecek þey þudur: “Býrakýn gelin Suriye ordusuna katýlýn”. O da Suriye’nin bütünlüðü içinde kaybolmak demektir. Demografik karþýlýðý da çok zayýf olduðu için entegre olup gidecekler. Halbuki onlarýn istediði belli bir bölgeyi kendi militanlarýnýn olduðu þekilde sýnýrlarýnda kontrol etmekti.
Bu ortadan kalktýðýnda Astana süreci Cenevre sürecidir. Ve YPG’nin de Cenevre’de olma ihtimali de kalmamýþtýr. Hiçbir þekilde masada olamazlar. Onlar sadece kendi varlýklarýný koruyabilecekleri bir çözüm arayýþýndalar. Ýster Rejimin içine girsinler ya da bir þekilde kendilerini dönüþtürmeye çalýþsýnlar, PKK-YPG denkleminin Suriye’de bir geleceði görünmüyor.
Amerika YPG’ye ne demiþtir bu yeni durumda? Vaat ettiði þey PKK’ya bir alan tahsis etmek, statü vermekti -ki askeri olarak donattý, eðitti ve siyasi meþruiyet kazandýrmaya çalýþtý. Son durum, “ABD PKK’yý kullandý ve yüzüstü býraktý mý”?
Amerikalýlar ne dedi? Trump ne dedi? Bu ikisini ayýrmalýyýz? Trump’ýn kararý Amerikan yerleþik elitinin kararý deðil, onlar hala bu kararý nasýl sulandýrabiliriz, nasýl geri dönebiliriz’in derdindeler. Ve söyledikleri þey belli: Votel’in söylediði gibi “mideme yumruk yemiþ gibi oldum”. Bu çok net, “biz böyle bir þey istemiyoruz, böyle bir þey beklemiyorduk, bu yanlýþ bir karardýr ama Baþkan’ýn kararýdýr” söyleyecekleri bu. Trump’ýn ise YPG’ye herhangi bir þey açýklamaya ihtiyacý yok, böyle bir derdi hiç yok. YPG’yi vekil olarak güçlendirmek Trump’ýn politikasý deðildi. Obama’dan kalan bir politikaydý. Dolayýsýyla ona herhangi bir angajmaný yok, bu anlamda da tek yükü, Amerikan kamuoyunun eleþtirileri. Eðer Türkiye çok etkili bir þekilde girer ve YPG’yi tasfiye ederken kamuoyunda büyük gürültü çýkarsa bu Trump’ý baský altýna alýr. Türkiye zamanlamayý doðru yürütebilirse pekala YPG’nin tasfiye olacaðý bir düzlemi Trump da eninde sonunda kabul edecektir.
Amerika’nýn çekiliyor ama Türkiye’nin operasyon gerçeði hala var, bölgede beka sorunu hala var. Fýrat’ýn doðusuna nasýl bir operasyon olacak? Yeni durumla birlikte riskler daha mý arttý?
Türkiye’nin oradaki operasyonel tercihlerinin çekilme kararý ile beraber yeni bir planlamaya tabii olduðunu düþünmemiz lazým. Öncesinde Türkiye, Menbiç konusunda ýsrarcý oluyordu ve Fýrat’ýn Doðusunda da Amerikalýlarýn olmadýðý yerlerden girerek kendisinin bu konuda ki kararlýlýðýný ortaya koyacaktý. Tabi Amerikalýlar Türkiye ile o kadar restleþmenin, bir tür dost ateþi konumuna gelmenin stratejik karþýlýklarýný gördüler. Son noktaya kadar aslýnda Türkiye’yi zorladýlar. Ne olacaktý eðer ABD tutumunu deðiþtirmeseydi? Çok ciddi bir stratejik kopuþ gerçekleþecekti. Bu stratejik kopuþun hem Ortadoðu denklemi hem NATO içerisindeki karþýlýðý ve hem de Avrupa’nýn geleceði açýsýndan birçok etkileri olacaktý. Türkiye-Rusya yakýnlaþmasý artacaktý ve Rusya’nýn Avrupa üzerinde gölgesi de büyüyecekti. Neyin karþýlýðýnda?
Bir takým kýsýr görüþlü askerlerin YPG’ye verdikleri sözleri tutmak pahasýna.
Bu saçma çýkmazdan kendini çýkardý Trump. Þimdi asýl mesele YPG kontrolündeki bölgelerin ne olacaðý. Türkiye DEAÞ ile mücadeleyi eþ güdümlü olarak YPG ile de yapýlacak olan mücadelenin temelini hazýrlamayacak þekilde yapmalý. Tabi zihinlerdeki soru, nasýl bir yöntemle Türkiye o bölgeyi kontrol edecek, ne kadarýný kontrol edecek? Rakka, Deyrizor’u düþünecek mi? Petrol kaynaklarýný mý yoksa su kaynaklarýný mý kontrol edecek? Türkiye önce sýnýr güvenliðine iliþkin olarak belli bir hat mý belirleyecek, yoksa daha kapsamlý bir harekatla aþaðý bölgelere kadar inecek mi? Bunlar planlamasý yapýlmýþ ancak ABD ve Rusya ile müzakerelerden sonra siyasetin vereceði kararlardýr.
Bu kez saha Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý’ndan çok daha geniþ. Komplikasyon riski de var. Peki, çok uzun bir harekattan mý bahsediyoruz Fýrat’ýn doðusunda?
ABD’nin lojistik destek vermesi durumundaTürkiyeDEAÞ'la etkili þekilde mücadele edebilecek güçte. Amerikalýlarýn bilmesi gereken þey þu: asýl olan oradaki militanlarý yenmek deðil, orada kuracaðýn düzenin DEAÞ'ýn geri gelmesini engellemesidir. Bence Trump'ýn vazgeçtiði þey de tam bu noktada. Amerikan bürokrasisi YPG'yi bölgesel bir yönetime çevirerek DEAÞ'ýn geri gelmesini engellemeye çalýþýyordu. Bu bizim için PKK’nýn sýnýrýmýzda devletimsi bir yapý kurmasý demekti. Þimdi bu ortadan kalktýðýna göre Türkiye bu bölgede hem Araplarýn hem de Kürt unsurlarýn katýldýðý bir yapýlanma oluþturmalý. Bu ayný zamanda muhalefetin Suriye siyasi çözümüne entegrasyonunu kolaylaþtýracak somut bir kazaným olacaktýr. Aksi takdirde Esed verdiði sözleri tutmayabilir pekala muhalifleri tasfiye edebilir. Geriye dönen Suriyelilerin nasýl hapse atýldýklarýný, idam edildiklerini ve nasýl büyük bir korku ve baský içinde yaþadýklarýný biliyoruz. Bundan dolayý kimse geriye gitmeyecektir zaten. Dolayýsýyla Türkiye DEAÞ'la mücadeleyi engelleyecek yapýlanmayý bölgede alan hakimiyetini kurmak ve bunu da Suriyeli muhalefet ile perçinlemek durumunda.
PYD bu alandan çekilirken rejim güçlerinin içine karýþabilir ya da Kandil'e, Sincar'a geçebilir MÝ? Türkiye'ye sýzma ihtimalleri sizce var mý?
Bence YPG ve PKK'nýn önemli gücü kendi militanlarýndan gelmiyor. Belli bir bölgeyi ve halkýný fiziksel olarak kontrol etmesinden kaynaklanýyor. Bölge halkýnýn aðýrlýðý Arap aþiretleri. Bunlar zamanýnda DEAÞ geldiðinde bir þekilde itaat etmiþlerdi sonra YPG geldi ona da itaat ettiler. Þimdi ÖSO ve Türkiye’nin yönetimini daha rahatlýkla kabul edeceklerdir. YPG alan kontrolünü kaybettiðinde kendisinin besleneceði kaynaklarý yitirecektir. Dolayýsýyla bir terör örgütünün klasik haline dönecektir. Bu haliyle Türkiye zaten çok uzun zamandýr PKK ile gerek Suriye'den gerek Ýran'dan gerek Irak'tan gelen terör örgütünün kollarýyla mücadele ediyordu. Ellerindeki silahlar meselesi önemli. Türkiye bunlarýn istihbaratýna sahip. En son Irak'taki bombalamada ellerindeki silahlarýn bir kýsmý imha edildi. Amerikalýlar verdikleri sözlerin yarýsýný tutsa Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki kontrolü saðlamasý uzun sürmez ve çok az riskle atlatýlabilir yeter ki Amerikalýlar verdikleri sözlerin sadece yarýsýný tutsunlar.
Hep þöyle bir okumamýz vardý bu çekilme kararýna kadar o okuma rafa kalktý mý diye soracaðým. 100 yýl sonra yeniden bugünün küresel gücü Amerika Sykes-Picot'u ikinci versiyonunu gerçekleþtirmek üzere bölgeye geldi ve etnik ve mezhebi temelli daha ufak ve daha itaatkar devletçikler burada oluþturacak ve Türkiye'den de bir parçayý kopararak bir hat oluþturacak. Bunun üzerine çalýþtýðýna iliþkin de çok somut yýllar geçirdik. Geldiðimiz noktada bu çekilme kararý ile birlikte bu proje ortadan kalktý mý rafa mý kaldýrýldý?
Ciddi bir stratejik kýrýlmanýn olduðu açýk. Trump'ýn kararý ile eðer ABD, Suriye'den çekilirse ve Türkiye de YPG’nin özerk bölge hayalini ortadan kaldýrýrsa bölge ülkelerinin parçalanmasý sürecinin en azýndan durdurulacaðý söylenebilir. Ýsrail’in kendi nüfuzunda “Kürdistan” kurma emelinin suya düþeceði öngörülebilir. Ancak Washington’da ya da Tel Aviv’de bu iþin peþini kovalayanlarýn pes etmelerini beklemeyelim.Nazik bir dönemden geçiyoruz. Trump’ýn kararýný deðiþtirmek için ellerinden geleni yapacaklardýr.
Fransa’nýn bölgede olma kararý var malum, keza Ýngiltere DEAÞ bitmedi vs. dedi. Mesela diðer oyuncularýn sahada karþýlýðý var mý?
DEAÞ’ýn Avrupa da eylem yapmasý ihtimali onlarýn en büyük kaygýsý. Fransa sadece DEAÞ ile mücadele açýsýndan deðil, YPG’nin kaderiyle ilgili olarak da bir takým kaygýlar taþýyor. Paris, “benim Suriye’de bir vekilim olsun, bu YPG olabilir” deme eðiliminde. Ancak bu taþýnabilecek bir yük deðil onlar için. ABD’nin pes ettiði bir þey Fransa’nýn üstlenmesi kolay görünmüyor. Ýki yüz tane askerle YPG’yi koruyamazsýnýz. Bölgeye on binlerce asker getirmeniz lazým. ABD bir süper güç olarak Türkiye ile restleþmeyi býrakýyorsa Fransa’nýn hele hele bu kadar kýrýlan bir iç siyasi zeminde Macron’un bu riski göze alabilmesini hiç olasý görmüyorum. Onlarýn yapacaðý þey kamuoyu baskýsý oluþturmak. Türkiye’yi baskýlamaya çalýþmak. “Ýþgalci güç” þeklinde niteleyerek bir þekilde YPG’yi nasýl kurtarabilirizin peþine düþmek. Ve elbette hala masada olmayý temin etmek. Burada bir hesap hatasý var. Türkiye’ye raðmen Avrupalý güçler Suriye masasýnda olamaz. Aksine, Türkiye’ye ihtiyaçlarý var. Þöyle düþünün ABD, Suriye masasýndan çekildiyse Fransa’nýn ve Almanya’nýn masada olmamasý büyük bir sýkýntý deðil mi? Suriye iç savaþýndan kaynaklanan her türlü güvenlik ve mülteci tehdidi Avrupa’ya yönelik, Amerika’ya yönelik deðil. Yani Suriye masasýnda olmaya en fazla ihtiyacý olan Avrupalýlar. ABD de AB de Türkiye ile beraber çalýþarak masada olabilir.
Erdoðan yeni seçildi, beþ yýlý var. Trump’ýn iki yýlý var. Trump sonrasý için bir risk var mý sizce Suriye siyaseti açýsýndan?
Savunma Bakaný Matttis’in gidiþi kritikti. Mattis, istifa mektubunda Trump’ýn ABD’nin ittifaklarýna yaklaþýmýný eleþtirdi. Yani, Washington’daki elit Suriye ve Afganistan’dan çekilme kararýnýn getirdiði stratejik dönüþümün farkýnda. Bence onlar Trump’a iki yýl katlanacaklardý. Ancak eðer gerçekten Trump bu yolda devam ederek ABD’nin küresel rolünü radikal þekilde deðiþtirirse ve Ýsrail lobisinin de kaygýlarýný büyütürse üzerindeki baský artacaktýr. Hatýrlayalým Kudüs meselesiyle Trump, Ýsrail lobisine çalýþmýþtý. Þimdi görünen o ki Suriye’de Ýsrail’in önceliklerini önemsemedi. Bundan dolayý Trump’ýn iki yýlýný etkisiz bir þekilde geçirmesini saðlayabilirler. Fakat Trump’da bununla mücadele ederek, kendisine yeni bir dört seneyi kazanmanýn derdinde olacak. Bu mücadele sertleþecek. Kaþýkçý olayý gibi Suriye’den çekilme meselesi de bir iç siyaset meselesi haline dönüþüyor ABD’de. Fakat bu sefer Türkiye ile olan taraflar deðiþti. Kaþýkçý’da bizim yanýmýzda olan Trump muhalefeti þimdi bizim karþýmýza geçti. Bu sefer de Trump ile Türkiye ayný tarafta görünüyor.
Önümüzdeki iki yýlda Washington’da Trump’ý gönderecek ve yerine Pence’i getirecek bir dalga gelebilir, bu gelmeden Türkiye, Trump ile varýlan uzlaþmayý korumak ve birlikte çalýþmak için çabalamalý.
Bölge için yeni çatýþma alaný Doðu Akdeniz mi? Türkiye neye hazýrlanmalý?
Büyük güçlerin Doðu Akdeniz hesaplarý Suriye denkleminde zaten vardý. Paylaþýlacak herhangi hidrokarbon zenginliði olmayan Suriye bir boyutuyla Doðu Akdeniz sebebiyle önemliydi bir boyutuyla. Diðer boyutuyla ise Ýran-Ýsrail düþmanlýðý, Suudi Arabistan-Ýran rekabeti ve ABD’nin Ýraný sýnýrlandýrmasýyla alakalýydý. Esed’in halkýna yaptýðý zulmü dünya kamuoyu çoktandýr önemsemiyor. Þimdi Suriye sanki biraz paranteze alýnýyor gibi. Doðu Akdeniz’e baktýðýmýzda orada Yunanistan’ýn, Türkiye’nin, Rusya’nýn, ABD’nin, Avrupalý ülkelerin, Mýsýr’ýn olduðu bir denklemde gerginliðin, rekabetin olacaðýný görüyoruz. Ancak sýcak bir çatýþma ihtimalini düþük görüyorum. Büyük ve bölgesel güçlerin dahil olacaðý sýcak bir çatýþma büyük þeylere gebe olur. Suriye iç savaþýna benzemez. Vekillerin çatýþmasýna benzemez. Doðu Akdeniz’de sular ýsýnmaya devam edecek. Gerginlikler, rekabetler, müzakereler ve deðiþen ittifaklar gündemde olacak. Ýran cenahýnda ise çatýþma riski bulunuyor.
Nasýl bir çatýþma olur?
Eðer ABD ekonomik yaptýrýmlarla yetinir ve askeri angajmana girmezse sýcak çatýþma ihtimali düþer. Ýsrail’in Suriye’ye müdahaleden fazlasýný yapabileceði kanaatinde deðilim. Tel aviv’in Tahran ile Suriye üzerinde mücadelesi devam eder. Hizbullah veya Suriye’nin güneyi sebebiyle. Bir þekilde bu zamana kadar Ýsrail ve Ýran birbirlerinin ötekisi olmalarýndan istifade ettiler ancak doðrudan çatýþmadýlar. Vekiller üzerinden çatýþmayý seçtiler.
Ýran’ýn sýnýrlandýrýlmasý meselesinde ABD’nin tavrý çok önemli. Washington’un önünde üç tane yol var.
1. Ýran’ý sýnýrlandýrmayý ekonomiyle sýnýrlý tutup, ama sert bir þekilde bunu uygulayýp kendi içerisinde bir kargaþa oluþmasýný beklemek. Rejim deðiþikliðine gidecek bir isyan hareketi ortaya çýkmasýný ummak.
2. Askeri bir operasyona varacak ölçüde sert bir sýnýrlandýrma tarzý yürütmek. Bunu muhtemel görmüyorum. Zira çok fazla sayýda ABD askerinin büyük tehditler altýnda bölgeye getirilmesi demek. Suriye’den çekilen Trump’ýn Ortadoðu’da yeni bir savaþ isteyeceðini sanmýyorum.
3-Körfez-Ýsrail hattýnýn beklentisinin aksine Trump, Ýran ile nükleer anlaþmayý yeniden müzakere edebilir. Bozduðu anlaþmayý bir takým farklý unsurlarý ekleterek Ýran’a kabul ettirmeye çalýþabilir. Týpký Kuzey Kore ile olduðu gibi.Önce bir gerilim sonra oturup anlaþma...
Ýran’da buna yatkýn görünüyor?
Ýran pekala buna sýcak bakabilir. Böylesi bir þey en fazla Suudi Arabistan-Körfez hattýný, sonra Ýsrail’i rahatsýz eder. Belki kýsmen Türkiye’yi de etkiler. Ama Türkiye zaten Ýran’la olan iliþkisini dengeleme üzerinden, yani hem bir rekabet hem bir iþbirliði boyutuyla yürütüyor. ABD’nin Ýran ile uzlaþmasýný en kolay karþýlayabilecek olan ülke, Türkiye’dir. Trump burada ne yapacak? Eðer Ýran ile anlaþmayý seçerse bu sefer Körfez zora girer. Körfezde iç sorunlar çýkabilir. Ýsrail zaten bölgenin yalnýz bir ülkesi olarak, kendi güvenliði çok ciddi bir tehlikeye girmeyeceði için kýsmi müdahalelerle yetinir. Bu durumda Ýran’ý dengeleyecek güç olarak geriye Türkiye kalýr.
1993 yýlýnda Boðaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü’nden mezun oldu. 1993-2001 yýllarý arasýnda Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora çalýþmalarýný tamamladý. Ayný yýllarda Sakarya Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde araþtýrma görevlisi olarak çalýþtý. 2001-2009 yýllarý arasýnda Sakarya Üniversitesi Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü’nde öðretim üyesi olarak görev yaptý. 2010-2011 öðretim yýlýný George Mason Üniversitesi’nde misafir öðretim üyesi olarak geçiren Duran, Ýstanbul Þehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Uluslararasý Ýliþkiler Bölümünde profesör olarak bulundu.
Deðiþik kitap ve dergilerde Türk düþünce tarihi, Türk dýþ politikasý, Ýslamcýlýk, Avrupa, demokrasi ve sivil toplum konularýný iþleyen Türkçe ve Ýngilizce makaleleri bulunan Duran’ýn, 19. Dönem Parlamento Tarihi (3 cilt) baþlýklý bir de kitabý yayýmlanmýþtýr.
Fahrettin Altun ile The Triumph of Turkish Democracy: The July 15 Coup Attempt And Its Aftermath (SETA Yayýnlarý, 2016), Nebi Miþ ile Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüþümü ve Cumhurbaþkanlýðý Sistemi (SETA Yayýnlarý, 2017) ve Hasan Basri Yalçýn ile Küresel ve Bölgesel Aktörlerin Suriye Stratejileri baþlýklý kitaplarý derlemiþtir.
Duran ayrýca, Dönüþüm Sürecinde Türkiye, Dünya Çatýþma Bölgeleri I-II, Ortadoðu Yýllýðý 2008, Türk Dýþ Politikasý Yýllýðý 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 adlý eserlerin editörleri arasýndadýr.
TRT 1’de Enine Boyuna adlý programa yorumcu olarak katkýda bulunmaktadýr.
Hali hazýrda Ýbn Haldun Üniversitesi öðretim üyesidir ve SETA Genel Koordinatörü olarak görev yapmaktadýr.