Bağışıklık sistemi baskılanmış bir erkek hastada, 750 günden fazla devam eden akut COVID-19 enfeksiyonu saptanmıştır. Bu olağanüstü uzun süre boyunca hasta, kalıcı solunum sorunları yaşamış ve beş kez hastaneye yatırılmak zorunda kalmıştır. Tıbbi araştırmacılar tarafından incelenen bu vaka, virüsün insan vücudunda nasıl geliştiği ve yeni varyantların ortaya çıkabileceğini göstermesi açısından önem taşımaktadır.
Hastanın durumu, yaygın olarak bilinen uzun COVID sendromundan tamamen farklıdır. Uzun COVID, virüsün temizlenmesinden sonra semptomların devam etmesi durumudur. Ancak bu vakada, SARS-CoV-2 virüsü iki yıldan fazla bir süre boyunca hastanın vücudunda aktif olarak kalmış ve çoğalmaya devam etmiştir. Bu nedenle, söz konusu enfeksiyon devam eden bir viral fazın örneğidir ve tıbbi açıdan daha karmaşık bir durumdur.
Harvard Üniversitesi'nden epidemiyolog William Hanage, bu tür uzun süreli enfeksiyonların sadece bağışıklığı zayıf kişileri ilgilendirmediğini vurgulamıştır. Hanage'ye göre, kalıcı enfeksiyonlar virüsün hücreleri daha verimli bir şekilde enfekte etme yollarını keşfetmesine olanak tanır. Ayrıca, bu tür enfeksiyonlardan daha bulaşıcı varyantların ortaya çıktığına dair kanıtlar bulunmaktadır. Bu nedenle, bu tür vakaları etkili bir şekilde tedavi etmek hem bireysel hem de toplumsal sağlık açısından kritik bir öncelik haline gelmiştir.
Boston Üniversitesi'nden biyoinformatikçi Joseline Velasquez-Reyes ve araştırma ekibi, Mart 2021 ile Temmuz 2022 arasında hastadan alınan viral örneklerin genetik analizini gerçekleştirmiştir. Bu kapsamlı analiz, COVID-19 enfeksiyonunun uzun süreli istilası sırasında virüsün vücutta ne tür değişimler geçirdiğini ortaya çıkarmıştır.
Virüsün hasta içindeki mutasyon oranı, genellikle bir topluluk genelinde görülene benzer sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Dahası, bu mutasyonlardan bazıları son derece tanıdık ve daha önce bilinen varyantlarda gözlenen değişimlerdir. Özellikle spike protein mutasyonları, SARS-CoV-2'nin omicron varyantında tespit edilen mutasyonların konumlarıyla eşleşmiştir. Bu bulgu, omicron benzeri değişikliklerin virüsün insan vücutlarında yaşadığı doğal seçilim baskılarından geliştiğine dair teoriyi güçlü bir şekilde desteklemektedir.
Daha da dikkat çekici olan nokta, sadece bu tek hastanın vücudunda, daha hızlı çoğalan omicron varyantının ortaya çıkmasına yol açan aynı tür mutasyonların tekrarlanma yolunda olmasıdır. Sonuç olarak, bu vaka, yeni varyantların nasıl ortaya çıkabileceğine ilişkin önemli ipuçları sağlamıştır.
41 yaşındaki hastanın ileri evre HIV-1 enfeksiyonu bulunmaktadır. Hasta, SARS-CoV-2'yi 2020 yılının Mayıs ortasında kaptığına inanmaktadır. Enfeksiyonun başladığı dönemde, hasta antiretroviral tedavi almamakta ve gerekli tıbbi bakıma da erişememektedir. Bu dönemde solunum semptomları, baş ağrıları, vücut ağrıları ve halsizlik gibi ciddi belirtilerle mücadele etmiştir.
Hastanın bağışıklık sistemi durumu, bu kadar uzun süreli COVID-19 enfeksiyonunun nedeniyle açıklama getirir. Hastanın mikroliter kan başına sadece 35 bağışıklık yardımcı T-hücre sayısı vardır. Sağlıklı bir kişide bu sayı mikroliter başına 500 ila 1.500 hücre aralığında olması gerekmektedir. Bu dramatik fark, hastanın vücudunun virüsle mücadele etme kapasitesinin ne kadar sınırlı olduğunu göstermektedir. Böylesine zayıf bir bağışıklık sistemi, virüsün uzun süre vücutta kalmasına ve çoğalmaya devam etmesine izin vermiştir.
Neyse ki, bu özel vakada, inatçı bir şekilde devam eden COVID-19 enfeksiyonu yüksek derecede bulaşıcı değildir. Velasquez-Reyes ve araştırma ekibi, ileriye dönük enfeksiyonların çıkarılan yokluğunun, tek bir konakçıya adaptasyon sırasında bulaşıcılığın kaybını gösterebileceğini düşünmektedir. Başka bir deyişle, virüs uzun süre tek bir kişinin vücudunda kaldığında, başka insanlara bulaşma yeteneğini kaybedebilir.
Ancak bu durum, diğer enfeksiyonlar için de geçerli olacağının garantisi yoktur. Bu belirsizlik nedeniyle, tıbbi uzmanlar temkinli bir yaklaşım sergilemektedir. COVID-19'un yakından izlenmesinin devam etmesi ve herkes için yeterli sağlık hizmetlerine erişimin sağlanması kritik önem taşımaktadır.
Araştırmacılar, bu tür uzun süreli enfeksiyonları temizlemenin sağlık sistemleri için bir öncelik olması gerektiğini vurgulamaktadır. Sorunlu mutasyonların ortaya çıkma şansını azaltmak için, doktorlar ve araştırmacılar toplulukları aşılamalara devam etmeye, kalabalık ve kapalı alanlarda maskelenmeye devam etmeye teşvik etmektedir. Bu önlemler, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde COVID-19'un yayılmasını kontrol altında tutmaya yardımcı olacaktır.