Trump Evanjeliklere papazla PR yapýyor
ABONE OL

ABD ve Türkiye arasýndaki iliþkiler uzun süredir gerilimli ama son krizin öznesi Papaz Brunson. Terör örgütleri FETÖ ve PKK lehine suç iþlemekten ve casusluk yapmaktan yargýlanýyor. Size göre kimdir Brunson?

Öncelikle þunu ifade edelim ki, Protestan mezhebine mensup ve ülkelerinin dýþýnda, etkili ülkelerdeki kiliselerde görev yapan rahipler-misyonerlerin hemen tamamý sadece bir papaz deðildir. Bunlarýn papazlýklarýnýn ötesinde genelde baþka misyonlarý vardýr. Yani ülkeleri adýna casusluk ve istihabarat hizmeti gibi baþka görevleri de vardýr. Bu öteden beri böyledir. Ýslam ülkelerine yönelik oryantalizmin tarihi gözden geçirildiðinde bunun böyle olduðu anlaþýlýyor. Dolayýsýyla sonda söyleyeceðimizi baþta söyleyelim ki Papaz Brunson sadece bir papaz deðil; “papaz ve ötesi”dir. Bir “casus papaz”dýr. Ýddianameye yansýyan bilgilerden bu açýkça anlaþýlýyor zaten.   

TARÝH BOYU MÝSYONERLER CASUSLUK DA YAPMIÞTIR

Bu yaþananlarla Evanjelizm arasýnda nasýl bir bað var?

Evanjelizm bilindiði üzere, Hýristiyanlýðýn üç ana akým mezhebinden biri olan Protestanlýðýn bir alt koludur. Protestanlýðýn çýkýþý ise 1517’de Martin Luther ile olmuþtur, malum. Ama Evanjelizmin öne çýkýp etkili oldmaya baþladýðý dönem, 18. Yüzyýl sonrasýdýr. Bu tarih ayný zamanda oryantalizmin de geliþme kaydettiði dönemdir. Bu dönemlerde Ýslam ülkelerinde gönderilen misyonerlerin önemli bir kýsmý Protestan-Evanjelik olup ayný zamanda oryantalisttirler. Bunu en yoðun olarak Hint Alt kýtasýnda görürüz. Bu kýtadaki önemli papazlarýn çoðu protestan-evanjelik-misyoner-oryantalistlerdir. Ve bunlarýn misyon görevleri yaný sýra istihbari görevleri de olmuþtur. Mesela o dönemde Hint Alt Kýtasýnda kurulan Ýngiliz-Hollanda patentli Doðu Hind Þirketi’nin yöneticileri istihabri görev de üstlenmiþ “misyoner-oryantalist”lerdir. Misyoner oryantalistler hem teolojik görevleri gereði dinlerini yayýyorlar hem de politik görevleri gereði casusluk gibi istihbari anlamda ülkelerine raporlar gönderiyorlar. Rahip Brunson da tarihteki bu tür Protestan-Evanjelik rahiplerin günümüzdeki örneði olup yukarýda söylediðimiz üzere asla ve asla sadece bir rahip deðildir. Savcýlýðýn hakkýndaki suçlamalarýna bakýnca üç suçlama görüyoruz. Bir, FETÖ baðlantýlý olmasý, FETÖ için casusluk yapmasý -ki FETÖ’nün bölge imamý ile 293 kere görüþmüþ. Ýki, PKK ile de baðlantýsý var. Üç, ABD adýna casusluk yaptýðý suçlamalarý var.

EVANJELÝZM PENCE-TRUMP ÝLE ZÝRVEDE

Peki, nedir Evanjelizm, Evanjelikler kimlerdir?

Protestanlýk üzerinden gidelim, Protestanlýðý anlamadan Evanjelikleri anlamak zor çünkü. Protestanlýk 1517’de Martin Luther tarafýndan kuruldu. Martin Luther bir Katolik rahipti, etkiliydi ve Katolikliðin o dönemdeki baskýsýndan, engizisyonlarýndan muzdaripti, insanlar. Dolayýsýyla Martin Luther’in etrafýnda bir kümelenme oluþtu. Ýtirazlarýný 95 maddelik manifestonu ilan etti. Bu Protestanlýðýn doðuþudur. Bu anlayýþýn daha sonra Lutheryenlik olarak devam etti, Almanya’nýn kuzeyinden Norveç, Ýsveç gibi ülkelerde. Hollanda’ya gelindiðinde Kalvinizm diye örgütlendi, protestan gruplar. Evanjelizmin esas doðduðu yer Ýngiltere’dir. Anglikan kilisesi içerisindeki bir takým sýkýntýlardan kaynaklý olarak Evanjelizm doðmuþtur. Tabi bu isim, Ýncillere verilen isimdir, ayný zamanda ve müje-müjdeleme anlamlarýna gelir. Protestanlýðýn Amerika’daki en önemli alt mezheplerinden olan Evanjelizm ABD yönetimindeki etkisi de daha ziyade 1970’lerin sonlarýna doðru Reagan ve Baba-Oðul Bush’lar döneminde olmuþtur. Tabi zirvesini de Trump-Pence dönemi oldu.

EVANJELÝZM SELEFÝ-VAHHABÝ YORUMA BENZER

Ne istiyorlar tam olarak Evangelikler, neye inanýyorlar?

Bir kaç madde var, Protestanlýkta ve Evanjelizm’de. Evanjelizm daha politik bir yana kaydý ama Protestanlýðýn iki-üç umdesi vardýr. Din adamlarýnýn hâkimiyetine son veriyoruz, doðrudan Ýncillere dönüyoruz derler. “Sola scriptura-sadece kutsal kitap-Ýnciller” sloganýyla hareket ederler. Bu, Vatikan-Katolikliktekinden ayrý olarak sýký din adamý-kilise hiyerarþisinden baðýmsýzlýðý getirdi. Aðzý laf yapanýn kilise açtýðý ve öne çýktýðý bir sonuç. Amerika’daki durum tam böyle. Dolayýsýyla Protestanlar-Evanjelikler ruhbanlýða da inanmazlar. Daha sonra kýsmi hiyerarþik bir yapýlarý oluþtu, tabiatýyla. “Avrupa Protestan Kiliseler Birliði”, “Evanjelik Kiliseler Birliði” gibi çok belirgin olmayan bir hiyerarþik yapýlarý var.  

Burada Evanjeliklerin karaktersitikleri olarak onlarýn Kitab-ý Mukaddes metinlerini lafzi-literal anlamda yorumladýklarýný, apokaliptik-eskatolojik ifadelerden ideoloji çýkardýklarýný de belirtmemiz lazýmdýr ki, aslýnda bu, bizdeki aþýrý zahiri-selefi-vehhabi yorum çizgisiyle benzerlik arzeder ki, bu önemli ama ayrýca konuþulmasý gereken bir noktadýr.     

EVANJELÝKLERÝN HEDEFÝ KUDÜS!

Politik kýsmýnda ne buyuruyor Evanjelizm?

Buna sadece politik demeyelim, müsaadenizle. “Teo-politik” diyelim. Bu anlamda “armageddon” meselesi gündeme geliyor. Evanjeliklerle siyonistler, bunlara Siyonist-ortodoks bazý Yahudileri de katabiliriz. Mesela 19. Yüzyýl sonlarýnda Amerika’da “siyonizm”i ilk ortaya atanlar Evanjeliklerdir. “Hýristiyan siyonizmi”dir bunun adý. Theodor Herzl’in 1897’deki siyonizm kongresinden yaklaþýk 10 yýl öncesinde, bilindiðinin aksine, önce “Hýristiyan siyonizmi” Evanjeliklerce ortaya konumuþtur. Ýsrail’e yönelik bu siyonizmin en önemli hedefi, tabiatýyla Kudüs’tür. Kudüs’e yönelik teo-politik isteklerini daha o dönemde ABD yönetimine kabul ettirmek istediler. Ancak o dönemde bu gerçekleþmedi. Dolayýsýyla Hýristiyan siyonizmi ile Yahudi siyonizmi ayrýþan ve kesiþen yönlere sahiptir. Ancak þu açýk ki, Evanjeliklerin Yahudi siyonizminin de ötesine geçen teolojik-apokaliptik-eskatolojik anlayýþlarý vardýr.

HRÝSTÝYAN VE YAHUDÝ SÝYONÝSTLER ALTIN ÇAÐINI YAÞIYOR

“Armegedon” gibi mi?

“Armegeddon” bunun en önemlisidir. Ýslam’da yani Kur’an ve sünnette de “fiten-melahim” olarak nitelenen “apokaliptik” inanç vardýr. Özellikle sünnette kýyamet alametleri, mehdi, deccal, Hz Ýsa’nýn nüzulü gibi konular bunlardandýr ki, bu baþka bir konudur.

ABD’nin Kudüs kararýnda belirgin olarak Hýristiyanlar ve Yahudilerin Kudüs’e yönelik kýyamet senaryolarý demek olan “armegedon”un tezahürlerini gördük. Armegedonu Evanjelik Hýristiyanlar ortaya koydu ama Yahudilerin de bu çok daha iþine geldi. Yahudilerle Evanjelik Hýristiyanlar iki siyonist anlayýþa sahip taraf olarak Kudüs üzerinde birleþtiler. Nitekim daha önce Bush üzerinden de denedikleri bu anlayýþlarýný Evanjeliklerin altýn çaðýna ulaþtýklarý Pence ve Trump yönetimi –ve özellikle de Pence- üzerinden hayata geçirdiler.  

TRUMP BRUNSON’LA YÜZ BÝN EVANJELÝÐE PR YAPIYOR

Hem Pence, hem Trump’ýn Brunson ile ilgili açýklamalarda bir þey çok öne çýkýyor. Ýkisi de Brunson için “çok temiz bir insan, iyi bir dindar, iyi bir aile babasý” gibi yücelten abartýlý ifadeler kullandýlar. Bu ifadeleri neye baðlýyorsunuz?

Trump ve Pence’nin bu ifadeleri kanaatimce bir PR çalýþmasýdýr. Uluslararasý kamuoyuna, Hýristiyan dünyaya ve özellikle de Evanjeliklere mesaj veriyor. Türkiye’yi de din özgürlüðünü kýsýtladýðý, masum dindar Hýristiyanlarý tutukladýðý imasý ile mahkûm etmeye çalýþýyor. Nitekim Türkiye’de görev yapan ve sadece iþini yapan pek çok dindar papaz var. Bunlarla alakalý bu meyanda bir suçlama-yargýlama olmadý Türkiye’de. Þu halde Brunson’un iyi aile babasý, temiz bir insan, iyi bir dindar olmasý deðil burada söz konusu olan. Buna bence en güzel cevabý Türkiye’deki azýnlýk cemaatinin temsilcileri, “Türkiye’de dinimizi serbestçe yaþýyoruz” mealindeki ortak açýklamalarýyla verdiler.

ESAS EVANJELÝK MÝKE PENCE

Diðer taraftan burada Trump’tan ziyade Pence faktörüne iþaret etmeliyiz. Zira ilk açýklamayý Pence yaptý ve Trump da mecburen ona uymak zorunda kaldý. Yoksa kanaatimce Trump Türkiye ile iyi olmak istiyordu. Zira Pence ABD’deki ve daha somut anlamda da ABD yönetimindeki Evanjeliklerin asýl temsilcisi ve en öne çýkan figürüdür. Indiana valisi olduðu dönemde koyu bir evanjelik olarak biliniyor. Evanjeliklerin baskýsý vardý Pence-Trump üzerinde öteden beri. Zira yaklaþýk 100 milyon evanjelik neredeyse blok halinde onlara oy verdi. Tabiatýyla Evanjelik kiliseler Brunson olayýnda yönetime Pence üzerinden baský uyguladýlar. Bu meyanda ABD’deki Evanjelik kiliselerin önemli bir özelliði vardýr, Protestan kiliseleri bir üst yapýdan yoksundur, bunlar çoðunlukla ayrý ayrý kiliselerdir, ama hepsi kendi çapýnda etkililerdir. Üst yapýlarý genel anlamda vardýr ama sýký hiyerarþik yapýlarý yoktur. Dolayýsýyla tekil anlamda da çok etkili olabiliyorlar. Zira yazýlý, görsel ve sosyal medyayý çok iyi kullanýyorlar. Etkili sivil toplum kuruluþlarý, üniversiteleri var. Dolayýsýyla yönetim mekanizmalarýna da çok rahat ulaþýyorlar.

Bu arada þunu da ekleyeyim ki, Trump’ýn atadýðý üst düzey görevlilerin üçte ikiye yakýný ya Evanjelik ya da Yahudi lobisiyle baðlantýlý fundamentalistlerdir. Bunlarýn hemen tamamý da ayný zamanda islamofobik-Ýslam karþýtýdýrlar. 

TRUMP SIKIÞTI, KASIMDA SEÇÝM VAR

Trump-Pence yönetimi ve Amerika için o yüzden mi bu kadar deðerli Brunson?

Evet, en önemli sebeplerden birisi bu. Koyu dindar, güzel bir insan denilmesine bakmayýn, onun bambaþka misyonlarý vardýr burada. Tabi bunu yukarýda da söylediðimiz üzere, iddianameye yansýyan somut suçlamalardan hareketle de söylüyoruz. Ýkincisi Evanjeliklerin iç kamuoyundaki baskýsý ki, Kasým’da Amerika ara seçimlere gidecek. Bu seçimde Cumhuriyetçilerin durumu kritik ve Demokratlarýn Temsilciler Meclisi ve Senato’da –veya sadece birinde- çoðunluðu elde etme riski var. Çoðunluðun Demokratlara geçmesi durumunda ise, ABD kurulu düzeninin unsurlarý ile sürekli baþý zaten dertte olan Trump için kritik günler baþlayacak, belki de “azil” süreci baþlayacak.    

BEYAZ SARAY’IN EKSENÝ TEO-POLÝTÝZME KAYDI

Brunson Evanjelik kamuoyunu seçimlerde etkilemek için öne çýkarýldý, öyle mi?

Bu krizde seçim atmosferinin çok etkili olduðunu düþünüyorum. Nitekim Amerika’nýn devlet refleksini temsil ettiðini düþündüðüm Pompeo-Mattis ikilisi, rölatif olarak, farklý-yapýcý bir tutum takýndý. Biri savunma bakaný diðer ise dýþiþleri bakaný olarak Trump-Pence’in tehditkâr ifadelerinden farklý-nüanslý açýklamalar yaptýlar. Türkiye ile diyaloðu kesmeyen, “askeri iliþkiler devam edecek” diyen bir yaklaþým bu. Hatta Sayýn Dýþiþleri Bakanýmýz ile görüþtüler. Yapýlan açýklamalarda bir yandan da görüþmelerin-diplomasinin sürdüðünü gösteriyor. Ama diðer yandan da Beyaz Saray’ýn ve dolayýsýyla Pence-Trump’ýn Evanjelik etkiyle yaptýklarý teo-politik açýklamalar ve adýmlar var. Nitekim Adalet ve Ýçiþleri bakanlarýmýzýn ABD’deki mal varlýðýnýn dondurulmasý yaptýrýmý bu negatif-teo-politik tutumun bir yansýmasý oldu. Buna cevap olarak da, mütekabiliyet esasý gereði, Sn. Cumhurbaþkanýmýzýn açýkladýðý ve ABD adalet ve içiþleri bakanlarýnýn Türkiye’deki mal varlýklarýnýn dondurulmasý kararý geldi. Burada ABD yönetiminde bir iyi polis-kötü polis tutumu da söz konusu olabilir tabi. Ama her hal ü karda Kasým’daki seçimlere kadar ABD-Türkiye iliþkilerinin bu minvalde gerilimli olacaðý aþikâr gözüküyor.   

ABD BRUNSON ÝÇÝN YORGANI YAKAR MI?

Bu sert tutum, ABD’nin darbede ve terör suçlarýnda payý olan bir casusu için gösterdiði refleks olabilir mi sadece? Yoksa ABD iç kamuoyunun ABD dýþýndaki dünyaya kör saðýr olduðunu biliyoruz. Hem Amerikalýlar ilgisizken, hem Evanjelik kiliseler daðýnýk yapýdayken Brunson konusundaki bu hassasiyet nereden çýkýyor? Çünkü Evanjeliklerin ‘Christian Post’ adlý gazetesinde bir yazar da diyor ki “verelim FETÖ’yü, alalým Brunson’ý”?

Ýfade ettiðimiz üzere, Brunson Amerika için oldukça önemli bir figür. Türkiye de bunun önemini biliyor. Belki her iki devletin çok iyi bildiði kamuoyuna yansýmayan yönler de var Brunson olayýnda. “Türkçe’de pire için yorgan yakýlmaz” denir malum. ABD yorganý yakmayý göze aldýðýna göre, tabir yerinde ise, “bu pire önemli bir pire”dir. Yani bu, Amerika’nýn vatandaþlarýna sahip çýkmasý meselesi deðil sadece.

Burada vurgulanmasý lazým gelen bir diðer yön ise, Türkiye’nin son dönemde “Amerika’ya raðmen” attýðý adýmlarýn Brunson üzerinden yansýmalarý da olabilir. Bu meyanda Türkiye’nin küresel-bölgesel anlamda pro-aktif ve aksiyoner politikalarý var. Suriye’de baþarýlý Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý (Afrin Operasyonu) var; Membiç’te kararlý tutumuyla PKK-PYD konusunda ABD’ye geri adým attýrmasý var, S400 füzelerinin alýmý var, F35’ler konusu var. 7 Eylül’de Almanya, Fransa, Türkiye, Rusya olmak üzere 4 ülkenin Suriye konusunda ABD’yi devre dýþý býrakan zirvesi var. Ve hepsinden önemlisi ABD’nin Tel Aviv’deki büyükelçiliðini Kudüs’e taþýmasý kararý sonrasýnda, buna karþý Sn. Cumhurbaþkanýmýz’ýn aldýðý etkili inisiyatifler var. Bunlarýn ve bunalar ilave edilecek baþka baðýmsýz adýmlarýndan olan rahatsýzlýk belki de Brunson üzerinden ifade ediliyor olabilir. Bunu Sayýn Cumhurbaþkanýmýz  “Türkiye ABD’ye göbekten baðlý deðildir” sözüyle çok güzel ifade etti. Ayrýca Türkiye’nin alternatiflerine de iþaret etti. Dolayýsýyla bütün bunlar, aslýnda Türkiye’nin Batýya, özellikle de ABD ile klasik-konvansiyonel anlayýþtan daha dinamik-alternatifli bir politikaya doðru adým atmasý anlamýna da geliyor. Belki de Brunson olayý buna daha da ivme kazandýracak.  

PAPAZ BAHANE

Papaz bahane mi edilmiþ oluyor?

Bence evet. Bu saydýklarýmýz geliþmelerle alakalý bir birikim var. Batý-ABD kamuoyunu takip edenler zaten bunu kolayca farkediyor. Dolayýsýyla Papaz Brunson bahane edilerek aslýnda teo-politik anlamda Türkiye’ye güç gösterilmeye, had bildirilmeye çalýþýlýyor.

TRUMP DA EVANJELÝK MÝ?

Peki, Trump Evanjelik mi?

Bu önemli bir soru. Trump Pence kadar Evanjelik görünmüyor bu kesin. Hayatýna baktýðýmýzda öyle bir dindarlýðý yok. Ama koyu dindarlarla ciddi din sohbeti yaptýðý yönünde bazý bilgiler-yorumlar var. Trump’ýn baþka bir özelliði de var. Evanjeliklerin önemli kýsmýnýn ortak özelliði de “ýrkçý-kültürel ýrkçý” ve ayný zamanda iþaret ettiðimiz üzere, islomafobik olmalarý. Trump’ýn babasýnýn aþýrý sað-ýrkçý “Ku Klux Klan” örgütünün gösterlerine katýldýðý ve tutuklandýðý bilgisi de var. Aile geleneðinde ýrkçý bir yaklaþým olduðu görülüyor. Ýkincisi beyazlarýn üstünlüðüne inanýyor. “Beyaz Amerikalýlar ve ötekiler” diye bir anlayýþ var.

EVANJELÝKLER AYNI ZAMANDA “AMERÝKAN AÞIRI SAÐI”DIR

Evanjelik düþünce Amerika’da yükselen bir anlayýþ mý? Avrupa’da aþýrý saðýn yükselmesi gibi ABD’de de Trump’ý iktidara taþýyan Evanjelikler midir?

Bu çok açýk. Zira neredeyse blok halinde Trump-Pence’ye oy verdiler. Ancak Avrupa ve Amerika kýyaslamasýnda þu yönü de göz önünde bulundurmak lazým. ABD’de dindarlýk oraný yüzde 70’leri bulur. ABD’deki Protestanlarýn önemli kýsmýný da Evanjelikler oluþturur ki, etkili propagandalarý sebebiyle de gerek ABD’de gerekse dünyada artýþ gösteriyor. Mesela dünyadaki Protestanlarýn yüzde 55’inin Evanjelik olduðundan söz edilir. Bu da yaklaþýk 800 milyonluk Protestanlar arasýnda 450-500 milyona tekabül eder. Avrupa’da ise tam tersi olup dinden uzaklaþma Batý Avrupa ülkelerinde yüzde 70 gibidir. Avrupa’da Protestan gruplar var ama Protestanlýðýn içerisindeki bir grup olan Evanjelikler azdýr Avrupa da. Evanjeliklere ayný zamanda yükseliþ trendinde olan “Amerikan aþýrý saðý” dendiðini de belirtelim. Bu açýdan bakýldýðýnda Trump’ýn seçilmesi sonrasýnda Avrupa’da yükseliþ trendinde olan aþýrý saðcý grup-partilerin alabildiðine mutlu olduklarýný de ekleyelim.   

AMAÇLARI MESCÝD-Ý AKSA’YI YIKIP SÜLEYMAN MABEDÝ’NÝ YAPMAK

Eski bir karar olmakla birlikte Trump baþkan olduktan sonra ABD büyükelçiliðini Tel Aviv’den Kudüs’e taþýdý, Kudüs’ü Ýsrail’in baþkenti olarak tanýdý. Ýsrail de kýsa süre sonra Yahudi ulus devlet olarak ilan edildi zaten. Bunlarýn hepsi ayný hedef için miydi?

Evet, tamamen öyle. Hýristiyanlar Hz Ýsa’nýn yeryüzüne tekrar geleceðini söylüyorlar. Ve bu geliþ, Kudüs’te olacak. Geliþi sonrasýnda da orada “yeryüzü cenneti-milenyum” kurulacak. Öncesinde ise Yahudilerin Kudüs’te Süleyman Mabedi’ni inþa edip devletlerini kurmasý gerektiðine inanýyorlar. Yani önce Kudüs’te Yahudi devletinin kurulmasý gerekiyor. Hedef budur, yeryüzü cennetine ulaþma hedefi.Esasen Mescid-i Aksa’nýn altýnda süren ve arkeolojik kazý diye gerekçelendiren kazýlar nihayetinde hep bu hedefe ulaþmak içindir.

Bu plana karþý çýkanlar, evanjelik Hristiyanlara göre “deccal”dir, “Ye’cuc-Me’cuc”tür. Mesela Evanjeliklere göre Batý’nýn en önemli deccalleri tarihte Selahaddin-i Eyyübi ve Fatih, günümüzde ise Sn. Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’dýr. Nitekim Craig C. White adýnda bir yazarýn “Türkiye, Ýsrail’i Ýþgal Ediyor: Armageddon’a Az Kaldý-Þimdi Uyanmanýn Zamaný (Turkey Invades Israel: Half/Way to Armageddon-High Time to Awake)” kitabý bu anlamda yeterli fikir verir. Craig C. White gibi evanjelik-siyonistlerin yazdýklarýna ve sitelerine bugünlerde bakýlýrsa, Trump’ýn ABD Büyükelçiliðini Kudüs’e taþýma kararýna en sert-nitelikli tepkiyi veren, bu konuda Ýstanbul’da iki ayrý ÝÝT zirvesi toplanmasýna öncülük edip önemli kararlar alan Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’ý özellikle hedef aldýklarý ve Ýncillerdeki bazý ifadeleri yorumlayarak onu “Antichrist-Deccal” ve “Ye’cüc-Me’cüc” olarak nitelediklerini görürüz. Nitekim Craig “Erdogan is the Antichrist!-Erdoðan bir Deccal’dir” adlý yazýsýnda Cumhurbaþkanýmýzýn neden Deccal olduðunu spekülatif çýkarýmlarla Kitab-ý Mukaddes-Ýnciller’in eskatolojik-apokaliptik pasajlarýnýn yer aldýðý “Daniel”, “Ezekiel”, “Ýsaya” ve “Vahiy” bölümlerindeki ilgili bazý pasajlardan delillendirmeye çalýþmýþtýr.

Peki, Hýristiyanlar burada neden ortaklaþýyorlar, Yahudilerin burada ne gibi bir çýkarý var?

Ortak zeminde buluþtuklarý için, sadece kendileri olarak bunu yapamayacaklarý için. Güç birliði aslýnda. Ancak öte yandan her bir grubun ileriye dönük ayrý teolojik hedefi de var. Aslýnda taraflar birbirini kandýrmaya çalýþýyor. Yahudiler “hele bir kurulsun, ondan sonra bakarýz” gibi bir yaklaþým içindeler.  

ÝSLAM’I VE MÜSLÜMANLARI ORTAK DÜÞMAN SEÇTÝLER

Peki diðer Hýristiyan mezheplerinin bu konuya yaklaþýmý nasýl?

Katolikler biliyorsunuz Hýristiyanlýðýn çoðunluðunu temsil ediyor. Yakýn zamana kadar Vatikan, Ýsrail’in Siyonist emellerine görünürde destek vermiyordu. Hatta aralarýnda tarihten gelen bir anlaþmazlýk-küslük vardý. Bunun birkaç nedeni var, tarihi nedenler var, günümüze bakan nedenler var. Tarihi neden olarak Protestanlýðýn kurucusu Martin Luther’in “üç düþman-deccal”dan biri olarak Yahudileri görmesidir. Bu düþmanlardan ikincisi ise, Türkler- Müslümanlardýr. 15, 16, 17. Yüzyýlda, Osmanlý hâkimiyeti sebebiyle, Müslüman kelimesi Avrupa’da hep Türkler olarak kullanýlýr. Müslüman kelimesi pek kullanýlmaz. Üçüncü düþman ise, “papa-papalýk”týr. Bunlarýn her üçü de “anti-christ-deccal” olarak nitelenir. Dolayýsýyla Evanjelikler de, çok daha belirgin olarak konuya böyle yaklaþýrlar. Son dönemde ortak çýkarlar için, Katolikler-Vatikan ile Yahudiler arasýnda bir yakýnlaþma olduðunu da belirtmek gerekir. Öte yandan Amerika’daki Katoliklerin önemli bir kýsmýnýn da Trump’a ve Cumhuriyetçilere oy verdiðini biliyoruz. Dolayýsýyla bir Hýristiyan dayanýþmasý da söz konusu burada. Netice de þöyle düþünüyor seçmen, “seküler olan demokratlar yerine cumhuriyetçiler en azýndan benim dinimin temsilcileri”dir. Kürtaja, eþcinsellerin evliliði gibi konulara yaklaþýmda birleþiyorlar. Hâlihazýrdaki Papa’nýn da bunlara karþý çýkan yaklaþýmý da biliyoruz. Bu konuda Avrupalý devletleri de uyarýyor, hatta. Papa son olarak Yahudilere Ýsrail’e karþý rezervleri ve bu tarihi düþmanlýðýn sonlandýrýlmasý gerektiði yönünde açýklamalarý oldu.

Buradan þunu anlýyoruz ki, politik nedenlerden de olsa diðer düþmanlara –ki ortak düþma Ýslam ve Müslümanlardýr- karþý ortak hedeflerde birleþme, aralarýndaki tarihi düþmanlýðý ortak düþman karþýsýnda azaltmadýr bu.  

ABD’NÝN KURUCU BABALARI DA MI?

Kongrenin almýþ olduðu Kudüs kararýný önceki baþkanlar uygulamamýþ iken Trump uyguladý ve büyükelçiliði Kudüs’e taþýdý. Eþ zamanlý olarak Ýsrail de Yahudi ulus devleti olduðunu ilan etti. Hedef için aþama kaydediyorlar yani! Sorum þu: ABD’nin kurucu babalarýnýn koyu Protestanlar olmasýyla bu uzun yürüyüþün ve Evanjeliklerin hedeflerinin ABD politikasýna dönüþmesi arasýnda nasýl bir baðý var?

Ýki yönü var bunun. Amerika’nýn kurucu babalarýný iki kýsma ayýrmak lazým. Dünyaya sýcak mesajlar veren kurucu babalar da var, ABD’de. Cumhuriyetçiler üzerinden giden damarýn önemli bir kýsmý, Evanjeliklere benzer söylemlerle devam ediyor. Konjonktürel olarak bu azalabilip artabiliyor. Trump-Pence ile bugün artýþ trendinde. 1970’lerden sonra baþlýyor Evanjeliklerin ABD yönetimindeki esas etkileri. Mesela Bush döneminde Irak iþgalini gördük. Çok farkýnda olmadýk ama, Irak’ýn iþgali Ortadoðu’da Ýsrail’in “siyon” hedefine yönelik bir alan açtý, aslýnda. Hedef ne? Ortadoðu’da güçlü bir devletin kalmamasý. Ortadoðu’nun güçlü devletleri kimlerdir? Mýsýr, Türkiye, Ýran, Suudi Arabistan ama diðer devletler de Irak, Suriye gibi gücü, ordusu olan devletlerdi. Þimdi Irak ortada yok, ordusu daðýldý; Suriye öyle, Mýsýr yok. Suudi Arabistan Birleþik Arap Emirlikleri blok halinde Ýsrail’in güdümüne girdi. Libya ortada yok. Kim kaldý? Türkiye ve Ýran kaldý. Ve Ýran ve Türkiye de hedefte. Brunson olayýna ABD’nin Türkiye gibi geleneksel müttefikine olan tehditkar tutumunda Türkiye’nin bölgedeki etkisini Amerika üzerinden kýrma amacýndaki “Ýsrail etkisi-rolü”nü de hesaba katmak gerek.

TÜRKÝYE, ÝRAN ÜZERÝNDEN DE HADEF

Ýran açýk hedef… Müttefikimiz dedikleri Türkiye’ye yönelik tehdit ve yaptýrýmlar da hedefte olduðumuzu mu gösteriyor?

Bence Ýran üzerinden olan bütün okuma biçimleri aslýnda bir yönüyle Türkiye’yi de hedefe alýyor. Bu gerek batýdan gelsin, gerek Ortadoðu’dan gelsin böyledir. Aslýnda Suud-BAE-Mýsýr blokunun da Ýran’a dair söylemlerinin dolaylý olarak hedefinde Türkiye vardýr. Ýran Türkiye’ye destek veriyor mu bilmiyorum ama Türkiye Ýran’a bölgesel tutumlarda ABD karþýsýnda siyasi anlamda destek verdi, veriyor. Bu anlamda Suud’un baþýný çektiði blokun Ýsrail’in önünü açan, Ýsrail’in ekmeðine yað süren politikalardan vazgeçmesi, bölgenin mihver devletleri ile ortak hareket etmesi elzemdir. Nitekim Kral Selman’nýn oðlu Muhammed’in bu minvaldeki bazý hýzlý adýmlarýný son dönemde frenleme yoluna gittiðine dair de haberler geliyor. Burada þunu da ifade edelim ki, Ýran ve Ýsrail’in ve aslýnda Þii düþüncesi ile Yahudiliðin de tarihi süreçten itibaren perde gerisinde birbirlerine düþman olmadýklarýný, birbirlerini besleyen yönlere sahip olduðunu düþünüyorum ki, bu da tarihi, teolojik açýlardan irdelenmesi gereken baþka bir konudur.  

TRUMP’I KEYHÜSREV’E BENZETÝYORLAR

Müslüman bir devlet, kendini Ýslam devleti diye tanýmlayan bir devlet Ýran. Kýyamet senaryosunu gerçekleþtirmek için çalýþan, Müslüman Filistinlilerin topraklarýný çalan ve katleden Yahudi ulus devletinden neden rahatsýz olmaz?

O Þiiliðin oluþum safhalarý ile ilgili. MÖ 586 yýlýnda Babilonya Kralý Nabukadnezar-Buhtunnasýr Kudüs’ü iþgal edip 70 bin civarýnda Yahudiyi Babilonya’ya sürgün etti.  Babilonya eski Ýran Zerdüþt dininin de hakim olduðu bölgeydi. Yani Irak ve Mezopotamya. Orada yaklaþýk 70 yýl süreyle eski Ýran dininin etkisi altýnda kaldý Yahudilik ve Ezra (ki bizdeki Üzeyir aleyhisselam olduðu tartýþýlýr) diye bir figür çýktý ve Yahudiliðin “ikinci kurucu” olarak yeniden inþa etti. Tevrat’ý hafýzadan yeniden yazýp Yahudi bilincini diri tutmaya çalýþtý. Ama o süreçte eski Ýran düþüncesinin etkisini Yahudiliðin üzerinde görüyoruz ki, buna dair araþtýrmalar da vardýr, Batý’da. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Keyhüsrev diye bir Ýran kralýndan bahsedilir. Bu sürgün döneminden sonra 70 yýllýk süreden sonra Ýran karlý Keyhüsrev Yahudilerin tekrar yurtlarýna Kudüs’e dönmesine izin verdi, mabedi inþa etti. Bugün Amerika’da yapýlan yorumlarda Trump bu Keyhüsrev’e de benzetiliyor. Buna göre Trump’ýn rolü, aracý roldür aslýnda. Týpký Keyhüsrev gibi Trump da, Yahudilerin ve Evanjeliklerin hedefine ulaþmasýnda etkili bir figür olarak bugün mabedin inþasýna vesile olacak diye inanýyorlar.

“KALK SELAHATTÝN BÝZ YÝNE GELDÝK!”

Bir döngü var evet. 1917'de iþgalci Ýngiliz Ordusu'nun Komutaný Allenby de Kudüs'e girer girmez Kudüs fatihi Selahaddin-i Eyyubi'nin kabrine gittiði ve mezara saygýsýzca vurarak ‘Kalk Selahaddin biz yine geldik' diye baðýrdýðý aktarýlýr. Haçlýnýn Ortadoðu’ya ayný bilinç ve kararlýlýkla döndüðünün, Kudüs’e yürüdüðünün bir iþareti midir yaþadýklarýmýz?

Evet, tabiatýyla öyledir. Nitekim Balfour deklarasyonu olarak bilinen 1917’de Ýngiltere’nin öncülüðündeki deklarasyon Ýsrail’in kuruluþuna giden süreci baþlatmýþtýr. Bu açýdan bakýlýrsa Batýda tarihi bilinç çok önemlidir. Bütün güncel politikalarýn arkasýnda genelde tarihi bir figür, devamlýlýk vardýr. Terimlerde bunu görürsünüz, müesseselerde görürsünüz. Burada da bu tarihi bilinç ve fikri takip alabildiðine vardýr. Ýslam dünyasýnda bu anlamda tarihi bilinç nispeten zayýftýr. Kurban psikolojisi ile reaksiyoner tutumlar belirgindir bizde.  Türkiye’ye olan tepkileri de aslýnda biraz bu yönüyle de deðerlendirmek gerek. Türkiye Ýslam toplumlarýnýn tarih bilincini diriltiyor, ortak hedeflerde birlikte hareket etme refleksi geliþtiriyor. Sn. Cumhurbaþkanýmýzýn bu anlamdaki rolünün de altýný çizmek gerek tabiatýyla.   

FET ÝLE EVANJELÝZMÝN HEDEFLERÝ AYNI

Amerikan Evanjeliklerin, Siyonistlerin Ortadoðu ile ilgili iþleyen bir planý var ve aþama kaydettiler. Türkiye bölgede çok önemli bir ülke, gerçekten son kale. Bu resimde FETÖ kimdir? FETÖ’nün Evanjelizmle, Evanjelizmin hedefleriyle iliþkisi nedir?

Evet, Evanjelizmle FETÖ’nün belli hedeflerde buluþabildiðini düþünüyorum. O hedef Ýsrail baðlantýsý ve Türkiye’ye yönelik düþmanlýktýr. FETÖ’nün Ýsrail ile baðlantýsýný, Ýsrail ve Yahudi lobisi ile iliþkisi aþikar. Ezoterik-batýni yön arzeden FETÖ ile daha ziyade zahiri tutumlara sahip Evanjelizm arasýnda görünürde birebir teolojik iliþki olduðu söylenemez. Zira Evanjelizm, selefi-protest bir tutumdur. FETÖ ise batýni-ezoterik bir harekettir. FETÖ’nün dýþa dönük bir yüzü vardý; ancak arka tarafta bambaþka bir yüzünü gördük, deðil mi? Benzer yapý Þiilik’te de vardýr. Yani ikili yani “takiyyeci” tutumlar. Burada hedefleri uyuþuyor. FETÖ mensuplarýnýn sadece Amerika deðil baþka ülkelerde de en Türkiye’ye düþman kesimlerle ve Brunson irtibatýnda olduðu gibi, aslýnda Evanjeliklerle ortak hareket etmesini böyle açýklayabiliriz.

FETÖ’nün daha ziyade baðlantýlý olduðu anlayýþ, Katolikler-Vatikan’dýr. Burada da “Ýbrahimilik-Ýbrahimi dinler” noryonu devreye girmiþtir ki, diyalog çalýþmalarýnýn temelini oluþturur. Ýkincisi ise “Nuhilik”tir ki, Hz. Nuh’un Kur’anda da bir kýsmý zikredilen kanunlarýna atýf yapar. Bu da Yahudilerin öteki dinlere yönelik bir politikasýdýr. 1800’lerin sonlarýnda geliþen ama 1980’lerden sonra bir harkete-politikaya dönüþen “Nuhilik”, Yahudi olamayacak din mensuplarýný Yahudilere yakýn bir potada tutup belli bir hedefe kilitleme amacý taþýr. “Adnan Hoca” diye bilinen ve bu Nuhilik anlayýþýnýn Ýsrail adýna Türkiye’deki temslicisi olduðu ifade edilen þahsa yönelik operasyonu da bir açýdan bu meyanda açýklamak gerekir. Üçüncüsü de “Rumilik”tir ki, Mevlana üzerinden bir algý operasyonudur, Mevlana’nýn istismarýna yöneliktir, seküler-hümanist bir Mevlana figürü üretilmesine yöneliktir. Batý’dan yönlendirilen bu anlayýþ da “Mevlana’sýz bir Mevlâna” anlayýþýyla Anadolu’daki sahih tasavvuf anlayýþýnýn dejenere edilme amacý söz konusudur.

Bütün bunlarý ifade etmemin önemli bir sebebi, bu zikrettiðim ve bunlara ilave edilebilecek diðer bazý yapýlarýn Türkiye’de geleneði olan mezhep, meþreplere yönelik “yapýbozucu” ve “operasyonel” bir mahiyete sahip olmalarýdýr ki, aslýnda Türkiye için bu durum bir güvenlik meselesi haline gelir.