27 MAYIS 1960: Fýrat’ýn öte yakasýnda ne oldu?

Demokrat Parti’nin kuruluþ hazýrlýklarý yapýlýrken Celal Bayar, yeni kurulacak olan partinin programý hakkýnda fikir alýþveriþinde bulunmak için Ýsmet Ýnönü’yü ziyaret eder.

Devletin bu kudretli iki ismi yeni partiyi mütalaa ederler. Bayar düþüncelerini paylaþýr ve sýra Ýnönü’ye gelir. Ýsmet Paþa düþünceli bir yüz ifadesiyle, Celal Bayar’dan beklenmedik bir ricada bulunur ve þöyle der:

- Celal Bey, partiniz Doðu, Güneydoðu’da kurulmazsa olmaz mý?

Celal Bayar epey þaþýrmýþ olarak cevap verir:

- Ama Paþam, Türkiye’nin her yerinde kurulan bir partiyi burada açmazsak, o insanlar kendilerini dýþlanmýþ hissetmezler mi?

DP’nin Fýrat’ýn öte yakasýndaki serüveni iþte bu ahval ve þerait içinde baþlar..

Ýnönü’nün ricasý, Kürtler’in CHP’yi terk etme ihtimaline karþý duyulan endiþelerle açýklanabilir mi, hiç sanmýyorum. Böyle olsa, ayný endiþe Batý için de dile gelebilir ve Ýsmet Paþa, Celal Bayar’a çok partili sisteme geçmenin Türkiye için, henüz erken olduðunu ifade edebilirdi.

Önce hezimet sonra destek

Ýsmet Paþa DP, Batý’da kurulmasýn demiyor. Parti Batý’da kurulabilir, bu problem deðil, ama Doðu’da kurulursa, Kürtler’in devletten uzaklaþmasýndan korkuluyor.

Ayný tarihlerde, CHP bir devlet partisi olarak, Doðu ve Güneydoðu’da örgütleniyor ama bu herhangi bir sorun yaratmýyor. CHP Ýl Baþkanlarý, ayný zamanda vali filan olabiliyor.

Dolayýsýyla bu yeni parti projesine Kürtler yaþadýklarý kýrk yýllýk deneyime bakarak biraz temkinli yaklaþýyorlar. Ve ilk seçimlerde CHP’ye yükleniyorlar, DP oy alamýyor Kürtler’den. Yani devletin partisini zayýflatacak bir siyasi tercihe Kürtler evet demiyor. Ama dört yýl sonra yapýlan seçimlerde DP, Kürt seçmenden kuvvetli bir destek görüyor.

Doðu’da ve Batý’da, CHP demek;  asker, kaymakam, vali ve tahsildar kýsacasý devlet  demekti.

Sürgün yolculuðu

Biz aile olarak CHP’liydik. Amcam Halil Bey’ler, DP’yi destekliyorlardý. 27 Mayýs’ta darbe olunca, Halil Bey ve oðlu Sait’i alýp götürdüler..

Feodaliteyle mücadele adý altýnda Kürt þehirlerinde etkili ve toplumun içinde saygýnlýðý olan þeyhler, din adamlarý, aþiret aðalarý ve beyleri tutuklandý. Bu kiþilerin mallarý, mülkleri müsadere edildi, ve haraç mezat satýldý. Bunun için özel yasalar çýkarýldý.

Sayýlarý beþ yüzü bulan Kürt aða, þeyh ve beyleri Sivas’ta kurulan bir kampa getirildiler.

Bir kýsmý daha sonra serbest býrakýldý. 55 kiþi ise uzun bir dönem burada tutulduktan sonra, Türkiye’nin çeþitli þehirlerinde sürgüne yollandýlar.

Bu insanlar hep idam edilme korkusu içinde yaþýyorlardý.

Askeri konsey, bunlarýn Kürt halkýný baský altýna aldýðýn iddia ediyor ve tutuklamalarla, toplumsal düzeni, Kemalist rejimin istediði ölçülerde deðiþtirebileceðine inanýyordu.

Adnan Menderes ve arkadaþlarý Kürt sorunu baðlamýnda özel bir sorgulamaya tabi tutulmuþ, Menderes bu sorgulamada, Kürt sorunu denilen sorunun demokratik ilerleme ve geliþmeyle çözeceklerine inandýklarýný ifade etmiþti.

‘Tamamlanmamýþ devrim!’

27 Mayýs’ta Fýrat’ýn öte yakasýnda ne yaþadý fazla bilinmiyor. Týpký 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de ve hatta 28 Þubat’ta ne olduðunun yeterince bilinmiyor olmasý gibi.

Üstelik Kürt aydýnlarýnýn kendileri de, 27 Mayýs’tan sonra yaþanan adaletsizliklerin ve zulmün, siyasi sebepleri ve sonuçlarý üzerinde pek durmadýlar.

Kemalizm’in feodaliteyi üstten müdahalelerle tasfiye etme ve toplumu modernleþtirme projeleri, sol ideolojiden beslenen Kürt siyasetçi ve aydýnlarý arasýnda düþünsel paralelliklerin oluþmasýný saðlýyor ve bugün hakim Kürt siyaseti ve sol arasýndaki münasebetlerin temelleri belki de o yýllarda atýlýyordu.

Dolayýsýyla bu aydýnlarýmýz, sosyalist sistemin sorunlarýna, ayrý mý beraber mi örgütlenelim mevzuuna ve Uluslarýn Kendi Kaderlerini Tayin Hakký gibi tartýþmalara gömülünce, bu toplumsal hafýza mevzularý olduðu gibi ve anlaþýlmadan kaldý; eli kalem tutan Kürt aydýnlarýnýn böylece Sivas toplama kampýna getirilen aða ve þeyhleri yazacak istekleri de zamanlarý da maalesef olmadý..

Bu bir yana, 27 Mayýs, gençlik yýllarýmýzda, darbe filan deðil, basbayaðý tamamlanmamýþ bir devrim olarak görülüyordu.

27 Mayýs askeri darbesi üstüne tartýþmalar yapardýk, sosyalist devrime giden yolu yeterince açamadý bu devrimciler diye düþünür ve devrimi tam da tamamlayacakken idam edilen Talat Aydemir ve arkadaþlarýna neredeyse Che’nin Bolivya’da öldürülmesine, Denizler’in asýlmasýna üzüldüðümüz kadar üzülürdük..

Mustafa Kemal’in son mehdi olduðuna ve soyunda Kürtlük bulunduðuna dair kurtuluþ savaþýnda ortada dolaþan söylentileri hatýrlatan bir biçimde Cemal Gürsel’in Kürtlüðünden de sýk sýk dem vurulurdu..

Yargýlamalar ve tuhaflýklar

‘Devrimci askerler’ bir devrim daha yapmayý planlamakla meþgulken (12 Eylül), bizler daha ilk devrimi tartýþýyor ve bu devrimin 1960’ta yarým býrakýlmasýna cidden üzülüp duruyorduk!.

Yassýada’daki yargýlamalar, Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun asýlmasý konu bile edilmiyordu.

Peki darbeciler, sol tandanslý Kürt aydýnlarýna nasýl davrandýlar dersiniz?

Kürt feodal liderlere, halka ve dini önderlere nasýl davrandýlarsa öyle..

Kürt aydýnlarýný darbeye çeyrek kala, rahmetli Aydýn Menderes tutukladý, ama 27 Mayýsçýlar da darbeden sonra tutup ta serbest býrakmadýlar. Siyasilere af çýktý, ama 49’lar davasýndan yargýlanan Kürt aydýnlarý affa uðramadý. Oysa onlarýn arasýnda, Musa Anter gibi Ýsmet Paþa’nýn Afyon’da uðradýðý söylenen ‘gerici saldýrýyý’ kýnayan ve hatta Ýsmet Paþa’yý demokrasi kahramaný olarak gösteren bir þiir yazanlar da vardý. (Bakýnýz: Kuþatmadan Ýnfaza Musa Anter Cinayeti-Orhan Miroðlu Everest Yayýnlarý)

Tuhaf bir devlet bu. Tutukluyor, yargýlýyor, idam sehpalarý hazýrlýyor, yýllar sonra da devlet adýna konuþabilecek kadar devlete yakýn durmuþ politikacýlar dönüp ‘Ayrýlýkçý Kürt ideolojisinin sebebi Sivas Kampýdýr’ diyor. (Hüsamettin Cindoruk)

Derken, 20 yýl sonra on yýl arayla iki darbe daha.. Ve Diyarbakýr Cezaevi kuruluyor. Bir yirmi yýl daha geçiyor aradan. Elli bin kiþinin hayatýný kaybettiði bir savaþ yaþanýyor. Bu defa da yine ayný adamlar topluma dönüp þunu söylüyorlar:

PKK’yi Diyarbakýr Cezaevi besledi!

Madem öyle, aklýnýz nerede sizin be kardeþim, Sivas Kampý’na, Diyarbakýr Cezaevi’ne niye gerek duydu bu devlet, neden bunu hiç sormuyorsunuz?