Bir yazarýmýz 9 mart ve 12 mart cuntasý günlerinden söz etmiþ, ben de kiþisel deðil yapýsal arka planýndan söz etmek istedim.
Bir gün akrabasý bir subay, Emekli General Cemal Madanoðlu’nun benimle görüþmek istediðini söyledi. O dönemde ben de birçok siyasi içerikli toplantýya katýlýyordum ve konuþmalarým da genellikle ilgi çekiyordu. Bu nedenle beni tanýtmýþ olabileceklerini düþündüm. Paþa görüþmemiz esnasýnda ülkenin kötü yönetildiðini ve mevcut yönetimin deðiþmesi gerektiðini söyleyip, bu amaçla darbe de yapýlmasý gerekebilir ve biz böyle bir hareketin mimarý oluruz dedi. Bu konuþmayý istihbarat ajaný olarak MÝT’e bildirip bir darbe giriþiminin olabileceðini haber verdim. Bu giriþimin takibi için bir ekiple birlikte görevlendirildik.
***
O dönemde yönetimi almak isteyen askerler, var olan ideolojimize karþý deðillerdi ve fakat yönetenler tarafýndan buna itaat edilmediðini düþünüyorlardý. Öte yandan darbe yanlýsý sivil kiþiler ise sol bir hareketten söz ediyor ve bunu gerçekleþtirmeye çalýþýyordu. Yani söylendiði gibi komünist deðillerdi. Hatta sivil kiþilerden lider konumunda olan biri bir konuþma sýrasýnda Rusya Türkiye’yi iþgal ederse Demirel’i deðil önce beni idam ederler diye latife ediyordu. O dönemde yönetimde bulunan Demirel’in gayreti ise herhangi bir ideolojiye aldýrmadan ülkenin kalkýnmasý için her türlü yabancý yatýrýma da ülkeyi açmýþ komünist ideolojiyi benimsemiþ Rusya ile de ekonomik anlaþmalar imzalamýþtý. Bizdeki solcu olduðunu iddia edenlerin iþin bu tarafý ile pek alakalarý bile yoktu. Zira bizdeki sol hareket aslýnda Avrupa güdümünde ve kültürel yaklaþýmý içinde geliþmiþti. Yani bir açýdan bakýldýðýnda bu hareketin ideolojisinden çok dýþ politika hedefi önemliydi. Avrupa solu olarak adlandýracaðýmýz bu harekete aslýnda SSCB de uzaktý. Demirel’in politikalarýnýn Avrupa’dan uzak Rusya’ya yakýn dýþ politika yaklaþýmlarý solcularý tedirgin etmiþti. Türkiye’deki o günkü solcularýn ikinci hedefi de ABD idi çünkü onlar da kapitalizmin dünya üzerindeki simgesi olarak kabul ediliyordu ve bu sebeple ABD’ye de karþý çýkýyorlardý. Solun kapitalizme olan karþýtlýðý adeta ABD ile simgeleþmiþti. Türkiye’deki bu solculuk dýþ politikamýzý da belirlemiþti. Yani sol kanatta dýþ politikadaki hedef, Avrupa tarafýndan yönlendirilen ideolojiye dönüþtürülmüþtü. Zaten Türkiye kuruluþundan beri Avrupa’ya yakýn bir dýþ politika izlemek zorunda býrakýlmýþtý ve bunun da devamý isteniyordu.
Türkiye’deki güvenlik güçlerinin o günlerdeki hedefi ise komünist ideolojinin kaynaðý olarak gördükleri SSCB ile iliþki kurulmasýný engellemekti. Bu meseleler MÝT müsteþarýnýn da dahil olduðu Milli Güvenlik Kurulu’nda da görüþülüyor ve darbe teþebbüsünün MÝT tarafýndan izlendiði biliniyordu.
9 mart cuntasý olarak bahsedilen bu darbe 12 mart cuntasý diye adlandýrýlan Avrupa soluna karþý baþka bir grup tarafýndan bastýrýldý. Bu sefer Türkiye’nin dýþ politikasý baþka bir yöne çevrilmeye çalýþýldý ve tabi iç siyasetteki çalkalanmalar yeni bir darbe harekatýna doðru devam etti. Rasih Nuri Ýleri’nin vefatý dolayýsýyla sayýn yazarýmýzýn yazýsý bana o günleri ve görev yapan MÝT elemanlarýna yapýþtýrýlan haksýzlýklarý anýmsattý. Kim ne derse desin tüm darbeler yanlýþtýr hele ki bu darbe giriþimlerinde dýþ güçlerin parmaðý varsa!