Dün akþam hayatýmda ilk defa milli maça gittim. Daha önce arkadaþ daveti üzerine birkaç derbiye gitmiþliðim vardý ama hiç milli maç kýsmet olmamýþtý.
Bu önemli maça da gerçekten gitmek istedim; çünkü Türkiye’nin 2014 Dünya Kupasý’nda olmasý gerektiðini düþünüyorum birinci neden bu; ikincisi tam þu sýra Fatih Terim’in baþarýlý olmasýný istiyorum. Bu satýrlar yazýlýrken tabii ki maç sonucu belli deðildi. Ancak, ne olursa olsun, Türkiye milli takýmý, son maçlardaki ciddiyeti baþýnda saðlasaydý bu iþ son maça kalmayacaktý.
Ýlk önce 2014 Dünya Kupasý’nýn neden önemli olduðunu yazayým; Dünya Kupasý Brezilya’da, 12 Haziran-13 Temmuz 2014 tarihleri arasýnda yapýlacak.
2014 yýlý Brezilya, Türkiye gibi ülkeler için çok önemli bir yýl; bence dünya krizi tam bu yýlda ya geliþmekte olan ülkelerden baþlayarak yeni bir yönelimle tünelin ucundaki ýþýðý görecek ya da geliþmiþ ülkelerdeki gerici sermaye yapýsý, tüneli savaþ ve bölgesel çatýþmalarla, hükümetlere yönelik kalkýþma darbeleriyle kapatacak ve içinde hepimiz boðulacaðýz. Biliyorsunuz bunun provasýný bu mayýs ayýndan baþlamak üzere yaptýlar; Amerikan Merkez Bankasý’nýn (Fed) parasal geniþlemeyi vaktinden önce bitireceðine dair algýyý çok iyi yönettiler ve yaydýlar. Halbuki, zaten kural gereði -Evans Kuralý- bunun olmayacaðýný ilk önce bu söylentiyi ortaya atanlar biliyordu; Bernanke baþta olmak üzere... Kaldý ki, Fed yönetimi, borç tavaný sorununu ve buradaki olumsuz senaryoyu hesap etmemiþ olamaz. O zaman yapýlmak istenen çok açýktý; krizi geliþmekte olan ülkelerin üzerine yýkmak; eski kontrol sanayilerini (demir-çelik, petro-kimya, silah, makine vb) ve onlarýn kirli finans yapýsýný, yeniden öne çýkarmak, silaha dayalý geliþmiþ ülke hakimiyetini sürdürmek...
Dilma ve Erdoðan’dan sonra sýra Obama’daydý
Brezilya’da ve Türkiye’de hükümetleri düþürüp, yerlerine teknotrat hükümetler atamak, Mýsýr gibi stratejik bir ülkede de darbe ile süreci tersine çevirmek istediler. Brezilya ve Türkiye’de baþarýlý olamadýlar. Çünkü Dilma ve Erdoðan’ýn arkasýnda büyük bir halk desteði ve atýlan kurumsal demokratik adýmlar vardý. Ancak Mýsýr zayýf halkaydý ve Mýsýr’da baþarýlý oldular. Türkiye ve Brezilya’da baþarýlý olamayýnca yeniden Obama’ya döndüler, ‘yýlaný baþýndan ezmeli’ kuralý gereði, Obama geri adým atarsa, Türkiye gibi ülkelerdeki ‘aykýrý’ iktidarlar da zor durumda kalýr, sallanmaya baþlar diye düþünüyorlar(dý). Ancak Obama geri adým atmadý, yani Clinton’ýn basiretsizliðini göstermedi. Artýk neocon gericiliði, bundan sonra kendilerine de dokunacaðý için, daha fazla hükümeti kilitleyemez.
Tek umutlarý, 2014-15 seçim gerilimi
Türkiye için artýk tek umutlarý, 2014 ve 2015 yýllarýndaki seçim gerilimini, toplumsal bir gerilim hattýna dönüþtürmek ve buradan neoliberal politikalarý uygulayacak bir teknokrat iktidar çýkarmak. Tabii ki bunu seçimle de saðlamayý deneyecekler.
Brezilya Dünya Kupasý’nýn oynanacaðý haziran-temmuz aylarýnda Türkiye, yerel seçimlerden çýkmýþ aðustos ayýndaki Cumhurbaþkanlýðý seçimlerine gidiyor olacak. Alacaðý sonuçlar ne olursa olsun, bu aralýkta Türkiye’nin bu kupaya katýlmasý, seçim gerilimini azaltacak, toplumsal kutuplaþmayý en aza indirecek bir rol oynayacak(tý). Ayrýca, 2014 Dünya Kupasý’nýn bir Latin Amerika ülkesinde olmasýnýn -hele Brezilya’da- bence sembolik olarak çok büyük önemi var. Çünkü her þey yolunda giderse, 2014 ve 2015 yýllarý, dünyanýn doðusunun ve güneyinin, ayaða kalktýðýný tescil ettirdiði yýllar olacak.
Ýki rapor...
Tam burada iki rapordan bahsetmek istiyorum: Britanya merkezli bir think tank olan The New Economics Foundation (Nef) geçenlerde çok ilginç bir rapor yayýnladý. Raporun adý; ‘Uzak komþular-Islington’da yoksulluk ve eþitsizlik’.
Bu raporda, Londra’nýn Islington bölgesinin seçilmesi ve incelenmesi çok önemli; çünkü Lonra’nýn bu bölgesi, gelir eþitsizliðini ve buna baðlý yoksulluðu yansýtan orta ve alt gelir gruplarýnýn yaþamaya çalýþtýðý bir bölge. Rapor, son beþ yýlda bu bölgenin nasýl yoksullaþtýðýný ortaya koyarken, bize geliþmiþ ülke ekonomilerinin ve buna baðlý olarak orta sýnýfýnýn geleceði hakkýnda da ipuçlarý veriyor. Raporda, yapýlan bütçe kesintileri, düþen ücretler, artan hayat pahalýlýðý ve iþsizlik karþýsýnda, önümüzdeki beþ yýl içinde de, Islington gibi bölgelerde yaþayan düþük ve orta-alt gelir gruplarýnýn çok daha zor hayat þartlarýyla karþý karþýya kalacaðýna dikkat çekiliyor.
Öte yandan, yine geçen hafta yayýnlanan, Credit Suisse’in Küresel Servet Raporu-2013’te ise önümüzdeki beþ yýlda, yüzde 40 artacak küresel servetin, geliþmekte olan ülkelerin, yüzde 29’unu karþýlayacaðýný burada Çin’in katkýsýnýn yarýya yakýn olacaðý belirtiliyor. Dünya servet daðýlýmýnda, kuzey ülkeleri lehine olan katýlýk devam etmekle birlikte, Asya’dan baþlayan çözülme -yukarý çýkýþ- dikkat çekici.
Ancak raporun bir diðer dikkat çekici noktasý ise geliþmekte olan ülkelerdeki hýzlý büyüme oranlarýna baðlý olarak bu ülkelere küresel sermayenin hýzlý giriþinin ultra zenginler oluþturmasý. Bu, önemli bir sorun ama bunun kalýcý bir yönelim olmayacaðýný, bir geçiþ dönemi sorunu olduðunu düþünüyorum.
Bu sorun, anti-tekel düzenlemeler ve sermaye piyasalarýnýn kurumsallaþýp tabana yayýlmasý ile denetlenebilir.
Önümüzdeki beþ yýl...
Þunu söyleyebiliriz; þimdilik bu bir trend de olsa, geliþmiþ ülkelerle geliþmekte olan ülkeler birbirine yaklaþýyor. Geliþmiþ ülkelerdeki orta sýnýflar yoksullaþýyor. Ancak bu süreç, kapitalizmin dinamikleri gereði, geliþmiþ ülkelerdeki orta sýnýfý yoksullaþtýracarak olurken, geliþmekte olan ülkelerde de ultra yeni zenginleri ortaya çýkarýyor. Ýþte bu yüzden önümüzdeki beþ yýl, Türkiye gibi ülkeler için çok önemli; 2014’ten baþlamak üzere, ya ayaðýmýza gelen bu fýrsatý deðerlendirip refah ve demokrasiyle ayaða kalkan yeni bir toplum kuracaðýz ya da bu süreç, yeni dolar milyarderleri ortaya çýkarmaktan baþka bir iþe yaramayacak. Her þey bizim elimizde...