Her canlý gibi spermin de bir ömrü vardýr. Ömrünü tamamlayan spermler, yaþlanarak ölür ve parçalarý da ortamdan uzaklaþtýrýlarak atýlýr. Vücut içindeyken spermin ömrü yaklaþýk olarak 2 haftaya yakýndýr. Bu süre içerisinde testislerden çýkar, uzun bir yol kat ettikten sonra kadýnda genital kanala atýlýr, buradaki zorlu parkurunu da tamamlayarak nihayetinde yumurtaya ulaþýr ve son bir gayretle yumurtanýn zarýný delerek içine girer, arkasýnda da görevini tamamlayarak genetik kargosunu yumurtaya teslim eder. Ýþte 2 haftalýk yaþam süresi tüm bunlarý gerçekleþtirmesi için yeterlidir. Dolayýsýyla spermin ömrünü uzatmak gibi bir amacýmýz olamaz. Önemli olan bu görevini tamamlayamadan erkenden ölmesini önlemektir. Buna “spermin hýzlý yaþlanmasý ya da erken yaþlanmasý” da diyebiliriz.
Spermin erken yaþlanmasý, hemen baþýnýn arkasýnda bulunan ve mitokondri dediðimiz organýnýn normal fonksiyonunu yerine getirememesinden kaynaklanýr. Mitokondri normalde sürekli enerji üretir ve sperm de bu enerjiyi kullanarak hem hareketini saðlar hem de yumurtanýn etrafýndaki zarlarý delerek içine girmeyi baþarýr. Eðer enerji kaynaðý tükenirse, önce hareket yeteneðini kaybeder, arkasýndan da þekli bozularak yaþlanýr, kýsa bir süre sonra da ölür.
Spermin erken yaþlanmasý için birçok neden sayýlabilir. Ama bunlarýn hepsi de sonuçta spermin içinde yüzdüðü seminal sývýda bir takým zararlý metabolitlerin birikmesine yol açarak yaþlanmasýna neden olur. Bu zararlý metabolitlere serbest oksijen radikalleri, ya da kýsaca ROS diyoruz. Spermin çevresinde bunlar arttýkça, sperm de yavaþ yavaþ bozulmaya baþlar ve sonuçta ya yumurtaya hiç eriþemez hale gelir ya da eriþse bile içine girebilecek gücü kalmaz. Neticede gebelik de gerçekleþemez ve infertilite dediðimiz durum ortaya çýkar. Ýþte bütün bu olaylarýn oluþturduðu bozukluða “Oksidatif Stress” adý verilir. Oksidatif stres, sperm saðlýðý için önde gelen bir tehdittir. Oksidatif stresin arttýðý durumlarda spermlerde erken yaþlanma görülür.
ROS ürünlerinin spermi bozmaya baþlamalarý 2 nedenden olur; ya üretimi artmýþtýr ya da bundan koruyan faktörlerde yetersizlik vardýr. Miktardaki artýþýn kaynaðý ise spermlerin içinde yüzdüðü sývýda lökosit yani iltihap hücrelerindeki artýþ veya spermin kendisidir. Özellikle, sitoplazmik artýk taþýyan bozuk morfolojideki spermler böyle zararlý metabolitlerin üretimi için önemli bir kaynaktýr.
Zararlý ROS ürünlerinde artýþa neden olan faktörlerin baþýnda içinde bulunduðumuz bozuk çevre koþullarý sayýlabilir. Özellikle elektromanyetik dalgalar, sigara, endüstriyel toksinler, geçirilen enfeksiyonlar, kötü yaþam koþullarý bu yönde ileri sürülen bazý risk faktörleridir. Spermin yapýsýna ait bilmediðimiz baþka nedenler de olabilir. Tedavide de önce bu faktörlere yönelik tedbirler alýnmalý, daha sonra tedavisine geçilmelidir.
Ýþte, çocuðu olmayan çiftlerde önemli bir sorun spermlerin erken yaþlanmýþ olmasýdýr. Þayet bunu engelleyebilirsek ya da tedavi edersek o zaman saðlýklý bir gebelik elde etmek de mümkün olabilir. Nitekim çok sayýda çalýþma, böyle zararlý metabolitlerin azalmasý ya da ortamdan uzaklaþtýrýlmasý neticesi gebelik oranlarýnýn artacaðýný ortaya koymuþtur. Ancak bunu baþarabilmek için öncelikle spermlerde erken yaþlanmanýn baþladýðýný ortaya koymak, arkasýnda da buna neden olan zararlý metabolitlerin ortamda biriktiðini göstermek gerekir. Son zamanlarda bunlarý gösterebileceðimiz oldukça hassas testler geliþtirildi. Eðer bu testlerle doðru taný koyabilirsek, buna uygun bir tedavi programý ile infertilite sorununu da çözebiliriz. Gerçekten de bilimsel araþtýrmalar böyle tedavilerin çok faydalý olduðunu ve çocuk sahibi olma þansýný artýrdýðýný bildirmiþtir.
Bir sperm örneðinde yaþlanmýþ spermlerin sayýsý ne kadar fazla ise, o çiftin çocuk sahibi olma þansý da o derece düþer. Bunu göstermenin önemi, böyle spermlerin henüz ölmemiþ olmalarý ve geri döndürülebilir bir noktada bulunmalarýdýr. Dolayýsýyla uygun tedbirleri alarak, hem bu süreci düzeltebilir hem de arkadan gelecek yeni spermlerin erken yaþlanmasýný önleyebiliriz.