Antalya’da toplanan Milli Eðitim Þurasý’ný basýndan izliyorum.
Alýnan tavsiye kararlarý arasýnda olumlu olanlar var, tartýþýlmasý gereken, benim keþke tersi olsa idi dediklerim var ve bir de þaka gibi olanlar var.
Ortaöðretimde ders saatlerinin azaltýlmasýna yönelik tavsiye kararý çok olumlu bir karar.
Batýda yapýlan bazý araþtýrmalar çocuklarýn orta vadede baþarýlarý ile ders saatleri arasýnda ters korelasyonlar yakalýyorlar.
Aþaðýya Star gazetesinin dünkü (6 Aralýk) internet sahifesindeki Milli Eðitim Þurasýna iliþkin haberden geniþ bir alýntý yapýyorum:
“1., 2. ve 3. sýnýflarda din dersinin zorunlu olmasý Milli Eðitim Þurasý’nda kabul edildi. Ayrýca liselerde zorunlu olmasý görüþülen Osmanlýca dersinin sadece Anadolu Ýmam Hatip liselerinde zorunlu olmasýna karar verildi.
Tavsiye niteliði taþýyan karar, Milli Eðitim Bakanlýðý’na sunulacak.
“Kamuoyunda tartýþma konusu olan ve ilkokul 1,2 ve 3. sýnýflara zorunlu din dersi konulmasý ve liselerde zorunlu din dersinin haftada bir saatten iki saate çýkarýlmasý önerisi Genel Kurul’da oylanarak kabul edildi. Mevcut uygulamada, zorunlu din dersi, ilkokul 4. sýnýftan itibaren baþlýyor.
Turizm ve otelcilik derslerinde okutulan alkollü içki ve kokteyl hazýrlama dersinin kaldýrýlmasý önerisi de kabul edilen maddeler arasýnda.”
Alevilik önerisine ret: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi programýnda Alevilik’e iliþkin içeriðin geliþtirilmesi önerisi ise reddedildi.”
Gelelim bu alýntýya iliþkin benim deðerlendirmelerime; yukarýda bazý tavsiye kararlarý için “keþke tersi olsa idi” diye yazdým.
Uzun bir öðrencilik artý uzun bir öðretim üyeliði tecrübesi sonrasýnda zorunlu din dersleri ve Osmanlý türkçesi hakkýnda görüþlerimi aktarmak istiyorum.
Keþke okullarda Osmanlý türkçesi iyi bir düzeyde öðrenilene kadar zorunlu olsa ama din dersleri zorunlu olmaktan çýkarýlsa diye düþünüyorum.
Osmanlý türkçesinden muradým arap alfabesi ile ama dönemin türkçesi ile yazýlan metinler.
Bugünün kuþaklarýnýn bu toplumun 1928 öncesi türkçe ama baþka bir alfabe ile yazdýðý yazýlarý, gazeteleri, o dönemin romanlarýnýn orijinalini okuyamamasý gerçekten çok ama çok büyük bir eksiklik hatta büyük bir ayýp.
Cumhuriyet yýllarýnda Hüseyin Rahmi Gürpýnar gibi popüler bir yazarýn kitaplarýný latin alfabesiyle ama ne demekse türkçeleþtirilmiþ biçimiyle okumak durumunda kalan nesiller yetiþtirmekten büyük onur (!!!) duyabiliriz hepimiz.
Gidin bir kitapçýdan bir Hüseyin Rahmi ya da Reþat Nuri eseri alýn, sahaflardan eski baskýlarý bulmuyorsanýz, içinde “bugünün türkçesine çeviren...” gibi inanýlmaz bir ibare bulacaksýnýz, sanýrsýnýz kitap fransýzca yazýlmýþ.
Türkiye’nin, gelecek kuþaklarýn bu büyük ayýptan mutlaka kurtulmasý lazým.
Oysa, 19. Milli Eðitim Þurasý Osmanlý türkçesini zorunlu ders olarak önermek yerine 1., 2. ve 3. sýnýflara zorunlu din dersini öneriyor ve kanýmca yapmasý gerekenin tam da tersini yapýyor.
Hepimiz bir biçimde din dersleri aldýk, din dersleri hocalarýnýn düzeyleri, sofistikasyonlarý ortada, bu ders din müessesesini resmi ama çok da önemsenmeyen bir çerçeve içine çekmekten baþka iþe yaramýyor doðrusu; böyle bir din eðitimi önce din kurumu algýsýna zarar veriyor muhtemelen.
Zaten laik devletlerde din dersleri, din öðretimi, tüm inanç versiyonlarýyla, sivil toplum kuruluþlarýnýn iþi olmalý, devlet sivil toplumun bu alanda önünü tamamen açmakla yetinmeli.
AÝHM kararýndan sonra bu zorunlu din dersi meselesi daha da çapraþýk hale gelmiþ bulunuyor zira AÝHM kararlarý bazýlarýnýn zannettiði gibi tavsiye kararlarý deðil, Türkiye için Yargýtay ya da AYM kararlarý ne ise o, iç hukukta uygulanmasý AÝHS’nin 46. maddesine göre zorunlu.
AÝHM kararlarýndan rahatsýzlýk duyuluyor ise, mümkündür, yapýlmasý gereken altýnda devletin imzasý olan sözleþmeleri, konvansiyonlarý görmezden gelmek deðil, Avrupa Konseyinden çýkmayý planlamaktýr, zira devletin altýnda imzasý olan konvansiyonlara uymamasý devlet için çok büyük ayýptýr.
Turizm meslek liselerindeki ders ile ilgili tavsiye kararý ise muhtemelen bir þakadýr, koca koca adamlar böyle þeylerle uðraþmaz gibime geliyor.