Bugünün dünyasýnda hemen her þeyin ‘para’ etrafýnda geliþiyor olmasýna aldanmayýn, yine de en belirleyici deðer emektir. Paranýn ortaya çýkmasý emek sayesinde olduðu gibi, para dahil her deðeri üreten yine emektir.
Emek, yani bildiðimiz pazu gücü...
Pazunun yerini bütünüyle almasa da ‘beyin’ þimdilerde daha etkili bir emek aracý. Pazunun da iþlenmiþi aranýyor üretimde ‘nitelikli iþgücü’ ihtiyacý sebebiyle... Niteliði geliþtirilmemiþ emek, nitelikli iþgücü ile üretim aracýna dönüþen ‘beyin’ karþýsýnda giderek etkisini yitiriyor. Bu durum üretim iliþkilerini de etkiliyor elbette.
Nitelikli olmak bireyselliði dayattýðý için örgütlü haliyle güç teþkil eden emekçinin iþi zorlaþýyor. Geçmiþin gücü sýnýrsýz görünen sendikalarýnýn günümüz dünyasýnda iþlevlerinin azalmasý bunu gösteriyor. Nitelikli iþgücü aðýrlýk kazandýkça sendikalar güç kaybýna uðruyor.
Olumlu bir geliþme deðil bu; olumlu olmadýðý için de emekçi dayanýþmasýna ve emekçinin korunmasýna daha fazla ihtiyaç var. ‘Gemisini kurtaran kaptan’ anlayýþý egemen günümüzde; gemisini kurtaramayacak durumda olanlar zararda. Servetler arasýndaki uçurum derinleþtikçe, yoksullarýn kem gözlerinden korumak için varlýklýlarýn ‘modern getto’ görünümündeki sitelere sýðýndýklarý yeni bir hayat tarzý oluþuyor.
Maalesef ülkemizde de hýzla yaygýnlaþan bir hayat tarzý bu.
Yaþadýðýmýz zaman diliminde ülkeleri yönetenlerin birinci önceliði ‘eðitime’ vermesi þart; çünkü olumsuz fark eðitim eksikliðiyle birebir iliþkili. Günün þartlarýna, ülkenin hangi tür iþgücüne ihtiyacý varsa ona uygun bir eðitim. Ýdeolojik saplantýlar yüzünden insanlar vakit de kaybetmemeli, iþtahlar da kaçýrýlmamalý. Bilgiye ulaþým kolaylaþtýðý gibi bilginin marifete dönüþmesi süreci de deðiþti günümüzde; buna aldýrmayan bir eðitim anlayýþý boþuna bir çabadýr.
Ýdeolojik saplantýlardan uzaklýk eðitim politikalarýnýn belirleyicisi iktidarlar için gerekli deðil yalnýzca; emekçilerin de geçmiþe ait bu tür hastalýklardan kendilerini uzak tutmalarý þart. Emeðin deðerini artýrmak, saygý talebi, daha iyi hayat þartlarý beklentisi, ayrýmcýlýða karþý çýkmak... Bunlar emekçiye yakýþan tavýrlar... Hak ettiðinin karþýlýðýný istemekten çok baþkalarýnýn elde ettiðini çok görmek, yakýp yýkarak talebini dile getirmek... Bunlar da yakýþmayan tavýrlar...
1 Mayýs’ýn yeniden ‘bayram’ olarak kutlanmasý önemli bir kazaným; bayramýn þenlikli geçmesi yanýnda emeðin deðerinin vurgulanmasý ve emekçinin haklý taleplerinin seslendirilmesi de önemli. Ýdeolojik kalýplarýn dýþýnda bir emekçi birliði sergilenmesi fýrsatý bu ayný zamanda.
Bu yýlýn bir baþka güzelliði, 1 Mayýs’ta Ýstanbul/Taksim’de yer alacak gruplar içinde kendilerini ‘Devrimci Ýslâmcýlar’ olarak tanýmlayan emekten- yana insanlarýn da bulunacak olmasý... Onlarýn Taksim’deki varlýðý, yýllar önce, emekçilerin karþýsýna sürülmüþ ‘Ýslâmi’ görüntülü yýðýnlarýn yanlýþlýðýndan bir tür özür dileme sayýlabilir. Bu, ayrýca, emeði tek bir dünya görüþüyle ilintileyip aslýnda herkesin ortak deðeri olmasýný engelleyen tutukluluðu ortadan kaldýrma yönünde bir adým olarak da görülebilir.
Her þey birden ve yukarýdan beklenerek gerçekleþmiyor. Bir adým, bir adým daha... Bu yýlýn 1 Mayýs’ý, umarým, emeðin ‘bayramý olarak’ kutlanýr.