Birinci Dünya Savaþý belki petrol yüzünden baþlamadý, ancak petrol sayesinde bitti. Sonraki Ortadoðu tarihi, petrol yaðmasýnýn tarihidir.
Mezopotamya, Ýngiltere’nin Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda uydurduðu bir kelimedir. Orasý Osmanlý’nýn Musul, Baðdat, ve Basra vilayetleriydi ve ayrý bir isme ihtiyaç yoktu. 1918 sonrasýnda iþgal alanýna bu ismi koyup, Osmanlý egemenlik sahasýndan çýkartmýþ ve Osmanlý izini silmiþ oldular. Coðrafyalara isim koymak ya da mevcut ismi deðiþtirmek, egemenlik kavgasýnýn þartýdýr. Bu bölgeye daha sonra ‘Irak’ denecektir. Neyse ki Musul, Baðdat ve Basra isimleri deðiþmedi!
Musul, vilayet olarak savaþýn ortasýnda 1916’da Sykes-Picot anlaþmasýyla Fransa’ya býrakýlmýþtý. O zaman petrol öncelik taþýmýyordu. Coðrafya üzerinden askeri strateji geçerliydi. Ýngiltere, Rusya ile komþu olmak istemiyor, arada tampon tutmayý hedefliyordu. Rusya ile Ýngiltere’nin Musul’daki komþuluðu ise akýllara ziyan planlar sayesindeydi: Ýran, bir noktaya kadar Çarlýk Rusyasýna býrakýlmýþtý, Londra da Rusya’nýn Basra Körfezi’ne kadar inmesini istemiyordu.
1917’de Rusya’da rejim deðiþince, Rusya’yý ve Bolþevizmi sýnýrlamak için bu kez Ýngiltere, Kafkasya’da tampon devletlerle Rusya içlerine uzanmayý hedefledi. Bunun için de Musul’u elde tutmak gerekiyordu. Musul, Hindistan’a uzanan üç karayolundan Güney yolu için kilit önemdeydi. Yani Londra - Ýstanbul - Musul - Baðdat - Kerman ve Quetta hattý... O zaman Hindistan, þimdiki Pakistan Quetta ya da Kývata’dan baþlýyordu. Diðer iki yol, Moskova’dan geçiyordu.
Ýngiltere için hasým olan Rusya, Ýran üzerinden Baðdat-Basra’ya inmek isterse Musul’dan geçmek zorundaydý. Yine þayet Türkiye kuzeyden gelirse, Musul engeldi. Çünkü Musul’dan sonra Baðdat-Basra’ya dek alan düzdü, savunmasýzdý.
Musul’un savaþ sonrasýnda 1919’dan baþlayarak Türkiye elinde kalmasý halinde, Baðdat için planlanan Ýngiliz ve Þam için planlanan Fransýz hakimiyeti tehdit altýna girerdi. Musul’dan kontrol edilebilecek üç kent vardý: Halep, Þam ve Baðdat. Ayrýca Fýrat ve diðer Irak nehirleri Musul’dan geçiyordu... Hiçbiri geçerli deðilse, Musul vilayetinde petrol vardý.
Ýngiltere 1917 ve sonrasýnda bu bölgenin Türkiye’ye býrakýlmamasý, Fransa’ya da asla verilmemesi gerektiðini benimsedi. Orada ayrý bir yerel kurgu geliþtirmek gerekiyordu…
Osmanlý ordusu Baðdat’tan Mart 1917’de ayrýldý. Ocak 1918’de bile Ýngiliz ordusu Baðdat’ýn 100 km dýþýnda Samarra tarafýndaydý. Yani Musul vilayeti sýnýrlarý dýþýndaydýlar.
Dünyada petrolün ekonomik deðeri 1900’lü yýllarýn baþlamasýyla keþfedildi. Henüz endüstri ve ulaþýmdan büyük bir talep gelmiyordu. Ancak 10 yýllýk bakýþ açýsýna sahip olanlar, petrolün önemli kaynak olduðunu fark etmiþlerdi. ABD’de petrol vardý ve o zaman için yeterliydi. Deniz aþýrý coðrafyalarý kontrol eden ve ekonomik kaynak peþinde olan Ýngiliz Ýmparatorluðu için ise her coðrafya, hammadde için gerekliydi.
Bab-ý Ali de kendi coðrafyasýndaki kaynaklarýn farkýndaydý ve yeni kaynak petrolün Musul vilayetinde var olduðu anlaþýlmýþtý. Zaten Almanlardan baþlayarak Ýngilizler, Fransýzlar, Amerikalýlar ve sonra da herkes, Bab-ý Ali’ye Musul ve petrol telkini yapýyordu. En önce Almanya, Baðdat demiryolu üzerinden Musul’a ulaþmak istemiþti, ancak savaþ engel oldu. Sonra ayný rotayý Ýngiltere ve Fransa hedefledi.
Ýngiltere-Fransa-ABD üçlüsü savaþý petrolle çalýþan fabrikalarý, petrolle iþleyen savaþ araçlarý ve petrol türevleri ile daha da yýkýcý hale gelen bombalarý ile kazandýlar. Savaþ anlayýþýný alt-üst eden yeni gemiler, tanklar, uzun namlulu silah monte edilmiþ otomobiller, asker taþýyan kamyonlar, uçaklar petrolle iþliyordu. Curzon, Kasým 1918’de müttefiklerin savaþý ‘bir petrol dalgasý üzerinde ilerleyerek’ kazandýðýný söyleyecektir. Konuþtuðu yer, müttefik ülkeler petrol istiþare kurulu toplantýsýydý. Müttefikler petrol kaynaklarýný savaþ makinesine yetiþtirmek için ortak kurul kurmuþlardý. Savaþý kazandýran petroldü, sonraki dönemin hakimiyeti için de petrolün kaynaðýna hakim olmak gerekiyordu.
Savaþ öncesinde Musul ve Baðdat petrolü için 1912’de kurulan Türk Petrol Þirketi TPC savaþ sonrasýnda Alman hakimiyetinden Ýngiliz-Fransýz hakimiyetine kaydý. Arada deðiþmeyen unsur, Ýstanbul’da her taþýn altýndan çýkan Kalust Gülbenkyan’dý. Kapalýçarþý’da yetiþen ve pazarlýk yapmayý hüner olarak öðrenen Gülbenkyan, para iþlerine siyaset bezirganlýðýný da karýþtýrmýþtý. Yabancý elçiliklerin gözdesiydi.
TPC petrol þirketinin kaðýt üzerindeki varlýðý, Ýngiltere’nin Musul planlarý için uygun bir araç haline geldi. Kaðýttan þirket, askeri iþgalle birleþince Musul petrolü için hukuki temel oluþturdu. TPC sonraki dönemde, hisse deðiþimleriyle ve boyundan büyük önem atfedilerek, sömürgeciler için elveriþli bir araç olacaktýr.
Birinci Dünya Savaþý’nda Filistin ve Fýrat-Dicle havzasýndaki petrolü yalnýzca Ýngiltere deðil, ABD de fark etmiþti. Mayýs 1919’da Paris Konferansý’nda ABD heyetine Dýþiþleri Bakanlýðý’ndan telgraf geldi: ‘Amerikan petrol þirketleri, Fýrat-Dicle havzasýna ve Filistin’e petrol sahalarý açýsýndan ciddi biçimde bakýlmasý düþüncesindedirler. Bu faaliyetler ABD hükümetinin onayýný alacak mýdýr? Ayrýca müzakere edilen barýþ anlaþmasý, Amerikan þirketlerinin bölgeye diðer ülke þirketleri gibi hükümet desteðinde girmesini saðlayacak mýdýr?
Amerikan petrol þirketleri, Ýngiltere ve Fransa’nýn bölgede kendi þirketleri adýna petrol kavgasý yaptýðýný görmekte ve ABD hükümetinin de kendi þirketleri adýna kavgaya girmesini istemektedir. ABD Dýþiþlerinin Osmanlý arazisindeki petrol kavgasýna katýlmayý öneren telgrafýnýn tarihi, 21 Mayýs 1919’dur... Ýzmir iþgalinden altý gün, Mustafa Kemal’in Samsun’a çýkýþýndan iki gün sonra.
Sonra Ýngiltere ve Fransa’nýn petrol paylaþýmý yaptýðý Mayýs 1920 San Remo anlaþmasý gelir. Bu anlaþmanýn duyulmasýndan sonra Londra’daki ABD Sefiri, Dýþiþleri Bakaný Curzon’a “Irak ve Filistin’de manda idaresi kurmaya niyetlenmiþsiniz, þimdiden Ýngiliz petrol þirketlerini de kayýrmaya baþlamýþsýnýz, eþitlik ilkesine uyun ve belli þirketlere ayrýca imtiyaz vermeyin” diyen bir nota yazar. ABD ile Ýngiltere, petrol paylaþým kavgasýna girmiþlerdir.
Curzon, bu nota cevap vermez… Bahane olarak, “Fransa ile cevap konusunda anlaþamadýk” der... Ýki ay sonra Temmuz sonunda ABD “San Remo’da Fransa ile yaptýðýnýz petrol paylaþým anlaþmasý, manda sisteminin aðýr ihlalidir” diye yeni bir nota verir.
Sonunda Curzon Aðustos baþýnda cevap verir: O arada Ýngiliz dýþiþleri çalýþmýþ ve ABD tezlerini boþa düþürmek için Meksika dahil bir sürü yerden ‘emsal’ bulmuþ, hukuki yorum getirmiþtir… Curzon “ABD’nin ayrýmcýlýða uðradýðý iddiasý komik” der. ABD, dünya petrol üretiminin %80’ini, Ýngiltere ise %4.5’ini yapmaktadýr. Yani ABD’nin yeterli petrolü vardýr, þikayeti yersizdir… Curzon, Ýngiltere’nin dünya rezervinin %80’ini kontrol altýnda tuttuðunu notunda yazmamýþtýr. O sýrada Ýngiliz kontrolü ya da iþgali altýndaki Ýran-Irak coðrafyasý, petrolün %80’ini taþýyordu. Curzon “Manda idaresinden söz ediyorsunuz, ancak Manda idaresini sadece Milletler Cemiyeti konuþabilir. ABD ise Milletler Cemiyeti’ne üye deðildir” diyerek, bir baþka cinlik yapýyordu... Dünya Ýmparatoru Ýngiltere, o zamanlar yeni yetme sayýlan ABD’ye kafa tutabiliyordu.
Ya da öyle sanýyordu, çünkü Birinci Dünya Savaþý’ný Ýngiltere ve Fransa, ABD sayesinde kazanmýþtý. Bunu da ABD unutmamýþtý. ABD Dýþiþleri Bakaný Colby, Kasým 1920’de Curzon’a düz yorumla þunu yazdý: Avrupa’da savaþ, ABD sayesinde kazanýlmýþtýr. ABD manda bölgeleriyle yakýndan ilgilidir. Milletler Cemiyeti’ne üye deðiliz, ama burada Manda yönetimleri konusunda giriþim yapacaksanýz önce taslak metni bize yollayýn, biz bakalým...
ABD’nin Avrupa’ya “Biz olmasak þu an Almanca konuþuyordunuz” sözü, Kasým 1920’de ABD Dýþiþleri Bakaný Colby tarafýndan kibarca böyle bildirilmiþti. Yaklaþýk 100 yýl sonra 2018’de de Donald Trump ayný þeyi söyledi, sadece daha düz bir dil kullandý. Üstelik arada geçen zamanda bir deðil, iki savaþ yaþanmýþ ve Avrupa iki kez Almanca öðrenme zahmetinden kurtarýlmýþtý.