24 saatlik “FETÖ’cülük” deneyiminde öğrendiklerim...

Belki görmüş, şahit olmuşsunuzdur. FETÖ’nün Adana il imamı Ömer Ekinci ile aramızdaki isim benzerliğiyle uğraşıyorum birkaç gündür.

Birkaç gün önce haberlere “Fetullah Gülen ve Ömer Ekinci’nin mal varlıklarına el konuldu” diye düştü durum.

13 Ağustos Cumartesi sabah uyandığımda telefonumda onlarca mesaj vardı. Yeni Şafak Gazetesi’nden çekilen foğraflar içeren mesajlar…

FETÖ Terör örgütünün elebaşı Fetullah Gülen’in altında benim fotoğrafım…

Sayfayı hazırlayan kişi haberde görsel kullanmak istemiş herhalde. Google Görseller’de Ömer Ekinci diye aratınca da…

***

BİR GÜNDE NELER YAŞADIM?

Öncelikle hemen gazetemle, diğer yazarlarla temasa geçtim. Başta genel yayın yönetmenimiz Nuh Albayrak olmak üzere tüm yazarlar destekleriyle yanımda oldu. İlk tweet’i Ersoy Dede atarak bu algı operasyonuna büyük bir darbe vurdu.

Sonra soğukkanlı bir şekilde sosyal medyada bu isim benzerliğini ve fotoğrafımın sehven kullanıldığını belirttim. İnsanlar bu olası itibar kaybına, bu haksız hataya duyarsız kalmadı, hiç beklemediğim insanlar paylaşımlarıyla destek verdiler.

Telefonlar hiç kesilmedi, mesajlar, tweet’ler; hepsi “Böyle bir yanlışlık nasıl yaparlar” sorusunu  soruyordu. Birçok dostum benden çok daha öfkeliydi. İnsan kendisi yaşayınca daha sağduyulu oluyor herhalde.

Aslına bakarsak gazeteciliğin içinde olan ve olağan bir hataydı bu, ne ilk ne de son isim benzerliği hatasıydı. Can sıkıcı olan böyle bir hassas zamanda, böyle haince bir örgütün elebaşıyla yan yana görmekti kendi fotoğrafımı. Yani nereden baksan talihsizlik...

Dostu düşmanı zor günde görür ya insan, on binlerce dost gördüm şükürler olsun. Düşmanlarım demeyeyim ama sevmeyenlerim de birkaç saatliğine mutlu oldular, ne mutlu onları bir nebze mutlu edebildiysem...

***

Hayatta hiçbir şey insanın başına sebepsiz gelmiyor.

Her yaşanılanda dersler, öğütler var.

Bu olay sırasında birkaç şekilde empati kurma fırsatım oldu.

Hadi bir empati turu yapalım…

***

GERÇEKTEN O FETÖ’CÜ İMAM BEN OLSAYDIM…

İnsanın hayatı tercihlerinin sonucudur.

Adana’daki Ömer Ekinci 50’li yaşlarda bir kişi.

Bundan sonraki hayatından muhtemelen çok tad alamayacak.

Sadece kendisi mi?

Çocukları, eşi, akrabaları, torunları ve dahi torunları…

Hayatları boyunca arkalarından birilerinin şöyle fısıldadığını hissedip arkalarına bakmak zorunda kalacaklar. “Bu o adamın oğlu / torunu / kardeşi değil mi?”

Ne garip, en çok itibar göreceği, hayattan keyif alacağı zamanlarda, torunlarına öğüt verecek yaşlarda Türkiye tarihinin en rezil, en zavallı ve en sinsi terör örgütünün adamlarından biri olarak yakalandı bu kişi.

Neye tamah edip, ne hesaplar yapıp o pozisyona geldi kim bilir, şimdi soru şu: “Değdi mi?”

Bu haince planlar, bu sinsilikler yanına kalır mı sandın ey Ömer Ekinci?

İnsanları sahipsiz mi sandın, Yaratan sahip çıkmaz, sizin hain ellerinize bırakır mı sandınız?

İşte bunlar doldu zihnime.

Daha bir çeki düzen vermek zorundayız hepimiz kendimize.

İnsanın parayla satın alamayacağı çok az şeyden biridir “itibar”.

Bir kere bitti mi gider…

***

YA KENDİMİ İFADE ETME OLANAĞIM BU KADAR OLMASAYDI DA BU HAKSIZLIĞA UĞRASAYDIM?

Bu soru çok yazıldı yorum olarak paylaşımlarımda.

Siyası duruşum belliydi.

Yazdığım gazete, program yaptığım TV kanalı belliydi. Ve ilk dakikadan itibaren de sahip çıktılar, konuyu kurumsal olarak yanıtladılar.

Ailemin de benim de adımız bu örgütle hiçbir zaman anılmamıştı.

Şükürler olsun, etkili dostlarım vardı ve bir  tweet’leriyle onbinlerce kişiyi bilgilendirdiler.

Kısacası birkaç saat geçmeden iş çözülmüştü. Hatta birçok insan hatalı halini değil, tekzip ettiğim halini gördü haberin.

Peki ya kendisini ifade imkanı benim kadar geniş olmayan, kendi halinde insanlardan böyle bir itibar suikastine uğrayanlar?

Ya hiçbir ilgisi yokken sırf başka sebepten düşman belleyen birilerince şikayet edilip itibarı yerle bir olanlar?

Olağanüstü hal durumundayız, kabul.

“Maalesef, bin kere maalesef ki bazıları bu haksızlığı yaşamak durumunda kalacak, buna da kabul.

Ama ne olur, çok dikkatli olalım. “Kurunun yanında yaş da…” diye başlayan cümlenin varacağı yer çok acı bir yer olabilir.

Yüz kişide doğru karar verirsiniz, bir kişide hata yaparsınız, o bir kişinin beş kişilik ailesi, yüz kişilik sülalesi, ailesinin beş yüz kişilik çevresi, çocukları, çocuklarının geleceği derken binlerce insanı etkiler.

Ben empati yaptım, kendini temize çıkarmanın zorluğunu gördüm, onca yıllık itibarın bir hata ile yerle bir olabileceğinin canlı şahidi oldum.

Bu empatiyi benimle birlikte siz de deneyin…