'15 Temmuz failleri fırsat kolluyor'

ÖZKIR: Yeni Zelanda teröristi bile Türkiye’nin bekasını ve Başkan Erdoğan’ı hedef alıyor. Terör örgütleri güçlenen Türkiye’yi tökezletme peşinde. Bunların hepsi Erdoğan’ın zayıflamasını iple çekiyor. Bu yüzden muhalefete kazandırma çabasındalar ve bunu da gizlemiyorlar.

SONUCU KÜSKÜNLER VE KARARSIZLAR BELİRLEYECEK

Sandığa sadece 5 gün var. Resmen son düzlükteyiz yani. 31 Mart kampanya süreçlerini konuştuğumuz İstanbul Medipol Ün. İletişim Fak. Öğr. Üyesi Doç. Dr. Yusuf Özkır “sonucu kararsızlar ve küskünler belirler” diyor: “Kampanyalar üç tür seçmene ulaşmak için yapılır. Bir, kendi tabanını konsolide etmek için. İki, rakip seçmenin sempatisini kazanmak için. Ki Erdoğan teşkilatına “bize oy vermeyen seçmene de yaptıklarımızı düzgün dille anlatın” diyor. Üç, kararsız seçmeni ikna edebilmek için. Büyük ölçüde kararsızları etkileyebilen, sandıkta ipi göğüslüyor. Bu seçimde partilerin kendi içinde kararsızlar ve küskünler oluştuğu için kendi küskünlerini sandığa daha fazla götürebilen ve kararsızlarını ikna edebilen partiler ön plana çıkacak. 

31 Mart yerel seçimlerine sadece bir hafta kaldı. Ne dersiniz seçim bitti mi? Partiler adaylar anlatacaklarını anlattılar ve kararsızlar dahil seçmen de kararını netleştirdi mi?

Somut koşulların karşılanması bakımından tamamlanmış süreçler var. Fakat seçim sonuçlarına etki edebilecek unsurların yolculuğu devam ediyor. Bu yüzden bitti demek için çok erken. Süleyman Demirel’in “Siyasette bazen 24 saat bile uzundur” cümlesini hep hatırlamak lazım. Kararsız seçmenin oy verme davranışına bakıldığında önceki seçimlerle benzer tonlar taşıdığı görülüyor. Seçimden bir ay önce yapılan araştırmalarda yüzde 20-30’larda çıkan kararsız seçmen oranı kademeli bir şekilde düşer. Nitekim şu anda da bu davranış biçimi kendini tekrarlıyor. Oran yüzde 10’un altına düşmüş gibi. Muhtemelen yeni araştırmalar açıklanınca daha düşük rakamlar çıkacaktır. 

 

KARARSIZLARIN OYU İTTİFAKTA KALIR 

Fakat bu seçimde kararsızlar konusunda bir değişiklik görülüyor. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı blokları arasında çok istisnai durumlar hariç bir oy geçişi yok. Bu yüzden kararsızlar daha çok kendi partileri veya ittifakları bağlamında ortaya çıkmış. Daha önce oy verdikleri partileri tarafından ikna edilmek istiyorlar. Kapılarının çalınmasını, ellerinin sıkılmasını istiyorlar. Bu konuda beklenti içindeler. Nitekim kampanya sürecinde bir kısmı ikna oldu. Yani son bir hafta içinde de diğer kısmı ikna edilebilir.

 

TERÖR ÖRGÜTLERİ ‘CUMHUR’A KARŞI

2014’te PKK terör saldırıları ve partileri-seçmeni tehditle, FETÖ 17-25 Aralık saldırısı ve manipülasyonlarıyla aktifti. 2019 baharında nasıl bir seçim süreci yaşadık? 

Demokratik koşullar ve hukuki çerçeve bakımından standartlar çok pozitif. Kamusal zeminde seçim kampanyaları rahatlıkla yapılabiliyor. Adaylar kendi siyasi söylemlerini topluma benimsetmek için gerek medyada gerekse çarşıda-pazarda dolaşıyor. Kuşkusuz bunun sağlanabilmesinde Başkan Erdoğan liderliğinde terör örgütlerine karşı yapılan mücadelenin ve ödenen bedellerin etkisi büyük. Yani PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin doğrudan tehdit ve şantaj imkanları elinden alınmış durumda. Bununla birlikte gerek sempatizanları aracılığıyla gerekse sosyal medya aracılığıyla çaba içinde oldukları söylenebilir. Mesela PKK’nın Kandil’deki elebaşları ve FETÖ’nün yurtdışına kaçmış isimleri Cumhur İttifakı’nın karşısındaki adayların desteklenmesi yönünde açıklama yapıyorlar. Bu mesajlar hem sosyal medya aracılığıyla ulaşıyor hem de sempatizanlar tarafından belirli çevreleri etkilemek için kullanılabiliyor. 

 

SERT SÖYLEM SEÇİM NORMALİ 

Eylem değilse de söylem düzeyinde sert bir hava yok mu? Yoksa makul mü bu durum, olasılıklar gelişmeler düşünüldüğünde? 

Bunu seçim süreçlerinin özelliği olarak görmek gerekir. Bu yarışta kazananın ve kaybedenin belirlendiği son aşamanın öncesindeyiz. Köprüden önceki son çıkış. Herkes elindeki bütün kozları oynamak istiyor. Böylece katlanarak artan bir sertlik var. Haliyle gerilim oluyor. Şiddete dönüşmediği sürece demokratik seçim süreçlerinde söylemsel gerilimin varlığı olağan bir durum.   

 

15 TEMMUZ’UN FAİLLERİ AKTİF 

En çok “beka” tartışıldı, tehdit var-yok bağlamında. “Beka”dan kasıt ne? 

Cumhur İttifakı “beka” derken arkasını şu bağlamdaki bir içerikle dolduruyor. 15 Temmuz darbe girişiminde yaşanan içerden işgal girişiminin püskürtülmesi hem darbeciler tarafından hem de onları maşa olarak kullanan küresel emperyalizm tarafından unutulmuş değil. Erdoğan’ı zayıflatacak bir fırsat bekliyorlar. İlk fırsatta farklı bir hamle ile Türkiye’ye çöreklenebilirler. Yerel seçimi dikkatle takip ettikleri aşikar. FETÖ de dört gözle böyle bir sonuç bekliyor.

İkincisi mevcut küresel düzlemde Türkiye tüm engellemelere ve kuşatmalara rağmen önemli adımlar attı. Savunma Sanayi alanı en başta geliyor. Rusya’dan S-400 füze sistemlerinin satın alınması, nükleer enerji santrallerinin yapılması, savaş uçağı gemisi inşası vb. büyük projeler tamamlandığında Türkiye gerçek anlamda daha bağımsız bir ülke olacak. Bunlara savaş uçağı ve yerli helikopter ile tank motorlarının üretilmesi konusunda kat edilen mesafeyi de ekleyelim. Öte taraftan terör örgütleri FETÖ, DEAŞ, PKK ve PYD güçlenen Türkiye’yi tökezletme peşinde. Bu örgütlerin hepsi de Erdoğan’ın temsil ettiği siyasi otoritenin zayıflamasını iple çekiyor. Bu yüzden de ellerinden geldiğince muhalefete kazandırmanın çabası içindeler. Bunu da gizlemiyorlar.

 

BEKA BAHSİ ÜMMETİ DE KAPSAR 

Bence Beka söyleminin arkasındaki bir başka gerekçe doğrudan İslam coğrafyasıyla ilgilidir. Bugün nerede bir Müslümanın canı yansa, ister istemez yüzü Türkiye’ye dönüyor. Çünkü vicdanı olan başka ülke yok. Türkiye elinden geldiğince yardım elini uzatıyor. İşte Kudüs’ün ABD tarafından İsrail’in başkenti olarak resmen tanınmasına diplomatik yollarla en iyi cevabı Türkiye verebildi. Yeni Zelanda’daki saldırının kınanması için İslam İşbirliği Teşkilatı Türkiye öncülüğünde toplandı. Bir öncülük pozisyonu var.

 

“BATI, İSTANBUL’UN FETHİNİ UNUTMADI”

Türkiye istese de istemese de Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin mirasını taşımasından dolayı sorumlulukları var. Tarihin bir cilvesi bu. Mesela Yeni Zelanda’da camiye saldırarak 50 Müslümanı öldüren teröristin yayınladığı bildiri doğrudan Türkiye’nin bekasını ve Başkan Erdoğan’ı hedef alıyor. İstanbul’daki camileri yıkacağız diyor terörist. Ayasofya’yı kiliseye dönüştüreceğiz. Yeni Zelanda neresi, Türkiye neresi... Ama biz demiyoruz bu bir haçlı ruhu. Rahmetli Halil İnalcık’ın “Batı, İstanbul’un fethini hiçbir zaman unutmadı” cümlesini unutmamak gerekir. Bu türden yaklaşımların Türk ve İslam düşmanlığı bağlamında batıda yoğunlaştığı bir düzlemde Türkiye için beka vurgusu oldukça yerindedir. Cumhur İttifakı gelinen bu aşamada ortaya çıkabilecek siyasi bir zayıflamayı ve istikrarda oluşabilecek kırılganlığı Türkiye’nin bekası ile eşdeğer görüyor. Doğrusu da bu. 

 

YEREL SEÇİMLERDE BİR İLK YAŞANIYOR

“Pusulada resmi ittifak görüntüsü olmadığı için, parti amblemine oy vermeye alışık seçmen için yeni bir durum bu. Seçmenin kafası bir miktar karışık. Fakat kampanya sürecinde bu konuya epey çalıştı partiler. Öte yandan Cumhur İttifakı şeffaf. AK Parti ve MHP’den oluşuyor. 15 Temmuz ruhu üstüne kurulu. Taban uyumu net. Tarihsel arka planı belli, Türk-İslam geleneği. YSK’ya teslim edilen listeye göre 44 ilde AK Parti, 7 ilde MHP’nin adayı desteklenecek. İlçelerde de buna göre dağılım var. BBP de 30 büyükşehirde aday çıkarmayarak desteğini açıkladı. Dolayısıyla seçmen muhatabını net şekilde biliyor. Kafa karışıklığı yok. Millet İttifakı ise resmi olarak CHP ve İyi Parti’den oluşuyor fakat HDP büyükşehirlerde aday çıkartmayarak ve eş başkan itiraflarıyla ittifaka dahil olduğunu duyurdu.

 

DİNİ DEĞERLERİ AŞAĞILAYIP ‘GERİYORSUNUZ’ DEDİLER! 

CHP, HDP, İP ve SP arasında bir söylem birliği oluştu mu?

Millet İttifakı beka söylemini reddediyor. Ana tema olarak ekonomik sorunlar üzerine bir kampanya kurdular. Süreç içerisinde terör örgütlerinden ve HDP yönetiminden yansıyan destekleri ceplerine koyup yola devam ediyorlar. Bu noktada gelen eleştirileri ise radikal bir boyuta taşıyarak kutuplaşma veya gerilim ifadelerine “hapsetme” çabasındalar. 

 

CHP VE İP REDDETSE DE HDP İLE ELELE

Hâlbuki HDP kanadından başta eşbaşkanlar Sezai Temelli ve Pervin Buldan olmak üzere CHP ve Millet İttifakı ile işbirliği yapıldığı konusunda çok açıklama geldi. CHP ve İyi Parti süreci sessizce geçiştirmeye çalışıyor. “HDP ile yan yanasınız, işbirliği içindesiniz” söylemlerini gerilim olarak kodlayıp gerçekliği örtmeye çalışıyor Millet İttifakı. 

Diğer gerilim noktası ise dini değerlere yönelik aşağılama ve alaya alma olarak ortaya çıktı. Mansur Yavaş’ın dindarlar hayvanlara daha çok eziyet eder söylemi, 8 Mart’ta Taksim’de Ezan okunurken ıslıklı protestonun sesindeki yükselme ve Balıkesir’de bazı CHP’lilerin Ezan’ı ve Fatiha suresini alaya alacak şekildeki söyleminin medyaya yansıması tepki çekti. Bu türden içeriklerin Cumhur İttifakınca dile getirilmesine de “kutuplaştırma” diyor Millet İttifakı. Halbuki burada kutuplaştırmayı Ezan ve dini değerler konusunda negatif bir tutum takınan çevreler yapıyor. Bu ülkede ezana saygı göstereceksin. Nokta. Bağımsızlığın sembolü ve İslam’ın nişanelerinden biri. Bu türden hor görmeler karşısında sessiz kalmak eskiden olduğu gibi yeni zayıflıkların beraberinde getirecektir. 

 

AK PARTİ VE ÖZHASEKİ TABLOYU DÖNÜŞTÜRDÜ

“Ankara’da başlangıçta “Ankaralılık” özelinde Mehmet Özhaseki’nin geride olduğu yönünde bir söylem dolaşıma sokuldu. Aslında tüm Anadolu şehirlerinde hemşehri milliyetçiliği yaygındır. İstanbul’da böylesi bir kimlik üzerinden siyaset tutmaz fakat Ankara’da farklı oldu. AK Parti ve Özhaseki başlangıçta oluşan bu tabloyu dönüştürmek için epey gayret gösteriyor. Nitekim son anketler ile ilk anketler arasında çok belirgin bir fark var. Önümüzdeki 5 gün bu açıdan değerlendirilmesi gereken önemli bir zaman dilimi.

 

CHP ADAYI ROZET TAKMIYOR VE KONUŞMUYOR

Millet İttifakı adayı Mansur Yavaş ne durumda?

Yavaş TV’ler dışında kamuoyu önüne çıkmıyor. CHP adayı olmasına rağmen “rozetsiz siyaset yapacağım” söylemini kullanıyor. Miting bile yapmadılar Ankara’da. Ankaralılık dışında üretilebilmiş bir söylem yok. Ama tuttu. Bazen böyle olur. Özhaseki’nin yeni formüller bulması gerek. Öte taraftan HDP Ankara’da Yavaş’ı destekleyeceğini açıkladı. Hatta üstü kapalı tehdit de etti. Yavaş’ın ise buna cevabı olmadı. HDP’yi ziyaret edecek misiniz sorusuna “ajans karar verecek” diyerek -literatüre bunu sokmuş oldu. 

 

ERDOĞAN 50 İL VE 20 İLÇEDE MİTİNG YAPTI 

“AK Parti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde sahada. Kadın kolları, gençlik kolları ve ana kademe olarak çok boyutlu bir kampanya yürütüyor. Bir yandan yüz yüze iletişimin tüm imkanlarını kullanıyor. Erdoğan tarzı siyasetin kurucu dinamiğidir bu. Bunu en iyi yapan siyasetçinin de Erdoğan olduğunu ekleyelim. Yüz yüze iletişimde en kritik nokta samimiyet ve inandırıcılıktır. Erdoğan’ın da partisinden istediği ve uygulattığı birinci yöntem bu. İkincisi yoğun bir miting programı var. Erdoğan 8 Şubat’ta Sivas’ta başlattığı miting maratonunda şu ana kadar 50 ilde ve 20’ye yakın ilçede miting yaptı. Her miting öncesi ve sonrası o şehirlerde partisi lehine bir iklim oluşturdu. Tabandaki kararsızları en fazla bu mitingler etkiler.

 

CUMHUR İTTİFAKINDA UYUM VAR

Cumhur ittifakında kampanya boyu AK Parti ve MHP uyumu nasıldı? 

Kuşkusuz kurumsal kimlikleri ve parti programları ayrı olan iki partiden bahsediyoruz. Fakat iki parti tabanı arasında zaten ciddi bir uyum vardı. Hem kültürel kodlar hem de tarih bilinci gibi konularda ortak noktalar çok fazlaydı. 15 Temmuz iki tabanı daha da yakınlaştırdı. Tam bağımsız, milli ve manevi değerlerine bağlı, güçlü bir Türkiye ideali esas birleştirici unsur. Erdoğan ve Bahçeli tarafından ortaya konulan siyasi irade ile ittifak sağlam zeminde ilerliyor. Uyumu bozacak yaklaşımlar dışlanıyor. İki siyasi yapının bir arada bulunması Türkiye’nin geleceğine daha güçlü yürümesi bakımından değerli bir tablo. İzmir, Ankara ve İstanbul ortak mitingleri uzun vadede Türkiye’nin siyasal ve toplumsal hafızasında iz bırakacak. 

 

TAM BİR SAKİN GÜÇ: BİNALİ YILDIRIM 

İstanbul adayı Binali Yıldırım’ın kampanya süreci nasıl geçti sizce? 

Binali Yıldırım tecrübeli ve kendini ispatlamış bir siyasetçi. Bunun avantajı var. Tam bir proje adamı. Zaten kampanya söylemini de büyük ölçüde projelerin üstüne kurmuş. Sempatik kişiliği, sağlam esprileri karşılık buluyor toplumda. “Sakin güç” benzetmesi yapılabilir Yıldırım için. İstanbul’da MHP tabanı ile de çok uyumlu bir söylem yakalamayı başarmış. Yeni yapılacak kültür merkezlerinden birine Alparslan Türkeş adını vereceklerini söylemesi çok ciddi karşılık buldu. 

 

YILDIRIM’IN PROJELERİ;

 İSTANBUL’UN İHTİYAÇLARI 

İstanbul’un temel ihtiyaçları denildiğinde trafik ve yeşil alan ilk akla gelenler. Bu yüzden AK parti tüm Türkiye için seçim manifestosunda ağırlıklı olarak yeşil alan, çevre, geri dönüşüm, kent estetiği ve akıllı şehirler gibi konulara ağılık verdi. Yıldırım önemli projeler açıkladı İstanbullulara. Başarılarının toplumda karşılığı var. Güven veriyor. Ayrıca gençlere özel bir yer ayırmış durumda. Kütüphane ve gençlik merkezleri bağlamında pek çok yeni projesi var. Sosyal medya ve TV’ler etkin kullanılıyor. Yıldırım adına “Yavaş konuşurum, hızlı iş yaparım” başlığıyla gençlere yönelik hazırlanan reklam ve “memleketin neresi” başlıklı TV reklamı oldukça dikkat çekiciydi. Sosyal medyada yoğun şekilde takip ediliyor.

 

İMAMOĞLU CHP BAGAJINDAN KAÇIYOR

Ekrem İmamoğlu neden CHP’den farklı bir kampanya yürüttü?

Ortalama bir CHP’liden farklı bir profili var İmamoğlu’nun. Bu yüzden tercih edildiği ortada. Daha fazla sağ-muhafazakâr seçmenin oyunu alabilmek için aday gösterilmiş. O da bunun bilincinde. Bu yüzden zorunlu olmadıkça CHP’li kimliği ile öne çıkmamaya gayret ediyor. CHP bağlamında kendisine yöneltilen eleştiriler konusunda bir ilgisi olmadığı veya geçmişte olduğu yönünde cevaplar vererek malum CHP bagajlarından kurtulma yolunu seçmiş. Kampanya stratejisi olarak belirli odak noktaları var. Çarşı pazarda dolaşarak tanınırlığını sağlamak mesela. Konu olduğu tartışmalar da bu açıdan katkı sundu İmamoğlu’na. 

 

CHP ADAYI AJANSIN SİYASİ MODELİ Mİ?

Sokaktaki tartışmalarda kızmamaya özen göstermesi, sürekli pozitif bir dil kullanma çabası başlangıçta olumlu bir hava oluşturmuşken sürekli aynı tavrın her durumda sergilenmesi giderek yapaylık tartışmasını gündeme getiriyor. Bir reklam ajansının hazırladığı ajandayı uygulayan bir model havası oluşmaya başladı İmamoğlu hakkında. Ama ortalama bir CHP’liden daha başarılı olduğu kesin. İmamoğlu da hem TV’lerde hem de sosyal medyada projelerini içeren reklamlarla kamuoyuna ulaşıyor. Sponsorlu reklamlarda İmamoğlu ile ilgili içerikler var. Genellikle başörtülü kadınlarla ve sakallı amcalarla çekilen fotoğraflar ve videolar ön planda.

 

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ