1915’le Yüzleþmenin Sahte Ortaklarý

Geçmiþle yüzleþmek ciddi ve samimi bir iþtir. Geçmiþle yüzleþmenin önündeki ideolojik engelleri siyasi hesaplarý görmeyi ve analiz etmeyi gerektirir. Bireysel entelektüel meraka dayalý çalýþmalarý da hatýrlayarak söylemek gerekirse, Türkiye son birkaç yýldýr geçmiþle yüzleþme konularýnda hatýrý sayýlýr bir mesafe kat ettiyse, bunu Ýslami kesimin yaþadýðý düþünsel deðiþime ve tarihi yeniden yorumlama kabiliyetine borçluyuz.

Temel referans noktasý ittihatçýlýða dayanan zihniyetin Kürt meselesinden Ermeni meselesine, Ermeni meselesinden Süryani meselesine varýncaya kadar, daha düne kadar çok açýk bir inkar politikasý izlediði bir sýr deðil. Bu ülkede Ergenekon duruþmalarýnýn müdavimi olup da 19 Ocak’ta Hran Dink’in anma törenlerinde ön sýralarda saf tutanlarý gördük. Faili meçhul cinayetler söz konusu olduðunda “devlete isyan etmeselerdi kardeþim” deyip, yýllar sonra Gezi’de Kürtler’i sokaða dökmek için Diyarbakýr’a Hakkari’ye el sallayanlarý gördük.

1915’in, 1937’nin acý hatýrasý ve yasý bir nebze de olsa hafiflemiþse bunu Recep Tayyip Erdoðan ve dava arkadaþlarýna borçluyuz. 1915’in acýsý için Osmanlý yurttaþý Ermeniler’e taziye dileðinde bulunan, Dersim’den özür dileyen, Diyarbakýr meydanýnda “Þu Diyarbakýr Cezaevi’nin dili olsa da konuþsa “ diyen Recep Tayyip Erdoðan’dan baþkasý deðildi.

Ýttihatçýlar, Ulusalcýlar, Kemalistler, Beyaz Türkler, HDP’nin elitleri ne oldu da geçmiþle yüzleþmeye bu kadar merak sardýlar? Bunun bir tek sebebi var; batýlýlarýn açtýðý yolda yürüyerek Türkiye’yi geçmiþle yüzleþme politikalarýndan alý koymak, Türkiye’nin binbir zahmetle geliþtirdiði zemini zehirlemek ve bu meseleyi anlamsýz tartýþmalara boðarak bir kuþatma politikasý izlemek. Tarihin bu sayfalarýný Avrupa Parlamento’larýndan çýkan kararlarýn gölgesinde birer siyasi kullaným alaný haline getirmek. Dikkat ederseniz Avrupa’dan gelen mesajlarýn hiçbirinde Ermenistan’la olan sýnýr kapýlarýnýn açýlmasý, bugün Ermeni diasporasýnýn en önemli talebi haline gelen Osmanlý Ermenileri’nin yurttaþlýk haklarýnýn tanýnmasý, uzlaþma ve dialog, bunlarýn hiçbiri yok. Çünkü amaç üzüm yemek deðil baðcýyý dövmek. Kürt sorununda da, Alevi sorununda da Avrupa’nýn izlediði tutum gelip buraya dayanýyordu. Berlin Duvar’ý çöktükten sonra Avrupa’da Soðuk Savaþ bitti ama Avrupa Kürt meselesinde tam olarak bir Soðuk Savaþ’ýn yaþanmasýna göz yumdu. Yirmi yýlý aþkýn bir süre Avrupa baþkentlerinde Kürt siyasi aktörlere yönelik peþpeþe cinayetler iþlendi. Mesela, Ýran Kürdistan Demokrat Partisi lideri Profesör Doktor Abdurrahman Kassemlu Viyana’da, yine ayný partinin lideri Dr. Þeref Kendi ve arkadaþlarý Berlin’de öldürüldüler. Musa Anter cinayetinin organizatörlerinden eski PKK itirafçýsý  Hogýr (Cemil Iþýk) 1994’te ve yine Almanya’da öldürüldü. PKK içerisindeki iç infazlarýn en yoðun yaþandýðý ülke Avrupa’ydý.

Avrupa Kürt meselesinin demokratik çözümünü hiçbir zaman istemedi, bugün de istemiyor. Almanya Kürt meselesinde neredeyse biten misyonunu þimdi Alevi meselesine taþýmak istiyor.

1915’in 100. yýldönümü nedeniyle hem Avrupa’yý hem Türkiye’deki ittihatçý bloðu bir merak sardý. Son ittihatçýlarýn yargýlandýðý Ergenekon duruþmalarýnda arz-ý endam edenler, þaka gibi sanki,Türkiye’yi soykýrýmý tanýmaya davet ediyorlar! Ýttihatçýlar Kürtler’i, Ermeniler’i, Aleviler’i muhabbetle kucaklýyorlar! Bütün bu olup bitenlere raðmen Türkiye 1915’le ilgili olarak yaþadýðý yüzlemeyi kesintiye uðratmamalýdýr. Kürt meselesinin çözümü  Türkiye’nin en önemli milli projesidir. Yeni Türkiye’nin en önemli ikinci milli projesiyse 1915’le yüzleþmektir. Türkiye’nin cesareti  1915’i siyasi kullaným alaný haline getirmekten baþka dertleri olmayanlarýn çabalarýyla herhangi bir kýrýlma yaþamamalýdýr. Sayýn Recep Tayyip Erdoðan 2005’te Kürt meselesi benim meselemdir demiþti. 1915 felaketi de bizim meselemizdir. Yani Türkler’in, Kürtler’in Ermeni ve Süryani halkýn meselesidir.

Ýttihatçý bloðun meselesi deðildir ama, onlar yüz yýldýr inkarý sürdürmekten baþka bir iþe yaramadýlar.