Bu defa konuya dümdüz gireceðim. Peþrevsiz. Bir önceki yazýmda, Fatih Altaylý’nýn ‘bizim taraf’a dönük bir ithamýna deðinmiþtim. Altaylý, bizim, ‘kendi tarafýmýz’da yapýlan yanlýþlarý eleþtiremediðimizi yazýyor, Hüseyin Üzmez vakasýný misal veriyordu.
Ben de, Yeni Þafak’tayken attýðým, ‘utan be adam’ manþetini hatýrlatmýþtým. Tabii ki baþka sayýsýz örnek var ve yeri geldiðinde bu örnekler de anlatýlýr. (Daha dün, Ahmet Kekeç, ‘Þeker Portakal’ý, ‘Fareler ve Ýnsanlar’ý sakýncalý gören müdüre neler söyledi.)
O yazýda bir de ‘Atatürkçülük’ten bahsediliyordu ve ben, bu mevzuya girmek istiyordum.
Çünkü tek boyutlu bir iþ deðildir, ‘Atatürkçülük.’ Öyle ‘ben Atatürkçüyüm’ deyip iþin içinden çýkamazsýn. Deðiþik deðiþik halleri vardýr.
Öncelikle, bir ‘icat’týr.
Mustafa Kemal, bir Osmanlý subayýyken yoktu. Ýstiklal Harbi sýrasýnda da yoktu.
Cumhuriyet ilan edildiðinde de yoktu.
Atatürk öldüðü zaman da yoktu. Ýnönü Reisicumhur olduðu zaman da yoktu.
Atatürkçülüðün olmadýðý ne kadar çok zaman varmýþ!
Ahmet Kekeç, ‘Derin Roman’da yazmýþtý. Atatürk, son zamanlarýnda Ýnönü’den son derece rahatsýzdý. Onu çevresine yaklaþtýrmak istemiyordu.
Ekonomideki aþýrý devletçiliði sevmiyordu. Ýnönü’nün kurduðu baskýcý rejimden de sýkýlmýþtý. Celal Bayar’a meyletmiþti.
Ancak, Atatürk ölünce, Ýsmet Paþa herkesten erken davrandý ve idareyi ele geçirdi.
Ýnönü Reisicumhur olunca, Atatürk’ün ‘görünürlüðü’nü ortadan kaldýrmaya çalýþtý. Herkes söyler ya, paradan Atatürk’ün resimlerini kaldýrdý. Kendi resimlerini koydurdu. (Ben, çocukluðumda hayal meyal, kaðýt 2,5 liranýn üstünde yanlardan daraltýlmýþ býyýklarýyla sol tarafa doðru bakýp duran bir Ýsmet Paþa resmi hatýrlarým.)
Ýnönü ‘Milli Þef’ti. Lafýnýn üstüne laf söyleyecek kimse yoktu.
Ancak, Necip Fazýl. O, Ýnönü’nün zulmünü göze alýp, lazým geleni en iyi þekilde söylerdi. Ýnönü taraftarlarýnýn cümlesini de, her yere, sulu götürür, susuz getirirdi.
O vurdukça, millet nefes alýyordu. Rahmetli Nihat Armaðan, “O yazýnca belimiz doðruluyordu” derdi. Bu sevap Üstad’a yeter.
Milli Þef’e dönelim.
Atatürkçülük CHP tarafýndan icat edildi. Yukarýda demiþtim ya, ‘icat’ diye.
Ýnönü, Menderes’le siyasi olarak mücadele edecek durumda deðildi. Milletin gözü açýlmýþtý. Kendisi çýkamadý Menderes’in karþýsýna. Atatürkçülüðü icat etti, onu çýkardý.
Aslýnda, Ýnönücülük’tü icat ettiði. Ama, yaptýðý her muhalefetin altýna Atatürk etiketini yapýþtýrarak, bir nevi güç transfer etti.
Rahmetli Menderes de, bu bombardýmanýn altýnda, fazla hareket alaný bulamadý. Zaten, böyle bir atmosferde, 60 ihtilaliyle devrildi.
Masal gibi. O gün bu gündür, bütün darbeler, Atatürk’ün adý kullanýlarak yapýlýyor.
Fakat, her darbenin Atatürk’ü farklý. Ýhtiyaca göre, Atatürkçülük üretiliyor.
En yakýn iki darbeye bakalým. Kim söyleyebilir 12 Eylül’le 28 þubat’ýn ‘Atatürkler’inin birbirinin ayný olduðunu?
12 Eylül’ün Atatürk’ü dindardý. Bu açýk. Baþörtüsü konusunda çok sorun vardý ama, Özal idaresinde yavaþ yavaþ çözüldü sorunlar.
12 Eylül’ün darbecisi, Kenan Paþa, rejim meþru deðil diye Cuma namazý kýlmak istemeyenlere fetvalar bile veriyordu. “Neymiþ, Cuma’yý ben kýldýracakmýþým” diyordu.
28 Þubat’ta geliþtirilen Atatürkçülük’se, çok deðiþikti. Dini tezahürlere karþý alabildiðine sert.
12 Eylül’de, subaylar, namaz kýlýyor diye, karýsý baþýný örtüyor diye ordudan ihraç edilmiyordu. 28 Þubat’ta yüzlercesi edildi.
Sadece baþörtüsü açýsýndan baksak, þu kadarý görülür: 12 Eylül, sorunlar çýkardý ama, zamanla alýþtý. 80’lerde, 90’larda, binlerce baþörtülü öðrenciyi mezun etti.
28 Þubat, o mezun olan baþörtülülerin hepsini okuldan attý, iþten attý, yurttan attý, mahkemeden attý... Her yerden attý. Ýlahiyat’tan bile atmaya uðraþtý! Zekeriya Beyaz Ýlahiyat’a dekan oldu var mý daha ötesi?
Þimdi acaba, hangi Atatürkçülük tavsiye ediliyor? 12 Eylül’ün Atatürkçülüðü mü, 28 Þubat’ýn Atatürkçülüðü mü? Yoksa Ýnönü’nün geliþtirdiði, aslýnda Ýnönücülük olan Atatürkçülük mü?
Darbelere alet edilmeyen bir Atatürkçülük þekli var mýdýr?
Eh, tabii bir de Atatürk’ün kendisi var. Atatürk’ün kendi gerçekliði var. Bu konuþulabilir mi?
Yok, konuþulamaz. Atatürk’ün kendisinden bahsetmek, Atatürkçülüðe her daim uymuyor.
Bence bu mevzu, -fýrsat olursa- bir kaç yazý daha kaldýrýr.
(Ocaktan-Altaylý tartýþmasýna girmeden meramýmý anlattým iþte. Ocaktan, nasýl olsa kolayca halleder bu sorunlarý.)