Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

1963-Ankara Anlaşması’nı 200 yıllık rüya imzalatmıştı

Sene 1963, aylardan Aralık.. Ankara’da Avrupa Birliği’nin çekirdeğini oluşturan ‘Ortak Pazar’ liderleriyle Başvekil İsmet İnönü arasında, -Türkiye’nin 1959 yılında bu ortaklığa katılmak için yaptığı müracaatın 4 yıl sonrasında- bir anlaşma imzalanıyor. 

***

1950-60 arasında, büyük kitlelerin sevdiği bir lider olan Başvekil Adnan Menderes’in 27 Mayıs 1960 askerî darbesi ile devrilip öldürülmesi üzerinden henüz 2 sene geçmişti.

Eğer o darbe olmasaydı, Adnan Menderes, bir ay sonra, 26 Haziran 1960 günü Sovyet Rusya’ya bir resmî ziyaret yapacaktı. Ama kapitalist ve komünist emperyalizm sistemleri arasındaki ‘Soğuk Savaş’ın var gücüyle devam ettiği bir dönemde, USA izni olmaksızın yapılacak böyle bir ziyarete göz yumulamazdı. O darbenin sebeplerinden birisi de o idi.. 

***

Ama artık, Lozan’da Batı’yla ‘uzlaşma başarısı’nı göstermiş olan CHP lideri İsmet İnönü, koalisyon hükûmeti başkanıdır ve Ankara’da yapılan Ortak Pazar’a üye olmak için yapılan bir anlaşmanın imza töreninde konuşmakta ve özetle, Bu anlaşma ile biz ekonomik hedefler için değil, gerçekte 200 yıllık Batılılaşma rüyamızın gerçekleşmesi yolunda önemli bir merhale almış oluyoruz’ vs. demektedir.

***

 

Evet, gerçek hedef, halkın ve ülkenin ekonomik zarûretlerine çare bulmak filan değil; kendilerini münevver/ aydın diye yaftalayan ve Haçlı Seferleri mantığı temelinde gelişen bir kültür ve medeniyetin kuklaları durumuna düşen ve kendi halkının en temel değerlerine düşman olan, mankurtlaşmış kadroların, kendilerine verilen bir rolü yerine getirmek için yaptıkları bir anlaşma idi, o.. 

1975 yılında ölen ünlü ingiliz tarihçi-filozofu Arnold Toynbee‘Toprak kaybetmeyi resmen kabullendiği 1699- Karlofça Antlaşması’yla Osmanlı’nın boğazına bir kement geçirildiğini, ama bu kemendin bütünüyle sıkılabilmesi için 200-250 yıllık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulduğunu’ söylüyordu. 

Aynen öyleydi ve Avrupa liderleri, kendileri için asırlarca tehlike kaynağı oluşturan bir dünyanın bir daha tehdit oluşturamayacak hâle düşürülebilmesi için, 1923- Lozan Antlaşması’ ve kurdurdukları kemalist-laik rejim eliyle, kemendi, ‘Sizi Avrupalı yapacağız’ hayalleriyle ‘adam etmek’ için daha bir sıkıyorlardı. 

***

Hem Birinci, hem de İkinci Dünya Savaşı’nda korkunç şekilde boğuşmuş olan Avrupa ülkelerinin başında gelen Fransa ve Almanya arasında ‘Kömür ve Çelik Birliği’ adı altında başlayan işbirliği, önce ‘Ortak Pazar’a, sonra (Avrupa Ekonomik Topluluğu) AET’ye, nihayet, (Avrupa Birliği) AB’ye dönüşüyor ve üye devletlerin sayısı 25’i geçerken, Türkiye ise 1963 yılında imzaladığı antlaşmaya rağmen üyeliğe hâlâ kabul edilmiyordu. 

Esasen, TC’deki egemen güçlerin hedefi, kendilerinin hissetmedikleri ekonomik sıkıntıları bertaraf etmek değil, ‘Aah, bir Avrupalı olsak..’ rüyasını gerçekleştirmekti. Avrupalılar ise müslüman dünyanın karşılarında bir daha, bir güç odağı olarak çıkmaması için her tertibe başvuruyorlardı.

***

Ve.. 1992-Frankfurt Kitap Fuarı’nda yaptığı konuşmada, Almanya Şansölyesi Helmut Kohl‘Avrupa Birliği’ne katılmak isteyen ülkeler bilmeliler ki, Avrupa medeniyetinin, hıristiyanlık değerleri üzerinde yükseldiğini unutmamalıdırlar’ diyerek noktayı koyuyordu.

Bu sözü, aynı içerikle, daha önce, ingiliz Başbakanı Winston Churcill de söylemişti ve daha sonra, -aslında ateist olduğunu bile açıklayan- eski alman başbakanlarından Helmuth Schmidt de söyleyecekti.

Bizdeki gardırop devrimcileri ise 150 yıl öncelerde, Ziyâ Paşa’nın diliyle, ‘Mösyö-pardon diyerek eylersen feth-i kelâm (söze başlarsan) , /Denilir her sözüne aynı keramet gibidir’ şeklindeki o trajikomik ‘aşağılık duygusu’nun pençesindeydiler, henüz de.. 

Ama bu uşaklık ruhuna ‘Dur!’ diyen ve ülkeyi güçlendirdiği de görülen bir yürekli liderin çıkıp halkımızı arkasına aldığı görülünce..  

Ve AB’nin 24 Kasım günü aldığı karara gelindi.. 

Bu konuya yarın da devam edelim, inşaallah..