Tarihte bugün 532 yılında İstanbul’un en kanlı ve acımasız çatışmalarının yaşandığı ve 40 bin kadar Bizanslının ölümüyle sonuçlanan Nika Ayaklanması bastırıldı
Bugünkü Sultanahmet Meydanı, Bizans İmparatorluğu döneminde Hipodrom adıyla anılmaktaydı
Roma’daki Collesium’un benzeri olan Hipodromda kanlı gladyatör dövüşleri ve araba yarışları yapılırdı
Bu kanlı dövüş ve yarışlar, Bizans’ın günlük yaşantısının ayrılmaz bir parçası haline gelmişti
Daha sonraları, hipodromda sadece araba yarışları yapılır oldu
Yarışlar, “Maviler” ve “Yeşiller” diye adlandırılan iki grup arasında yapılırdı
Zamanla Maviler ve Yeşiller güçlü birer örgüt haline gelmişlerdi
Hatta siyasal bir nitelik kazanmaya, Bizans’ın toplum hayatına etki yapmaya başlamışlardı
11 Ocak 532’de binlerce Bizanslı hipodromu doldurmuştu
Güvenlik tedbirlerinin alınmasından sonra, İmparator Justinyanus gelerek kathisma denilen locasına oturdu
Mavilerin oturduğu tribünlerde ses kesilmiş, fakat yeşilleri tutan halkın gürültüsü sürüp gidiyordu
Bunun üzerine İmparator, mandator denilen ve sözcülüğünü yapan yüksek rütbeli bir subaydan halkın ne istediğini sormasını emretti
Yeşiller, adaletsizlikten çok acı çektiklerini, sarayın ileri gelenlerinin halka zulmettiğini ve Mavilerin kimi cinayetlerde parmağı olduğunu ifade edince İmparator bu durumdan haberdar olmadığını söyledi
Vali düzeni korumak ve Yeşilleri yatıştırabilmek için şüphelenilen üç kişiyi yakalattı
13 Ocak’ta gerçekleşecek idam sırasında Maviler ile Yeşiller barışıp idam mahkumlarının affedilmesini istedi. İstek yerine getirilmeyince kalabalık “Nika”, yani “Zafer” nidalarıyla şehri yakıp yıkmaya başladı
Vali sarayı önündeki çatışma, kısa bir süre içinde meydan savaşı halini almıştı
17 Ocak’ta şehrin 4’te 1’i yok olmuş, Büyük Saray yanındaki Ayasofya Katedrali de harabeye dönmüştü
Ayaklanan halk, Hypatios adlı birini Justinyanus yerine İmparator ilan etti
Justinyanus’un “Ayaklanmaya son verirseniz hepinizi affedeceğim” vaadi de işe yaramadı, isyancılar Büyük Saray’ı da bastı
Askerler arasında isyana destek verenler çıkmaya başlayınca İmparator tahtını gözden çıkarmış, canını kurtarma derdine düşmüştü
Saray’ın Marmara Denizi’ne bakan kısmında İmparator ve ailesini kaçırmak için bir gemi hazırlatılmıştı
Eşinin korkaklığı üzerine sabrı taşan İmparatoriçe Teodora şunları söylüyordu:
“Kaçmaktan başka çıkar yol kalmayınca, kaçmaya kalkışmak adiliklerin en büyüğüdür. Yıllarca başında imparatorluk tacını taşıyan biri, tacını kaybedince hayatını da kaybetmelidir. Gemi hazır, deniz de sakin. İstiyorsan kaçabilirsin, Ama benim de geleceğimi sanıyorsan aldanıyorsun!..”
İmparatoriçenin bu sözlerinden etkilenen askerler, 18 Ocak’ta dönemin ünlü komutanı Belisarius önderliğinde hipodromu kuşattılar
Önce kapılar tutularak isyancıların dışarı çıkmaları önlendi
Sonra da askerler tribünlerin üst basamaklarında mevzilendiler
Askerler, isyancılara rahatça nişan alarak onları ok yağmuruna tuttular
Az sonra öldürülen isyancılar, üst üste yığıldıklarından kapıların önünde aşılması güç birer duvar meydana getirmişlerdi
Akşam karanlığı çökerken isyancılardan bir teki bile canlı kalmamıştı. Ertesi günü cesetler hipodromdan dışarı taşınırken sayıldı ve alanın ortasında yaklaşık 40 bin kişinin öldürüldüğü anlaşıldı
İmparator Justinyanus zaferini taçlandırmak adına yıkılanın yerine bugünkü Ayasofya’nın inşa edilmesi için emir verdi