Firavunluk sadece bir kavram olmayýp, firavunculuk, binlerce yýllýk geçmiþi olan, sistematik bir cereyandýr ki, onun karþý çýktýðý kiþi ve hadiselere daha bir dikkatlice bakmak, o sistemi daha iyi tanýmaya da yardýmcý olur.
Resmî ideoloji meczûblarý, 'ikonperest'ler, günlerdir, 100 yýl önce, 'ata'larýnýn idâm ettirdiði bazý isimlerin uðradýklarý mazlûmiyetin anýlmasýna bile hýþýmlarýný kusuyorlar. Halbuki, Müslüman halkýmýzýn azýmsanmýyacak bir kýsmý, bu çarpýk zihniyetlilerin dünyasýndan habersizler; etkileri bugün de devam eden ve yarýn da devam edecek olan dünün zulümlerini ve acýlarýný hatýrlamak istemiyorlar gibi.. Ya gündelik maiþet derdindeler, ya da rehavette..
Anadolu'da 1920'lerdeki varolma mücadelesine karþý çýkmak gibi uyduruk bir takým iddialar ve de asýl suçlama olarak ise, 1 Kasým 1925 tarihinde ilân olunan 'Þapka Ýnkilabý'na, 1,5 yýl önce, 1924 yýlýnda yayýnlanmýþ olan 'Frenk Mukallidliði' isimli kitabýyla karþý çýktýðýndan dolayý, (yani, henüz suç icâd edilmemiþken, 'maqable þâmil bir ilkellik'le suçlu bulunan) o dönem ulemâsýnýn önde gelen müderrislerinden Ýskilipli M. Âtýf Efendi; Ankara'da hiç birisi hukukçu olmayan bir cinayet þebekesince öldürülme cezasýna çarptýrýlmýþ ve temyizi filân olmayan o karar, 4 Þubat 1926 günü, Babaeski Müftüsü Ali Rýza Efendi'yle birlikte Ankara'da (eski) Meclis'in bahçesinde asýlarak öldürülmüþtü.
O cinayetin 95. Yýldönümü münasebetiyle, geçen hafta, Âtýf Efendi'nin Ýskilib'deki mezarý baþýnda tertiblenen anma töreninde, Çorum AK Parti m.vekili Erol Kavuncu ve Çorum Valisi baþta olmak üzere, büyük bir halk kesiminin hazýr bulunuþundan dehþete kapýlan 'taife-i laїcus'un 'ikonperest'leri, 'zulüm düzenlerinin temellerinin oyulduðu' korkusuyla günlerdir koro halinde ve mübtelâ olduklarý 'devrim histeri'siyle tepiniyorlar.
100 yýl öncelerde hýyanetle, entrikalarla, korkunç zulümlerle, dâraðaçlarýyla, emperial güçlerin destekleriyle, (ve içinden çýktýklarý halkýn deðerlerine düþman olacak kadar nefret besleyecek hale getirilmiþ, kuklalaþtýrýlarak) mankurtlaþtýrýlanlar aracýlýðýyla elde ettikleri siperleri yitirmemek için, eski zulüm uygulamalarýna sýðýnýyorlar ve en küçük bir dokundurmadan bile nem kaparak, 'þahýsperestlik'lerine karþý çýkanlara asla merhamet edilmemesi gerektiðini açýkça yazýyorlar-çiziyorlar..
O dönemde Âtýf Efendi'yle ayný hapishane koðuþunda yatmakta olan Þevket Süreyya'nýn 'Suyu Arayan Adam..' isimli hâtýrâtýnda, onun ismini vermeden anlattýklarý ilginçtir. Son savunmasýný hazýrlayan Âtýf Efendi, 'Resulullah'a kavuþmayý geciktirmeye çalýþmamak' gibi bir gerekçeyle müdafaasýný yapmaktan son anda vazgeçtiðini söyler.
Bir dost, 'Ýskilipli Âtýf Efendi konusu bu kadar gündemdeyken, sen niye susuyorsun?' dedi. 'O konuya girmek için, mayýn tarlasýna da girmek gerekiyor..' demek zorunda kaldým.
Kendisi de sýký bir 'totaliter laiklik' tarafdarý olan Prof. Tarýk Zafer Tunaya, Hukuk Fakültesi'ndeki derslerinde, 50 yýl öncelerde, 'Ýttihad ve Terakki döneminden itibaren, laikler 'Ýslâmcý'larýn üzerinden bir buldozer gibi' geçti' derdi; kendisi de o gücü temsil eden birisi olduðunu hissettirerek..
Yazýk ki, o 100 yýllýk geçmiþimizle henüz de hesaplaþamadýk..
Bunu intikam duygusuyla ifade etmiyorum. O zulümlerle, 'o günün þartlarý' gibi bahanelere sýðýnmadan hesaplaþýlmadýðý müddetçe; yarýnlarda nice benzer zulümler, Müslüman halkýmýzýn gelecek nesillerine de tatbik edilebilecektir.
Coðrafî sýnýrlardaki düþmanlara karþý eldeki bütün imkânlarla direnen bir Müslüman milletin, kendi içindeki zâlimlere karþý maalesef bir direnme geleneðinin olmayýþýnýn, bizlere ne aðýr bedeller ödettirdiðini unutmamalýyýz.
Bu vesileyle..
Ýnternethaber'den Hadi Özýþýk Bey'e NOT:Youtube'da dün yayýnlanan video'nuzu dinledim. Ayasofya Ýmamý Mehmed Boynukalýn'ýn, 'Yeni Anayasa'da laiklik olmamalýdýr!' þeklindeki beyânýný, hattâ aðýr þekilde eleþtirmenizi size yakýþtýramadým.
'Ayasofya Ýmamý' sadece 'namaz kýldýrmasý ve hutbe okumasý' için vazifelendirilmiþ bir Câmi Ýmamý deðil, asýrlarca olduðu gibi, ulemâ içinden, en üstün niteliklere sahib olanlar arasýndan seçiliþ geleneðine uygun olarak ve Devlet'in en üst karar mercilerince belirlenmiþ, -ve bildiðim kadarýyla- sahasýnda 'müderrislik- profesörlük' derecesinde, liyakatli bir Müslüman âlimdir. (Þahsen tanýþmýyorum).
Kaldý ki, sýradan bir imam da, vatandaþ olarak laiklik konusunda görüþ bildiremez mi?
Unutmayalým ki, 1928'e kadar, '1924-Teþkilat-ý Esâsiye Kaanunu'nda /Anayasasý'nda 2. Madde'de, 'Devletin dini, Dini Ýslâmdýr.' hükmü vardý. O kaldýrýldý ve o zamana kadar 'Fransýzca- Türkçe' lügatlarda 'Laicism = Dinsizlik' diye tarif edilen 'Laiklik', Müslüman halkýmýza CHP'nin bir dayatmasý olarak zorla kabul ettirildi..
Hayýrlý hizmetler dileðimle..
Ve...
RAHMET DÝLEYÝÞ: Kadir Topbaþ'la þahsen tanýþýklýðým yoktu. Esasen, onun 13-14 yýllýk Ýstanbul Beld. Baþkanlýðý döneminin ilk 12 yýlýnda Ýstanbul'da deðildim. Önceki hizmetleri konusundaki bilgilerim, Tayyib Bey'le on yýllar boyu yol arkadaþý olmasýyla gözlemlerime dayanýr.
Ama, onu 30-35 yýldýr, gýyâben tanýyordum; efendiliðiyle, iyi bir yönetici oluþuyla ve 'Müslüman' kimliðiyle..
3 ay kadar önce yakalandýðý 'Covid' salgýný, bünyesindeki baþka rahatsýzlýklarý da tetikledi ve nihayet dün dünya hayatýna vedâ etti.
Ebediyete doðru çýktýðý bu yolculuðunda Kadir Bey'e, Allah'u Teâlâ'nýn rahmetinin yoldaþ olmasýný; ve yakýnlarýna, sevenlerine de sabýrlar niyaz ediyorum.