1 Kasım seçimleri süreci ve MHP’nin siyasi sorumluluğu

7 Haziran seçimleri öncesi AK Parti’nin tek başına iktidar olacağından kimsenin şüphesi yoktu. Bu kanaat muhalefette o kadar güçlüydü ki seçim propagandası AK Partiyi indirme ekseninde yoğunlaşmıştı. 

Hiçbir muhalefet partisi iktidar olmak için çalışmıyordu. Hedef iktidar olmak değil ne pahasına olursa olsun  AK Parti’yi indirmekti. Kendi partilerini bırakıp HDP’ye oy verecek kadar bu kanaat pekişmişti.

***

Bu kanaat AK Parti yönetiminde ve tabanında ki rehavetin de temel kaynağıydı.

Bu kanaat AK Parti seçmeni nezdinde de olumsuz sonuçlar doğurmuştu. Kürt kökenli kimi seçmenler ‘AK parti nasıl olsa iktidar olur bari oyumu HDP’ye vereyim de barajı aşsın’, Türk milliyetçiliği ağır basan seçmen de’ MHP’ye vereyim de biraz ders olsun’ saikiyle hareket etmiştir.

Bu saikle hareket eden AK Parti seçmeni 7 Haziran sonuçlarını görünce pişman olmuştur ancak iş işten geçmiştir.

***

Seçimler üzerinden  iki buçuk ay geçmesine rağmen henüz bir hükümet kurulamamış, parlamenter sistemin nasıl tıkandığını toplum yaşayarak görmüştür.

Çok partili sisteme geçtiğimiz günden beri ilk kez böylesi bir tıkanma söz konusudur ve ilk kez cumhurbaşkanı kararıyla ülke seçimlerin yenilenmesini tecrübe edecektir.

Anayasada hükümler gayet net olmasına rağmen seçim hükümeti de temsil edilen tüm partilerin üyelerinden değil AK Parti ve bürokratlardan  oluşacağa benzemektedir.

Yani seçim hükümeti de AK Parti hükümeti olacaktır!

Ellerinde anayasal imkan varken hükümete ortak olmaktan bile kaçan bir muhalefet anlayışı hakim maalesef.

***

Seçimlerden hemen sonra MHP kapıyı tüm koalisyon ihtimallerine kapayarak parlamentoyu kilitleyen parti olmuştur.

HDP’nin içinde bulunduğu veya dışarıdan desteklediği hiçbir hükümette yer almayacağını ve de desteklemeyeceğini ilan ederek muhalefet partilerinin koalisyonunu engellemiştir.

AK Parti’ye koştuğu anlamsız şartlar ile AK Parti ile de bir koalisyon ihtimaline kapıları sıkı sıkı kapamıştır.

***

AK Parti’yi muhafazakar seçmen nazarında iyice yıpratmak için HDP veya CHP ile koalisyon kurmaya zorlamak gibi bir basit kurnazlığı tercih etmiştir.

Kendisi hiçbir sorumluluk almayıp sağa sola görev vermeyi nasihat etmeyi yeğlemiştir.

Gelinen noktada kurulacak hükümete ortak olup sorumluluk almak yerine cumhurbaşkanına saldırmayı tercih etmiştir.

***

Bugün 23 Ağustos ve anayasanın 116. Maddesi gereği cumhurbaşkanının seçimleri yenilemesi için başlayan sürenin sonu.

Cumhurbaşkanı yarın veya yarından sonra  seçimlerin yenilenmesine resmen karar verecek. Karar resmi gazetede yayınlandığı günden itibaren 5 gün içinde anayasa gereği geçici bakanlar kurulu oluşturulacak.

114. Madde gereğince  cumhurbaşkanı geçici bakanlar kurulunu oluşturması için bir başbakan atayacak. Mecliste temsil edilen partilerin bakanlık sayısını meclis başkanı belirleyecek, bu orana göre başbakan bakanları tayin edecek.

Anayasaya göre teklif edilen bakanlığı kabul etmeyen veya sonradan çekilen partililer yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar atanır/atanacak.

Dikkat bu bir koalisyon hükümeti değil geçici bakanlar kuruludur.

***

MHP ve CHP geçici bakanlar kuruluna üye vermeyeceklerini ilan ettiler.

HDP de acemi siyasetçiler elinde lüzumsuz bir tartışmayı körüklüyor. Efendim bakanları parti belirlemeliymiş yoksa katılmazlarmış ve baskılara boyun eğmezlermiş.

Oysa bu acemi siyasetçiler 114. Maddeyi dikkatlice okurlarsa itirazlarının ne denli yersiz olduğunu anlarlar. Orada anlayamazlarsa anayasanın 109. Maddesini okusunlar orada daha sarih bir ifade ile bakanlar başbakan tarafından seçilir ibaresini göreceklerdir.

Tabii ki bu hüküm başbakanın partilerden isim istemesine mani değildir ama HDP’nin bu gereksiz, acemice ve tehditvari  tavrı Davudoğlu gibi nazik bir insanı bile sinirlendirmişe benziyor. Böylesine meydan okumasalardı onlara danışmayı düşündüğünü ama artık bundan sonra yetkisini kullanacağını söylemek zorunda kaldı.

Verirler mi vermezler mi onların bileceği bir husus ama eğer verirlerse başbakan almak zorundadır. HDP’nin hükümette yer almasının siyasi sorumluluğu da MHP’nin omuzlarındadır.

Bu sorumluluğu milliyetçi tabanına nasıl anlatacak orasını haftaya göreceğiz.