250 şehidin hatırasıyla 250 Zanzibarlı okuyacak

Hayırseverler için dünya bir ‘sadaka taşı’

Biliyorum. Türkiye, sonuçlarından etkilenecek diğer ülkeler gibi Kuzey Irak’ta bugün yapılacak referanduma kilitlenmiş vaziyette. Benim de aklım orada ama gündemin tek konusu da bu değil. Ya da görünmeyen siyasetlerin, acul gündemlerden daha az değerli olduğunu kim söyleyebilir? Toprağa şimdi atılan tohumun yarına-öteye taşıdığı niyetten, daha büyük bir gücün neşet etmeyeceğini? Kıymetini neden bugünden bilmeyelim, adını neden şimdi koymayalım? 

Bu nedenle, sizleri Tanzanya’ya götürmek istiyorum. Zanzibar’a… Sadakataşı Derneği’nin tam da adının anlamına uygun olarak Zanzibar Kidimli’de açtığı 15 Temmuz Şehitler Külliyesi’ne! Ölçüsüz bir yoksulluğun ortasında, harika bir eğitim kompleksinin kapısında dalgalanıyor şu an Türk bayrağı. 15 Temmuz’da Türkiye düşmesin diye can veren şehitlerimizin aziz hatırasına. Ve Türkiye düşmesin ki tüm mazlum coğrafyalar adına Hakk’ın bayrağı kaldırmaya devam etsin diye. 

15 Temmuz Şehitlerinin aziz hatırasına bir eser de Tanzanya Zanzibar’da açıldı. Sadakataşı Derneği’nin girişimi ve adını gizleyen iki hayırseverin bağışlarıyla yapılan külliyede her yıl 250 çocuk eğitim görecek. 

Birleşmiş Milletler 120 ülke devlet veya hükümet başkanının katılımıyla 71. kez toplanırken biz de Türkiye’den 45 kişilik bir heyetle vardık Tanzanya Zanzibar’a.

BM’in “tema”sı «İnsana Odaklanmak: Sürdürülebilir bir dünyada herkes için barış ve insanca yaşama mücadelesi” idi. Sadakataşı Derneği’nin çağrısıyla Zanzibar’da toplanan heyetin ise “derdi”ydi bu: Haksızlığa, adaletsizliğe, sömürüye itiraz… Haksızlığa uğrayana, mahrum bırakılana yardım etme, bu yanlış düzeni değiştirme isteği. Kalbiyle, duasıyla, eliyle... 

Kocaman bir vicdan olan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’de hitaben “dünya beşten büyüktür” derken, “mağdur ve mazlum duruma düşmüş herkesin yardımına koşuyoruz” derken, Sadakataşı Derneği de 250 öğrencinin eğitim görebileceği 15 Temmuz Şehitler Külliyesi’ni açıyordu Zanzibar’da.

İnsanları asırlarca alınıp satılmış, yeraltı-yerüstü zenginlikleri sömürülmüş, zihinleri iğdiş edilmiş bir kıtanın cennet koylarında eğlenenin yine sömüren olduğu, iç taraflara vardıkça sömürülenin yaşadığı yoksulluğa tanıklık ettikçe isyan etmemek imkansız.

TÜRKİYE’NİN VİCDANI

Sadakataşı Derneği yetkilileri bölgeye gelip giderken ve 2012’den beri bölgede gıda ve kurban dışında su kuyusu gibi kalıcı projelere imza atarken Zanzibar Müslümanlarının acil ihtiyaçları dışında en fazla eksikliği hissedilenin eğitim kurumları olduğunu fark ediyor ve ülkeye uzun vadede kalıcı katkısı olması umuduyla külliye yapımına karar veriyor.  

Böylece altı dönüm arazi üzerine kurulan, içinde medrese, derslikler, kütüphane, yurt, spor salonları, lojman ve idari binaların yer aldığı külliye vücut bulmuş. Teşrifatını TİKA’nın yaptığı, Maarif Vakfı’nın desteklediği okulda Zanzibar müfredatıyla uyumlu bir eğitimin yanı sıra hafızlık eğitimi de verilecek.

12-15 yaş grubunda 250 çocuğun eğitim göreceği ama sayısız insanın istifade edeceği külliyenin adının 250 şehidimizin hatırası için 15 Temmuz Şehitler Külliyesi olması da ayrıca çok anlamlı, çok değerli.  

2.400.000 TL’ye mal olan Zanzibar 15 Temmuz Şehitler Külliyesi, Karadenizli iki hayırsever işadamının bağışlarıyla yapılmış. Açılışa aileleriyle gelen ve dillerinden duaları eksilmeyen bağışçılar adlarının açıklanmasını istemiyorlar, tam da “sadaka taşı” anlayışına uygun olarak. 

Bilindiği gibi “sadaka taşı”, kökeni Selçuklulara dayansa da Osmanlı şehirlerindeki cami avlularında sıkça görülen bir uygulama idi; veren elle alan eli yüz yüze getirmeyip sadece Allah’ın rızasını gözeten bir hayırseverliği amaçlayan. 

15 TEMMUZ’DA TÜRKİYE İÇİN DUA ETTİLER

Sadakataşı Derneği Başkanı Kemal Özdal: “Zanzibar, Afrika’nın özellikle bu bölgesinde nüfusunun tamamı Müslüman olan tek ülke. Doğu Afrika’nın her noktasına çıkışı olan bir ada ülkesi. İnsanları iletişimi çok güzel ve güçlü. O yüzden burayı bir merkez olarak düşündük. Zanzibarlılar eğitime çok önem veriyorlar ama ne yazık ki ulaşmakta zorluk çekiyorlar. Böyle bir talep olunca desteklemek istedik. Okulumuzun olduğu Kiwili bölgesi gelir seviyesi düşük insanların yaşadığı bir bölge. Bölgede okul sayısı çok az. Hem bölgenin çocukları hem de daha uzaktan gelen çocukların yatılı kalabileceği bir okul olarak tasarladık Külliyeyi. Ayrıca bölgede hafızlığa çok önem verilmesine rağmen hafızlık eğitimi veren bir yer olmadığı için bölgenin çocuklarının uzak şehirlere hatta Somali’ye gittiğini öğrendik. Bu sebeple 15 Temmuz Şehitler Külliyesinde hafızlık eğitimi de verilecek. 15 Temmuz işgal girişimi olduğunda tüm Müslüman coğrafyası gibi biliyoruz ki Zanzibarlı Müslüman kardeşlerimiz de mescitlere koşup sabaha kadar Türkiye için dua ettiler. Biz de külliyemiz tamamlandığında şehitlerimizin hatırasını burada yaşatmak için bu ismi uygun gördük. Zanzibar’daki kardeşlerimize de böylece 15 Temmuz’un neden önemli olduğunu, Türkiye’nin verdiği mücadelenin sadece Türkiye’yi değil tüm İslam coğrafyasını, mazlum coğrafyayı ilgilendirdiğini anlatmış ve onların da bu mücadelenin parçası olduklarını hatırlatmış oluyoruz. Sadakataşı olarak bizim misyonumuz Müslüman coğrafyalarla kardeşliğimizi devam ettirmek.” 

KARANFİL ZENCEFİL MUSKAT… 

Bir baharat bahçesini geziyoruz. Masalsı bir görünümü ve kokusu var bahçenin… Tarçın, karanfil, muskat, hindistan cevizi, zanzibar elması, portakal, lime, limon ve şeker kamışı gibi meyve ve baharatların yetiştiği verimli topraklara sahip Zanzibar. Şöhretini, gıda ve ilaç sektörünün vazgeçilmezi baharatlarına borçlu. İki asır önce dünyanın en büyük karanfil üreticisi imiş Zanzibar. Bugün üçüncü sıraya gerilemiş, dünyanın sadece yüzde 7’lik karanfil ihtiyacını karşılayabiliyormuş. Baharat bitkilerinin yetişmesi için gölge şartmış. Baharatlara gölge edecek uzun boylu meyve ağaçlarından neyse ki her yerde olduğu için aynı anda çifte hasat mümkün. Bu arada baharatların hasat zamanı da yağmur mevsimi, sonbahar imiş. Biz oradayken buram buram turunç, buram buram baharat kokmakta idi Zanzibar…

YOKLUK VE SABIR TUMBATU 

Zanzibar’a yakın adalardan Tumbatu’ya geçtiğimizde köylülerin sıcak karşılamasıyla seviniyor, tarifsiz yoksulluğa şahit olmaktan dolayı çok üzülüyoruz. Çocukların üzerindeki eski kıyafetler tamir edilmekten eskimiş. Toprak barakalarda bir hasır, bir teneke tencere ve bir seccadeden başka eşyası olamayan köylülerin evlerini ziyaret ediyoruz. Bu şartlar altında Kur’an’a gösterilen saygıyı, yokluğa gösterilen sabrı gören heyetteki kadınlar gözyaşlarını tutamıyor. Neşeyle geldiğimiz adadan kederle ayrılıyoruz. 

KÖLE ADASI KAPLUMBAĞA ADASI OLMUŞ

Zanzibar’ın hemen karşısındaki küçük adaya okyanus sularını yaran yerel bir motorluyla varıyoruz. Turkuaz suların ortasında yemyeşil bir nokta. Tarifsiz bir güzellik. Sömürge yapıları hala ayakta. Bir kısmı müze, bir kısmı otel. Adanın bugün bir turizm adası olarak kodlanmış olması ne sömürgecilerin Zanzibarlılara reva gördüğü sistemli kötülüğü, ne derisinin rengi nedeniyle her tür aşağılanmaya maruz kalan insanların çığlığını örtmeye yetmiyor. Ada, uzun sömürge döneminde köle hapishanesi ve karantina merkezi olarak kullanılmış. Artık Aldabra adıyla anılıyor. Aldabralar, dev kaplumbağalar. Açlığa dayanıklılar. 250 kiloya varabiliyor, 100-150 yıl yaşıyorlar. Hızlı hareket edemeseler de o dev kabuklar içinden aniden uzatıverdikleri uzun boyunlarıyla ürkmenize neden olabilirler. Neyse ki vejetaryenler! Sebze ve lahana yaprakları yiyor, muz kabuğu ikramınızı ise geri çevirmiyorlar. 

HA GAYRET ZANZİBAR

Türkiye Darüsselam’da ilk büyükelçiliğini 1979’da açmış ama ekonomik gerekçelerle 1984’te kapatmış. 24 yıl kapalı kalmış Türkiye’nin Darüsselam kapısı. 2008’den bu yana aktif olan büyükelçiliğimiz ve 2010’dan beri Tanzanya’ya iki destinasyon üzerinden uçan THY sayesinde hızla gelişiyor ikili ilişkiler. Son olarak Doğu Afrika turu kapsamında 22-23 Ocak 2017 tarihlerinde Tanzanya’yı ziyaret ediyor Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bu ziyaret vesilesiyle 10 anlaşma imzalanıyor iki ülke arasında. Diğer pek çok Afrika ülkesi gibi Tanzanya da açlığın yokluğun ve hastalıkların pençesinde görünse de aslında son derece zengin altın rezervlerine ve bereketli topraklara sahip. İsrailliler binlerce dönüm arazi alarak burada tarım yapıyor, Hollanda’nın Avrupa’ya sattığı lalelerin yüzde 25’i Tanzanya’dan gidiyor. Bir tür “uyanış” gerçekleşmiş aslında bölgede. Komşularıyla oluşturulan gümrük birliği sayesinde iş gücü ve mal dolaşımı serbest. Tanzanya’da üretilen malların gümrüksüz formalitesiz satılabiliyor olması da, 160 milyonluk bir pazara iş yapmak isteyen herkes için son derece cazip. Öncelikle bir turizm ülkesi aslında Tanzanya. 12 ay boyunca 25-35 derece arasında değişen bir iklime sahip, çöl olmayan bilakis yemyeşil bir Afrika ülkesinden söz ediyoruz. Turkuaz okyanus sularıyla çevrili bir adalar ülkesinden. Tuz gibi bembeyaz kumlardan harika plajlar, tertemiz bir deniz, 13 tane safari yapılabilen büyük doğal park ve elbette 6 bin metre yüksekliğiyle Afrika’nın tavanı Kilimanjero Dağı Tanzanya’da.

HAKUNA MATATA TAKMA KAFANA!

Bir orta doğu Afrika ülkesi Tanzanya, birleşik bir cumhuriyet… Anakara Tanganyika ile özerk Zanzibar takımadalarının birleşmesiyle kurulmuş. Hemen tüm Afrika gibi Tanzanya da sömürülüyor; Portekizler, İngilizler ve Almanlar tarafından. 1960’ların başında -sömürü düzeni boyut değiştirdiğinde- bağımsızlığını kazanıyor. Ancak diğer Afrika ülkelerinden farklı olarak aşiret yapısı olmasına, farklı din, dil ve etnik gruba sahip olmasına rağmen kurulduğundan bu yana iç savaş, soykırım ya da askeri darbeye maruz kalmıyor. Hayran olunası bir demokratik beceriye-kültüre sahipler. Nüfusun yarısı Müslüman, yarısı Hıristiyan. Dini çatışma yok. Bağımsızlığın ilan edildiği 1964’ten beri her iki dinden de sırayla cumhurbaşkanı seçilmiş ve bu durum herhangi bir gerilim yaratmamış. Afrika’nın belki de en güvenli ülkesi Tanzanya. Zanzibar’da özellikle bir de Müslüman sekineti, bir esenlik de var. Mutlu ve huzurlular. Her yerde karşımıza çıkan, en yaygın kullanılan sözleri “Hakuna Matata”da belki de sırrı: “takma kafana!”