'15 Temmuz Hýyaneti' de, bütün darbeler gibi, 'sadakât' yeminleriyle sahneleniyordu... -2-

'Darb, darbe, 'vurmak, vuruþ' demektir, Arapçada...

'Hükûmet darbesi', bir Hükûmeti, rejimi, kendi içindeki güç odaklarýnýn devirmeye 'eylemler bütünü'dür. Fransýzca olarak, 'Coup d'État' (kudeta) denilir.

Bu yöntemde, önceden kabul edilmiþ/ ettirilmiþ kanun ve kurallara sadakatle baðlý kalacaklarýna söz vermiþ veya yemin etmiþ güç odaklarýnýn gizli faaliyetleri veya dýþarýdan herhangi bir güç odaðýnýn o sistemdeki iktidar sahiplerini bertaraf etmeleri mânâsýndadýr. Önceden kabul edilmiþ olan bu sistem veya kurallarýn mutlaka doðru olmasý gerekmez. Önemli olan, o sistem ve kurallar manzumesinin önceden kabul edildiðinin alenen beyan edilmiþ olmasýdýr.

*

Konuyu genel hatlarýyla bu þekilde ortaya koyduktan sonra..

Saltanat sistemleri ve kurallarý içinde kendilerine sýra gelmeyeceðini düþünerek kendinden öndekileri deðiþik yöntemlerle bertaraf veya katlederek saltanata -iktidar gücüne eriþenler de darbecidirler ve 'saray darbeleri'ne sadece bizim tarihimizde deðil, bütün dünyadaki saltanat sistemlerinde de yýðýnla örnekler vardýr.

*

Sadece son 200 küsur yýlýmýza bakacak olsak.. Kabakçý Mustafa Ayaklanmasý sýrasýnda Sultan 3. Selim'in öldürülmesi ve iktidarý ele geçirmeye çalýþanlarýn, Alemdâr Mustafa Paþa tarafýndan bastýrýlmasýný ve Þehzâde Mahmûd'un 16 yaþýnda 2. Mahmûd olarak tahta çýkarýlmasýný hatýrlayalým.

Sultan 2. Abdulhamîd'in, 1908'deki 2. Meþrutiyet'i takiben, 31 Mart 1909 Hadiseleri sonunda, 'Maqaam-ý Uzmâ'y-ý Hýlâfet'e ve Saltanat-ý seniyye'ye ve Padiþah'a baðlý kalacaklarý'na yemin ederek, sistemin içinde yer alan, baþta 'Ýttihad-Terakki Cemiyeti' olmak üzere yýðýnla teþkilatlar..

O noktada, sadece o darbeciler deðil, Sultan Abdulhamîd'in, 33 yýllýk bir saltanattan sonra, darbecilerin dayatmalarýna boyun eðmesi de, 'kanun devleti' anlayýþý açýsýndan, en azýndan darbe yapanlar kadar üzerinde durulmayý gerektiren bir zaaf halidir ve sonraki nice darbe hareketlerinde de o zafiyet ve pasiflik örneði, nicelerini korkmaya ve nicelerini de daha cür'etli davranmaya sevk etmiþtir.

*

Kezâ, son Padiþah Vahiduddin'den, 'Maqaam-ý Hýlâfet'e ve Saltanat'a sadakat yeminleri' ederek rütbeler, salâhiyetler, maaþlar, mansýplar alanlarýn, sonra fýrsatýný bulup o sistemi bütünüyle havaya uçurmalarý da tipik bir 'hükûmet darbesi'dir. Deðiþen, sadece iktidar makamlarýnýn ismi ve oralarda oturan kiþilerdi.

1924 tarihli 'Teþkilat-ý Esâsiye Kanûnu'nun (sonraki isimlendirmeyle Anayasa'nýn) 1960 Askerî Darbesi'yle kenara konulmasý ve iktidar mensuplarýnýn, milletin iradesini temsil ettikleri iddiasýyla seçilip, darbeci güçlere direnememesi, ölümü göze alamayýþlarý da bir diðer kötü örnek.. Ve 1950-60 arasýndaki 10 yýllýk Demokrat Parti kadrolarý, baþta Baþvekil Adnan Menderes olmak üzere idâm ve hapis cezalarýyla saf dýþý edilirken, kendilerine yapýlan suçlama Anayasayý ihlâl ettikleri suçlamasý idi. Halbuki, bu suçlamayý yapanlar, o anayasayý tamamen kaldýrarak iktidara el koymuþlar ve Ýstanbul Üniversitesinin nice kocaman kocaman hukuk prof.larý bu garabete karþý çýkmak ne kelime, bir de 'o darbenin meþruiyeti / kanunlara uygunluðu' konusunda fetvâlar sâdýr eylemiþlerdi..

Hemen ekleyelim, -o zamanki yaygýn deyimle- o ihtilal'i, hükûmet darbesinin yolunu, laik rejimin ikinci þefi ve diktatörü olan Ýsmet Paþa, 'þartlar oluþursa, ihtilal meþrû olur...' diye aylarca önceden açýyor ve 'Sizi ben de kurtaramam..' diyordu..

Ýlginçtir, Türkiye'deki Ýngiliz ve Amerikan Elçiliði'nin o ihtilalden 40 gün öncesine aid belgeleri, bir 'askerî darbe'nin olacaðýný ve Ýsmet Paþa'nýn da darbecileri desteklediðini gösteriyordu.

*

12 Mart 1971 Askerî Darbesi'yle devrilen Baþbakan Demirel ise, 'Ya, bana da tank-top-uçak versinler, ya da onlar, tanklarý-toplarý ve uçaklarý ve de rütbelerini býrakýp, gelsinler de siyaset meydanýnda rekabet edelim..' diyordu.

12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi'ni ise, Amerikan NATO Baþkomutaný General Alexander Haig, zamanýn Amerikan Baþkaný Jimmy Carter'a, 'Bizim çocuklar Türkiye'de bir darbe yaptýlar..' diye müjde veriyordu. General Kenan Evren ise, 'darbe yapacaðýmýzdan hanýmlarýmýzýn bile haberi yoktu..' diyordu..

*

28 Þubat 1997 Askerî Darbesi öncesinde, Erbakan'ýn baþbakanlýðý sýrasýnda, Abdullah Gül baþkanlýðýnda Amerika'ya giden TC heyetinde yer alan Çevik Bir isimli general , Amerikan dýþbakaný Mss. Madeleine Albright'in baþkanlýðýnda yapýlan toplantýda, açýkça, 'Ben ve arkadaþlarým, bu hükûmetle mücadele edeceðiz' diyor; Albright ise, 'Aman, parlamento aritmetiði yoluyla düþürün hükümeti..' diye direktif veriyor, yöntem gösteriyor ve öyle de yapýlýyordu.

*

Evet, Amerika ve bütün Batý dünyasý, hele de son 250-300 senedir, Osmanlý ve dolayýsýyla Müslüman dünyasýný kendileri için tehdit olmayacak bir çizgiye getirmek için, 'La Question d'Orient' / Þarq Mes'elesi' dedikleri konuda, yýðýnla projeleri geliþtirmekle meþgul idiler ve geçmiþteki bütün darbelerde onlarýn akýl hocalýðý, yönlendirmesi, teþviki vardý.

Ama, bütün bunlara karþý içerde, sosyo-psikolojik bir tepki de giderek büyüyordu ve iþte bunun içindir ki, NATO aracýlýðýyla, TSK'nin içindeki bir takým hainler, Amerikan emperyalizminin yönlendirmesinde olduðu artýk ap-açýk ortada olan ve Müslüman halkýmýzýn inancýný da kullanmakta bir özel bir yöntemle güçlendirilen bir kiþi ve taraftarlarýnýn iþbirliðiyle, darbeler geçmiþimizin en kanlý hýyanetine baþvurmaktan baþka çarelerinin kalmadýðý kanaatiyle, en alçak yöntemlere baþvurmuþlardý..

Ama, kendisine emanet edilen millet iradesini savunmak adýna, tahmin edemedikleri derecede bir kararlýlýkla karþýlarýna dikilen bir Tayyib Erdoðan liderliðiyle ve onu takip eden milyonlarýn, 'Ezan' sesleri ve 'Allahuekber' feryatlarýyla karþýlaþýp yenilgiye uðratýlacaklarýný hesap edememiþlerdi.

O alçak ve kanlý hýyanete karþý sergilenen ve emperyal güç odaklarýnýn her birinin çok mutsuz olduðu bu ilk þanlý direniþ, evet, tek örnek olmamalýdýr ve zulme direniþ þuûrunun kervaný da dönüþü olmayan þekilde yola çýkmýþtýr; 'elhamdulillah'...

*

NOT: Yarýn, Hicrî -Qamerî takvimin 10 Muharrem günü.. Müslüman tarihinin en acý facialarýndan olan Kerbelâ'nýn, Ýslâm Milleti'nin kalbine 13 asýr öncelerde saplanan ve halâ da bir hançer gibi duran yýldönümü..

Daha çok, 'ne ve nasýl oldu' etrafýndaki duygu paylaþýmlarýyla anýlan bu facianýn biz de 'niçin'i üzerinde Çarþamba günü yazýmýzda durmaya çalýþalým, inþaallah..

*