İngiliz analist 'olası Rusya-Çin askeri paktını' değerlendirdi: Güç dengesi değişecek, Batı endişelenmeli
ABONE OL

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Dış politika uzmanlarıyla yapılan video konferansta, Çin'le bir askeri iş birliğinin gelecekte mümkün olduğunu söyledi.

Özellikle stratejik teknolojiler konusunda yapılan iş birliğinin Çin ordusunu güçlendirdiğini belirten Putin, tam kapsamlı bir savunma paktının imzalanmasıyla ilgili, 'İhtiyacımız yok ama bunu teoride düşünmek mümkün.' ifadelerini kullandı.

Özellikle Doğu Asya konularında çalışan, siyaset ve uluslararası ilişkiler analisti İngiliz yazar Tom Fowdy, Rusian Today için kaleme aldığı makalede Putin'in açıklamasını yorumladı.

WASHİNGTON'IN PANİĞE KAPILMASININ ZAMANI GELDİ Mİ?

Tom Fowdy'e göre, böyle bir anlaşma jeopolitik dengeyi değiştirecek ve ABD için büyük bir baş ağrısı olacaktır.

Stalin ve Mao'nun, kısa süren Çin-Sovyet anlaşmasını oluşturmak için Moskova'da pazarlık yaptığını hatırlatan Fowdy, 'Çin'in Komünist Devrimi henüz tazeyken Pekin, yeni devletini güvence altına almak için ekonomik ve askeri destek için Sovyetler Birliği'ne döndü. İdeolojik olarak, iki gücün ortak bir düşmanı vardı: Birleşik Devletler ve müttefikleri.' ifadelerini kullandı.

İşte Tom Fowdy'nin makalesinde yer alan değerlendirmeler...

Stalin, Çin ile bir dostluk kurarak, sonunda Soğuk Savaş'ın dengesini Avrupa'dan Asya'ya çekmeyi ve ona NATO'ya karşı stratejik bir avantaj sağlamayı umdu.

Tarih kendini tekrarlamak üzere olabilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Moskova ile Pekin arasında olası bir askeri ittifakı göz ardı edemeyeceğini söyledi. Şu anda böyle bir bağın gerekli olmadığını gözlemlemesine rağmen, "Teorik olarak bunu hayal etmek oldukça mümkün. Şüphesiz Çin ile işbirliğimiz Çin ordusunun savunma kabiliyetini destekliyor. Bu fikri dışlamıyoruz. Bunu zaman gösterecek.' ifadelerini kullandı.

Şüphesiz, Çin'in Rusya ile stratejik bağları güçleniyor. Kesinlikle her konuda aynı fikirde olmasalar da, durumu buraya getiren nedir? Böyle bir ittifakın sonucu ne olur? Nihayetinde, iki ülke, "Düşmanımın düşmanı benim dostumdur" önermesiyle kendilerini yeniden birleşmiş halde buluyor ve Amerika Birleşik Devletleri ile karşı karşıya geliyorlar. Bu zaten kapsamlı askeri ve teknolojik iş birliği ile sonuçlandı. Bununla birlikte, resmi bir askeri pakt, güç dengesini Avrasya kara kıtasına kayacaktır.

YAPTIRIMLAR PUTİN'İ ÇİN'E YÖNELTMİŞTİ

Pekin ve Moskova arasındaki artan stratejik bağın dönüm noktası 2014'te başladı. Ukrayna krizi ve Batı yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan Putin, Rusya'nın ekonomik stratejisini çeşitlendirmek için Çin'e döndü ve Rusya Federasyonu'nun tedarikteki rolünü derinleştirdiğini gören birkaç önemli gaz boru hattı anlaşması imzaladı. Bu dönem aynı zamanda Rusya'nın Pekin'in Kuşak ve Yol girişiminin önemli bir bileşeni haline geldiğini gördü ve Çin yatırımının Avrasya'yı, Rusya topraklarından geçen karayolu ve demiryollarının inşası da dahil olmak üzere iddialı altyapı gelişmeleriyle birleştirmesine izin vererek Çin'in doğrudan kara yolları kurmasına izin verdi.

Bu ekonomik ilişki yoğunlaştıkça askeri ilişki de yoğunlaştı. Çin de son yıllarda Batı'nın, özellikle ABD'nin hedefinde yer aldı. Rusya'nın endişesi, Doğu Avrupa'nın sınırı ve NATO'nun doğuya doğru genişlemesi iken, Çin ise, ABD'nin ve müttefiklerinin Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi'nde, Washington'ın artan bir askeri varlığıyla karşı karşıya. Pekin'i kontrol altına almak amacıyla "Özgür ve Açık Hint-Pasifik" girişimi de Çin'i oldukça rahatsız ediyor. Her iki ülke de kendi topraklarında güvende. Ancak, söz konusu noktalarda sürekli stratejik baş ağrıları ile karşı karşıyalar. İşte askeri iş birliğinin, ortak çıkarların kapsadığı konu burasıdır.

OLASI İTTİFAKIN ETKİLERİ

Böyle bir ittifakın etkileri neler olur? Resmi bir anlaşma nihayetinde Amerika ve müttefikleri için sorun oluşturacaktır. Her şeyden önce Kore yarımadası ve Japonya çevresindeki Kuzey Doğu Asya'da bir Rusya-Çin ortaklığı güç dengesini özellikle hava ve deniz gücü açısından kapsamlı bir şekilde değiştirecektir. Rusya'nın Güney Çin Denizi anlaşmazlıklarına eklenmesi, Çin'in bu bölgedeki üslere erişim sağlaması durumunda, Pekin'in bölge genelindeki, özellikle de hava alanındaki hakimiyeti genişleyecektir. Aynı şekilde, Çin'in yeteneklerinin Avrupa'ya eklenmesi de NATO için yeni zorluklar oluşturacaktır. Anlaşma, aynı zamanda dünyadaki nükleer güç dengesini ABD'nin aleyhine çevirecek ve muhtemelen bir silahlanma yarışına yol açacaktır.

Tabii ki, bunların hepsi varsayımsal. Ülkelerin artan çıkarları var ve önce stratejik, ekonomik ve teknolojik iş birliklerini yoğunlaştırmaları muhtemeldir. Örneğin, ABD onu Batı pazarlarından çıkarmaya çalışırken, Rusya Huawei için bir kale haline geldi.

Moskova ve Pekin'in farklılıkları var. Çin'in Avrupa’nın NATO cephesinde yer alması, Avrupa Birliği ile ticaret ve yatırım ilişkilerini geliştirme girişimlerini daha da kötüleştirirken, Rusya da aynı şekilde Çin’in askeri sürtüşme yaşadığı Hindistan’la çıkarlarını sürdürmede sorun yaşayacak.

Ancak, bu farklılıkların yakınlaşmayı bozmadığı not edilebilir. İki ülke arasındaki iş birliği büyümeye devam edecek. En azından her biri, Batı ittifakının oluşturduğu çevreleme, yaptırımlar ve düşmanlık politikalarına karşı korunmak için hayati bir stratejik karşı ağırlık görevi görüyor. Açıkça birbirlerine ihtiyaçları var, ancak bunun bir noktada resmi bir askeri ittifakla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı henüz kesin değil. Bu Batı'yı kesinlikle endişelendirecek bir olasılık.

star.com.tr