Son zamanlarda bir moda çýkdý arkadaþlar arasýnda; yazýya hep ‘En son söyleyeceðimi en baþdan söyleyeyim.’ diye giriyorlar.
Bugün, kusur kalmamak için ben de öyle yapacaðým.
O halde...
En son söyleyeceðimi en baþdan söyleyeyim:
Bugünlük de bu kadar, esen kalýnýz!
***
Ben biraz Amasyalý sayýlýrým. Teðmenliðimin dokuz ayýný orada yapmýþdým; Tâlimgâh Taburu’nda...Onun için þu Bat Parký’ndaki aðaç katliâmýna teþebbüs meselesini daha da bir hop oturup hop kalkarak izliyorum.
Bir kere þunu belirteyim ki bende sâdece aþýrý bir kedi-köpek ve genel olarak hayvan sevgisi deðil yine aþýrý bir aðaç sevgisi de vardýr. Kesilen her aðaç, çok yaþlý dahî olsa, bana sanki kolum kesiliyormuþ gibi gelir. Ruh Hekimim Monsieur Marchal bunun adýný da söyledi ama aklýmda tutamadým. Zâten hastalýkarýmýn adýný artýk aklýmda tutmakdan da vazgeçdim. O kadar boþ þeylerle kafamý yoramam. M. Marchal bunun adýný da söylemiþdi bir kere laf arasýnda. Neyse...
Aðaç katliâmý teþebbüsüne gelince; bir kere her þeyden önce o kesim iznini veren kifâyetsiz yetkiliyi esaslý bir kötekden geçirmek yerinde olur ama sopa kullanmaksýzýn, çünki o da aðaçdan! Belki plastik bir hortum kullanýlabilir.
Bu bölümü Fâtih Çekirge’nin dünki yazýsýndan son cümleyi alýntýlayarak bitirmek istiyorum, zîrâ daha iyisini kuramam:
“Amasya Vâlîsi, Belediye Baþkaný, TCDD Genel Müdürü!
Duyuyor musunuz asýrlýk dallarýn Bat Parký’ndan gelen çýðlýklarýný?”
***
Bu vesîleyle derhâl öbür aðaç katliâmýna geçmeden olmaz:
Dün Ýstanbul’da Üçüncü Hava Limaný’nýn temel atma töreni vardý. Bu fevkalâde büyük projeye kimsenin îtirâzý yok. Hem kârlý bir yatýrým hem de Ýstanbul’un stratejik önemini çok daha yüksek seviyeye getirecek bir adým. Bunlar zâten günlerdir uzun uzun yazýlýp çiziliyor.
Ama bu hava limaný inþâ edilirken on milyon aðacýn kesilip düzinelerce göletin kurutulmasý ve bölgede yaþayan bahtsýz vahþî hayvan türlerinin soykýrýma tâbî tutulmasý þart mýydý?
Sayýn BÞ Belediye Baþkanýmýz Kadir Topbaþ bunun vebâlini taþýyabilecek mi?
Bundan böyle baþýný yastýða koyduðunda þöyle deliksiz bir uyku çekebilecek mi?
E, öyleyse helâl olsun! O zaman mesele yok...
***
Türkiye Cumhûriyeti’nin PKK ile “barýþ müzâkereleri” kritik ve fevkalâde önemli bir noktaya geldi. Bunu çok önemsiyorum.
Fakat sonradan “formel” bir pürüz çýkmamasý için keþke en baþda diplomatik iliþkiler resmen te’yîd edilse ve büyükelçiler teâtî edilseydi.
Ýlk sefîr-i kebîrimizin ille meslekden bir diplomat olmasý da þart deðil. Daha ziyâde bölgeyi ve insanlarýný iyi tanýyan, onlarýn derdleriyle hem-derd, sürurlarýyla mesrûr olan bir þahýs, profesyonel olmasa bile daha uygun olur kanaatindeyim.
Hayýr, kendimi kasdediyor deðilim.
Meselâ Cengiz Çandar yâhut Hasan Cemâl Kardeþlerimden biri bu iþ için biçilmiþ iki kaftandýr.
O telâþede gümbürtüye gitmesin diye bir hatýrlatayým dedim.
Her hâl ü kârda Ölümsüz Âkif’den bir mýsrâ buraya iyi gider:
“-Yaþasýn! - Kim yaþasýn? - Ömrü olan! Þak, þak, þak...”
(Feilâtün, feilâtün, feilâtün, fa’lün)
DÜZELTME: Dün yanlýþlýkla “Allâhü min sâbýrîn!” yazmýþým.
Doðrusu tabii ki “Allâhü meas sâbýrîn!” olacak.
Özür dilerim.