İstanbul'da çalıştığı işten emekli olduktan sonra köyüne yerleşen Adem Bora, yıllarca devam eden ve öğretilmemiş müzik tutkusunu burada devam ettirmeye karar verdiğini söyledi. Müzik konusunda hiçbir eğitim almamasına rağmen müzik kulağı sayesinde kendi kendine keman ve kemane, saz çalmayı öğrendiğini belirtti. Bora, kemanı kemane gibi dizinde çalarken, omuzuna koyduğunda ise çalamıyor. Sadece çalmakla kalmayıp, her enstrümanı evinin altında kurduğu küçük atölyede imal etmeye başlayan Bora, müzikle olan ilgisini şöyle anlatıyor:
"Dayım, kemanelerin 3 tellisini çalardı. Çocukluktan beri kulağımızda bir ses var. Ondan sonra ben de merak ettim, ama fazlada bir şey yapamıyorum. Bu kadarla devam ediyorum müzik işine. İstanbul'dan emekli olduktan sonra köye yerleştim. Burada da şimdi hobi olarak devam ettiriyorum. Yöresel oluyor benim yaptığım iş galiba. Kemanı kemane gibi çalıyorum. Anadolu'da böyle çalarlar bunu. Boynumuzda çalamıyoruz. Kemanın çok güzel bir özelliği var. Saz ve gitar bir yerde biter. Ama keman bütün Dünyaya hitap eder."
İstanbul'da bir konservatuarda keman hocasının kendisine 'Yazıyı tersten okumak gibi birşey bu' dediğini hatırlatan Adem Bora, şöyle dedi:
"Sonra bana doğrusunu gösterdi, ama mümkün değil yapamadım. Hayretler içinde kaldı.
Müzik konusunda benim biraz bilgim vardır. Gitar, fender, bir de gibson. Fenderin sesiyle gibsonun sesini ben aletleri hiç görmeden çınlamasından anlarım. En iyi gitar markasıdır. Yaptığım kemanları satıyorum. Bir tanesi Afyon'a, diğeri Rize'ye gitti."