Âkil adamlar akıllı mı yiyici mi?!

Geçen Cumartesi günü İslam dünyasını yakından tanıyan dostum Hüseyin Güneş ile bazı konuları görüşmek için Üsküdar’da buluşmak üzere anlaştık. 

Buluşma saatimiz Kadir Mısıroğlu ağabeyin sohbet saatine denk geldiği için Sebil Yayınevi’nde buluşmaya karar verdik.

Ben biraz geciktim. Yayınevine gittiğimde üst kat dolmuştu. Kalabalığı rahatsız etmemek için ben de giriş katta bir yere iliştim. Kısa sürede orası da doldu. Tamamı gençlerden oluşan yüzlerce cesur insan adeta nefes almadan heyecanla Kadir ağabeyi dinliyordu.

***

Kadir ağabey de hem tarih hem kültür hem din hem ahlak hemen her konuyu güncel meselelerle irtibatlandırarak edibane bir şekilde ve akıcı bir üslupla anlatıyordu.

Bir ara dilimizin bozulmasından ve yanlış telaffuz ve yazımından bahsederken sözü Âkil Adamlar deyimindeki akıllı anlamında kullanılan ‘âkil’ kelimesine getirdi.

Âkil Arapça ‘yemek’ anlamındaki ‘ekele’ fiilinden türemiş bir ism-i faildir ve yiyici/yiyen demektir.

Akıllı anlamındaki kelime ‘âqıl’dır. Kuran alfabesindeki kâf ile qaf harfleri ‘k’ olarak latinize edilmiş o yüzden akl ile ekl birbirine karışmıştır.

Evet doğrusu ‘Âqıl Adamlar’dır ama ben dâhil herkes galat-ı meşhur olarak âkil diye yazdık. Tabii ki maksadımız asla yiyici demek değildir!

Kadir ağabey yanış kullanılan bu kelime üzerinden gençlere Osmanlıca öğrenmenin önemini hatırlatıyordu.

***

Türkçe latinize edilirken bazı harfler alınmadığı için bilhassa Arapça ve Farsça birçok kelime günümüze yanlış intikal etmiş ve galat-ı meşhur olarak kullanılır hale gelmiştir.

Bu hususta Azeriler daha başarılıdır!

Medyanın özellikle de televizyonların eğlence programı kadar olmasa da arada birkaç dakikalık hatırlatmalarla Türkçeyi doğru ve güzel kullanmak için spotlar halinde yayınlar yapması aslında zaruri bir ihtiyaçtır.

Geçenlerde tevafuk eseri NTV Radyo’da benzer bir program dinledim. Vasî, ile vâsi arsındaki telaffuz ve anlam farklılığını anlatıyordu!

***

Geçen Salı günü yine dostum Hüseyin Güneş ile Anadolu yakasında buluştuk. Bu kez bir dostumuzun cenazesine katılmak için Sahra-ı Cedid camiine gittik.

İmam Hatip Lisesi hocalarından Mahmud Algın bey vefat etmişti. Merhum ile hukukumuz vardı. Dini bütün ihlaslı ve gayretli bir mü’mindi. Coşkulu bir Müslümandı. Örnek bir insandı. Bir evladını Afganistan’da şehid vermişti!

Cenazesindeki cemaat de fevkalade nezih bir cemaat idi. Allah rahmet eylesin.

Cenazeden sonra hazır gelmişken Hüseyin Bey’e tekrar Kadir Ağabey’e gitmeyi teklif ettim. Çünkü ben Cumartesi günü bir TV programına yetişmek için aceleyle çıkmıştım, Kadir Ağabey’le görüşememiştim.

***

Gittik, bir saate yakın sohbet ettik.

Kadir Ağabey 60 civarında eser yayınlamış velûd bir yazar. Ayrılırken 48’i Osmanlıca, 112’si latin harfleriyle 160 sayfalık ‘Özlü Sözler’ isimli kitabını hediye etti.

Kadir Ağabey’e teşekkür mahiyetinde birkaç sözünü iktibas ediyorum.

***

Cesareti yüreğindeki kadar değil elde edebileceğin netice kadar kullan. Aksi hâlde mücadelen Don Kişotluk olur.

- Herkes nasihat dinlemeye muhtaç ve hatta mecburdur. Dost nasihatine kulak tıkayanlar, musibetin nasihatini mecburen dinlerler! Ama geç kalmış olarak.

- Asıl zenginlik bankadaki değil ahret hesabındaki kabarıklıktır! Zira bankadaki ekseriya vârislerin, ahret hesabındaki ise mutlak ve ebedi olarak senindir!

- Düşmana verilecek tavizin en tehlikeli neticesi, eski dostları kaybetmektir.

- İslam itidal rejimidir. İtidalden uzaklaşarak ifrata sürüklenmenin en tehlikelisi muhabbette yaşanır. Zira muhabbette freni olmayanların varacağı yer putçuluktur.

- İslam medeniyetinin alamet-i farikası ‘İslam Yazısı’dır. Bir kimse sağdan sola yazmayı öğrenmedikçe Müslüman bir münevver olduğunu asla iddia etmemelidir!..

- Milletçe bir cihan devletinin yirmi dört milyon metrekare olan topraklarını kaybetmemizden daha büyük olan kaybımız iman, ahlak ve karakterimizde vâki olan erozyondur.

- Helal gıda başarı ve istikamet sahibi olmak için ‘İsm-i Azam’ duasından daha müessirdir.

Cumanız mübarek osun!