21. yüzyýlda eðitim-öðretim süreçlerinin önemi hem bireysel mutluluk anlamýnda hem de üretime katký anlamýnda geçen yüzyýla oranla çok daha artacak ve çok tartýþacaðýz.
Tartýþacaðýmýz konular arasýnda eðitim-evrensellik-yerellik iliþkisi de olacak anlaþýlan.
Bizim gibi batý kültürü ile aþk-nefret iliþkisi içinde olan toplumlarda yine anlaþýlan bu konu baþka ülkelerden de çok konuþulacak.
Bu konu da çok önemli, mutlaka tartýþýlmalý, mesele yerli yerine oturtulmalý ama bu tartýþma doðru yöntemler kullanýlarak yapýlmalý.
Eðitim ekonomisinde eðitimciler eðitim-öðretim süreçlerine üç temel baþlýk altýnda yaklaþýyorlar ve bu çok doðru ve kapsayýcý bir yaklaþým.
Birincisi bazý toplumsal deðerlerin kuþaklararasý aktarýmý baþlýðý; Atatürkçülük, aile deðerleri, milliyetçilik, kimi muhafazakar deðerler bu kapsam içinde görülebilir.
1923’den 2000’li yýllarýn baþýna kadar kemalist nesiller yetiþtirilmek istenmiþ idi, þimdi de dindar nesiller yetiþtirilmesi iddiasý tartýþýlýyor.
Bu iddialar iþte eðitim ekonomisinin birinci iþlevi kapsamýnda ele alýnýyor ve iktisatçýlar bu iþleve, burada bu konuya girmeyeceðim, eðitimin tüketim deðerleri iþlevi diyorlar.
Ýkinci temel baþlýk ise üretime iliþkin bir baþlýk, nitelikli beþeri sermaye üretme iþlevi.
Ýþini iyi yapan, mesleðinde küresel rekabete açýk doktor, mühendis, avukat, iktisatçý, muslukçu, terzi, vs. yetiþtirmek bu baþlýðýn temel iþlevi.
Üçüncü temel baþlýk da üretime iliþkin bir baþlýk ve kanýmca önemi her geçen gün artan bir konu, eðitim-öðretim süreçlerinde, mekanlarýnda, okullarda, ilkokuldan, üniversiteye kadar her yaþta öðrencinin kendi tavanýný bulabilmesi, bazen latant yani içinde gizli kalmýþ tavanýný yakalayabilmesi iþlevi ön plana çýkýyor.
Eðitim-öðretim süreçlerinde öðrencilerin içlerinde gizli kalabilmiþ yeteneklerinin bulunmasý, öðrencinin kendi tavanýný yakalayabileceði, bulabileceði bir ortam ise mutlak bir özgürlük, öðrencinin her yöntemle kendini özgürce ifade edebileceði bir ortam gerektiriyor.
Kýz öðrencilerin, her aþamada, türbanla derslere gelebilmesi de bu kendini ifade olanaðýnýn, kapýsýnýn bir parçasý ve ben bu reformu destekliyorum.
Ama benzer ifade olanaklarýnýn her tavýra da tanýnmasý bir zorunluluk, öðrenci kendini kolunda dövme ile daha rahat ifade ediyor ise bunun da asla engellenmemesi lazým.
Temel ilke okul ortamýnýn sokaktan daha özgür bir ortam olmasý gereði, aksi durumda yaratýcýlýk zorlaþýr, üretim süreçlerine yansýyamaz.
Peki, bu üç temel aþamada evrensellik-yerellik tartýþmasý nereye oturuyor?
Ýkinci aþamada yani beþeri sermaye üretiminde, iyi doktor, iyi avukat üretme süreçlerinde zaten evrensel-yerel ayýrýmý çok saçma, bu noktada kimsenin bir itirazý olacaðýný düþünmüyorum.
Üçüncü aþamada yani her öðrencinin kendi gizli kalmýþ ya da aile ortamýnda, sokakta bastýrýlmýþ tavanýný okulda bulmasý aþamasýnda zorunlu özgürlük ortamý da taným gereði evrensel bir ortam, özgürlüðün bize göresi olmaz, olamaz, olmamalý muhtemelen.
Evrensel-yerel tartýþmasýnýn en çok yapýlacaðý alan muhtemelen birinci baþlýk yani kimi toplumsal deðerlerin kuþaklararasý aktarýmý konusu.
Bu aþamada kuþaklararasý aktarýmý tercih edilen, edilecek konular, alanlar, deðerler evrensel özgürlük ve eleþtirel düþünce çizgilerinden sapmadýðý sürece bu deðerlerin yerelliði ya da evrenselliði konusunda benim bir tercihim, önceliðim yok.
Her toplum yerel deðer olarak önce öðrencilere anadillerini, bu dilde üretilen edebiyatý iyi aktarmalý, bu dili ve edebiyatý empoze etmek yerine sevdirmeli.
Ýnanç temelli deðerlerin aktarýmý da çok önemli ama bu aktarým sürecinin okul dýþýnda yollardan yapýlmasýnýn çok daha demokratik olacaðýný düþünüyorum.
Eðitim-süreçlerinde evrensel-yerel tartýþmasý epey vaktimizi alacak anlaþýlan.