‘1990’lardan daha kötü’

PKK’nın yeniden başlattığı terör dalgasının ardından yapılan en rahat tespit ve iddiaların başında, yaşananların ve bölgenin “1990’lardan kötü” durumda olması geliyor. Bu tespitin baştan sona haklı olduğunu söylemek lazım. Gerçekten “1990’lardan çok daha kötü” bir dönem yaşanıyor. 

1990’lar, vesayet rejiminin askerî ve sivil bütün unsurlarıyla ülkeyi iflasa sürüklediği bir dönemdi. Türkiye tarihine kayıp yıllar olarak geçti. Dolayısıyla ne PKK terörünün ne de OHAL’in zamanın ruhuna aykırı fazlaca bir tabiatı bulunmuyordu. Kişi başına gelirin 2000 dolar civarında olduğu, Gini katsayısının 0.80’lere ulaştığı, faili meçhullerin zirve yaptığı, ekonomik krizlerin ardı ardına geldiği, en temel insan haklarının telaffuzunun bile mümkün olmadığı, partilerin kapatıldığı ve nihayet 28 Şubat’ın yapıldığı bir Türkiye’de, PKK terörünün çarpan etkisi felâketlerden sadece birisiydi.

Başka bir deyişle, bir anda PKK terörü buharlaşsa, Kürt meselesi adına dile getirilen ne varsa bir anda hâl yoluna konulsa bile, Türkiye’nin geriye kalan sorunlarıyla en fazla olacağı şey, ‘az gelişmiş, vesayet rejiminin yönettiği bir ülke’ idi. Kaldı ki, vesayet rejimine varlığını sürdürmek için meşruiyet sağlayan, karşılıklı birbirlerini besleyen iki unsurdan bahsedilse, en güçlü ortak olarak PKK’yı zikretmek gerekirdi.

PKK terörünün 1990’lardaki çarpan etkisi ile 2015’teki çarpan etkisi arasında ise uçurum bulunmaktadır. Neredeyse PKK ve müzahir unsurları dışındaki bütün siyasal, toplumsal, iktisadi göstergelerin ve bölgesel gelişmelerin, 1990’larla kıyası mümkün olmayacak şekilde baştan aşağı sıçrama yaşayarak iyileştiği veya değiştiği bir dönemden ‘1990’lar çıkarmak’ için, ya hafıza kaybına uğramış olmak ya da bütün ciddiyetini sorgulanır hale getirmek gerekir. Bugün yaşananları 1990’larla mukayese edenlerin, artık sorumluluk duygusundan tamamen istifa etmemişlerse, oldukça keskin inançlı bir şekilde özel bir gündemleri olduğunu iddia etmek mümkündür.

Ama yukarıda dediğimiz gibi, bugünün “1990’lardan daha kötü olduğu” tespitinin haklı olduğunu da söylemek mümkündür. Zira Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin en fazla demokratikleştiği ve refaha kavuştuğu dönemde yaşanan terör, “1990’lardan daha kötü” bir çarpan gücüne sahiptir. 1990’larda vesayet rejimi adına kalem oynatıp, yaşanan onca zulmü görmezden gelmek için kendini parçalayanlarla, bugün PKK terörünü meşrulaştırmak için bütün entelektüel birikim ve ahlakını telef etmeye razı olanların durumunu da mukayese etmek gerekiyor.

1990’larda vesayet rejimi adına yalancı şahitlik yapmanın sofistike bir anlamı bulunmuyordu. Durum, ‘ilkel bir yaklaşımın’ baskı altındaki ucuz kalemler tarafından meşrulaştırılmasından ibaretti. Son tahlilde hiçbir kesimde kefaletleri ciddiye alınmadı, bir etkileri olmadı. Bugün hiçbir baskı altında olmadan gönüllü olarak PKK adına meşrulaştırma işini kendilerine görev bilenlerin durumu ise “1990’lardan çok daha kötü” bir hale denk geliyor. Hele 1990’larda vesayet rejimi karşısında durmayı belli ölçülerde başarmış olanların, bugün PKK dünyasına ram olmaları kafa karışıklığının ötesinde Türkiye’ye yapılan bir kötülüktür.

Bugün 1990’lardan daha kötü olan tek şey, en iyi ihtimalle 1990’larda yaşayabilen PKK ve ona müzahir dünyanın durumudur. Tarihin, hafızanın, zamanın ve hakikatin nüfuz edemediği zihinsel zırhlarını çıkarmadıkları sürece de normalleşmeleri için özel bir sebep bulunmuyor.