Bana kalýrsa Türkiye'nin en büyük sermayesi hakký söylemesi ve dünya mazlumlarýnýn sesi olmasý. Bunun reel politikte karþýlýðý olmadýðý söylenecektir. Farkýndayým ama doðrusu Türkiye'nin 2011'den sonra yaþadýklarýna raðmen hala ayakta olmasýnýn da reel politikalarla açýklanýr bir tarafý yok. Karþýlaþtýðýmýz meydan okumalarýn tek bir tanesi bile ortalama bir Avrupa ülkesinde hayatý alt üst edecek, devlet mekanizmasýnýn iþleyemez hale getirecek türdendi. Ayný anda üç terör örgütünün saldýrýlarýna maruz kaldýk ve bu uzun zaman devam etti. Güvenlik politikalarýný hukuk içinde iþletmeyi baþardýk fakat. Fransa tek bir DEAÞ saldýrýsý ile allak bullak olmuþtu hatýrlayýn. Fransa OHAL altýnda seçim yaptýðýnda kimsenin sesi çýkmamýþ ama Türkiye kendi derdi yetmiyormuþ gibi bir de iki yüzlü Batý'nýn "demokrasi" hatýrlatmalarýna tahammül etmek zorunda kalmýþtý.
***
Üzerinden üç yýl geçti, 15 Temmuz'un. O gece hangi güç bu milleti sokaða döktü de F16'lara, tanklara karþý çýplak bedenleriyle ülkelerini teröre teslim etmediler sanýyoruz. Sadece reel politikle izah edebilir miyiz bunu? Mümkün deðil!
Sosyal sermayemiz güçlü olmasa, millet olma bilincimiz yüksek olmasa herhalde bunca melanetle baþ edemezdik.
Þimdi yeni bir kavþaktayýz. Okyanuslarý aþmýþ gelmiþiz ve sýð sularda sýðlaþmadan yeni nizamý oturtma arayýþýndayýz. Saldýrýlar bitmiþ deðil fakat. Bilakis daha ince daha oylumlu geliyor artýk. Ama sanki mecalimiz azalmýþ gibi. Muhalefetin Suriyelileri seçim malzemesi etmesi ve bunun üzerinden geliþtirilen nefret söylemine karþý adam akýllý bir cevabýmýz yok mesela. 7 yýldýr muhacir ensar kardeþliði diyerek kurduðumuz bað sayesinde en az sorunla bugüne getirebildiðimiz Suriyeli sýðýnmacýlarý tedirgin etmeyi baþardýk bile. Oysa 15 Temmuz gecesi onlar da sokaktaydý. 250 þehidimizden biri Suriyeli de olabilirdi. Nitekim Çanakkale Þehitliðinde doðum yeri Halep olan, Þam olan onlarcasý yatmakta.
***
Ayný ýrktan, ayný kültürden, ayný aileden insanlar birbirine en olmadýk þeyleri yapabiliyorken bunun çok azýný bir Suriyeli yaptýðýndan toplumsal infiale dönüþtürüyor ve bunun üzerinden tüm Suriyelilere karþý nefret dolu genellemeler yapabiliyoruz. Halbuki emin belde deðip bize sýðýnmýþlara cehennem yaptýðýmýz da vaki güzel vatanýmýzý.
Sakarya'da 9 aylýk hamile olduðu halde tecavüze uðrayýp 10 aylýk bebeðiyle birlikte katledilen Suriyeli kadýnýn kocasý, cenazelerini sesiz sedasýz kaldýrdý. Ne sosyal medyada ne de bir mikrofona Türkiye hakkýnda tek kötü kelime etti. Esed'in zulmünden kaçýrdýðý eþi ve çocuklarý ancak Esed'in Þebbihalara yakýþacak bir zulme uðradý ülkemizde.
***
Suriyelilerin tekrar vatanlarýna dönmesi için Türkiye'nin elinden geleni yapmasý gerekir, bu önemli. Her fýrsatta üzerimize gelen Avrupalý 'dostlarýmýza' Suriyelileri biraz da siz aðýrlayýn demekte de bir mahsur yok. Kayýt dýþý gelenlerle ilgili hukuki tedbirlere de kimse bir þey diyemez. Ancak oluþan algýyý iyi yönetmek gerek. 7 yýldýr bin bir emekle, fedakarlýkla inþa ettiðimiz güzellikleri, PKK hesaplarýndan yayýlan " "Suriyelilere zulmeden Türkiye" algýsýna teslim edecek deðiliz.
Ayrýca, Arapça tabelalarý indirerek, kayýt dýþý göçmeleri çirkin görüntülerle toplayarak bu algýya hizmet etmiþ olmayalým. Týpký Kürtçe gibi Arapça da bizim için yabancý dil deðildir. Ýngilizceye reva görmediðimiz muameleyi neden Arapçaya görüyoruz. Sebep alfabenin farklý olmasý mý?