Her 4 dakikada bir, doğum kanamaları nedeniyle anne ölümü yaşanıyor. Annenin yaşı, çoğul gebelik, sezaryen oranlarının yüksekliği, erken doğum sebeplerin başında geliyor. Doğum kanamalarına sebep olan faktörlerden biri de plasenta anomalileri. Rahim içi organ olan plasentanın olması gerektiğinden daha derine yerleşmesiyle oluşan hastalık, sinsice ilerleyebiliyor. ABD’nin New Jersey eyaletinden Dr. Abdulla Al-Khan, hastalığın en büyük nedeninin daha önceki doğumun sezaryen ile gerçekleştirilmesi olduğunu söyledi. İstanbul Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Erkut Attar ve Northwestern Üniversitesi’nden Prof. Dr. Serdar Bulun’un katkıları gerçekleştirilen toplantıda sunum yapan Dr. Khan, sadece bu anomaliler üzerine çalışan bir hekim. Hackensack Üniversitesi Anormal Plasenta Merkezi bölüm şefi olan Al-Khan, “Plasenta, bebeğin beslenebilmesi için gerekli bir organ. Ancak bazı hamileliklerde olması gerektiğinden daha derine yerleşiyor ve erken dönemde farkedilmediği taktirde dğum sonrası ölümcül kanamalara sebep oluyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri daha evvelki doğumun sezaryenle gerçekleştirilmiş olması. Öyle ki normal doğum yapan kadınlar arasında 2 bin 500 kişide bir rastlanan bu anomaliye sezaryenle doğum yapmış kadınlar arasında 500 vakada bir rastlıyoruz. Yani sezaryen, plasenta anomalilerini 5 kat artırıyor” diye konuştu.
Kanser gibi erken teşhis önemli
Hamilelikte rutin ultrason kontrollerinde hastalığın saptanabildiğine değinen Dr. Al-Khan, “Anne adayında ani kanama varsa ve daha önceki doğumu da sezaryenle gerçekleşmişe ilk akla gelen teşhis bu oluyor. En kötüsü ise doğuma kadar hiç belirti vermemesi. Çünkü bebek için bir tehlike teşkil etmese de anne hayatını tehlikeye atıyor. İyi bir merkezde anestezistinden hemşiresine bu alanda tecrübeli bir ekip yoksa anne kaybedilebiliyor. Tedavide bazen ünitelerce kan gerekebiliyor. Mesane zarar görebiliyor. Tıpkı kanser gibi, erken teşhis edilirse, anne takibe alınıyor, doğum ayarlanıyor, dolayısıyla risk ortadan kalkıyor” dedi. Gebeliğin 14 ila 18. haftaları arasında plasenta anormalliklerinin teşhisinin mümkün olduğunu anlatan Al-Khan, sözlerini şöyle sürdürdü: Sezaryen oranları arttıkça bu anomalilerin görülme sıklığı da artacak. Sezaryen dışında kadının 36 yaşından daha büyük olması da risk faktörlerinden biri. Doğru teşhis, takip, güvenli cerrahi ve merkez çok önemli. Gebelik ilerledikçe hastalık da ilerliyor; doğum öncesi tedavi şansı yok. Gerekirse planlanmış erken doğumla anne hayatını kurtarmak mümkün.
Pelvik ağrıyı ciddiye alın
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Erkut Attar ise şunları söyledi: Kısırlık, doğum kanamaları, rahim içi yapışıklıklarla oluşan endometriozis, pelvik ağrı gibi kadın doğum alanında karşılaştığımız tüm sorunlar masaya yatırıldı. Ancak bence en önemli konulardan biri, her 10 kadından birinde rastladığımız ve çoğu kadının hayatını zehir eden pelvik ağrı meselesiydi. Hem gereksiz ağrı kesici kullanımı hem de iş kaybıyla ciddi ekonomik kayba da sebep olan bu hastalar maalesef gerektiği şekilde tedavi alamıyor. Meslektaşlar arasında bile pelvik ağrının önemi anlaşılmış değil. Kadın sorunuyla yüzyüze bırakılıyor. Oysa kadın doğum kliniklerinde pelvik ağrı merkezleri oluşturulmalı. Hayatı boyunca bu ağrılara maruz kalan ve yaşamı zehir olan milyonlarca kadın var. Tanısı konana kadar 7 yıl geçiyor. Dünyada bu alanda çok özel çalışmalar var. Biz de Türkiye’de genç hekimleri bu alanda eğitebilmek için bu tip toplantılarda özel eğitimler gerçekleştiriyoruz.