17 Aralýk operasyonu ve Kürtler

Siyasi tarih, kendi haklý çýkarlarý için mücadele ettiklerine inananlarýn her zaman doðru yerde durmadýklarýný gösteren sayýsýz örneklerle doludur.

PKK, devrimci halk savaþý stratejisini, Þii-Kürt Ýttifaký formatý içinde sunup, savaþmaktan baþka çaremiz yok dediðinde, Kürtlerin çýkarlarý için mücadele etmiyordu.

Kürt savaþý o saatten sonra Kürtler hariç ama herkese yarayan bir savaþ olup çýkmýþtý.

Bu gerçeði sanýrým, acý bir tecrübeyle, yüzlerce asker ve güvenlik görevlisi, gerilla ve çok sayýda sivilin hayatýný kaybetmiþ olmasý bahasýna da olsa,  herkes anlamýþ bulunuyor. 

Doðruluðundan þüphe duyulmayacak haklarýn silahlý mücadele yoluyla savunulamayacaðýný, Türkiye’nin içinde bulunduðu siyasi iklime objektif bakabilen herkes anlayabilir.

Dolayýsýyla, ‘Devrimci halk savaþý’, ana dille eðitim ve demokratik özerklik hakkýný elde etmeyi deðil  hükümeti devirmeyi ya da devirme planlarýna katký sunmayý amaçlýyordu, ya da objektif olarak bu amaca hizmet ediyordu.

Bu silahlý mücadele stratejisi, daha düne kadar býrakalým,  ‘þu PKK’nin de biraz hakký var galiba ‘ demeyi bir yana, Kütleri inkar edenlerle ve daha doksanlý yýllarda Kürt mücadelesini kanla bastýranlarla PKK’yi ayný yolun yolcusu haline getiriyordu.

Kürtler ‘kendi düþmanlarýyla’ uzlaþacak ve bu uzlaþma onlara daha mutlu bir geleceðin yolunu mu açacaktý?

Kuþkusuz, hayýr böyle bir þey olmayacaktý.

Hükümetin devrilip de, Ergenekon’un ve NEOConlar’ýn gölgesinde veya bizatihi tasarrufunda yeniden dizayn edilecek bir Türkiye’de Kürtler’in daha mutlu olacaðýný aklý baþýnda hiç kimse  iddia edemez.

Bu gerçeklere raðmen, iktidar kaybý yaþayanlarla Kürtler arasýnda, de fakto da olsa bir ara gerçekleþecekmiþ gibi olan  uzlaþma bu bakýmdan savunulabilir ve haklý gösterilebilir miydi?

Tek kelimeyle, hayýr!

Diyarbakýr belediyesini alabilmek bu þehirden daha fazla milletvekili çýkarabilmek  için AK Partiyle yarýþmak, AK Partiye karþý mücadele etmek,  BDP’nin ne kadar doðal, demokratik ve siyasi hakkýysa,  bu mücadeleyi ileri bir safhaya taþýyarak, Kürt siyasi hareketini, hükümeti her yolu deneyip iktidardan düþürme oyununun bir parçasý haline getirmek bir o kadar yanlýþ ve haksýz bir tutumdur.

Kürt siyaseti bugün de ayný ulusal ve uluslar arasý çapta bir kuþatma altýnda bulunuyor.

Bugünlerde, bayram deðil, seyran deðil misali Kürtlere ‘eniþte öpücükleri’ gönderip, Batýlý merkezlerdeki toplantýlarda, söze baþlarken ve bitirirken, ‘Yaþasýn Baðýmsýz Kürdistan’ sloganýný dilinden düþürmeyenlerle, ulusal medyada epeyce faal etki ajanlarýndan tutun da bir takým toplama siyasi aktörlere varýncaya kadar, demokrasi karþýtý cephede yer alanlarýn dertleri  ve ortak amaçlarý,  Kürtleri Erdoðan hükümetine karþý artýk uluslar arasý niteliði saklanamayacak kadar bariz bir cephenin ortaðý haline getirmektir.

Gezi’de Kürtler bu bakýmdan iyi bir sýnav verdiler ve bu sýnavýn baþarýyla atlatýlmasýný büyük ölçüde, bugün ayný güçler tarafýndan, hedefe konulup itibarsýzlaþtýrýlmaya çalýþýlan Öcalan’a borçludurlar. 

Kürt siyasetinin ve Kürt halkýnýn,  Silivri kapýlarýndan, Gezi Parkýndan, Amed ve Rojava’ya yollanan selamlara itibar etmemesi, ‘baðýmsýzlýðýný’ þu kýyametler ve alametler döneminde korumasý, demokrasimiz ve Türkiye için bir kazanç olmuþtur.

Bu kazancý  Öcalan’a borçlu olduðumuzu unutmamak lazým.

Ve þimdi de, Kürt siyaseti, Gezi’den sonra ikinci bir sýnavdan geçiyor.

‘17 Aralýk Operasyonu’ sýnavýdýr bu.

Diyarbakýr Milletvekili Nursel Aydoðan’ýn þu açýklamasý, Kürtler’in nerede durduklarýný dosta düþmana açýkça gösterecek kadar önemli ve kýymetlidir. Tarihe bir kayýt düþmektir. O halde tarihe düþülen bu kaydý hep beraber okuyalým derim:

Bugün, mahkemelere bu kararý aldýranlar, bir süre önce, MÝT Müsteþarý Sayýn Hakan Fidan’ý da tutuklamak istediler, onun da ifadesini almak istediler. Ama Sayýn Hakan Fidan onlara teslim olmadý, bu anlayýþa teslim olmadý. Eðer bunu baþarabilselerdi, eðer bunu yapabilselerdi, arkadan, Sayýn Baþbakan’ý da ayný þekilde belki tutuklamak için mahkemelere götürecekler, savcý karþýsýna çýkaracaklardý ama Sayýn Baþbakan da bu konuda direndi. Evet, direnmeseydi, süreç bu þekilde bu noktaya gelmeyecekti.(...) Biz bu geliþmeleri, bu zihniyeti çok iyi okuyoruz. Onlara pabuç býrakmayacaðýz, herkes bunu böyle bilsin. Kimsenin gücü bu ülkede artýk bu barýþýn, bu çözüm sürecinin engellenmesine yetmeyecektir. Bu operasyonlarý yapanlar da ayný zihniyettir, bu operasyonlarýn arkasýnda da çözüm sürecini sabote etmek vardýr. Evet, net söylüyorum: Hükümetin gücünü azaltmak istiyorlar. Hükümeti farklý þeylerle muhatap haline getirip çözüm sürecinde daha dik durmasýný, daha çözüm sürecinin arkasýnda durmasýný engellemeye çalýþýyorlar. Biz bunu anlamayacak kadar apolitik deðiliz, biz bunlarý çözmeyecek kadar politikanýn, siyasetin uzaðýnda deðiliz.”