2013 risklerini yazmaya enflasyonla devam ediyoruz. Türkiye’de enflasyon düþüyor, peki bu devam edecek mi ya da enflasyonu düþürürken durgunluk bedelini nasýl ödemeyiz? Enflasyon, yalnýz ‘sýký para’ politikasý ile mi düþer ya da Türkiye, 2013’te bu konuda baþka -alternatif- bir adým atmalý mý? Bu sorularý hep birlikte ve býkmadan sorup cevaplarýný arayalým. Ben, kolaylýk olsun diye, þöyle bir çerçeve çizdim:
Enflasyonla egemen iktisat -ki bu büyük ölçüde neoliberal yaklaþýmdýr- seksenlerin baþýndan itibaren uðraþmaya baþlamýþ ve merkez bankalarý neoliberal sýký para politikalarýný bir amentü olarak bu tarihlerde resmileþtirmiþlerdir. Þili’de kanlý 1973 darbesinin generali Pinochet’nin de danýþmaný olan neoliberalizmin babalarýndan Milton Friedman, enflasyonla ilgili literatüre geçecek þu tanýmý yapýyordu: ‘Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir hadisedir çünkü ortaya çýkmasý için para miktarýnýn üretimden daha hýzlý artýyor olmasý gerekir.’ Bu taným doðru gibi gözüken ancak yetersiz bir tanýmdýr. Çünkü enflasyonun, farklý ülkelerde neden daha hýzlý ya da yavaþ olduðunu açýklamaz. Örneðin Birinci Dünya Savaþý sonrasý hiperenflasyonun görüldüðü Almanya, 1914-18 arasý Britanya’dan daha az kamu harcamasý yapmýþtýr. Yine bu tarihlerde Avrupa’da dolaþýmdaki para miktarý Almanya’ya yakýndýr. Berlin ve Londra geçim endeksleri savaþ öncesi dönemin 2.5 katýna savaþ sonrasý birlikte çýkmýþlardýr. Ancak Almanya 1923’te (1000 milliarden) 1 trilyon marklýk banknot basmak zorunda kalmýþtýr. 1923’te Almanya’da enflasyon yýllýk yüzde 182 milyardý. Almanlar genellikle bu durumu Versay anlaþmasýna ve savaþ tazminatlarýna baðlarlar ama -tam- böyle deðildir. Sorunun temel kaynaðý, Almanya’nýn dünya piyasalarýndan uygun koþullarda borçlanamamasý ve iç borçlanmaya giderek, merkez bankasýnýn para basmasý idi. Ayný tarihlerde, Britanya, ABD, Fransa, Ýtalya, Londra ve New York piyasalarýnda tahvillerini satýp kendilerini finanse ettirdiler ancak Almanya, Avusturya-Macaristan ve Türkiye’nin kendi kaynaklarýndan baþka bir þeyi yoktu. Öte yandan Almanya’da savaþ tahvili alanlarda daha fazla batmamak için hýzla sermaye kaçýrmaya baþladýlar. Bu hikâyenin sonunu biliyorsunuz, Almanya faþizme teslim oldu ve bir kez daha yenildi, Avusturya-Macaristan ve Osmanlý Ýmparatorluk’larý battý. Þimdi Milton Friedman’ýn dediði gibi enflasyon ýlýmlý haliyle parasal hadisedir. Ama sürekli -kronik- enflasyon ve hiperenflasyon politik bir tercih ve politik bir hadisedir. Örneðin Türkiye’nin bir yaðma ekonomisi olarak, Demirelgillerce yönetildiði dönemler yüzde yüzün üzerinde enflasyon dönemleridir ve bu dönemlerde enflasyon, Demirelgillerin tekelci sermayesine bir gelir aktarým mekanizmasý olarak kullanýlmýþtýr.
Enflasyon riski nasýl gerçekleþir?
Peki, þimdi 2013 ve ötesinde Türkiye’de enflasyon bir tehlike mi ya da enflasyon önümüzdeki yýl nasýl tehlike olur? Bir kere þunu söyleyeyim; tam anlamýyla dýþa açýk, serbest kur rejimi uygulayan, içeride anti-tekel düzenlemeleri yapan ve siyasi rejimi de demokrasi olan bir ekonomi de, enf-lasyon dünya enflasyon oranlarýndan çok ama çok ayrý seyretmez. Son on yýldýr Türkiye’de enflasyonun düzenli düþmesi ve dünya ortalamasýna yaklaþmasý, Friedmancý sýký para politikalarýndan ziyade bu yüzdendir.
Bu konuda Friedmancý ezberlerden ayrýca kurtulmamýz gerekir. Bir örnek; Merkez Bankasý, Enflasyon Raporlarý’nda durmadan kredi geniþlemesine vurgu yapar. Banka Sistemi’nin kredi arzýnýn artmasý, Friedmancý taným gereði, doðrudan enflasyon nedeni sayýlýr. Hâlbuki böyle deðildir; çünkü kredi geniþlemesi banka sisteminin bilanço büyütmesidir. Yani bankalar pasif tarafý mevduat ve kredi borçlarýyla, aktiflerini de verdikleri kredilerle büyütürlerse kredi geniþlemesi olur. Peki, bankalar yurt dýþýndan aldýklarý kredileri Hazine’ye, tüketiciye yüksek faizle deðil de KOBÝ’lere, ihracatçýya uygun faizle üretim için verirse bu kredi geniþlemesi enflasyona yol açar mý; açmaz deðil mi? Yani Friedmancý taným, eðer o ülkede Demirelgillerden, Derviþlerden kalma yaðma finans sistemi varsa geçerlidir. Bu taným, enflasyonun faizci-rant ekonomisini tercih eden demokrasi dýþý bir siyasi tarafý olduðunu kabul etmez ve enflasyonun ilacýnýn, istikrarlý üretim, adil daðýlým ve faiz rantýndan mümkün olduðunca uzaklaþmýþ bir ekonomi olduðunu görmez. Bankalar üretimi desteklemek için aldýklarý yurt dýþý kredileri atomize edip yüksek faizle tüketiciye yönlendirirse enflasyon artar. Sonra Merkez Bankasý, dünya ortalamasýnýn üstünde politika faizi ile devam edip, bu yolla enf-lasyon hedeflemesi yaparak fiyat istikrarý saðlamaya çalýþýrsa, siyasi alanda da demokratik istikrar yerini otoriter istikrara(!) býrakýrsa, iki savaþ arasý Almanya’nýn baþýna gelen herkesin baþýna gelebilir. Sonuç: 2013’te enflasyon riski yok ama siz yine de yukarýda anlattýklarýmý bir yerde saklayýn.