Oldukça güçlü bir zýrha sahip olduklarýný düþünüyorlardý. Aþýlmasý zor bir tampon bölgenin arkasýndaydýlar. Ulaþýlmasý güç bir zirvede. Uðraþmanýn imkânsýz olduðu bir meþruiyet zemininde. Müdahalenin düþünülemeyeceði bir alanda. Tartýþma konusu yapýlamayacak kadar muhkem bir baðlamda. Eleþtirilmeyecek kadar hayýrlý bir iþte. Soru sorulamayacak kadar þeffaf bir yapýda. Kýzýlamayacak kadar hoþgörülü. Þüphelenilmeyecek kadar berrak bir bünyede. Yerliliði sorgulanamayacak kadar milliyetçi. Ýmtiyaz sahibi bulunamayacak kadar mülksüz. Mevkii tespiti yapýlamayacak kadar vatansýz. Künyesi olmayacak kadar sahipsiz. Üzerinde karar kýlýnmýþ bir ismi olmayacak kadar anonim...
Ele avuca gelmeyen. Tarif edilemeyen. Baþý sonu belli bir fýkhý olmayan. Tedbir âleminde yaþayýp, ruhsat dünyasýnda amel eden, kendi kehanetinin peþinde koþan bir yapý için yeni bir dönüm noktasý yaþanýyor. Mazoþizme varacak düzeyde bir ifratla, kýrk yýlda inþa ettikleri her þeylerini üç-beþ polisin aklýna teslim etmenin trajedisini yaþýyorlar. Yaþanan durum gerçekten ibretlik. Ama hazin son deðil. En baþýndan, yani daha ilk günden, aklý baþýnda, siyasi muhakeme yeteneði olan herkesin tuhaf bir gidiþat olarak not ettiði bu hikâyenin, hüzünlü cüzleri arz-ý endam ediyor.
Serap görmekte haksýz olduklarýný söylemek zor. Zira özellikle 28 Þubat’la birlikte, ‘makbul grup’ olmanýn açtýðý alan, önce 11 Eylül 2001 ardýndan da 3 Kasým 2002 ile birlikte tahkim edilerek, artýk grubun da yönetemeyeceði bir menzile doðru yola çýktý. Kanser ideolojisine dönüþen ‘büyüme hýzý’, ruhsat daðýtým merkezine dönüþen ‘makbul hareket’in girmeyeceði sektör, bulaþmayacaðý olay, ilgilenmeyeceði geliþme kalmadý. Hormonlu küresel büyümenin verdiði sarhoþluðun içerisinde, Türkiye’nin ‘bir detaya’ dönüþtüðüne dair cahilce okuma ise felaketlerinin bidayetini hazýrlýyordu.
Yaþanan özgüven patlamasýnda haksýz sayýlmazlardý. Eleþtiri almalarý, sorgulanmalarý, tartýþýlmalarý hele müdahale edilmeleri için aþýlmasý gereken tampon bölgenin neredeyse imkânsýz bir parkur olduðunu düþünüyorlardý. Zira ‘karþýlarýndakiler’, ‘’Üsküdar’a gider iken’ þarkýsýný terennüm eden siyahi sabiyi’’ göz ardý edecek kadar zalim olsalar, yüzbinlerce çocuðun masum eðitim kurumlarý aþýlamazdý. Ýhtiyaç sahiplerine Hýzýr olan yardýmlarý aþsalar, memleket vasatýyla ontolojik derdi olmasýna raðmen ‘onlara bir þekilde sahip çýkan’ sermaye aþýlamazdý. Teblið faaliyeti yapan ‘ muhabbet fedaileri’ne musallat olacak kadar çýlgýnlaþsalar, ‘baþka baþkentler’ aþýlamazdý. Hizmet aþýlsa, istihbarat aþýlamazdý. Cemaataþýlsa, hâkimler aþýlamazdý. Camia aþýlsa, savcýlar aþýlamazdý. Altýn nesil aþýlsa, kaset arþivi aþýlamazdý. Hâsýlý kelam, sigorta poliçeleri fazlasýyla saðlam ve küreseldi.
Ýþte bu özgüven dünyasýnda ne olduysa oldu, geri dönülemez noktaya hýzla ilerlediler. Ýstihbarat müptelasý bir yapý; komploculuðu teoloji, lobiciliði siyaset, tedbiri de strateji zannetmesinin bedelini trajik bir irtifa kaybý yaþayarak ödüyor. Beþ altý yýldýr herkesin gözü önünde, herkesin gözüne sokarak yapýlan eylemlerin faili meçhul kalmasýný istiyorlar. Ýcat ettikleri tampon bölgenin aldýklarý darbeyi, kurguladýklarý meþruiyet zemininin þüpheli sýfatlarýný, kullandýklarý müstear isimlerin ise faili ortadan kaldýrmasýný bekliyorlar. Baþka bir aktöre kötülük atfetmenin kendilerini temizleyeceðini umuyorlar. Yýllarca içlerinde besleyip büyüttükleri IÞÝD ortaya çýkýp da, darbe yapmaya kalkacak kadar ileri gidip baþarýsýz olunca ‘makul grup’ teknolojisinden yine medet umuyorlar.
Hoþgörü satarak baþladýklarý yolculuðu, izan ve insaftan yoksun Erdoðan nefretiyle hitama erdirdiler. Böylesi bir ucuzluða tamah edenler elbette çýkacak. Bir asýr sonra yaþanan elit dönüþümünde ýskartaya çýkan bütün aktörler bu ucuzluða meylediyorlar. Yýllarca ‘dinledikleri’ bu güruhun þimdi kendilerini dinlemesinden fazlasýyla memnunlar. Bu elbette bir kýsýr döngü. Artýk yeni tampon bölgeyi bu isimlerle ve aktörlerle kurgulamalarý gerekiyor. Kimler mi? Memleket vasatýyla en radikal þekilde kavgalý, mebzul miktarda Ýslamofobik, kendilerinin de ayýrt edici hasleti olan Ýslamcýfobizme fanatikçe sadýk duran neo-Kemalistler! Nasýl mý anlatacaklar? Darbe planlarý yapacak kadar, kumpaslar kuracak kadar, polis-savcý-hâkim tezgâhý açacak kadar ‘özgür basýnýn’ nasýl baský altýna alýndýðýný feryat ederek anlatacaklar. Müþterileri fazlasýyla hazýr. Pazarlarý oldukça geniþ. Lakin sorun müþterilerinin dýþarýda olmasýnda. Baþka baþkentlere dert anlatacaklar. Dertleri fazlasýyla dinlenecektir.
Bir gün yaþayacaklarý metamorfozdan uyanýrlarsa, yabancýlaþmalarýnýn geldiði nihai noktayý idrak ederlerse ve ‘bizi buraya kim iteledi’ sualini soracak cesaretleri olursa, dönüp millete ‘buralý’ olduklarýný ispat etmeleri gerekecek. Kuvvetle muhtemel iþ iþten geçmiþ olacak.