Osmanlý Ýmparatorluðu’nu 1881’e yani Düyun-u Umumiye’nin pençesine götürecek antlaþma sýcak bir aðustos günü, 16 Aðustos 1838’de, Baltalimaný’nda imzalandý. Bu antlaþma, Britanya lehine çok önemli ticari imtiyazlarý içeriyordu ama en önemlisi, Müslüman tüccarlarýn rekabet etmesini önleyen ve onlarý ticaretten el çektiren son maddeydi. Britanya gemileriyle Osmanlý topraklarýna gelen mallar için Britanyalý tüccarlar bir kez gümrük vergisi ödeyecek ve mallarýn sonraki dolaþýmý ve nihai varýþ noktasýnda vergi muafiyeti uygulanacaktý. Halbuki, Ýstanbul’dan Mýsýr’a giden Müslüman bir tüccarýn malý vergiye tabi iken, Londra’dan Ýstanbul’a oradan da Mýsýr’a giden Britanyalý, hatta daha sonra bütün Batý dünyasý ile imzalanan benzer antlaþmalar gereði, Müslüman tüccarlar dýþýndaki tüm ‘yabancýlarýn’ malllarý vergi dýþý idi.
Böylece Mýsýr Valisi Kavalalý Mehmet Ali Paþa’nýn isyanýnýn bastýrýlmasýnda Osmanlý’ya yardým eden Ýngilizler ve sonra da tüm Batý, Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya kadar vergisiz, sýnýrsýz ve yerli tüccarlardan çok daha imtiyazlý ticaret hakkýný elde ediyordu. Ýþte 16 Aðustos 1838, Osmanlý’da sanayi devriminin hiçbir zaman olmayacaðýný anlatan bir tarihtir de... Çünkü bu antlaþmayla imparatorluk sýnýrlarý içinde, baðýmsýz bir sermaye birikimi önlenmiþ, sistem merkezi feodal bir çembere hapsedilerek mali kaynaklarý kurutulmuþ ve borçlandýrýlarak, 1880’lere gelindiðinde de, iflas ettirilmiþtir.
Tabii bu arada bir diðer tarihi dönüm noktasý da Kýrým Savaþý’dýr. 1853-1856 tarihlerinin, yani Kýrým Savaþý’nýn þimdi yaþadýðýmýz güncelle çok yakýn iliþkisi vardýr. Batý, Rusya’nýn saldýrarak ve geniþleyerek kendini koruma anlayýþý ile Osmanlý’nýn -mecburen- Batý’ya sýðýnarak geri çekilme anlayýþýný burada çarpýþtýrmýþtýr ve bu savaþ, hem sanayi devriminin öncü savaþ tekniklerinin kullanýldýðý ve dünya savaþlarýnýn provasý olan bir savaþtýr hem de Kýrým Savaþý, Rus ve Osmanlý imparatorluklarýnýn Karadeniz ve Akdeniz coðrafyasýndan birbirlerine vurdurularak temizlenmesinin savaþýdýr. Bu savaþta Osmanlý kaðýt üzerinde galip ama aslýnda maðluptur; çünkü sanayi trenini 1838’de kaçýran Osmanlý, bu savaþ için aþýrý borçlandýrýlmýþ ve Islahat Fermaný, bu savaþtan sonra kabul edilerek, 1838 Baltalimaný teslimiyeti, ideolojik ve kültürel olarak tamamlamýþtýr.
Özgür birey ya da azgýn burjuva
Ýþte ‘liberal’ düþüncenin hakimiyeti, Osmanlý’da bir yýkýmýn ve buna baðlý talanýn sonucu olarak bu þartlarda saðlanmýþtýr. Oysa Batý, merkantilist yaðma ve sanayi devriminin getirdiði zenginliðin düþüncesi olarak liberalizmi geliþtirmiþtir.
Daha doðrusu, liberalizm, burjuvazinin özgürce sermaye biriktirmesinin ve bunun hukuksal olarak korunmasýnýn düþüncesidir. Bu anlamda liberalizmin ‘özgür birey’ vurgusunu kazýdýðýnýz zaman altýndan ‘azgýn burjuva’ çýkar. Yine bu anlamda her küçük burjuva ya da her liberal ruhunda azgýn bir burjuvanýn ihtiraslarýný, acýmasýzlýðýný ve kýyýcýlýðýný taþýr.
Ýþte bundan dolayýdýr ki faþizmi büyük burjuvazi ister ama faþizmi, büyük burjuvazinin azgýn ruhunu iliklerinde taþýyan ‘liberal’(!) küçük burjuvalar inþa eder.
Þimdi bu tarihe bulanmýþ geniþ paragrafý niye yazdýðýmý sormaya baþladýðýnýzý tahmin ediyorum. Evet, tam da çok güncel bir kurumu ele almak ve son günlerdeki adýmlarýnýn ne anlama geldiðini anlatmak istedim ve yukarýdaki paragrafý bunun giriþi mahiyetinde yazdým.
Türkiye’nin üzerindeki hayalet
Bilirsiniz, Türkiye’de bir hayalet vardýr; hepimizin ve de sistemin bütün kurumlarýnýn üzerinde dolaþýr hatta hepimizin ve hepimizin girip çýktýðý bütün kurumlarýn -okullarýn, þirketlerin, devletin falan- içine sinen bu hayaletin adý; ‘müesses nizam’dýr. Türkiye’de ekonomik ve siyaseten köklü, belirleyici ne yapýlacaksa ilk önce bu Müesses Nizam duvarýna çarpar sonra geri döner.
Geri döndüðünde ise Müesses Nizam, onu kendisine benzetmiþtir zaten.
Bu Müsesses Nizam’la ilgili þöyle yanlýþ bir kaný vardýr ve bu, çok incelikli, tarihi bir çarpýtmanýn sonucudur. Müesses Nizam’ýn anlayýþý ve görünmeyen Müesses Nizam kurum, kurallarý, Türkiye’de millidir ve devleti, milli ideoloji ile donatarak ülkenin birlik, bütünlüðünü saðlar. Hayýr, baþýndan beri, yani 1838’den beri Türkiye’de inþa edilen Müesses Nizam gayri millidir ve bu topraklarda yaþayan halklarýn deðil, baþýndan beri hakim küresel sistemin taþeronudur. Þu milli ve gayri milli kelimelerini sevmem ama bu kelimeler, öylesine içleri boþaltýlýp, tam aksi yönde -kör gözüm parmaðýna kullanýyor ki- bunu da bu arada anlatmak istedim.
Þimdi gelelim bugüne ve Anayasa Mahkemesi’nin, 1838’den bugüne gelen bir Müesses Nizam kurumu olarak ne yapmak istediðine...
Tam þimdi ne yapýyor AYM?..
Tarih böyledir iþte; hep ironidir. Yine sýcak bir aðustos günü, bu topraklar -16 Aðustos 1838- bir yaðmaya teslim edildi ve bu yaðmanýn bugünlere gelen Müesses Nizam kurumlarý oluþturuldu. Her darbe döneminde, 1924 Anayasasý’ndan beri bu, tahkim edildi ve yenilendi... Þimdi yine bu topraklar, bu halk, sýcak bir aðustos günü, 2014 yýlýnda, 1838’de baþlayan yaðmacý Müesses Nizam’a son verecek. Halk, bu ülkede bir Cumhurbaþkaný seçecek ve bu Cumhurbaþkaný büyük bir olasýlýkla, 1838’de baþlayýp, 1924’ten sonra faþist anayasalarla inþa edilen Müesses Nizam’ýn temellerini tam on yýldýr kazan adam olacak.
Þimdiki Anayasa Mahkemesi Baþkaný, Cumhurbaþkaný adayý olacakmýþ da, Anayasa Mahkemesi bunun için bir politik parti gibi davranmaya baþlamýþ deðerlendirmelerine ise gülüyorum. Bu ülkede artýk sýradan bir bürokratý, askeri bu halk Cumhurbaþkaný seçer mi sizce? Müesses Nizam oyuncularý, eskiden bu tipleri kendi aralarýnda seçiyorlardý; þimdi biz onlarý tasfiye ettik; Londra büyükelçisi iken liberalizmi keþfederek önüne gelen ilk Mason locasýna üye olan Mustafa Reþid Paþa’yý da, Ýlker Paþa’yý da, Haþim Bey’i de tasfiye ettik aslýnda ama farkýnda deðiller hâlâ...
Anayasa Mahkemesi, 16 Aðustos 1838’de bir ‘liberal’ mason olan Mustafa Reþid Paþa’nýn imzalayarak bu topraklarýn yaðmasýna izin verdiði antlaþmayla inþa edilen ve bugünlere kanla, darbelerle gelen bitmiþ bir Müesses Nizam’ýn son kalesi olarak direniyor ama boþuna...
Aðustos 2014 kutlu ve hayýrlý olsun...