Dünyaca ünlü yönetmenler Roma'da soru yağmuruna tutuldu
ABONE OL
Dünyaca ünlü ödüllü yönetmenler Nuri Bilge Ceylan ve Ferzan Özpetek, II. Roma Türk Film Festivali kapsamında, Master Class etkinliğinde İtalyan sinemaseverlerle buluştu. Usta yönetmenler, filmlerine ilişkin merak edilenleri anlattı.
Roma’da 18 Ekim akşamı açılış töreniyle perdelerini açan ve 15 Türk filminin gösterildiği festival, İtalyanlar’dan büyük ilgi görürken, sinemaseverler, iki usta yönetmenle de buluşma fırsatı yakaladı. Festivalin Onur Konuğu Nuri Bilge Ceylan ile Festival Onursal Başkanı Ferzan Özpetek, Casa del Cinema’da (Sinema Evi) düzenlenen Master Class etkinliğinde yoğun ilgiyle karşılaştı. Katılımcılar, 2 saat süren etkinlik boyunca, ‘Ustaya Saygı’ ve açılış filmi de dahil olmak üzere 4 filmiyle festivalde yer alan Ceylan ve Özpetek’in bakış açısını ve çalışma tekniğini tanımak adına detaylı soru sormaktan geri durmadı. Ceylan, tüm sanat hayatının bir hediyeyle başladığını, “Gençliğimde sanat namına bir şey yoktu çevremde. Fakat 15 yaşlarımda, doğum günümde hediye edilen bir fotoğraf kitabıyla başladı her şey. Önceleri fotoğraf bir oyun gibi geldi ama sonra değişti. Hediyeler, insanın hayatını değiştirebilir” sözleriyle anlattı.
Nuri Bilge Ceylan, filmindeki diyalog azlığıyla ilgili bir soru üzerine şunları söyledi:

‘Büyük bütçe’ baskısı
“Ben filmin anlamının diyalog yoluyla olmasını çok istemiyorum. Hayatta öyle değil gibi geliyor bana. Hayatta ben bayağı yalan söylediğimizi düşünüyorum. Gerçeği öğrenmek isteyen biri, birisinin söylediğine bakmamalı gibi geliyor. Ya da ben gerçeği oradan edinmiyorum gibi geliyor. O yüzden sinemada da öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Yani ifadelerinde, söylemediklerinde, saklamayı tercih ettiklerinde daha çok gerçek saklı gibi geliyor. Bu görüşümü, sinemaya da bir şekilde yansıtmak istiyorum.”
Büyük bütçeli filmlerin bir yönetmen üzerinde baskı yaratıp yaratmadığı sorusu ile karşılaşan usta Yönetmen Ceylan, “İster istemez yaratıyor. Küçük bir ekiple çalışırken benim için hiç problem yoktu. 1 ay bile beklesem çekim yapacağım yerde 5 kişiydik sonuçta. İlk filmim kasabayı bir yılda çektim. Çok özgürdüm yani. Ancak 70 kişi, bunların otel masrafı, yeme-içme masrafı var. Sonuçta sınırsız bütçeyle çalışmıyoruz. Sınırsız da olsa bana bu kadar masraf saçma geliyor. Sette olabildiğince az insan olmalı. İşi olmayan bulunmamalı” dedi.

‘Setin yemeklerini annem yapıyordu’

İlk filmi ’Hamam’ı, çok az bütçeyle çektiklerini hatırlatan Ferzan Özpetek ise, “Ancak özgür değildik. 3’üncü gün film bitti. Annem yemekleri pişirip gönderiyordu sete. Benim kıyafetlerimi oyuncu Alessandro Gassman giyiyordu. Bu bütçenin kısıtlılığı değil, sürünmek olayıydı. Bütün gün aç bir şekilde sandviç bekliyorduk ama bunun hoş yanları da vardı. Toplam 9 kişiydik, 6 kişilik de Türk grubu vardı. 5 hafta çekim yaptık, 300 bin Euro bütçeliydi. Ondan sonra ‘Harem Suare’yi yaptım. Daha büyük bir bütçesi vardı. Onun rahatsızlığını hissettim. Büyük bütçeli filmlerde bir takım insanların türemesinden korkuyorum. Tamamen haftalıklarını almak için oradalar” diye konuştu.

Bir soru üzerine artık birçok yönetmen gibi Roma’da film çekmek istemediğini belirten Özpetek, bir önceki filmini Lecce’de çektiğini söyleyerek şöyle devam etti:
“Bir rüya gibiydi. Roma’da film çekerken ne kadar zorluk varsa karşınıza çıkıyor. Bir pratiklik yok. Bir de Romalılar film setlerine karşı artık çok yorgunlar.”