2023 hedeflerinde üniversiteler ve Ar-Ge uyuþmazlýðý!

Ýki haftadan bu yana araþtýrma ve geliþtirme konusu ile ilgili yazýyorum. Sezon finalini bu hafta verelim istedim. Efsaneye göre, ar-ge teknolojik ve sosyal kalkýnmanýn temelini teþkil eder. Diðer türlü, el yordamýyla kalkýnma, baþkasýndan satýn alabildiðin kadar büyüme tesis edebilirsin. Anlayacaðýnýz bu durum petrol zengini lakin hiçbir þeyi kendi baþýna baþaramayan ülkelerin düþtüðü ‘sit-com’dan baþka deðildir. Alýrsýn telefonu karþýna ‘selfie çekersin’, o kadar. Bizde de buna benzer bir hal yaþanýyor, maalesef. Halbuki, kurucu irade Selçuklu ve Osmanlý’nýn temelinde ar-ge var. Bir zamanlarýn süper gücü olan bu iki devlet bu þekilde kuruldu. G-8’in G-8 olmasýnda da ar-ge en büyük etken. Onlarý istediðimiz kadar pankart açýp protesto etsek de bu durum böyle. Üçten fazla sýçrayan çekirge olan ABD de her ne kadar hayta bir müttefik olsa da, ‘ar-ge’den beslenir ve süper güç bu yüzden olur.

Türkiye, son 10 yýlýn en sükse yapan ülkelerinin baþýnda geliyor. Birçok konuda durum bu þekilde. Ama, ar-ge noktasýnda yaþadýðý da bir ‘durum komedisinden’ ibaret. Bunun en büyük sebebi ise üniversiteler. Ar-ge deyince akla ilk onlar geliyor. Maalesef çaðdýþý kaldýlar. AB ve ABD üniversitelerini ve yaptýklarýný iyi bilen biri olarak söylemek isterim ki, bizim akademik dünyamýz, hazýra konmak, geliþmiþ üniversitelerden parayla satýn almak ya da ‘copy cat’ yapmaktan baþka bir eylem göstermiyorlar. Batýya özenti, onu taklit ve ‘evin danasý öküz olmaz’ mantalitesi yatýyor bunun altýnda. Yabancý dilin kadar varsýn, anca öyle doktoraný yaparsýn baskýsý altýnda ar-ge nasýl yükseliþe geçebilir ki. Adam, ‘present perfect tense’ çalýþmaktan ar-ge’ye fýrsat bulamýyor. Hem neden yapsýn ki. Bir tercüme, birkaç montaj. Al sana akademik kariyer. Böyle olunca da, üniversite rektörü, YÖK Baþkaný bile olabilirsin. ‘Benim geleceðim büyüktür ülkenin geleceði’ karþýlaþtýrmasýnda kaybeden hep ülke olur. Aristo’dan bu yana böyle. Dünyanýn en büyük 20 ekonomisinden biriyiz. Bu son 10 yýlýn yönetiminin ulaþtýðý bir baþarý. Ama ayný þey ar-ge ve akademik camia konusunda geçerli deðil. Bu konuda sýnýfta kaldýk. Kýsa vadeli ve küçük düþünmek bunlarý hantal yapýyor. Olay bu. Üniversite böyle, peki ya iþ dünyasý nasýl.

Ýhracaatta sürdürebilir mantalite

Olay bu olunca da, ne üretebiliyoruz ne de yüksek teknolojiye sahip ülkelere sürdürülebilir ihracat yapabiliyoruz. Kýsa döngülü düþünüyoruz. Ana mantalitemiz ‘sat ve kurtul’. AB’nin ileri ülkelerine ihracat yapmak istiyorsunuz, ama bu pazara ait alt yapý yatýrýmlarýna girmekten kaçýnýyorsunuz. Böyle bir organizasyona giremiyorsunuz. Araba satttýðýnýzý düþünün ya da hasat makinesi, ama ne servisi var ne de yedek parçasý. Sakýz mý bu. Kim kullanýr bunu. Cesaret ister. Batýda öyle cesur bir yürek yok maalesef. Bir de ‘marketing’ açýsýndan bakalým. Þöyle aðýz tadýyla telaffuz edilebilen, hani ‘pelesenk’ seviyesinde bir markanýz var mý? Ýþletmenizin ve dolayýsýyla markanýzýn adý Deðirmencioðlu Makina diyelim örneðin. Lars von Trier senden makine alýr mý? Nerden aldýn bunu diye sorsalar adam telaffuz edemez. Neden alsýn ki! Adam birden kýllanan adam haline gelir. Hadi bunu aþtýk, peki kalite yönetimi üzerinden bakalým. CE sertifikasý alacaksýnýz. Ahbabýnýzýn veya danýþmanlýk aldýðýnýz þirketten, ‘madem öyle bizim de olsun’ amacýyla aldýðýnýz an bunu ve sürdürülebilir kalite yönetmeliðiniz yoksa bu iþ olmaz. Hele hele kabul görmemiþ bir ülke ve/veya kurumdan aldýysanýz, kalitenize siz bile inanmýyorsanýz bu iþ tamamdýr. Ýhracatý ilk ve son kez yaparsýnýz, o da yapabilirseniz. Son olarak, fiyat avantajýný kullanmayý düþündünüz. Burada da gelecek okumasý yapacak olursak iþimiz yaþ. Zira Türkiye’nin geliþmiþ firmalarý Avrupa’ya mal satarken genelde ‘etnik marketing’ üzerinden hareket ediyor. Orada yerleþik Türk nüfusunu hedef alýyor. Nerden baksan  4 milyon kiþi. Vaavv. Peki ya, geri kalan 296 milyon kiþi ne olacak. Mükemmel bir pazarlama dehasý. 300 milyonluk Avrupa’da hedefi küçültmek ilginç doðrusu. Müþteri ne ister sorusunu akla gelmiyor tabii, elimdekini müþteriye nasýl kakalarým içgüdüsü harekete geçiyor. Sanýrým, ne kadar eðitim alsak da, bu ülkelere ticaretimiz taþeronluktan öteye gidemeyecek. Ýþin kolayýna kaçacam derken, aslýnda kompleks gibi görünen ama göründüðü kadar zor olmayan çözümlere akýllý AR-GE ve vizyon sahibi kiþilerle ulaþmak hiç zor olmasa gerek. Ekonomi Bakanýmýza bu konuda çoooook iþ düþüyor.

Soma. Sabýr ve dua. 
 
Bazen zaman durur. Bazen hiçbir þey yapamazsýn. Yerin bilmem kaç kat altýnda çalýþan insanlarýn diyarýndan haberin en koyusu düþtüðünde yüreðine, 205 kere yanarsýn. Ekmek ve acý. Hayat ve ölüm. Ateþ ve toprak. Hiçbir þey diyemezsin. Rahmet dilemekten baþka. Sabýr ve dua.