1938 donanma davasý ve ünlü kalemlerin af beklentisi

Dr. Hikmet Kývýlcýmlý ile Kemâl Tahir ve Nâzým Hikmet’in de mahkûm olduðu ünlü donanma davasýnýn serpintileri uzun yýllar sürdü. Hikmet Kývýlcýmlý ile Kemâl Tahir, karardan kýsa bir süre sonra itiraz dilekçeleri verdiler. Özel af talep ediyorlardý.

1938 yýlýnýn ünlü donanma davasýnýn mahkûmiyetle sonuçlanmasýndan hemen sonra uzun zaman sürecek bir af beklentisi gündeme geldi. Davanýn ünlü isimleri, -aralarýnda Dr. Hikmet Kývýlcýmlý, Kemal Tahir ve Nazým Hikmet de var- bu beklentiyle özel af için baþvuruda bulundular.

Kývýlcýmlý’nýn yazdýklarý

Kývýlcýmlý, 23 Aralýk 1940 tarihinde, doðrudan Baþbakanlýða hitaben kaleme aldýðý dilekçesinde, uðradýðý haksýzlýðý vurgulayarak, özel af talebinde bulunuyordu. Kývýlcýmlý, davanýn hukuksal boyutuna hiç deðinmeksizin, meselenin siyasî boyutuna dikkat çekiyordu.

Kývýlcýmlý, dilekçesinde özel af talep ederken, talebini birkaç noktaya istinat ettiriyordu. Ýlk nokta, kendisinin Ýsmet Ýnönü’nün Atatürk’ün hastalýðý sýrasýnda Baþbakanlýktan ayrýlmasýndan üzüntü duyduðunu açýklamasýdýr. Kývýlcýmlý, dilekçesinde, o sýrada yazdýðý kitabýnda, Celâl Bayar’a karþý Ýsmet Ýnönü’nün savunusunu yaptýðýný vurguluyordu. Mahkûmiyetinin tek nedeni de bu kitaptý. Her ne kadar kitap toplattýrýlmýþsa da, Kývýlcýmlý, aradan geçen zamanda görüþlerinin geçerlilik kazandýðý kanýsýndaydý.

Kývýlcýmlý’nýn dilekçesinde göze çarpan ikinci nokta, Ýnönü’nün Millî Þef olarak onaylanmasýdýr. Son ve üçüncü bir nokta da, Kývýlcýmlý’nýn Türkiye’nin dýþ politikasýnda Nazi Almanyasý ile olan uzaklýðýný vurgulamaya çalýþarak, zamanýnda kendisinin de Nazi aleyhtarý olarak yayýnladýðý kitapla bu pozisyonu desteklediðini belirtmeye çalýþmasýdýr. Gerçi bu tarihlerde Ankara’nýn Berlin’e daha yakýn bir pozisyon aldýðýný ve almakta olduðunu biliyoruz; fakat Kývýlcýmlý, dýþ politikaya özellikle dikkat çekiyordu. Kendisi için özel af çýkarýlmasý talebi, bu türden siyasî açýklamalarýn üzerine yerleþtirilmiþti.

Kemâl Tahir’in itirazý

Kemâl Tâhir de, hemen hemen ayný tarihte, 22 Aralýk 1940’da, yine doðrudan Baþbakanlýða hitaben bir dilekçe kaleme almýþtý. Ayný cezaevinde bulunan ve ayný suçtan mahkûm olan iki ismin, birlikte ve ortak olarak dilekçe kanalý ile af talebinde bulunduklarýný düþünmek sanýrým yanýltýcý olmayacaktýr. Kemâl Tahir de özel af istiyordu.

Suçsuz olduðu yolundaki

iddiasýný da, gazeteci olarak uzun yýllar, 1935-1938 yýllarý arasýnda, CHP’nin “malý olan” Karagöz gazetesindeki ve Ýstanbul Eminönü Halkevi’ndeki çalýþmalarýna dayandýrýyordu. Kemâl Tahir, dilekçesinde þöyle diyordu: “[Cumhuriyet] Halk Partimizin saflarýnda elimden geldiði mertebede çalýþýrken, bir ârýzi buhran devrine rastlayarak uðradýðým felâketi üç seneye yakýn kusursuz ve kabahatsiz olarak çekiyorum. Bunun daha fazla devamýna meydan verilmemesi hususunda…” Kemâl Tahir de, dilekçesini “siyasî mahkûm” olarak imzalamýþtý.

Ýtirazlar reddediliyor

Her iki dilekçe de, 29 Ocak 1941 tarihinde Millî Savunma Bakanlýðý’na sunulmuþtu. Dilekçelerin ardýna ilgili bakanlýkça isimleri geçen mahkûmlarýn mahkûmiyet nedenlerine iliþkin açýklama da yapýlmýþtý. Millî Savunma Bakaný Ali Rýza Artunkal ise, 10 Þubat 1941 tarihinde, ilgili dilekçelere iliþkin görüþünü Baþbakanlýða bildiriyordu. Artunkal’a göre, hüküm kesinleþmiþti ve “iþledikleri suçun vehameti ve mahkûm olduklarý ceza miktarýnýn henüz pek az bir kýsmýný çekmiþ olmalarý muvacehesinde cezalarýnýn affýný icab ettirir sebep bulunmadýðý” da açýktý.

NÂZIM HÝKMET’ÝN AF BEKLENTÝSÝ

Tabloyu tamamlayabilmek için yeniden Nâzým Hikmet’in bu sýradaki af gayretine geri dönmeliyiz. Þair, bizzat o sýrada Ýçiþleri Bakaný olan Þükrü Kaya’nýn önerisiyle Atatürk’e bir mektup yazmýþtý. Hikmet Kývýlcýmlý ile Kemâl Tahir’in af dilekçelerinin yanýnda; o da bir dilekçe sunmuþtu. Fakat maalesef bu dilekçeyi görmedim. Bilindiði gibi, Nâzým Hikmet, dönemin kalburüstü bir ailesine mensuptu. Dönemin önde gelenleriyle ailesinin yakýn temas kurulmasý her zaman için mümkündü. Bu imkândan da yararlanýlmak istendi.

Daha dava sýrasýnda ve temyiz aþamasýnda müdahalede bulunan þairin dayýsý Ali Fuat Cebesoy, bir süre sonra bakan da olmuþtu. Bir yandan, þairin hapishanede yaþam koþullarýnýn düzeltilmesine; bir yandan da, ona maddî getiri saðlayacak iþlerin sunulmasýna gayret ederken; ama asýl olarak özel bir af yasasý için de zaman zaman giriþimde bulunmuþtu.

Af giriþimlerinin birinde; þairin sonradan ‘Kuvayý Millîye Destaný” adýný alacak olan devasa bir þiir kitabý yazmasý da istenmiþti. Bu da yapýldý. 1940 yýlýnýn ortalarýnda baþlayan þiir yazýmý, yeni yýlýn baþýnda tamamlanmýþtý. Hatta Cebesoy bu þiirleri, bizzat Cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü’ye de okumuþtu. Fakat af giriþimi yine sonuçsuz kaldý.

Bir özel affa Ýsmet Paþa’nýn da gücü yetmemiþ miydi? Bilemiyoruz. Belki de Mareþal Çakmak, meselenin basit bir komünist propagandasý olmadýðýný; iþin içinde orduya el atýlmasý olduðunu belirterek, sýký durmuþtu. Bir an için düþünelim; savaþ yýllarýnda Sovyetler Birliði ile de harb riski varken; ordunun saðlam kalmasýna ihtiyaç vardý ve bu riske atýlamazdý. Belki de Harb Okulu ve donanma davalarýnda çok aðýr cezalar verilmesi, böylesine bir risk ve tehdit görülmesiyle ilgili olabilir. Ama benimkisi sadece bir spekülâsyon…

KIVILCIMLI’NIN DÝLEKÇESÝ

“Dileðim; davanýn hukuki kýsmýndan bahsetmeyeceðim. 1938 yýlýnda Atatürk hasta idi. Celâl Bayar Baþvekildi. Ýsmet Ýnönü gibi memleket mukadderatýný yýllarca müddet muvaffakiyetle idare etmiþ bir Millî Þefin, velev sýhhî muazzeret dolayýsýyla dahi, Cumhuriyet Hükûmeti baþýndan ayrýlmasýndan müteessir oldum. Nitekim, þimdiki Baþvekilimiz de [Refik Saydam], Sýhhiye Vekâleti’nden istifa etmiþti. Tam o sýrada Alman Propaganda Nazýrý Herr [Bay] Göbbels [Goebbels]’in Nazi kongresinde, ‘Türkiye’yi -hâþâ-  Alman nüfuzuna girmiþ gösteren açýk beyanatý, bu vatanî teessürümü þiddetlendirdi.

Onun üzerine, Ýsmet Ýnönü’nün vatanda ve cihanda baþardýðý ileri hareketi tebarüz ettirip, Göbbels [Goebbels]’in tecavüzünü iade eylemek ve Cumhuriyet müdafaa kuvvetlerinin aynen ‘en kahhar silâhlarla cihazlandýrýlmasýný’ yazmak suretiyle, þuurlu bir vatandaþ gibi, tamamen ilmî etüd mahiyetinde ve üslûbunda olan Demokrasi: Türkiye Ekonomi ve Politikasý adlý kitabýmý neþrettim. Kitabým toplatýldý ve ben tevkif olundum.

Bir tek askerî þahsýn yüzünü görmediðim, bir tek askerî þahsa canlý veya cansýz herhangi bir vasýta dahi bir tek söz veya imâda bulunmadýðým mahkeme zabýtlarýnda münderiç bulunduðu halde, Donanma Kor Askerî Mahkemesi tarafýndan 15 yýl aðýr hapse mahkûm edildim. Muhakemem sýrasýnda hâkimler heyetinin masasý üzerinde tutularak defalarca sorgu esasý yapýlan ve nihayet suç delili diye hâkimlerin kanaati vicdaniyelerine medar tutulan yegâne þey, mezkûr eserimdi.

Bu eserdeki fikrimin, o zaman için, hikmeti devlete uygun olup olamayacaðýný beyhude münakaþa etmeyeceðim. Yalnýz bugünkü vatan ve cihan þeraiti, o fikrimin, o zaman telâkki edildiði gibi, bir suç sayýlmasýna imkân býrakmamaktadýr. Çünkü, münakaþa edilmez bir hakikat olarak, bugün Ýsmet Ýnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin baþýdýr ve Millî Þef’tir. Gene çünkü, Nazi Almanyasý ile taban tabana zýd bir millî siyasetimiz vardýr.

Halbuki ben üç senedir kendim bir hapishanede, karým baþka hapishanede sürgün ve mahpus yaþýyorum. Bugünkü Millî Þefin daha üç yýl evvel devlet[in] baþýndan ayrýlmamasýný, hiçbir þahsî menfaat gütmeksizin, yazýlý eseri ile istemiþ yegâne Türk münevveri olmaklýðým, Millî Þef aleyhinde bulunmadýðýmý ispat ettiði gibi, gene daha üç sene evvel, her türlü ecnebi tehlikesini ve tehdidini izzeti nefsime yedirememekliðim ve bunu tahrirî eserimle tesbit etmiþ olmaklýðým da, Millî Birlik politikasýna aykýrý davranmadýðýmý iki kere iki dört edercesine teyid kýlar.

Bu sebeple; kusursuz, kabahatsiz uðradýðým cezanýn artýk kâfi görülerek kaldýrýlmasý için hususî af yolunun açýlmasýný yüksek delâletinizden recalar [ricalar] eylerim.

 

                                                                       Çankýrý hapishanesinde siyasî mahpus  Dr. Hikmet Kývýlcýmlý”