Son dönemde narsistik kişilik bozukluğunun yaygınlaştığını ifade eden Beykent Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, bu durumun kişinin kendi bedensel veya zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılığın tarifi olduğunu ifade etti.
Narsistik kişilik bozukluğunun 'özseverlik' olarak da adlandırıldığını belirten Doksat şu ifadeleri kullandı:
'Birincil özseverlik, yani narsisizm her canlıda bulunur. Bir bebeğin sürekli olarak ağlayarak kendi ihtiyaçlarını talep etmesi, kendisiyle bu anlamda ilgilenilmesini beklemesi dinamik anlamda 'birincil narsistik' süreçlerdir. Bebek büyüdükçe bilişsel işlevleri, özbakım becerileri, mizahi yetenekleri, sosyal beyin işlevleri, empati yeteneği gelişir. Kendi kendine yetmeyi, insanlarla paylaşım içine girmeyi öğrenir. Özverili olmak, insanlarla duygusal paylaşımlara girmek, mizahi ve sanatsal beceriler sergilemek gibi sofistike özellikleri kazanır. Bu sayede, 'hep bana verin, sadece beni sevin' şeklinde işleyen birincil narsistik süreçlerinden arınmış ve olgunlaşmış olur. Bu süreçleri olgunlukla tamamlayamayan bir kişide ikincil narsistik süreçler devreye girerek, narsistik kişilik örüntüsünün gelişmesine yol açar.'
Narsisistik kişilik özelliklerini anlatan Doksat, özellikle değişik ortamlarda sergilenen üstünlük duygusu, beğenilme gereksinimi ve empati yapamama halinin ayrıt edici unsurlar olarak göze çarptığını söyledi. Doksat, narsistik kişilerin kendilerini çok 'önemli' ve 'özel' hissettiğini belirterek, 'Başarılarını ve yeteneklerini abartırlar. Ancak özel veya üstün başarılı kişilerin, kendilerini anlayabileceklerini düşünürler. Kendilerini sıklıkla her ortamda 'haklı' bulurlar ve başkaları tarafından kayırılmayı beklerler. Her zaman başarılı, güçlü ve kusursuz olmayı hedefler ve çok beğenilmeyi arzu ederler. Başarılı olmak için, kişilerarası ilişkileri kendi çıkarları için kullanmaktan veya kendi amaçları için başkalarının zayıf yanlarını kullanmaktan kaçınmazlar' diye konuştu.
Narsistik kişilik bozukluğu olan bireylerin, genel olarak diğer insanların duygu ve ihtiyaçlarını anlayamadığının altını çizen Doksat, 'Kendini beğenmiş tavırlar sergilerler ve genellikle başkalarını kıskanır veya başkalarının kendilerini kıskandığına inanırlar. Hepimiz makul ve mantıklı oranda kendimizi, hatta bütün varoluşu, dünyayı ve insanları severiz. Ancak, kişi 18 yaşını doldurmuş ise ve bu sayılan özellikler kişinin toplumsal, duygusal, mesleki ve/veya akademik işlevselliğini bozuyorsa, kişinin kendi davranışları konusunda hiçbir iç görüsü yoksa, yani her zaman kendini haklı olarak görüyorsa, modern psikiyatride ve psikolojide bu durum 'narsistik kişilik bozukluğu' olarak adlandırılır' ifadelerini kullandı.
Doksat, herkesin kendisini sevdiğini, gereksiz yere tevazu göstermenin psikolojik iyi oluş adına tavsiye edilen bir durum da olmadığını hatırlatarak, 'Ancak, kişinin hal ve tavırları yıkıcı bir hale dönüşüyorsa, genel işlevselliğinde bozulmaya sebep oluyor ve daima karşısındaki insanları haksız olarak değerlendiriyorsa, bu durum artık bir 'kişilik bozukluğudur.' Bu durumda kişinin mutlaka profesyonel bir yardım alması gerekir. Profesyonel yardımda psikoterapi ve duruma göre ilaç tedavisinin kullanılması söz konusudur' dedi.
Sevmek ve sevilmen herkesin ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Doksat, 'Kendimizi ve herkesi sevelim ama abartıp aşırıya kaçmayalım. Empati yeteneğimizi daima yeşertelim. Unutmayalım ki, narsisizm makul ve mantıklı sınırlar arasındaysa yani, kişi kendi artı değerlerini fark ederek üzerine daha da eklemeye çalışıyor ve bu uğurda hiç kimseyi incitmiyor, zorlamıyor ise, o kişiyi başarıya götürür. İşte buna, 'yapıcı narsisizm' adı verilir. Ancak, genel işlevselliği bozacak boyutta ise, kişi herkese yabancılaşır ve yalnız kalır" diye konuştu.