26 kez yazýlan bir film

Bu hafta gösterime giren Özür Dilerim, otistik bir gencin dramatik öyküsünü beyazperdeye taþýyor. Baþrol oyuncusu Güven Kýraç ise “Rezil de olabilirdim” dediði filme, otistik bir gencin evinde yaklaþýk bir yýlda hazýrlandýðýný söylüyor.

Bazý filmler vardýr giþesinin az olacaðý bellidir. Hatta festivallerde bile tüketilmesi zordur. O yüzden ne yönetmen ne oyuncular ne de yapýmcýlar o tür filmlere pek yaklaþmaz. Ama sinemamýzda koca bir yürek çýkýyor otistik bir gencin ve ailesinin hayatýný bütün risklere raðmen sinemaya aktarýyor. Ýþte o koca yürek Güven Kýraç. Yönetmen Cemil Aðacýkoðlu ile birlikte çok zor bir iþe imza atmýþ, böyle bir filmin oyunculuðunu ve yapýmcýlýðýný üstlenmiþ.

-Cemil Aðacýkoðlu’nun yazdýðý senaryo size geldiðinde, projeye katýlmanýzý saðlayan þey ne oldu?

Bu filmin serüveni yedi yýl önce baþladý. 2006 yýlýnda Cemil Aðacýkoðlu benim onun kýsa filminde oynamamý rica etti. Ben ikna oldum ve kýsa filminde oynadým. Lale Mansur’la beraber Ýp adlý kýsa filmi yaptýk. Kýsa filmi yaptýðýmýz zaman dostluðumuz baþladý. Ve Eylül filminden önce bu filmin hayalini kurmuþtuk birlikte; bir zihinsel engelli filmi yapmanýn. Sonra ‘Hadi ne yapalým tekrar o eski hayalimizi bir alevlendirelim mi?’ diye konuþtuk. O gitti yazdý, getirdi, okuttu. 26 kere draft oldu senaryo, tekrar yazýldý. En son bu halinde karar kýldýk ve sete çýktýk.

-Rolünüz için nasýl bir hazýrlýk aþamasýndan geçtiniz?

Tabii zihinsel engelli birini oynamanýn ayrýca kendi içinde bir zorluðu var. Çünkü yürüme engelli, görme engelli insanlarýn tipolojileri ayný ama zihinsel engelli deyince çok geniþ bir skala var. Otistikler, yarý otistikler var, mongollar, down sendromlular var; siz hangisini modelleyeceksiniz? Çeþitli okullara gittim, bir buçuk yýl günlük hayattaki davranýþlarýný ve onlarýn hayatlarýný nasýl geçirdiklerini etüt etmek için bu çocuklarla zaman geçirdim. Ve Mahmut isimli bir çocukta karar kýldýk. Bir altý ay da Mahmut’un evinde asistanlarýmýz çekimler yaptý ve ben de Mahmut’un evine gittim. Mahmut nasýl yataktan kalkýyor, tuvalete giriyor, yürüyor veya çayý nasýl karýþtýrýyor hepsini aylarca gözlemledim. Bir çuval inciri berbat edebilirdim ama bu cesaretli davranýþý göstermek durumunda hissettim kendimi. Artýk kýrk beþ yaþýndayým, bir sürü iþ yapmýþým ve ben bütün meslek hayatýma bir puzzle diye bakýyorum. Oraya bir parça daha koymaktý benim derdim. Rezil de olabilirdim ama göze aldým.

‘BÝNBÝR SURAT’ OLMAK ÝSTEDÝM

-Böyle bir rolden sonra ‘size kalan’ neydi? Filmden sonra ne hissetiniz?

Rollerin etkisinde kalan bir oyuncu deðilim ama þunu býraktý; artýk daha duyarlýyým. Eskiden daha sýradan olan bir þey benim için artýk öyle deðil. Þimdi otizmli ya da zihinsel engelli bir çocuk gördüðümde bir haber okuduðumda bendeki etkisi daha farklý oluyor. O büyüteç bende takýlý kaldý.

-Kariyeriniz baþýndan beri bir atlama taþý gibi, komedi, dram, her þey var...

Daha konservartuarda okurken ‘Binbir surat’ olmaya karar vermiþtim. Bertolt Brecht’in bir þiiri vardýr: Oyuncularý tarif etmek için ‘Çýkýn gün ýþýðýna deðiþebilenler’ der. Dolayýsýyla oyunculuk mesleðinin sýrrý deðiþmek. Deðiþemediðiniz, hemen hemen her rolü ayný oynamaya baþladýðýnýz gün bir þey ters gidiyor demektir.

Fatih Akýn benim þansým

-1999’dan beri neredeyse her yýl bir sinema filminiz var.

97’de baþladý benim sinema maceram. Zeki Demirkubuz’un Masumiyet filmiyle. 97’de çektik, 98’de vizyona girdi. 98’den bu yana yirmi küsur tane olmasý lazým...

-Çok sayýda yabancý yapýmda da rol alýyorsunuz. Nasýl baþladý bu süreç?

Duvara Karþý filmiyle oldu diyebilirim. Fatih’le (Yönetmen Fatih Akýn) çalýþtýk dost olduk zaten. Arkasýndan onun yazdýðý Kebab Connection filminde Almanca oynadým. Oradaki yapýmcýlar da beni sevdi. Arkasýndan Ýsviçre, Amerikan, Ukrayna filmi geldi. Eðer iþinizi iyi yaptýðýnýz size söyleniyorsa mut-   laka birileri daha sizinle çalýþmak ister. Bu iþ öyle, biraz talih biraz þans iþi. Fatih belki biraz þansým oldu.