Yunan basýnýnda yer alan bir makalede, Türkiye'nin 'nükleer enerji' alanýnda attýðý adýmlardan duyulan rahatsýzlýk dile getirildi.
Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan'ýn 2019'daki, 'Þu anda dünyada geliþmiþ ülkeler içinde neredeyse nükleer baþlýklý füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceðim. Bir tanesi þu anda cumhurbaþkaný deðil, ziyarete gittiðimde bana dedi ki, 'Bize böyle böyle diyorlar, benim elimde þu anda 7 bin 500 kadar nükleer baþlýklý var ama Rusya'nýn Amerika'nýn elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer baþlýklý füze var, ben de yapacaðým' dedi." açýklamasýna atýfta bulunularak, Erdoðan'ýn bu alanda çalýþmalar yürüttüklerini açýkça ima ettiði belirtildi.
Makalede, Barýþ ve Güvenlik Politikasý Enstitüsü'nden Nükleer Silah Uzmaný ve Araþtýrmacýsý Moritz Kut'ýn, 'Atom bombasý jeopolitiðin ön saflarýnda yer almayý garanti ediyor. Erdoðan'ýn beðeneceði bir fikir. Umarým bu gerçekleþmez. Ama, Türkiye bunun peþinde gibi görünüyor." ifadelerine yer verildi.
Ayný zamanda, Almanya'nýn eski dýþiþleri bakaný Sigmar Gabriel'in, geçtiðimiz yýl bir konferansta yaptýðý, "Türkiye mahallemizdeki bir sonraki nükleer güç olacak." sözleri de hatýrlatýldý.
Ankara'nýn nükleer bir cephaneliðe sahip olmasýnýn an meselesi olduðunu söyleyen Ýsrailli siyaset bilimci Yakov Kadmi'nin endiþelerine yer verilirken, 15 Þubat 2010'da dönemin Ýsrail Baþbakaný B. Netanyahu'nun Yunanistan Baþbakaný G. Papandreu'ya, Ýsrail gizli servislerinden alýnan bilgilere göre Türkiye'nin zaten nükleer bir güç olma potansiyeline sahip olduðunu ilettiði ileri sürüldü.
Makalede, Pakistan ve Rusya gibi nükleer silahlara sahip ülkelerle Türkiye'nin yakýnlýðýna dikkat çekilirken, Türkiye'nin nükleer güç santralleriyle bir yandan enerji baðýmlýlýðýný azaltacaðý, diðer yandan nükleer uzmanlýk kazanacaðý ifade edildi.
Ayrýca nükleer güç reaktörlerinin inþasýnýn, taktik nükleer silahlarýn inþasý için ilk gerekli aþama olarak kabul edildiði ve 2015'ten beri onlarca Türk öðrencinin, Rus üniversitelerinde nükleer mühendislik okuduðu belirtildi.
Makalede, Türkiye'nin özellikle Pakistan'la yakýn iliþkisinin bu alana da yansýyabileceði belirtiliyor.
Türkiye'nin, Pakistan'la tarihi baðlarý ve iki Sünni Müslüman güç olarak yakýnlýklarýna iþaret edilerek, iki ülke arasýnda 2023 ticaret hacmi hedefinin 5 milyar dolar olduðu ifade edildi.
Pakistan'ýn Akdeniz'de enerji kaynaðý arama çalýþmalarý da dahil, Türkiye'yi birçok politik meselede de desteklediði belirtildi.
Dr. Konstaniua makalesinin devamýnda þu ifadelere yer veriyor:
'Nükleer programýn bir diðer ön koþulu ise nükleer baþlýk taþýyacak füzeler geliþtirmeyi amaçlayan balistik füze programýdýr. Komþunun, Yunanistan ve Kýbrýs Cumhuriyeti'ni doðrudan tehdit eden füze yeteneklerini zaten geliþtirdiði doðrudur. Uzmanlar þu anda 1000 km kadar menzilli füzeler geliþtirdiklerini söylüyor.
Diðer bir konu ise, Türkiye'nin ilan edilen 'uzay programý'dýr. Bu çalýþmalara kapsamýnda, menzili 3500 km veya daha fazla olan balistik füzeler geliþtirilebilir. Bu füzeler ayný zamanda nükleer baþlýk taþýyýcýsý olarak geliþtirilebilir. Baþka bir deyiþle, Türk uzay programý nükleer programýný desteklemek için kurulmuþ bir vitrin olabilir.'
Makalede, Türkiye'nin ilk hedefinin Akkuyu'nun inþasý, her halükarda uzun vadede nükleer silah geliþtirme potansiyeli olduðu iddia edildi.
Dr. Konstaniua imzalý makalede, bunun Yunanistan ve Güney Kýbrýs Rum Yönetimi için ciddi bir tehlike olduðu ve Yunan ve Rum yöneticilerin artýk bu meseleti ciddiye almasý gerektiði belirtildi.